ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kıvanç tatlıtuğ'un laptop'u
-
bataryayla değil mutlu aküyle çalışmaktadır.
bim a101 ve şok'a devletin sınır getirmesi
-
"daha dün 2 liralık makarnayı 15 liraya, 8 liralık kolonyayi 35 liraya satmaya çalışan küçük esnaf yaprağımı yesin", diye karşıladığım olay.
madem kooperatifsin, buyur serbest piyasa.. sen ucuza kaliteli sat da millet senden alsın allah'ın fırsatçıları..
edit: bakkalların kendi aralarındaki konuşmalarınin caps'i...
https://twitter.com/…tatus/1238462104413364226?s=19
3 mart 2015 erdoğan'ın tazminat cezası alması
bahşiş için gelin arabasına kaza yaptıran çocuk
-
ne gelenegi aq. yetmis yasinda amca gecip arabanin onunde bahsis istiyor mu ? bildigin itin kopugun havadan para almak icin gelenek ayagina yatip , yol kesmek. baska da bir sey degil.
bir demet tiyatro'dan akılda kalanlar
4 mart 2016 başörtülü bacımıza polis şiddeti
-
iktidar sahiplerinin başörtülü bacılarla alakalı bir dertleri olmadığını görmemizi sağlayan şiddettir.
tek dertleri kendi rahatları ve saltanatları.
bugün başkan olsa yarın diyecek ki "peygamber olayım sorunlar çözülsün"
debe editi: türk, kürt, sağ, sol, ateist, muhafazakar birleşin vatan elden gidiyor!
yüksek lisans yapmamışlar sözlükten atılsın
-
yapmayanlar atılır mı bilmem de, "yüksek lisans" yazmayı bilmeyenler atılmalı dedem.
acemi asker komutan diyalogları
-
komutan, kısa dönem acemi askerlere mesleklerini sormaktadır.
komutan: sivilde ne iş yapardın?
asker: mühendistim komutanım.
komutan: güzel. sen ne iş yapardın?
asker: veterinerdim komutanım.
komutan: iyi. sen ne iş yapardın?
asker: öğretmendim komutanım.
komutan: ne güzel. peki sen ne iş yapardın sivilde?
asker: savcıyım komutanım.
komutan: sav cıy dın!
istanbul'dan uludağ'ın görülme olasılığı
-
(bkz: elf gözlerinin amk legolas)
evlendiğimde 48 kiloydum
-
üniversite 2. sınıfta evlenseydim, kuracağım cümle olurdu.
herhalde bu cümleyi kuran ilk erkek de ben olurdum amk.
uçak yolculuğu sırasında sinir eden olaylar
-
ucak yolculugu sirasinda degil de sonrasinda sinir eden olaylarin basinda, ucak yolculuklari ustunden fakir edebiyati yapilmasi geliyor.
40 liraya yurtici, 20 euroya yurtdisi seyahat yapiyorsun, artik bu bir statu sembolu degil ki bunun muhabbetini yapanlar seni ezmeye calisiyor olsunlar.
tis arkadaslarim ayda ortalama 15-20 kere ucuyorlar. yoneticilerim icin bu rakam muhtemelen 30'dur. george clooney'nin up in the air filmindeki gibi bir hayati yasayan milyonlarca insan var: her gittigim havaalaninda, otelde goruyorum; yanyana ama yalniz basimiza kahvalti eder, konusmak yerine laptoplarimiza bakariz. klon ordusu degil de drone ordusu.
tabii bu kesim de yine gorece azinlik. ama kriteri, ne bileyim, senede en az bir kez ucmaya cektigin zaman bir anda yuz milyonlara ulasiyorsun.
her gun avrupa havasahasindan 30 bin ucak geciyor. bunun mukemmel gorselini kacirmayin bu arada.
bir yandan istanbul dunyanin en cok direkt baglantili hubi, bir yandan da hala bunu bir statu sembolu olarak gorecek kadar dunyadan kopuk vaziyetteyiz. gelir dagiliminin boktanligi ve agir calisma sartlari elbette bunda buyuk rol oynuyor. ama acliktan agzi kokacak kadar fakir olmayan herkes senede bir kere ucabilir.
***
ucak yolculugu sirasinda sinir edenler:
-ter kokusu. artik iyice bosverdim, ter kokanlara koktuklarini soyluyorum. milletin ortasinda rezil edercesine degil, sadece onlarin duyabilecekleri sekilde. boyle birseyi samimice birinden duymak insanlarin daha once tecrube ettikleri birsey olmuyor, sasiriyorlar. sadece o sasirmaya deger.
-bebek aglamasi. yapacak birsey yok. kulaklari tikaniyor basinctan, acamiyorlar ve bu onlara aci veriyor. sakin aglamayi duymamak icin kulak tikaci filan kullanmayin buna karsi, sonra basinc degisikliginde kulaginiz tikali kalir, zar yirtilmasina kadar yolu var.
-namaz sov yapanlar. bunlari iki uc kez uyarip, sona kargo bolumune kapamak lazim. ucak turbulansa girecek, pilot ikaz vermis, salak hala koridorda dua ediyor. hava bosluguna dussek, 80 kiloluk vucudu bir kalas gibi birinin boynunu kirabilir.
-ucak iner inmez ayaga kalkanlarin nesli giderek tukeniyor. en son ne zaman gordugumu hatirlamiyorum bile. ama ucak taksi yapar yapmaz piston assagi indi moduna girenler hala onemli bir demografi. bunlara hitap eden bir parti kursak akpyi deviririz. kapinin acilmasina en az 5, yurumeye baslamana 10 dakika var. ecis bucus duracaksin oyle, agzinda onundekinin cantasi, kicinda arkandakinin gitari. ilk defa ucanlari tenzih ederim ama onlarin orani yuzde 5-10'tir tas catlasa, geri kalanlarin da birkaci baglantiya yetisecekler ve o kazanacaklari 10 saniyeye ihtiyaclari var desek, her ucusta duzinelerce insan dusunmeden davranan suru hayvanlari olduklarini kanitliyorlar.
-elektronik aletlerin tum ucus boyunca, ucus modu dahil, kullanimini yasaklayan havayollari. ucakta calismak imkansiz oluyor.
-arkasina bakmadan zart diye koltugu yatiranlar. bacagima vuruyor, elimde icecek olabilir, vs. bunlara bir iki saniye sure veriyorum, hani bazen koltuk kontrolsuzce yatiyor, belki donup geri alirlar diye. tinmiyorlarsa, direkt tekmeliyorum koltugu. sonra donup bana cemkiriyorlar. diyorum "ya ben otobuste senin kucagina otursam, sen de beni itince "ama efendi gibi derdinizi anlatsaniz, niye itiyorsunuz" desem?". o vakitten sonra insan gibi konusmaya basliyoruz. insan gibi diyalog olmazsa, bilin bakalim kim kazaniyor? toplu tasimanin altin kurali sudur: arkandakiyle arani bozarsan gotu kaybetmeye mahkumsun.
-gecikmelerin nedenini aciklamayan pilotlar. psikoloji ogrenmiyorlar mi? tabii ki gecikmemizin suresini degistirmeyecek aciklamalari, ama havayolu acisindan asil sorun gercekte beklenilen sure degil, yolcunun algiladigi gecikme suresidir. ve sen birine gecikmesinin nedenini aciklamazsan, o algilanan gecikme suresi gercek sureden fazla olur. bunun hakkinda dunya kadar deney var. havayollari da dunya kadar parayi pazarlamaya harciyorlar. bir yerde bir kopukluk var.