hesabın var mı? giriş yap

  • ya burda "medeniyet çuvalla bavulla olmaz" diye halkçılık kasanlar var ya... üstüne para verseler havaalanında çuvalla görülmek istemezler. neyin eleştirildiğini biliyorlar, eleştirilen şey gibi olmamaktan dolayı mutlular da, ama göstermelik halkçılık yapmış olmak için kendileri bile asla olmak istemeyecekleri birini eleştireni eleştiriyorlar.

    medeniyet çuvalla kılık kıyafetle gelmiyor madem, niye bunları diyenleri bavul yerine bohçayla, marka çantalar yerine heybeyle, ayaklarında naykiler yerine takunyayla görmüyoruz hiç?

  • en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.

    must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.

    örnek:
    you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
    you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.

    olumsuz:

    you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
    you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.

    görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.

    20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.

  • ekşi sözlük'ün de iş aldığı tuhaf bir sektör. sayfanın aniden kayması şeklinde taktikler geliştirmişler; bir linke tıklayacam derken reklama tıklaman sağlanıyor. geneli tırt şeylerin reklamı aslında, gerçekten çok anlamsız şeyler var.

    edit : (bkz: minik ilayda'ya yardım kampanyası) minik bir kızımız için dayanışma başlığı; destek olalım, oldurtalım. sevgilerimle.

    edit : debe sezonu açıldı haydeee. (bkz: şehit kütüphaneleri) diye de bir şey varmış. kütüphanelerin yaygınlaşması için şehitlerin adları gerekmesin bundan sonra. ama yiten bu insanlarımızın adının kütüphanelerde yaşaması, adlarının yeni kütüphaneler açılmasına vesile olması, toplumumuzun bütün bu acı olayların sorumlusu olan cehalet belasını bir nebze olsun yenebilmesine yardım olacaksa bu teskin edemeyecek de olsa küçük bir tesellidir.

  • dogaustu guclerin gonderecegi ozel bir "kargo"nun yeni bir kutsal cag baslatacagi inancina dayali dinsel akimlara verilen ad. ozellikle melanezya'da gelismis, yore halkinin somurge yoneticilerine ulastirilan malzeme ve yiyeceklerin gelisini gozlemelerinden kaynaklanmistir.

    inancin degisik bicimlerinde kabile tanrilarinin, halk kahramanlarinin ya da atalarinin kargo ile geri donecegi umulur. bazen kargoyu yabancilarin getirecegine inanilir; bazen de yabancilar yerli halka gelen mallara el koymakla suclanir. kargonun gemi ya da ucakla gelmesi bekleniyorsa, simgesel rihtim ya da havaalani ve depolar hazirlanir; bahcecilik ve hayvancilik gibi geleneksel ugraslardan vazgecilir ve yiyecek stoklari yok edilir. eski geleneklere donuldugu ve uygulamalarda koklu degisiklikler yapildigi da gorulur. bazen de somurge polisine ya da silahli kuvvetlerine benzeyen yeni toplumsal orgutler kurulur. bu hazirliklar koklu degisikliklerle gelen yeni bir cagin habercileridir. bu cagin tufan, felaket gibi bir dizi olayin eski duzeni yok etmesiyle baslayacagina, beyaz yabancilar ile yerli halkin konumlarinin degismesine yol acarak bolluk icinde ozgurluk ve adalet getirecegine inanilir.

    siyasal cagrisimlari ve yol actigi ekonomik kayiplar uzerine somurge yoneticileri, bu kitle hareketlerini yasaklama ve bastirma yoluna gittiler. ama kargo kultu bir olasiliga gore hiristiyan misyonerlerinin eskatolojik ogretileri ile canlanan geleneksel binyil dusuncesinin bir ifadesiydi ve beyazlarin maddi zenginliklerinin yerli halk tarafindan denizasiri ulkelerdeki dogaustu guclere baglanmasiyla besleniyordu.

    kendilerini yeni bir vahyin habercisi olarak sunan kisilerin onderliginde 19. yuzyilin sonlarinda gelisen kargo kultleri, 1919'da papua yeni gine'de yayilan "vailala cilginligi" sirasinda dikkat cekti. 1930'lardan sonra da ozellikle gelismemis bolgelerde hizla yayildi. gelisen kasaba ve kentlerde ise kargo kultlerinin yerini dindisi hareketler aldi.

  • ingilizce wikipedia'daki pek çok uzman görüşüne, araştırmaya ve kaynağa dayandırılarak yazılan geniş makaleye göre genel olarak kaplanın çok daha üstün durumda olduğu karşılaştırma.

    her şeyden önce, cüsse olarak kaplan aslandan daha büyük bir hayvandır. hele ki bir sibirya kaplanı, bir afrika aslanından çok daha büyük bir hayvandır.

    ikincisi, fotoda ve bu fotoda görüldüğü üzere kaplanın dişleri daha sivri, iri ve keskin yapıdadır. ilgili makalede belirtilen araştırmaya göre kaplanın ısırma gücü skoru da 127'ye 112 aslandan daha fazladır.

