ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
belçika'da katliam yapan türk
-
belçika resmen bize biyolojik saldırı yapmış, ben ne ülkemde besleyecegim demiş vermiş mikrobu bize, bizimkilerde hiçbir başarı cezasız kalmaz, hiçbir yanlış da cezalandirilmaz mottosu gereği salmislar toplumun içine , hayırlı olsun.
yaran diyaloglar
-
abimler üniversitedeyken:
küçük abim: abi geçende sen ödedin bu sefer ben ödeyeyim
büyük abim: olmaz koçum burada senin paran geçmez
küçük abim: abi ölümü öp bu sefer ben ödeyeyim
büyük abim: tamam neyse bu sefer sen öde haftaya ben öderim.
diyalogu yaran diyalog yapan detay şu: ikisi de babamın kredi kartını kullanıyor.
yks 15 dakika kuralı mağdurları
-
sinava gec kalmak, on elemede elenmek demektir. on elemeyi bile gecemiyorsan girme bosuna universiteye, git baska is yap.
türklere sorulan salak sorular
-
yer italya
-sizin ülkede maşallah diye bi kamyon şirketi mi var?
-yoo neden
-her gelen türk arabasında maşallah yazmakta
-hmm gachayım...
abdullah gül'ün ses kasetlerinin olmaması
-
tüm görüşmelerinde "nereyi imzalıyoruz" diye sormaktan başka birşey yapmadığı için olabilir. adam "anayasaya aykırı ama ben imzalayayım siz bilahare düzeltirsiniz" dedi ya la geçen gün. bunun neyini dinleyeceksin? konuyu anlamıyor ki yorum yapsın.
lisede yapılan hayvanlıklar
-
normal bir insanin yapmayacagi hareketlerdir.
hep bir agizdan "tavan dusuyooor!!!" diye bagirip, bina basimiza yikiliyormuscasina siper alip, ogretmeni korkutmak. her dersin ogretmenine bu sakayla korku salmak.
euro 2008
-
feci bir balla katıldığımız turnuva. kupayı başka takım alsa uçaklarından bizim ülkeye düşer şerefsizim.
çocukken içte ukde kalan şeyler
-
abilerimin bisikleti aşağıda depoda çürürken ve ben bisiklet sürmek istiyorum diye yırtınırken kimsenin bu isteğimi ciddiye alıp bana bisiklet sürmeyi öğretmemiş olması. yetişkin bir insanken kendi kendime öğrenmek çok utanç vericiydi. ve kendime ait hiç oyuncağımın olmaması. hep abilerimin eski, kırık dökük ve eksik parçalı oyuncaklarıyla oynadım. bir kız çocuğu olarak hiç kızlara ait oyuncağım olmadı.
edit: ha bir de annemin ben doğmadan yıllar önce yurt dışından aldığı oyuncak ispanyol bir bebek vardı. oynamak istediğimde izin vermezdi. o çok kıymetliymiş, kırılıp dökülmesini istemezmiş gibi davranırdı. yıllarca vitrinde hayran hayran baktım ama bir kere bile oynayamadım. sonra bir gün genç kız olan kuzenim o bebeği görüp “yenge bu çok güzelmiş, bunu bana versene” dedi. annem de “zaten vitrinde durup duruyor, al senin olsun” dedi ve o bebeği kuzenime verdi. o an 10 yaşımdaki halimle içimde hissettiğim sızı hala ara sıra o bebeği düşününce aynı yerden kalbimi sızlatıyor.