hesabın var mı? giriş yap

  • mekan: yazicioglu onu..

    bir oyun cd si begenilmistir.. kotu tecrubelerin etkisiyle bi soru sorulur..

    - bak, muzik cd si cikmaz di mi?
    - cikarsa dinlersin abi, noolucak?

  • sitede sayısız şikayet almansına rağmen bahçeyi işgal eden arkadaş; belli ki çevreyi rahatsız ediyor neden önüne geçmedin? hem şikayet aldım diyor hem de niye beni uyarmadılar diyor lan siz niye böylesiniz ya? sahiplenmek istiyorsan evine alacaksın kimse senin ruhsal problemlerinden dolayı ortak kullanım alanı hakkından feragat etmek zorunda değil. insanların burnundan getiriyorsunuz sizin gibiler yüzünden olan köpeklere oluyor.

  • sanırım bu bi ritüel. ünvanı artınca odasında terlik giymeye hak kazanacaktır veya sandalet...

    sebebi ne ki acaba?

    resim

    bu kez gerçekten (#46976011) gelen mesajlar üzerine edit:

    teşekkürler.... yüzünüzde biraz tebessüm yarattıysam ne mutlu...

    edit2: haa bi de hazır o kadar araştırma görevlisi başlığa toplanmışken, yüksek lisans, yurtdışında yüksek lisans hakkında ufkumu açar mısınız?

    özel mesaj veya deayri@outlook.com yoluyla ulaşabilirseniz. sevinirim...

  • mansur başkan'ın açıklamasına göre athena ankara'daki konser teklifini bir şartla kabul etmiş ve o şart da aldıkları paranın tamamını mehmetçik vakfı'na bağışlamakmış. istanbul'daki durumu bilmem ama ankara'da durum böyleyken farklı olduğunu sanmam.

  • genelde ana kazananın (ki genelde erkek olur) evin tüm masraflarını kazanıp, yan gelirin (genelde kadın olur) aldığı maaşı kendi kredi kartına yatırmasıyla ortaya koyacak bir şeyin kalmamasında oluşur. yani ben en azından evliyken öyleydi. hanımefendi 200 liralık mascara kullanırken ben arka tarafta arkadaşlarımla çay içecek parayı bulamadığım günlere vesile olmuştur. büyük dengesizliktir. kazandığın para eşit olmayabilir ama o oranda yükün altına girilmelidir.yıpratıcı

    edit: boşandım yahu

  • murphy kanunları uyarınca, doğru insan tam da beklenmeyen anda çıkar aslında karşımıza.
    her kalabalık kutlamaya, üzerimize en kibar elbiseler, en içten gülücükler alıp gideriz.
    herkesin alnında ne yazar okumaya çalışırız, gel gör ki doğru insan, kafada takke, ayakta sabo terlik ve dizleri çıkmış bir eşofmanla bakkala indiğimizde düşen parayı yetiştirmek için arkamızdan koşan insandır.
    ya da otobüste cep telefonunu açık unuttuğumuz için tüm yolculardan azar işitirken, -ikarus otobüste ne abs' si- diyerek bizi kollayandır.

    doğru insanı ararken girilen şekil şemal, bizi onun için doğru olmaktan çıkarır aslında. en doğru en doğal olandır. bunu unutur, o bizi yüzlerce metreden seçsin diye şatafata boğarız kendimizi.yüksek sesle konuşuruz o ne kadar esprili olduğumuzu anlasın uzaklardan diye, pembe, morlara boğarız kendimizi elalem çok yakışıyor dedi diye, sosyal görünmek için bir merhabamız olan herkesi öperiz yol ortası rastlantılarında.

    bu sebeple bekleyiş kaybettirir aslında ha keza arayış da. çünkü gerçek, yağmuru seyrederken yalnızlığa ağlamaktır.
    doğru insan bu anı içten içe bilen ve bu anı silmek için emek verendir.
    oysa göremeyiz. çünkü yaptığımız şatafatın benzerini bekleriz ilk etapta.

    karizmatik bir merhaba bekleriz belki de o her bayram mesaj atanımızdır. 15 yıldır doğum günümüzü unutmayan ve sadece dost gördüğümüzdür.
    belki okulda sınav dönemi bize de fotokopi çektirendir.

    doğru insan biz teklif etmeden ders çalıştıran, hava soğuduğunda ceketini verendir.
    doğru insan yalındır, doğaldır. bunu bilmek bekleme süresini kısaltır.
    aramak ya da beklemek değil aslolan görebilmektir.

    herkes için doğru insan vardır, önemli olan omzunuza bırakılan ceketteki sıcaklığı hissedebilmektir.