    üçüncüsü, kaplanın pençe kuvveti aslanınkinden daha fazladır. öyle ki yine ilgili makaleye göre, tek bir agresif bengal kaplanı pençesi bir aslanın kafatasını kırmaya yetebilir.

    dördüncüsü, araştırmalara ve gözlemlere göre kaplan genel olarak aslandan daha agresif, saldırgan ve kavgayı seven bir hayvandır. hele ki bir bengal kaplanının yanında bir afrika aslanı "uysal" kalır.

    beşincisi, beyin boyutu olarak, kaplanın beyni aslanınkinden çok daha büyüktür ilgili makaleye göre. bu da uzmanları, kaplanın genel olarak daha zeki bir hayvan olduğu görüşüne yönlendirir. (vücut büyüklüğü beyin büyüklüğü oranı şeklinde hesaplanıyor bildiğim kadarıyla) dolayısıyla aslanların daha sosyal takılmaları, kaplandan daha zeki oldukları manasına gelmiyor. zaten kaplan tercihen yalnız gezse de gerektiğinde sosyal bir canlı da olabiliyor.

    altıncısı, tarihte çeşitli kaynaklara ve yaşanılan çarpışmalara göre bir kaplanın aslana galip gelme sayısı, tersine oranla çok çok daha fazladır. bu yine ilgili makalede kaynaklara dayandırılmıştır.

    yedincisi, kaplan aslandan daha kuvvetli olduğu kadar daha çevik ve hızlıdır da. öyle ki aslan 2 pençe atana kadar kaplan üç pençe darbesini rahatlıkla indirebiliyor.

    ancak bize esas düşen "kavga etse hangisi yener"den ziyade bu iki güzel ve doğa harikası canlıyı, insanoğlunun vahşetine karşı nasıl koruyabileceğimizin hesabını yapmaktır.

  • bitmeyen fıkra

    patron, sekreterine talimat verir:
    - bir haftalığına iş için yurt dışına çıkacağız. ona göre hazırlan...
    sekreter kocasını arar :
    -patronla bir haftalığına yurt dışına çıkacağız. sen başının çaresine
    bakarsın artık...
    kocası sevgilisini arar:
    -karım bir haftalığına yok. bu haftayı beraber geçirelim.
    sevgili, özel ders verdiği minik çocuğu arar :
    -bu hafta sana ders veremeyeceğim. gelmene gerek yok.
    minik çocuk dedesini arar :
    - dedeciğim, bu hafta dersim yok. öğretmenim yok. bu haftayı beraber geçirelim.

    dede (1.bölümdeki patrondur) sekreterini arar:
    -bu haftayı torunumla geçireceğim. gezimiz iptal oldu. gidemeyeceğiz...
    sekreter kocasını arar:
    -gezimiz iptal oldu. gidemeyeceğiz!
    koca sevgilisini arar:
    -bu hafta beraber olamayacağız. karımın gezisi iptal oldu.
    sevgilisi ders verdiği minik çocuğu arar:
    -bu hafta sana ders verebileceğim. işlerim iptal oldu.
    minik çocuk, dedesini arar :
    -dedeciğim, öğretmenimin işleri iptal oldu. bu hafta beraber
    olamayacağız. çok üzgünüm!
    dede sekreterini arar:
    -merak etme! bu hafta yurt dışına çıkabileceğiz.

    debe editi: bir çok mesaj aldım. ilginize teşekkür ederim. fıkraların devamı gelecek... :)

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • kafa kesen, insan derisi yüzen, eroinle bir nesli zombiye dönüştüren katillere karşı girişilen operasyondur ancak ne kadar başarılı olur tartışılır.

    adamlar şehir sahibi olmuş, kitleleri maaşa bağlamış, devlet gibi örgütlenmiş yani.

    bu zamana kadar bunun gibilere karşı ordu tankla, topla önüne gelen kim varsa devirip neden harekete geçmedi dersiniz ?

    para konuşur da ondan. herkese para yedirince durum böyle laçkalaşıyor.

    paran varsa siyasetçi de satın alırsın, silahlı güç de, bu kadar basit ve bu kadar aşağılık bir durum.

  • devletin yeni facebook projesi. mesai bitince kapanan, yapılan paylaşımların evrak kayıttan geçtikten sonra ertesi gün yayına girdiği bir deli oğlan.

    boğazda kahve keyfi için gereğini arz ederim.

  • galatasarayin ve milli takimin kalecisi... kendisi girişken bir insandır... milli takıma seçmedi diye mustafa denizli'yi dövmeye gitmiştir... aslında bunu her oyuncu yapabilir, ama hayrettin izmire gitmiştir, farkını göstermiştir...