hesabın var mı? giriş yap

  • tatlı sert. hem dahi hem de deli bir yazardır. tanrıyı reddeder. soyadı sadizme adını vermiştir. sadizmin ve caniliğin, aslında insan olmanın en önemli parçası olduğunu savunur. quills (tüy kalemler) adlı eseri, 2000 yılında düşlerin efendisi olarak sinemaya uyarlanmıştır.

    "düşünme tarzımın onaylanmaz olduğunu söylüyorsunuz. eh! çok da umrumdaydı! başkaları için bir düşünce tarzı benimseyen çok daha delidir bence! benim tarzım, düşüncelerimin meyvesidir; varoluşumdan, yapımdan kaynaklanır. onu değiştirmek benim elimde değil; elimde olsaydı da yapmazdım." demiştir. aslında, insanoğlu neyi yanlış gördüyse, neyi etik bulmayıp onaylamadıysa, bir gün elbet onu yapacaktır ve bu onun doğasında vardır.

    haklılığı/haksızlığı size kalmış ama şöyle der kendisi: "tanrı inancı, tedavisi olmayan bir ruh hastalığıdır."

  • muhtesem yapilarin sahipleri. ve fakat bu goz kamastiran yapilarin meydana getirdigi sehirlerde her rituelde gunes icin ne kadar insan kurban edilip, kafasi vucudundan ayriliyorsa o kadar cok bereketin ve guzel yasamin gelecegi inancinda, sehri cepecevre saran arazilere atilmis bassiz cesetlerin kokulariyla sarilmis sehirlerin insanlari. 300 odali sarayinda yasayan krallari hicbir zaman baskalarinin yaninda yemek yemiyor, yemegini herzaman icin tek basina bir paravan ardinda yiyor ve gunu gelip hayati son buldugunda kendisine kan bagi olarak en yakin olan erkek akrabasi kralligi devraliyor ve bunu kralligin ordularini yoneten kurul onayliyor.

    her basa gecen yeni kral buyuk bir torenle buyuk piramite giderek jaguar pencesi ile, kulaklarini ve bacaklarini parcalayarak gunes tanrisi icin kendi kanini akitiyor. ve bu seremoniden hemen sonra gunes tanrisina kurban edilmek uzere yeni esirler edinmek icin hazirlaniyor ve ordusunu alarak tac giyme torenine layik olmak uzere savasa gidiyor. ahuitzol 20 000 esirle dondugunde adini efsanelestiriyor. ve bu 20 000 esir aztek rahiplerinin keskin bicagi altinda durup dinlenmeksizin piramitin tepesinde gunese kurban ediliyor, esir canliyken cikarilan kalbini gordukten sonra, rahip tarafindan kafasi kesiliyor ve bassiz vucudu assagi atiliyor ve kesilen her bas piramitte hazir bulunan ozel odalara dizilmis raflarin uzerine yerlestiriliyor....

    aztek rahipleri tanrilarina hizmette bulunmaktan mutlu, cani gonulden esirleri kurban ediyor. bazen, inanclari geregi bazi esirler gonullu olarak kurban edilmek istiyor. gonulluler bir yil savas tanrisini temsil etmis sayiliyor bu yuzden olumlerinden kisa bir sure once dort rahibe ile evlendiriliyor. olum ani yaklastiginda kendi rizasi ile kurban edilen tasin uzerine uzanan esir sanli ve kutsal olarak addediliyor. kutsal addelien kurbanin derilerini yuzen rahip, kurbanin derilerini kendi boynundan gecirerek 20 gun bu derileri cikarmiyor. ( kokuyu tahmin edebilmek bile guc geliyor insana)

    aztek rahipleri, yalnizca gunese kurban edilenlerin kalbini cikarmakla kalmiyor. onlarin diger onemli bir gorevi de, gokyuzunu incelemek, kompleks takvimlerini ayarlamak, gokyuzunde olusan onemli durumlari kaydetmek, yildizlari incelemek.

