hesabın var mı? giriş yap

  • önemsiz gibi görünse de aslında önemli bir karardır. millet şimdi diyecek "avusturya kim yeeaa, savunma sanayisi mi varmış? keh keh" var kardeşim hem de türkiye'nin savunma sanayinden daha gelişmiş bir sanayisi var. özellikle tabanca, piyade tüfeği, barut, rdx, kurşun geçirmez yelek, miğfer(jöh'lerin kullandığı miğferler avusturya yapımı) gibi teknolojilerde ileriler ve türkiye, avusturya'dan baya bir gerekli ekipman ya da yan malzeme almaktadır. avusturya savunma sanayi, almanya tarafından desteklenmektedir. aslında almanya gözdağı veriyor türkiye'ye ayağını denk al mahiyetinde

    (bkz: kavga öncesi önden çocuk yollamak)

  • anlatacağım olayların başlangıcı 1993 yılına dayanıyor. kızımın babasıyla evliyim o zamanlar ve evlilik kötü gidiyor ayrılmanın eşiğine gelip, evliliğe bir şans daha vermişiz ama o şansı pek de iyi kullanamıyor eşim. bir gece yattım ve bir rüya gördüm.
    rüyamda ben iki tane hintli gibi beyazlar giymiş adamın arasındayım. adamların ağzı açılmıyor ama ben söylediklerini duyuyorum. yemyeşil bir vadinin ortasındayız ama yeşilin güzelliği inanılmaz, ilerde bir grup genç insan var uçuk renkli pembeli- eflatunlu- mavili uçuşan kıyafetler var üzerlerinde. hintli gibi adamlar bana o grubun öğretmeni olduğumu söylüyorlar, şaşırıp soruyorum "ne öğreteceğim onlara?" diye. diyorlarki, " anlatsınlar dinle, fikir ver, yeterli bu kadarı" sonra o grubun içinde ve çok mutlu yürüyorum , hep birlikte gidip geliyoruz o vadide. dönerken beni getiren adamların arasında o'nu görüyorum. aman tanrım "o" gelmiş diye başlıyorum koşmaya , böyle filmlerdeki ağır çekim koşmalar gibi o da bana doğru koşuyor ve kucaklaşıyoruz. sarılıyorum büyük bir özlem ve hasret var aramızda. tenini, kokusunu, sıcaklığını hissediyorum. hiç bir tensellik yok sadece çok iyi bildiğim ve hasret kaldığım birine özlemle sarılma. kokusunu çekiyorum içime ve diyorumki;

    - "nerede kaldın, hep seni bekledim."
    o da cevap veriyor ama yine sessiz ve ben duyuyorum,

    -" görevim ancak bitti, ancak gelebildim."

    birden uyanıyorum, o kadar eminimki yanımda onun yattığından, dönüp bakıyorum yanıma, aaa başka bir adam var. hani" ah belinda diye bir film vardı müjde ar'lı filan o film gibiyim. bu adam da kim , öylesine yabancı, öylesine tanımadık bir adam. bu adam doğruysa ben yanlış yerdeyim diye panik halindeyim. bu duygu ve nerede olduğumu, gördüğümün rüya olduğunu algılamam ne kadar sürdü hatırlamıyorum şimdi, ama gerçek bir üzüntüydü yaşadığım. kendime gelemedim birkaç gün. sonraki günlerde ise hep "o" bir yerlerden çıkıp gelecek diye bekledim. yolda yürürken, otobüste giderken biri omuzuma dokunacak diye bekledim durdum. göremedim ama...
    evliliğim yürümedi ve uzatmalarda işe yaramadı, ayrıldık. sonra ben yurtışına görevli gittim 5 sene kadar, döndüm. istanbul'a yerleştim. görev gereği seyahatler yapıyorum, ankara-istanbul gidip geliyorum. ve yalnızım, yani hayatımda birisi yok. ayrılalı yedi yıl olmuş ve birgün artık birisi olmalı diye düşündüm. benim için doğru bir adam olmalı, bekar olmalı ve istanbul'da yaşıyor olmalı diye bir talepte bulundum içsel olarak. aynı hafta ankara'ya gittim yine ve bir arkadaşım beni kenara çekerek eşinin bir arkadaşından bahsetti. onların evine gelmiş o haftasonu, yalnız bir adammış, istanbul'da yaşıyormuş, bu da benden bahsetmiş adam telefonunu vermesini söyleyip, eğer istersem görüşmek istemiş. biraz düşüneyim dedim ama heyecanlandım. içimde bir sevinç oldu ve bu benim için önemli bir işarettir. iç sesim daima doğruyu söyler. neyse birkaç saat sonra tamam dedim, arasın beni. adam aradı, sesini duyunca da heyecanım arttı. tamam dedim, istanbul'a döndüğümde görüşelim. dönene kadar hergün telefonla konuşuyoruz, adam beni istanbul'da karşılamak istedi. tamam dedim ve otobüsle gelene kadar heyecandan yerimde zor oturdum. terminale geldik, ataşehir'e, saat sabahın beşi, beş altı erkek var arabalarının başında bekleyen. şöyle bir baktım ve beni karşılayacak olanı gördüm. doğruca ona doğru yürüdüm ve ben elimi uzatmışken o sarıldı ve şöyle söylediğini duydum;

