hesabın var mı? giriş yap

  • tek gecelik ilişki işte kardeşim. bunu kaç tane erkek yaşıyorsa, o kadar da kadın yaşıyor. bu kadar hayat muhasebesi yapmayın arkadaşım ulaşamadığınız insanların hayatları hakkında.

  • hayatın gerçeklerini tokat gibi yüzünüze çarpar. ben dün geceki maçta üç kere sigarayı bıraktım, iki kere hastanelik oldum, iki kere maç yapmaya tövbe ettim, kalede durduğum 6 dakika da 6 gol yedim... şimdi ise bir dağ evine yerleşip odunculuk yapıyorum.

  • makine mühendisliği 1.sınıfta okuyan bir erkeğin facebook statüsü:

    " bizim sınıfta 2 kız var. biri benden yakışıklı öbüründen ben güzelim."

    üzüldüm çocuğa.

  • dücane cündioğlu çok okumuş, okuyan birisi. hiç kuşku yok ki zeki de birisi. fakat onu dinlerken genellikle beni rahatsız eden bir şey var. bu kesinlikle onun sosyolojik orijini ile alakalı bir şey değil. sanırım daha çok üslubu ve keskin çıkarımları ile alakalı. kullandığı cümle yapıları kesinlik içeren cümleler. oysa kendisinde yakaladığım hal, çalkantılı bir ruh hali. bir emin olamama durumu. fakat önermelerinde bu şüphelilik durumunu yakalayamıyorum. hatta zaman zaman dinleyicilerine hitabederken kullandığı kibirli üslubu söylemlerine yedirilmiş halde görüyorum. dinleyicileriyle kurduğu ilişkideki üslubunu hoca-talebe ilişkisi bağlamında anlamlandırabiliyorum, ama söylemlerindeki keskinliği bağlamlandırabileceğim tek şey, kendi idrakine olan güven ya da belki esir düşmek.

    "yasadır: erkek sahip, kadın ait olmak ister." içerikli tweetini görünce de bunları hatırladım. aslında bu ülkede farklı toplumsal grupların hem erkek, hem de kadın bilinçaltını özetler bu cümle. belki binlerce yıllık pratiklerin birkaç on yılda sökülüp atılabilmesi kolay olmasa gerek.

    bu aslında çok erkek merkezli bir bakış açısı. benim düşüncem o ki, kadın da erkek kadar sahip olmak, erkek de kadın kadar ait olmak ister. fakat söylemi elinde bulunduran erkek, bütün diskuru kendi cinsini merkeze alarak modellemiş. yine de farklı biyokimyasal düzenlere sahip bulunan iki farklı cinsin eğilimler yönünden birbirinden ayrılması olasıdır. fakat bunun formülü bu kadar keskin ve sert olamaz. uzun tefsir gerektirir. bu cümle kadını nesneleştiren, erkeği özneleştiren bir dile sahip. bir diğer sorun da, kadının, erkek tarafından tanımlanma girişimidir. kadınların bu konuda travmatik bir belleği var. dikey bir hiyerarşi dayatır gibi gözüken böylesi bir ayrım onları incitiyor. belki metnin içeriğinde gerçekliğe denk düşen bir yan varsa dahi, bu daha incelikli bir betimlemeyi hak eder. bu da twitter'ın karakter sınırları içinde gerçekleşebilecek bir şey gibi gözükmüyor.

  • kız olursa asya. bi daha kız olursa zeynep. bi daha kız olursa karıyı boşarım.

  • klavye mantığı ile, hatunu ters çevirip sallarsanız, kırıntılar oradan çıkacaktır. ama çıkmayabilir de, sonuçta ben klavye ile her gün beraberim, hatun nedir bilemiyorum pek.

  • bunun görgü ile değil tamamen karakterle ilgisi vardır. bir çok hatunla yeme içme takılma fırsatım oldu. bazıları buluşma yerine gelirken mesajda "aa cüzdanımı evde unutmuşum eve dönsem mi ?" diye mesaj atacak kadar yüzsüzken, bazıları ise tuvalete diye gidip çaktırmadan ödediğin hesabı kabul etmeyecek kadar gururlu oluyor.

    mesela para, görgü değil. imkanı olmayıp 2 çay içip kendi hesabını ödeyen kadın ile masaya bi yanarlı dönerli meyve tabağı söylemediği kalmayan ve hesap geldiğinde numaradan çantasını ağır ağır karıştıran kadın arasında bariz "asalet" farkı vardır.

  • reçel kavanozuyla içildiğini gördüğümden dolayı anormal gelmeyen olaydır.

    la adam bildiğin 1 litrelik kavanozla içiyordu. ya şaka gibi mk ilk görünce yuh amk dedim, bizim evde iki üç güne bi paket çayı bitiren bu öküz müydü demiştim.

    ögrenci evinde ilk günlerimdi. ögrenci evinde çayın önemini daha bilmiyordum. kibar, nazik, ailesinin yanından yeni gelmiş körpe bir delikanlıydım.

    sonra bi ocak gördüm aga, aynı anda kaynayan 4 tane çaydanlık var.
    kavanozla çay içen adamlar gördüm aga.
    haftada 4-5 paket çay biten evde kaldım ben bi ara. tanımadığım adamlarla salonda uzanıp çekirdek çitleyip çay içiyorduk.

    adamlar çayla kafayı bulabiliyordu, bilmem anlatabiliyor muyum ?

  • ehliyet kurslarının eğitim araçlarında şoförün acemi olduğunu belirten uyarıcı işaretler vardır. bunu gördüğü halde sıkıştırmak için trafik canavarı olmak gerekir.

    kaldı ki tecrübeli bir sürücü bile yokuşta aracı kaldırırken sorun yaşayabilir, sırf bu nedenle birine saldırmak, hatta adam toplayıp geri gelmek tam bir şerefsizliktir.

    sonra o.ç. taksici başlığını sildirmeye uğraşıyorsunuz, önce insan olun.

  • 3 kez bu terapiyi görmüş biri olarak benim tarafımdan şunlar söylenebilir:
    1- tamamen inanç kalıplarının hayatındaki enerjilere ve deneyimlere sebep olduğunu öğreniyorsun ve bu inanç kalıplarını çözerek pozitif enerjiye çeviriyorsun.
    2- yaşam alanın genişliyor, daha fazla insan çekim alanına giriyor ve çevren genişliyor. bi nevi manyetik enerjinin artması gibi.
    3- ciddi anlamda iyi sonuçlar alınıyor. çünkü bakış açını ve inancını değiştirdiğin an çevrendeki insanlara yaydığın enerji değiştiğinden dolayı insanların sana olan tutumuda değişiyor.
    4- korkularınla yüzleşiyorsun. bu korkularını tekrar tekrar yaşama döngüsünden kurtuluyorsun.
    5- seansa gelmene sebebiyet vermiş olan insan (sevgili, arkadaş, aile üyesi vs.) değişebileceği ölçüde senin hayatında kalıp sana karşı değişmeye devam ediyor. fakat bir süre sonra sadece bir yere kadar değişime açıksa, daha fazla frekanslarınız uyuşmuyorsa o insan hayatından çıkıyor. üzülmeyin, yenileri ve daha iyileri geliyor.