hesabın var mı? giriş yap

  • yunanistan sınırını açacaksın
    afganları surileri pakileri avrupaya göndereceksin.
    yunan askeri bunları vurdukça canlı yayında insanlık dramı olarak yayınlayacaksın.

    --- spoiler ---

    nüfusunun 5' te 1'i mülteci besleyen türk ekonomisi sonunda battı. daha iyi yaşam şartları için avrupaya gitmeye çalışan mülteciler yunan askeri tarafından öldürülüyor.
    --- spoiler ---

    burdan devlette yetkililere söylüyorum. bak bu tarz propagandayı yapacak ingilizce bilen az biraz kafası çalışan adamınız yoksa ben gelir hallederim.

  • bu sözü en çok hak ettiği düşünülen kişi deniz gezmiş ve arkadaşlarıdır. kaybedecekleri baştan belliydi değil mi?
    ama ne oldu. 40 yıldır her eylemde onun resmi en önde, en yüksekte dalgalınıyor. onun için ölüm yıldönümünde hala yas tutuluyor, şiiir okunuyor.
    şimdi hatırlayan var mı? deniz gezmiş asıldığında başbakan olan, bakan olan, genelkurmay başkanını. demek ki kaybedeceğini bilerek mücadeleyi sürdürmek yoktur. doğru olandan yana, vicdanlı olmak vardır. doğru olanı savunuyorsan kaybetmekten korkmazsın. bir gün senin hakkını verecek olanlar mutlaka çıkacaktır. dünya'da iyinin yanında olan kimse, uzun süreçte kaybetmemiştir. kaybetmeyecektir.

  • atası, dedesi çeviriyor arsayı içine bir gecekondu, seçim zamanı imar affı sonra müteahhide ver zincir reaksiyonu şeklinde devam eden sebepsiz, haksız zenginleşme silsilesi
    geçmişten günümüze onlarca imar affı çıkmış, çöken, çeviren, kaçak kat çıkan onlarca kez ödüllendirilmiş, torununa kadar ödüllendirmişler adamı. sen ise bu barzonun sadece bir dairesini satın alabilmek için yıllarca çoluk çocuğunun rızkından kesiyorsun buna rağmen alamıyorsun belki de.
    tapu kayıtları ülkedemizdeki en sağlam arşivlerdendir. bak arşive ilk sahiplenmeye ve tescile ulaş, sahiplenmesi bu şekilde ise ver buna iki daire sonra gerisini tokiye devredip vatandaşa uygun şartlarda sat. cebinden beş kuruş çıkmadan bir adam 400 daire sahibi oluyorsa burada özel mülkiyetden bahsedilemez, burada bir yanlış vardır.
    bizim dedemiz hakka hukuka uydu diye cezalandırılmamız neden?

  • _ oyle bir sarilisi vardi ki bana hemitzer, dedim kendi kendime..."otistik bir cocuga sarilmamis olsaydin, sarilmanin bu icten, farkli boyutunu kesfedemezdin".

  • ekşi şeylerde paylaşılan entryden geliyorum. birkaç önemli noktaya değinmek gerek, öyle tek bir tarafın savunması öne çıkmış olmasın diye yazmayı zorunlu gördüm.

    andrew, caner taslaman’ın, devr-i batıl veya fasit döngü denilen ya da yazarın dile getirdiği “petitio principii”denilen bir safsata yaptığını iddia ediyor. bu nedir kısaca; bunu yazıyorum çünkü arkadaş manipüle ettiği için fasit döngü örneğini bile bozarak vermiş, absürtü daha absürt hale getirmiş. neyse misal, “x’in sebebi y’dir. y’nin kanıtı x’tir. o halde x de y de doğrudur.” şimdi bu absürt döngünün “batıl” ve “fasit (bozuk)” olarak adlandırılması bile bu döngünün saçma bir safsatadan ileri olmadığını gösteriyor. eli yüzü düzgün hiçbir kaynak bu argüman ile kanıt yapmaz, caner taslaman’ın iddiası da bu fasit döngü içinde yer almaz. peki nasıl; allah’ın varlığının delili, kur’an veya peygamber değildir. kur’an bir haber, peygamber ise bu haberi insanlara (kullara) ulaştıran bir aracıdır ki bu kur’an’da açıkça ifade edilmiştir. yani hiç kimse allah’ın delili kur’an’da yazıyor demez. kur’an, allah’ın varlığını yaratılmışlar/yaratılanlar üzerinden açıklar. yaratılmışlar, bu döngünün dışında olduğundan delillendirme çalışır ve “fasit döngü” iddiası çöp kutusuna atılır. konuşmada caner taslaman, misalleri yaratılmışlar üzerinden veriyor ve dolayısıyla “fasit döngü” içine girmiyor. zaten fasit döngü içinde olmadığı için metnin ilerleyen noktalarında yazar da caner taslaman’ı bu kez “natüralit” olmakla suçluyor. kardeşim bilimsel delil istiyorsunuz, getirince de “natüralist” diyorsunuz. sonra da onu natüralist / metodolojik natüralist kavramlarını karıştırmakla suçluyor. ya üstte sen karıştırdın zaten kavramı işin içine.