    -"nerede kaldın, hep seni bekledim"
    ve ben de ona şu cevabı verdim,

    -"görevim ancak bitti, ancak gelebildim"

    kokusunu , tenini, sıcaklığını hiç unutmadığım adam tam yedi yıl sonra gelmişti karşıma.
    ve evrene verdiğim talepteki gibi istanbul'da yaşıyordu, bekardı, ve benim için doğru adamdı....

    edit: hikayenin sonu eksik kalmış, sonra ne oldu ? diye soranlar için gelsin. o adamla 11 yıldır birlikteyiz.

    edit: efendim merak edenler için yazayim, biz hala beraberiz :)

  • bu alternatiflerin anane, babanne, cicianne, haminne türevleri üstünde denenmesi tavsiye edilmez. ya da edilir lan, bi bakalım nası olucak.
    mesela:
    -ne zaman evleneceksin?
    +karnım belli olunca.

  • günümüzde fenerbahçelilik öyle zorlaşıyor ki, ülkenin en entelektüel adamını bile şu duruma sokuyor.

  • john curran'ın agatha christie hakkında derlediği 75 maddelik bilgilerin çevirisini ekliyorum. başlamadan tanım: kutsal kitaplar ve shakespeare'den sonra en çok satan yazar.
    1- küçükken okula gitmemiş, evde annesi ve mürebbiyesi tarafından eğitilmiş.
    2- ilk kitabını kardeşi madge'in ona meydan okuması sonucu yazmış.
    3- ergenliğinin sonlarında klasik müzik okumuş fakat sahne alamayacak kadar gerginmiş.
    4- aynı derecede ünlü ve sevilen iki karakter birden yaratmayı başarmış tek polisiye yazarıdır -hercule poirot ve miss marple-
    5- london's west end'de aynı anda üç oyunu birden sahnelenen tek kadın oyun yazarıdır.
    6- endless night -türkçe'ye sonsuz gece olarak çevrilmiş- genç işçi sınıfından bir erkek tarafından anlatılmaktadır ve christie bu romanı 76 yaşında yazar.
    7- 1922'de dünyayı gezmiştir.
    8- ilk kitabı yayımlanmadan önce beş yıl beklemiş, bu süreçte altı yayınevi tarafından reddedilmiştir.
    9- mary westmacott takma adıyla 6 bitter sweet romanı vardır. `:bitter sweeti tam olarak nasıl çeviririm bilemedim acı tatlı roman garip geldi swh`
    10- absent ın the spring -sensiz bir ilkbahar- romanını bir haftada yazmıştır.
    11- 4 poirot romanını sahneye uyarlayınca, poirot'u tamamen bıraktı.
    12- halloween party -elmayı yılan ısırdı- pg wodehouse'e ithafen yazılmış. pg wodehouse'a hayranmış.
    13- the mirror crack'd side by side -ve ayna kırıldı- miss marple karakteriyle özdeşleşmiş olan margaret rutherford'a ithaf edilmiş.
    14- köpek insanıymış.
    15- the mystery of the blue train -mavi trende esrar- için "yazdığın en kötü roman" dermiş. *
    16- hercule poirot öldüğünde the new york times'da tam sayfa ölüm ilanı verilmiş.
    17- en sevdiği renk yeşilmiş.
    18- "bir kadının sahip olabileceği en iyi koca bir arkeologdur, kadın yaşlandıkça ona olan ilgisi artar" sözlerini hiç söylememiş. `:çok onun söyleyebileceği tarzda bir şeymiş gibi geliyor, bu bilgi beni hayal kırıklığına uğrattı swh`
    19- torquay'deki evi -greenway house- ikinci dünya savaşı'nda amerikan ordusu tarafından talep edilmiş.
    20- adını agatha christie'den alan bir gül varmış.
    21- hem polisiye yazarı hem de oyun yazarı olarak aynı seviyede ve dünyaca ünlenen tek yazarmış.
    22- uzun yıllar wallingford'da amatör bir tiyatro topluluğunun başkanlığını yapmış.
    23- içki ve sigara kullanmazmış.
    24- uzun yıllar mahalle okulundaki öğrenciler için kompozisyon yarışmaları düzenlemiş.
    25- öldüğü gün west end tiyatroları bir saatliğine ışıklarını kısmışlar.
    26- miss marple'ı anneannesini model alarak yaratmış.
    27- evcil hayvanlarından ikisi marmelat pudingi ve hamamböceklerinden nefret ederlermiş.
    28- favori yazarları elizabeth bowen ve graham greene'miş.
    29- örümcek ağı oyununda film yıldızı margaret lockwood için clarissa bölümünü yazdığında, kendisine sorulmadan lockwood'un kızı için de bir karakter yaratmış.
    30- poirot'u ilk aşamada charles laughton canlandırmış.
    31- zehirler hakkındaki bilgisi dolayısıyla 13 nisan 1917'de eczacı ilan edilmiş.
    32- hercule poirot'u iki defa görmüş, savoy'da öğle yemeği yerken ve kanarya adaları'nda bir botta.'fe
    33- 1942'de the body ın the library -cesetler merdiveni- romanında kendinden adıyla bahsetmiş.
    34- halkın önüne en son 1974'te doğu ekspresinde cinayet'in galasında çıkmış.
