ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
savaş çıksa yüzbaşı olarak savaşa çağrılacak olmak
-
kesin olmayan durumdur. rivayete göre, terhisten sonra sanki asteğmen arkadaşımız subaylığa devam etmişçesine arada geçen süre hesaplanarak rütbe bulunuyor imiş. yani terhisten sonraki 3 sene içerisinde savaş çıkarsa teğmen, 3-9 sene ise üsteğmen, 9-15 sene yüzbaşı gibi. yaklaşık 40 yıl önce terhis olanlar genelkurmay başkanı olarak savaşa katılıyor bu hesaba göre.
ayrılık
-
ayrılık deyince en acısı aşkta olur zanneder insanlar. aşk nedir ki? ya atlarsın, ya düşersin, baktın olmaz vaz geçersin...
daha önce kuzey kore'de kalmış bir insanın oradaki anılarının her kelimesini pür dikkat dinleyen bir güney koreli ile karşılaştıysan,
güney kıbrıs'ta büyümüş bir yunan kız, sana saatlerce kuzey kıbrıs'ı anlattırdıysa,
yunan bir arkadaşın istanbul'a seni görmeye gelirken, istanbul doğumlu dedesi gelmesini istemediyse ve bunun tek nedeni istanbul'u görürse selanik'e dönmek istemeyeceğinden korkması ise,
beyrut'ta yolda yürürken biri kahramanmaraşlı, diğeri vanlı iki ermeniyle karşılaştıysan ve ikisi de nenelerinden öğrendikleri kırık ve eski bir türkçeyle seninle konuşmaya çalıştıysa,
bosna doğumlu bir sırp, sana anneannesinin evini, çocukluğunu, şimdi her biri başka devlet vatandaşı iki sıra arkadaşını anlattıysa,
bir muhacirin kızı olan annen "tuna anlattıkları kadar güzel mi" diye sorarken sesinin titremesini engelleyemiyorsa,
bir kadın ve bir erkeğin birbirlerinden ayrılmalarının, bahse değmeyecek, en beleş acı olduğunu anlar, susarsın.
telefonu seni seviyorum diyerek açan sevgili
-
bring bring (sevgilinin numarasi görünür)
-seni seviyorum
-güzel.. ben aysecanin babasiyim
-olsun sizi de seviyorum... kelebekim ben...
engellileri insan yerine koyduk
-
işte ben buna tahammül edemiyorum arkadaş.
gururuma dokunuyor
oturduğum yerde terliyorum, elim ayağım titriyor, hırslanıyorum.
bu nasıl bir cehalet,
bu nasıl densizlik,
bunlar nasıl insanlar birader.
hayır bir iki örnek olsa diyeceğim ağzlarından kaçtı cahiller, konuşmayı bilmiyorlar.
ne takla attırmaya çalışanı bitti, ne hasta genç kızın eline para sıkıştırmaları bitti, ne aşağılamaları bitti.
"gözlerin görmüyor sana iş vermişiz" cümlesi hala havada yankılanıyor yeniden saçmalıyorsunuz.
bir durun lan.
bunların onurdan gurudan anladığı makamdır mevkidir.
haysiyetinze tüküreyim emi.
birinin çıkıp bu ağız ishali olmuş insanlara halkın efendileri olmadığını haykırması lazım artık. tüm devlet mercileri halkın ortak ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla halk tarafından finanse edilen mevkilerdir. o koltuklarda oturanların haddini bilmesi gerektiği aşikardır.
bu halk tebaa değil, tiranlığınıza sokturtmayın.
los angeles dökülüyor
-
altyapı ihtiyacı olan los angeles:
http://s1.ibtimes.com/…terstock_0.jpg?itok=icbi2lcq
http://i.huffpost.com/…s/o-los-angeles-facebook.jpg
karşılaştırdığı yeni delhi:
http://blog.gezlong.com/…12/05/dsc_0632-600x450.jpg
https://gezimanya.com/…362753634616615433182753.jpg
ulan gta v oynamasak yediricen ha.
gençlik 30'da mı 35'te mi biter sorunsalı
-
biz bitti demeden bitmez...
ancak çok zengin insanların kurabileceği cümleler
dönel kavşakta geçiş üstünlüğü
-
dönel kavşağa giren araç dosdoğru giden araçlara yol verirse, bir süre sonra dönel kavşağın içi dolup dosdoğru yolu da kapatır.
bu nedenle dönel kavşağın içinin mümkün olduğunca boş kalması gerekir.
dolayısı ile dönel kavşaktaki araca yol verilir.
erdoğan'ın sahneye çağırdığı müteahhidi azarlaması
-
cumhurbaşkanı mı, köy muhtarı mı bazen anlamak zor oluyor. şu ortamdaki ucuzluğa bile şaşırmıyor insan.
bu arada süleymaniye camii 7 yılda tamamlandı, her şeyden anlayan reis 1 yıla düşürdü hahaa
zevk alınan ufak sapıklıklar
-
denizden çıktıktan sonra şezlonga uzanınca sıcağın etkisiyle az evvel kulağa kaçmış suyun ılık ılık akması.
nikahta kelime oyunu yapmaya çalışan gelin
-
ülkede resmi kurumlarda işini en doğru yapanların nikah memurları olduğunu gördüğümüz bir başka örnek.
yüksek lisans yapanlar ürkek sığırcık yavrularıdır
-
sabah-akşam eşşek gibi çalışıp para kazanmayan, zar-zor geçinmeyen, kendi uydurduğu standartlara göre geçim mücadelesi falan vermeyen bir adamın, allah bilir klimalı ofisinde çayını yudumlarken gazetedeki köşesi için yazdığı cümle...
"hayattan kaçıyorsunuz, profesör oluyorsunuz, devlet memuru olup, yan gelip yatıyorsunuz" diyen adam da sanırsın kankası haşmet ağayla beraber 25 seneden beri inşaatlarda amelelik yapıyor, ekmeğini taştan çıkarıyor...
sömüren, resmen kan emen, 3 kuruş paraya sabah-akşam, cumartesi-pazar çalıştıran, kendini ve verdiği işi bi bok sanan fırsatçı işverenler suçlu değil de, akademik kariyer yaparak birilerinin tabiriyle devlete kapağı atmayı, kendini korumayı başaranlar mı suçlu oluyor?
hayır bi de yüksek lisans yapanları "hayvan"a benzeten adamın, lisedeki lakabını bilmesek neyse...
asgari ücretin 11 bin 402 tl olması
-
tüm türkiye tek yürek, tek maaş