hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'de bu vergilendirme sistemini kim belirliyorsa gerçekten çok zeki ve büyük adam. akla hayala gelmeyecek yerlerden yeni vergiler yaratıyorlar. helal olsun diyorum.

    mesela geçen ay kira vergi beyannamesi doldurdum. neyse yazdık oraya gelirler-giderler, kredi ödemeleri falan filan. en sonunda devletimiz hesabını kitabını yaptı ve bana evet bu yıl vergi ödemene gerek yok, çünkü giderin gelirinden daha fazla dedi. buraya kadar her şey normal. ama tabi ki olay burada bitmedi. en son ekranda ne göreyim olmayan verginin, damga vergisi olarak 89 lira ödemem gerekiyormuş. eee damga vergilik ne işlem yaptım ben, beyannameyi elektronik olarak doldurdum, devlet dairelerini meşgul de etmedim ki. verginin vergisini gördükte, olmayan verginin vergisi ne ayak??

  • yıl 1920. o yıllarda (bkz: theodor kaluza) ve (bkz: oskar klein) (bkz: kutlecekim)i ve (bkz: elektromanyetizma)yı bir araya getirmek için bilgece bir yol buldular: bu evrenin 3+1 değil 4+1 boyutlu olduğuna bir ihtimal vermekti! buna göre 5 boyutlu evrende sadece kütleçekimi vardır ama 5. boyuttaki (bkz: graviton)(kütleçekimini taşıyan bozon) 4 boyuta geldiğimiz zaman iki farklı parçacığa ayrılmaktadır. (bu 3-boyutlu bir şeyin 2-boyutlu bir yüzey düzleminde çeşitli gölgeler oluşturabilmesine benzemektedir.) bunlardan biri 4 boyuttaki graviton ötekiyse 4 boyuttaki fotondur (elektromanyetizmayı taşıyan bozon).

    bununla beraber, bu parcacıkların ortaya çıkardığı denklemler de tam olarak olması gerektiği gibidir. böylece kaluza ve klein fazladan bir boyut olduğunu düşünerek elektromanyetizma ve kütleçekiminin birleştirilebileceğini ortaya koymuş oldular. eğer 5. boyutu yarıçapı çok ufak bir çember gibi hayal edersek neden göremediğimizi de ortaya koyabiliriz: bir bahçe hortumuna belirli bir mesafeden bakarsak hortumun yüzeyini 2-boyutlu değil 1-boyutluymuş gibi algılarız. aynı şey 4 ten fazla boyut için de geçerlidir; eğer bu ek boyutlar bir çember gibi kapalı ve yarıçapı küçük (mesela cm) boyutlarsa onları normal hayatlarımız içerisinde farketmememiz normaldir.

    tabii 3 boyuttan sonrasını zihnimizde görsel olarak oluşturabilmek çok zor bir iştir ama matematiksel olarak bunları varsayıp bu düzlem dahilinde işlem yapmakta bir güçlük yoktur. kaluza-klein teorisi bu başarısının yanında ilk defa elektrik yükünün neden elekronun yükünün tamsayı katları şeklinde verildiğini de ortaya koyabiliyordu. (bu manyetik-tek kutupluların varlığı ile de açıklanabilir ) maalesef yayınlandıktan bir süre sonra kaluza-klein teorisinin kuantum mekaniğiyle birleşmesinde sorunlar olduğu düşünüldü. ayrıca o dönemde birçok fizikçi kuantum dünyasının büyüsüne kapılmıştı ve ilave boyut fikri fazla uzak geliyordu. bu sebeplerle kaluza-klein kuramı gözden düştü, ta ki (bkz: sicim teorisi) bulunana kadar.

  • memlekette olan biten her şey zaytung haberi tadında olduğundan inanması kolay olmuştur.

    debe editi: gezi şehitleri ölümsüzdür!

    debe'ye girmesini daha çok arzuladığım entrilerim de vardı ancak ilk kez bir entrim debe oluyor çok mutlu oldum durduk yere. teşekkür ediyorum.

    ayrıca tog'a veya halk evlerine benzettiğim şu kampanyaya: (bkz: karanliga kufretmek yerine bir mum yakiyoruz) destek olmak istiyorum.

  • bir arkadasin esinin anne babasina avrupa'da bir sehirden istanbul'a ucak bileti alirken daha ucuza geliyor diye biri icin ataturk'e digeri icin sabiha gokcen'e bilet almasi.

