ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
richard dawkins'in down sendromlular ölsün demesi
-
adamın attığı tweet burada:
https://twitter.com/…kins/status/502106262088466432
haberin içeriğinde tweetler gerçek çevirisiyle verilmiş.
"bir kullanıcının, “dürüst olmak gerekirse, down sendromlu bir bebeğe hamile kalırsam ne yapardım bilmiyorum. gerçekten ahlaki bir ikilem” şeklindeki ifadelerine “kürtaj yaptırıp yeniden denersin. seçeneğin varsa, onu dünyaya getirmek ahlaksızlık olur” diyerek yanıt verdi."
dawkins'in görüşü size yanlış gelebilir ancak, "down sendromlular ölsün" demek ile "down sendromlu olacağı bilinen birini hayata getirmek yanlış olur" demek arasında dağlar kadar fark olduğu da bir gerçek. yalan yanlış başlık atmanın/açmanın insanları provoke etmek dışında bir anlamı yok.
edit: habertürk haberin başlığını "ingiliz profesörden tartışma yaratacak öneri!" olarak değiştirmiş. dün "down sendromlular ölsün!" yazıyordu.
yobazın als farkındalık kampanyası ile imtihanı
-
burak topal isimli arkadaşın yorumlarda konuyu özetlediği yobaz zırvası.
hadi bunu da açıklayın yobazlar.
"bir toma 5.650 litre su almakta.
gezi olayları kapsamında sadece taksim'de 14 adet tomayı ben gördüm. bu ülkede 77 şehirde eylem yapıldı ve neredeyse hepsinde tomalı müdahale oldu. çok düz bir şekilde 200 adet toma eylemlerde müdahalede bulundu diyelim.
200*5650= 1130000 litre su yapar.
bu miktar neredeyse günlük tomalarımızın yapmış olduğu müdahalede harcanan su miktarıdır.
bunu sadece 1 hafta devam ettirmek 7910000 litre suya tekabül eder.
mininmum hesapla ülkemizdeki tomaların tükettiği su ile:
tanesi 10 litre su alan kovalardan 791.000 kova su dökülebilir.
internette o kadar ıcebucketchallenge videosu maalesef yok.
ki bu müslüman dostlarımız maalesef suyun buharlaşıp yağmur olarak geri yağdığını da bilmiyorlar."
yılbaşı için hiçbir planı olmayan insan
-
her yil biraz daha az beklentisi olan insandir.
once aileyle gecirilen yilbasindan vazgecilir, sonra sevgiliyle olan yilbasindan...
ardindan bari yilbasinin ertesi gunu yanimda olsun dedigin insanlar birer birer azalirlar ve en sonunda yilbasi gununde ve ertesi gununde bile calismak koymaz insana.
gitgide ozgurlesen ve hafifleyen insandir.
emrah serbes
-
emrah serbes: ya meclise gittim, gizli gizli sigara içiyorlar. lan olum liseli misiniz? koskoca milletvekilisin, dokunulmazlığın var, kuru sulu karıştır iç.
mehmet erdem:...
nilgün belgün:....
balçiçek ilter:.... peki gri mi buldun meclisin duvarlarını?
erkeklerin aşık olduklarında yaptıkları
-
iz bırakır.
aslında burada upuzun bir yazı vardı ama sildim. özeti buydu zira. kocaman bir iz ve pişmanlık.
yiğit özgür
-
misafirlikte seker dagitma seansi... kucuk cocuk sekeri almaktadir..annesi :
-oglum..tesekkur ettin mi zuhal teyzene?
cocuk : tesekkurler zuhal teyze..
zuhal teyze : yuru git len!..baskasinin lafiyla..
cocuk: kes sesini!..
anne : a - a!! e bicim konusuyorsunuz ayol birbirinizle?..
zuhal teyze : bu iti bir daha getirme buraya..
cocuk : zuhal kaldirma beni ayaga !!..
otomatik vites arabayı çift ayak kullanmak
-
ilk otomatik vites araba kullanma deneyimim(şirket aracı);
aaa ne güzel lan sol ayağım boşta kaldı!
frene neden bu ayağımla basmıyorum ki? evet mantıklı.
basıyorummm, bastım..
sonuç; sağ koltukta oturan ve emniyet kemeri takmayan müdürümü ön cama sümük gibi yapıştırdım..
ahmet davutoğlu'nundan cuma namazı müjdesi
-
işten kaytarmak isteyen ateistlerin canına minnet olan müjdedir.
sevgili edinme konusunda hiçbir şey yapmayan insan
-
dünyanın en akıllı insanıdır.
dün markete gittim, alacağımı alıp kasada kuyruğa girdim. benim elimde sadece tek bir kalem mal var. hiç tenezzül edip, önümdekilere "şunu geçirebilir miyim?" falan demedim. ona buna yüz suyu dökmektense, dimdik durup sıramı paşa paşa beklemek bana daha hoş geliyor.
ama ne oldu dersiniz? ben hiç talep etmediğim hatta buna niyetim bile olmadığı halde, kasiyer "gelin önce sizinkini geçireyim" dedi. önümdeki müşteriler de destek verdiler. ben tek kelime etme ihtiyacı duymadan, mağrur bir şekilde ödememi yapıp, çekip gittim.
bir başka örnek ise bir zamanlar seyrettiğim cube adlı filmin ana temasını oluşturuyor...orada en akıllı ve becerikliler en erken ölüyorlardı. çünkü egoları şişkin olduğundan, gereksiz risk alıyorlar ve çabucak gidiveriyorlardı. evrenin düzenine saygısızlıklarının cezası idi bu. en sonda kurtulan, teşebbüs gücünden yoksun, hafiften geri zekalı diyebileceğimiz bir tipti.
islami veriler de bu hükmü doğrulamaktadır. hadis-i şerifte, “cennet ehlinin çoğunluğunu, bühl(saftirik) kimseler teşkil eder” buyruluyor.
yani demem o ki, başarının anahtarı tevazu içinde "beklemektir". ancak beklemekten kasıt durakta otobüs beklemek değildir elbet. güçlü bir niyet, yöneliş, teveccüh ile beklemek. bunun en iyi örneği, kedinin fare deliği önündeki bekleyişidir. pür dikkat, tetikte ama pasif...
tasavvufta bu bekleyişe "murakabe" adı verilir. murakabeyi öğrenmemiş olan kimse istediğini elde edemez.
sonuç?
boşuna debelenip durma. nasipse gelir çin'den yemen'den. o lüzumsuz yere el attıkların zaten senin nasibin değildi. dolayısıyla çekip gittiler. hakkın olmayana el uzatmanın cezasını da, acı, keder, hayal kırıklığı, bela, musibet olarak ödedin.
ne gerek var bunca lüzumsuz gürültü patırtıya? sen tetikte ol yeter.
araba kullanmaya yeni başlayanlara tavsiyeler
-
önünüzdeki taksici yılan gibi dar bir aralıktan geçebildi diye sizin de geçebileceğinizi düşünmeyin.denedim geçemedim yani ben geçtim de arka kapı geçemedi.