    bilimsel delilden kasıt allah’ın gözle görülmesi, kulakla duyulması ise bu “tanrı” tanımına aykırı olduğundan dolayı zaten olanaklı değildir. burada safsataya düşen yine yazarın kendisi olmaktadır. yazar bizden “yanmayan bir ateş” istiyor ama ateş doğası gereği yanarak var olur ki böyle bir istek mantık dahilinde olmadığından safsatadır. tanrı “aşkın” olduğu için duyular ile algılanamaz. ancak idrak edilebilir ki idrak da görmek gibidir. örneğin sevmek soyut bir kavramdır, biz bir kişinin bize olan sevgisini çeşitli hareketleri ile (sarılma, öpme, vs.) görebiliriz ama bunu manipüle eden insanlar da vardır. insan bunu idrak ederek anlayabilir. başkasının bizi sevmesi üzerinden örnek vermek belki maddi kanıtları olduğundan yetersiz kalabilir bu yüzden bir insanın örneğin eşini sevmesi veya doğrudan kendisini sevmesi üzerinden de örnek vermek daha doğru olacaktır. sizin eşinizi sevmenizin kanıtı nedir veya kendinizi sevmenizin kanıtı nedir. insan kendisini, kendiliğinden sever. bunun bir maddi kanıtı olamaz. bu akıl ile idrak edilen bir kavramsal sonuçtur.

    ayrıca şu nokta çok önemli, karşı tarafın “rasyonel kanıt” beklentisinin mahiyeti net olmamakla birlikte, “2 x 2 = 4 eder” veya “güneş doğudan doğmaktadır” önermeleri gibi kaçınılmaz sonuçlar bekleniyor ise o halde imanın “sınav” vasfı ortadan kalkardı. sınav vasfı ortadan kalktığı anda zaten dinin ve yaratılışın da bir önemi kalmıyor olurdu. yine dönüyoruz idraka. tüm deliller allah’ın idrak edilmesini sağlayan argümanlardır. özgür irade konusundaki safsataya cevap bile verilmez. tanrı insanı “özgür irade ile yarattı denildiğinde” ne anlıyor bu arkadaş ben anlamadım. özgür iradenin temellendirmesini mi istemiş acaba. irade insanın varlığının ön koşullarında biridir. irade yoksa insandan zaten bahsedilemez. tabi ki bir nihilist özgür iradeyi reddedecek. yoksa nihilist olamaz malum..

    bilimsel mucize demişken de gazali’yi anarak devam etmek lazım ki burada arkadaş yine bir manipülasyon ile haklı çıkıma basına girmiş. din hakkındaki tartışmaların birçoğunda gazali ile ilgili bu mantık hatasını görmek mümkündür. nedir bu; gazali bilime karşı idi, meşhur tuhafetül felasifesi ile bilimi sınırlandırdı, nedensellik inancını ortadan kaldırdı. gazali deyip ardından pamuk örneğini verince her şey bitiyor sanıyorsunuz ama kazın ayağı öyle değil. “bilimsel tefsir usulünün” temelini atmış bir adam hakkında “bilimi bitirdi, nedenselliğe karşı çıktı” argümanlarını savunmak, bilim etiği açısından ne derece doğru okuyucu karar versin. bilimsel kesinliklerin reddedilmesini, islam’a karşı bir cinayet işlenmesi olarak yorumlayan, akıl azledilemez bir hüküm koyucudur diyen bir adam nasıl bilimi sonlandırmış oluyor. o meşhur pamuk örneği de nedenselliğin ortadan kaldıran bir örnek değil mucizeleri temellendiren bir örnektir. nedensellik kabulü olmadan bilim yapmamızın imkanı dahi yok. eğer böyle bir şey olsaydı gazali’nin (haşa) bilimle uğraşmak şirktir demesi gerekirdi ki bunu değil gazali hiçbir alim dememiştir… safsata yine çöktü!

    bir diğerine gelelim. andrew şüphecilik ile ilgili bir diyalog kurmuş, orada yine bir manipülasyon var. şunu okuyan insan, ulan bu caner hoca nasıl felsefe profesörü diyecek. oysa ki asıl olması gereken diyalog şu aşağıdaki gibi;

    taslaman: “tanrı var olmalıdır.”