  • babam tüm işleri batırmış çekmiş gitmiş. annem işsiz, abim askerde. ben ortaokula gidiyorum kardeşim ilkokula gidiyor.

    mevsim yaz okullar tatil hava cehennem sıcağı. eve gelen icraların haddi hesabı yok sonunda evden çıktık bir tanıdığın yanına yerleştik geçici süre için. rahatsız etmeyelim diye sabahın köründe çıkıyoruz evden akşama kadar deli gibi dolanıp duruyoruz. karnımız aç cebimizde 5 kuruş yok. akşam eve dönünce önüme konan yemeği yemekten utanıyorum. sürekli midem ağrıyor.

    bir gün bi baktım annem abimin yeni sayılabilecek gömleklerini ütülüyor. neden ütülüyorsun abim yok ki dedim, gelince hazır olsun diye dedi. dünya saçması geldiyse de bir şey demedim. aradan birkaç gün geçti bir sabah bir baktım annem elinde abimin gömlekleriyle dışarı çıkıyor, bir işim var siz bekleyin yarım saate dönerim dedi çıktı. 1 saat sonra elleri boş geldi. hadi ayakkabılarınızı giyin çıkıyoruz dedi.

    hatırlayan vardır mutlaka eskiden mudurnu chicken vardı tavuk döneri meşhur. oraya gittik. annem bize tavuk suyuna çorba söyledi. kendine söylemedi. iştahla 2 kaşık aldım canım nasıl çekiyor ama midemin ağrısından içemiyorum. biraz bekliyorum geçer diye yok. su içiyorum yine bekliyorum. geçmiyor. içemedim. ve o gün o çorbayı içemediğim için 2 gün ağladığımı hatırlıyorum.

    velhasıl üstünden yıllar geçti, çok şükür herşeyi toparladık hepimiz okuduk meslek sahibi olduk. annem abimin gömleklerini satıp aldığı için midir, aylarca çektiğim mide ağrısından mı bilinmez ama hala tavuk suyuna çorba içemem.

  • gideceginiz sehri ve kalacaginiz gun sayisini belirtiyorsunuz, bu site de size super bir program hazirliyor.

    baslayacaginiz noktadan, orda gecireceginiz sureye kadar gunu en verimli kullanmak icin gerekli hersey gorsel ve yazili olarak hazir. (indirme secenegi de sunmuslar). tabi isterseniz rotada keyfinize gore degisiklikler de yapabiliyorsunuz. baslangic saatinizi vs. belirleyebiliyorsunuz.

    ayrica rotanin maliyetini de kisi sayisina gore hesapliyor. (muze varsa muze girisi, atraksiyon varsa onun ucreti gibi)

    web sitesi : http://www.visitacity.com/

    ornek 1 gunde paris rehberi : http://www.visitacity.com/…y--top-attractions-day-1

  • nargile ve herkesin tanındığı nargileci eklenince, adamın dibi konfigürasyonuna geçen formattır.

    edit: olmazsa olmazı da karşi'dir. kesinlikle okey, batak, tavla vs gibi her atraksiyona koşagelen ama ciddi iş/mevzu olunca ortalıktan kaybolan karşi.

  • senerlerdir tükenmişlik sendromunun dibinde yaşıyorum. çoğu zaman işe sürüne sürüne gidiyorum. ama gidiyor muyum? gidiyorum. neden? çünkü mecburum. çünkü bugüne kadar kazandıklarım bırakın yatırım yapmayı, harcamalarıma anca yetti. çünkü ben meryem değilim, benim böyle bir lüksüm yok. çatlayana kadar koşturulan at misali çatlayana kadar çalışmak zorundayım. çünkü ben sistemin milyarlarca ucuz kölesinden biriyim.

    bunları meryem uzerli'yi tenkit etmek için yazmadım. aksine sonuna kadar destekliyorum, paranın kölesi olmadığı için saygı duyuyorum. daha çok para daha çok para demeyip kendi sağlığını düşündüğü için.. dünyanın adaletsizliğine, sistemin bozukluğuna bir vurgu sadece benimki.

    tükenmişlik sendromu, veya diğer başka rahatsızlıklar lüks oldu artık. insan sağlığı lüks oldu. çünkü insanın değeri parayla ölçülür oldu. böyle sürdüğü sürece tükenmeye mahkumuz.