    35- 1946'da joan hickinson'ın nil'de ölüm'deki oyunculuğunu ona görünce "umarım bir gün miss marple'ı oynarsın" diye yazmış.
    36- torquay'daki mahalle okulunda adını ondan almış bir sınıf bulunmaktaymış.
    37- hayattaki en büyük tutkularından biri müzikmiş, özellikle wagner'ın operalarına bayılırmış.
    38- 1931'de bbc radio'da kendi hikayelerinden birini okumuş.
    39- the mousetrap -fare kapanı- ilk başta 20 dakikalık bir radyo tiyatrosu olarak ortaya çıkmış.
    40- en az 2 tane bilinmeyen yayınlanmayan tiyatro oyunu varmış: butter in a lordly dish (1948) ve personal call (1960).
    41- penguen tarafından 1948'de aynı günde yayınlanan 10 başlığının 100,000 kopyayı geçen tek polisiye yazarıymış. -penguen bir yayın evi sanırım bunu tam çeviremedim. orijinal metin: she was the first crime writer to have 100,000 copies of ten of her titles published by penguin on the same day in 1948 - a penguin million.
    42- arkeolojik kazılardaki çalışmaları onu uzman fotoğrafçı olması konusunda yolunu açtı.
    43- istanbul'da pera palas'ta kaldığı odaya agatha christie odası deniliyor ve doğu ekspresinde cinayet'i burada yazdığı tahmin ediliyor.
    44- the mysterious affair at styles -ölüm sessiz geldi- romanından toplamda 25 euro kazanmış.
    45- hickory dickory dock, ‘death beat’, müzikal versiyonu 1960'larda planlanmış.
    46- 1962'de charles dickens'ın kasvetli ev romanı için bir film senaryosu yazmış.
    47- when penguin paperbacks were launched in 1935 the mysterious affair at styles was one of the first 10 titles.
    48- televizyonda miss marple'ı ilk kez 1956'da gracie fields cinayet ilanı'nda oynamış.
    49- en sevdiği besteciler elgar, sibelius ve wagner.
    50- 1958'de meşhur dedektif kulübü'nün başkanı olmuş ancak asla konuşma yapmayacağı konusunda bir anlaşması varmış.
    51- the big four -büyük dörtler- aslında kısa hikayelerden oluşan bir seriymiş ancak sonradan romana çevrilmiş.
    52- the murder at the vicarage -ölüm çığlığı- collins'deki ünlü polisye kulübündeki ilk başlıklardanmış.
    53- ilk kez sahnelenen agatha christie romanı alman işiymiş: die abenteuer g.m.b.h.
    54- peril at end house -son evdeki tehlike- romanının tüm amerika nüshaları üst üste konsa aya kadar ulaşırmış.
    55- mary westmacott rumuzu 20 yıl kadar saklı kalmış.
    56- orijinal fare kapanı'nın adı yokmuş, sadece kırmızı renkli bir sıçrama üzerinde fare kapanı fotoğrafı varmış.
    57- son 53 yılının her gününde, west end sahne listesinin yer aldığı her gazetede agatha christie'nin adı yer alırmış.
    58- 1954'te mystery writers of america'dan büyük usta ödülü'nü alan ilk kişi olmuş.
    59- poirot'nun herhangi bir kitap kapağında yer almasına asla izin vermemiş.
    60- 1961'de exeter üniversitesi'nden onur derecesiyle mezun olmuş.
    61- 1993'te chimneys -köşkteki esrar- isimli oyunu kanada'da galasını yapmış, yani yazıldıktan 60 yıldan fazla süre geçtikten sonra.
    62- mayıs 2000'de bouchercon world mystery convention'da agatha christie yüzyılın polisiye yazarı, poirot kitapları da yüzyılın polisiye serisi seçilmiş.
    63- birçok kitabını yazdığı daktilo, torquay'da torre abbey'de sergileniyormuş.
    64- yazdığı oyunlar içinde witness for the prosecution -beklenmeyen şahit- favorisiymiş.
    65- agatha christie ve kitapları üç defa deha olarak derse konu olmuş.
    66- en sevdiği çiçek inci çiçeğiymiş.
    67- 1955'te limited şirket haline gelmiş.
    68- torquay'de bronz büstü varmış.
    69- otobiyografisini 15 yıllık bir süreçte yazmış 1950-1965.
    70- 1972'de madame tussauds'da ölümsüzleştirilmiş.
    71- evinin adını 1924'te styles olarak değiştirmiş, çünkü kitabı çok büyük başarı sağlamış. (bkz: the mysterious affair at styles)
    72- three act tragedy -üç perdelik cinayet- ilk senesinde 10,000 kopya satmayı başarabilmiş ilk romanıymış.
    73- margaret rutherford'un iki filmi poirot kitapları üstüneymiş, üçüncüsünün agatha christie ile hiç alakası yokmuş. sadece murder, she said bir miss marple hikayesiymiş. (bkz: 4.50 from paddington)(bkz: 16.50 treni)
    74- birçok kitabını arkeolojik kazılar esnasında ya da "beit agatha" adı verilen özel yapılmış evinde yazarmış.
    75- the malice domestic convention "the agatha" adı verilen yıllık bir ödül veriyorlarmış.