  • daha önce yazılmış ama ben de şunu şuraya koymak istiyorum: https://www.youtube.com/watch?v=up0tis6jvse

    "aganigi naganigi" ikilemesini dilimize (dilimize derken günlük konuşma dilimize arkadaşlar, güzel türkçemize değil) sokmuştu bu reklam ilk çıktığında. ilginç şekilde; etrafımda kimsenin duymadığı, kullanmadığı, sözlükte de yazmayan ama kimsenin de ne anlama geldiğini anlamakta da hiçbir zorluk çekmediği bir ikilemeydi. o zamana kadar duyan bilen yoktu ama bu reklamda duyduktan sonra herkes neyi ifade ettiğini bir çırpıda anlamıştı. ve reklamdan sonra da bir süre de ağzımıza takılmıştı. muhtemelen kuru yemişin direkt mala gittiği(bkz: direk mala gider) bilgisini halk arasında yaygınlaştıran reklam budur. hatta daha da abartıyorum, bu reklamdan sonra artık bir daha fındığın reklamının yapılmasına ihtiyaç kalmamıştır çünkü fındık kolektif hafızanın derinliklerine direkt mala giden gıda olarak kazınmıştır. reklam sektörünün kendi çapında en büyük başarılarındandır.

  • montaigne ünlü olmadan önce ölüm hakkında çok kafa patlatan ve ölümden endişe duyan bir insanmış zira en iyi arkadaşı etienne de la boetie'yi, babasını, erkek kardeşini ve ilk çocuğunu kaybetmiş; sen ben kadar, belki daha fazla ölüm düşüncesi kafasını meşgul edermiş.

    bir gün malikanesinde çalışanlarla beraber çıktığı bir gezide atından düşmüş ve ölümle burun buruna gelmiş. ağzı burnu kan içinde kalmış, yerinden kıpırdayamamış. bilincini kaybetme noktasına kadar geldiğinde artık kendisi için sonun yaklaştığını, o anlarda aldığı her nefesin son nefes olabileceğini kabullenmiş. bu kabulleniş hayatı yeniden yorumlamasına sebep olmuş. 36 yaşında başına gelen bu olay sonrasında bordeaux yüksek mahkemesindeki görevinden istifa etmiş ve denemeler'i yazmaya başlamış. yaşam, ölüm, korku, arkadaşlık, erdem, vicdan vs aklına ne geldiyse, o gün başından neler geçtiyse, ne hakkında yazmak istediyse yazmış. önceden yazdığı düşüncesiyle/davranışıyla çelişkili bir durum ortaya çıktığında önceki yazısına dönüp değişiklik yoluna gitmemiş; insan hayatının tecrübelerden oluştuğunu, her tecrübenin düşüncelerimizi ve davranışlarımızı değiştirebileceğini ve bunun yaşamın bir parçası olduğunu anlatmış.

    başlık kendi içerisinde ölümü ve yaşamı özetliyor: bir gün ölecek olmak. montaigne yaşarken ölümü düşünmenin bir faydası olmadığını, aksine yaşamın kalitesini azalttığının farkına varabilmiş, bunu yazdıklarıyla aktarmaya çalışmış, bir gün ölecek olmayı kabullenip kalan bütün günlerde yaşamı olabildiğince tatlı yaşamayı öğütlemiş.

    yaşıyor olmanın nefes alıp vermekten ibaret olmadığını en iyi idrak eden ve en iyi aktaran yazarlardan biri montaigne. yaşadığı hayat ve yazdıkları, ölüm düşüncesi sizi korkutuyor olmasa dahi hayatınızı güzelleştirebilir.

    (bkz: nasıl yaşanır ya da bir soruda montaigne'in hayatı)

    http://www.idefix.com/…asp?sid=bm6wdd31ey2ymis44pte
    http://www.amazon.com/…stion-attempts/dp/1590514831

  • chernobyl santralinde patlamadan sonra çatıyı temizlerken yere düşen işçinin akıbetinden bile daha kötü sonuçlar verebilecek elim olay.

    düşüncesi bile korkunç.