    şüpheci: tanrı’nın var olduğunu nereden biliyorsun?”

    taslaman: “çünkü evrenin anlaşılabilir kurallarının olması, evrende bir kaostan söz edilememesi ve evrenin insan tarafından keşfedilmeye açık olması, onun bir yaratıcısının olmasını zorunlu kılmaktadır. çünkü bu örnekler kendiliğinden olamayacak kadar derin bir temele dayanır. o halde bu kâinatın muhakkak bir yaratıcısı olmalıdır.

    şüpheci: “iyi ama kem küm…?” ne oldu dilini mi yuttun? karşı tarafı safsata yapmak ile suçlayanlar safsatanın kralını yapıyor. kimse cevap vermeyecek diye düşündü herhalde. keşke şunları sözlük yerine günlüğüne yazsaydın.

    ha buradan sonra tabi şüpheci yine kendi argümanlarını ortaya koyabilir ama olay andrew’in yazdığı kadar basit değil.. yani şu olayı aydınlanma diye yazıp bir de caner taslaman’a teşekkür etmesi gerçekten absürtlüğün nirvanalarından…

    ya çok komik aynen aktarıyorum, andrew kurban ibadetini şöyle reddetmiş; “oysa masum hayvanların kanının allah'ın talep edeceği bir adak olmadığından hareket eden yeni bir ahlak anlayışı pek ala ağaç dikmenin allah'a samimi adanmışlığın bir nişanesi haline gelmesine sebep olabilir”. kur’an-ı kerimde kurban ibadeti ile ilgili ayeti (hac suresi ayet 37) de aynen yazıyorum; “onların etleri ve kanları asla allah’a ulaşmaz. fakat o’na sizin takvanız (allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı allah’ı büyük tanıyasınız. iyilik edenleri müjdele.” adam kurban ibadetini eleştiriyor ama kurban ibadetinin mahiyetinden haberi bile yok. kendi toplumunuza bu kadar uzak olmayın komik oluyor zira…

    (bkz: #150733707) nolu entry editine yönelik edit: safsata olduğunu düşündüğüm metne bu şekilde cevap vermeyi uygun gördüm, kendisinin de akademik bir üslubu olduğunu düşünmüyorum. üslubunca cevap verdiğimi düşünüyorum. ben de (bkz: buraya smiley koyuyorum)

    edit: kurban konusunda; (bkz: #152212473)

  • üçüncü iç denizim, beş günlük kızım. kızımın adı. özgür'ü de var, o zaten doğuştan öngeliyor bizde.

    gökdeniz, üçüncü kızım. bildiğim her şeyi unuttuğum babalık hakkında. her şeyi yeniden öğrendiğim kızım, içdenizim.

    üç tarafı denizlerle çevrili bir adamım şimdi sayesinde. * **coğrafya bilgim bundan ibaret, kendi kendime yetiyor özkaynaklarım. canım kızım, canım.

    burnu bana benzerse ilerde üzülecek, ablaların küçücük çünkü burnu. olsun, canı sağolsun hem.
    kakası pembe olacak diye bakıyorum her seferinde. olsun. süt kokuyor kakası zaten. varsın pembe olmasın.

    gözlerimin içine bakıyor beş günlük, ben sahi kaç yaşındayım.

    olmasaydım olmazdı, olmasaydı ben nerden bilecektim yeniden bu heyecanı.

    eline çorap geçiriyoruz eldiven yerine. üçkiloüçyüzksengram mutluluk.

    gökdeniz, içdenizlerimin sonuncusu. kızım.
    hoşgeldin.

  • la hatun balkon kapisini acik biraktim, adres su, oda numaram su, ciplak olacam diye davet cikariyor olayi yanlis anlamissiniz.

  • sevgili dr. oetker;

    burası turkiye burada babaanneler supangle yapmaz. yapsa yapsa sütlaç yapar, baklava yapar, kabak tatlısı yapar. babaanneme 'supangle yaparmısın?' dedim. şimdi oturduk sübhaneke okuyoruz.