    bu kadar büyük bir yazardan bahsediyoruz. hatam varsa affola.

  • insanları aptal yerine koymanın, kandırmanın yeni yolu. epey de popüler.

    eminim sizler de farkediyorsunuzdur bu gözü açık firmaları. her sektörde görmek mümkün ama ben bir kaç örnek vereyim.

    - 300'den 250 grama düşürülen ekmek.

    - 5'ten 4 buçuk kilograma düşürülen sıvı yağ.

    - önceden 200'ken şimdilerde 150 mililitre su eklenmesi gereken hazır içecek türevleri.*

    - paketin dibine bir avuç koyulan kuruyemiş türevleri.*

    - gramajı düşe düşe fındık boyutuna getirilmiş hazır kekler.*

    - 250'den 200 mililitreye düşürülen cam şişe içecekleri.*

    - gramajı azaltılmış kişisel bakım ürünleri.*

    bir çırpıda aklıma gelenler bunlar. insanların dikkatsizliğinden faydalanıp hiç zam yapmamış gibi görünmek, sinsi hesaplar peşinde koşmak ne kadar etik bilemem ama o markalardan uzak duruyorum. gidip pahalı da olsa diğer markayı satın alıyorum. adam olsun da varsın zam yapsın.

    edit: birkaç ekleme daha yapmak istiyorum.

    - büyüğünün fiyatıyla satışa sunulan bir alt boy yumurtalar.

    - cips, bisküvi, çikolata türevleri.

    - 750'den 650 mililitreye kadar düşürülen şampuanlar.

    - makarna, dondurulmuş gıda türevleri.

    - adeti azaltılmış temizlik ürünleri.*

    - dondurmalar.

    evet ben de biliyorum bunlardan sağlıksız olanları, üzerinde gramajının yazdığını, bunun bir pazarlama stratejisi olduğunu. ama bu ürünlerin çoğu çocuklara hitap ediyor, kandırsınlar mı yani daha muhakeme yeteneği bile gelişmemiş yavrunu? sen ekmek yemiyorsun diye yiyenleri aldatsınlar mı? paketi bile değiştirmeyip daha da mı azaltsınlar ürünleri. akıl fikir diliyorum böyle düşünenlere.