hesabın var mı? giriş yap

  • işin aslı bekarların evli arkadaşları ile az görüşmesidir.
    üç aşamadan oluşur.
    giriş: özellikle evlilik hazırlıkları sürecinde araya soğukluk girmeye başlar. mobilyalarından, yemek takımından, hayalindeki gelinliğinden, düğün organizasyonundan, vb ıvır zıvırdan başka hiç bir şey konuşmazlar. sabırla dinlersin. ne de olsa kaç yıllık arkadaşlık, dostluk var, vefalı olmak lazım, heyecanını paylaşalım dersin.

    gelişme: evlendi hadi gözümüz aydın dersin "kocişko" hikayeleri bitmez. vıcık vıcık romantizm hikayeleri, yeni gelin ablaklıkları, koca nasıl eğitilir, kayınvalde, görümce nasıl yola getirilir taktikleri hikayeleri hiç bitmez. evliliği sadece iki kap yemek ve hijyenik barbie evi gibi algıladığından hep yoğundur. sürekli evinden ve evliliğinden bahseder kısıtlı sürede. şikayetler bitmediği gibi bir de iyi biri karşına çıkarsa evlen akılları bitmez. sürekli dedikodu. tahammül etmek zorlaştığından mesafe koyarsın.

    sonuç: arkadaşınız o muhteşem evliliğini bir bebekle taçlandırmak ister. sohbetlere artık bebek yapma çalışmaları da eklenmiştir.
    hamilelik gerçekleştikten sonra nasıl ki erkeklerin askerlik anıları bitmez kadınların da hamilelik ve doğum anıları bitmez. bebek cinsiyet duyurma partisinden sonra bir daha görüşülmez.

    eğer görüşmeye devam ederseniz daha baby shower, doğum organizasyonu, kokulu sabunlar, çiçek kurabiyeler, bebek mevlidi, diş partisi, doğum günü, ilk kaka partisi vb. bir çılgınlık dünyasında bulursunuz kendinizi. yol yakınken kaçın kurtulun.

    işin garibi bunları sadece varoş, sonradan görme kezbanlar yapar sanıyordum. festivalden festivale koşan, sergileri gezen, kariyer delisi eğitimli, kültürlü kadınlar da bunları yapıyor. galiba yüzük takınca bir yerimizde bir şeyler aktive oluyor sözlük, çok korkuyorum.

  • hayatı boyunca her tür müzikle ilgilenmiş, hatta hayatını müziğe adamış biri olarak içinden çıkamadığım sorundur.

    1976'dan bu yana aktif, spotify'da aylık 14 milyon dinleyiciye sahip bir gruptur, hatta sözde o kadar popülerdir ki apple bir ara herkese albümünü bedavaya dağıtmıştı.

    arkadaşlar ben hayatımda şu cümleleri işitmedim, "u2'nun yeni albümü beğendim", veya "u2'nun en sevdiğim şarkısı x'tir", sanki herkesin farkında olduğu ama kimsenin konuşmadığı, tartışmadığı, dinlemediği bir grup. veya dinleyenler gizli gizli mi dinliyorsunuz, söyleyin de bilelim.

    neredesiniz lan siz?*

  • inci-caps'ten seçmeler;

    "parası neyse veriyim de beni de sevin lan!"

    "bazı kızlar beni güldürürken düşündürüyor. mesela hem gülüyorum hem de 'acaba verir mi?' diye düşünüyorum. kalbini..."

    "kızlar; oranızı buranızı açacağınıza mantı açın da yiyelim bari."

    "hoşlandığı kıza yaklaşayım derken yanlışlıkla kanka olan beyler için 1 dakikalık saygı duruşu."

    "+ aşkım ben süt bazlı karamel soslu extra buzlu çikolata parçacıklı frappuccino latte söylüyorum sen ne diyorsun?
    - amin..."

    "geçen gün apartman yöneticisine admin dedim ya la!"

  • ne yazık ki apo'nun nevruzda okunacak mektubu kadar önem arz etmeyecektir. başkanın konuşması zoruna giden trt, apo'nun mektubunu günlerce tekrar tekrar yayınlayacaktır.

  • ilk yazılımcılarda gördüm bunu. ben de geyiğini yapmışımdır kesin. "abi bırakıcam bu işleri manav olucam". "abi gidicem ege kıyısında domates yetiştiricem" şeklinde.

    isyanın sebebi belli: bir meslek zihinsel olarak çok yoruyorsa zihinsel yorgunluğu olmayan meslek stereotiplerinden birini seçip onu arzuluyoruz.

    halbuki manava gidip bunu desen seni patlıcanla hıyarla döver. millet manavlığı bir tezgaha döşenmiş sebze meyveyi belli fiyattan satma işlemi zannediyor. keza domates yetiştirmeyi de "domates ekmek ve çıkan domatesleri toplamak" olarak. bunlar fiziksel efor gerektiren şeyler zannediyor. mesela domatesler niye çıkmadı, haşerat niye dadandı, niye mahsül kırıldı bunlar düşünce gerektirmiyor zannediyor.

    manav için de öyle. en başta sattığın ürün "perishable good" yani sonsuza kadar saklayabildiğin bir şey değil. hızlıca elinden çıkarmak zorundasın. ona göre ideal fiyat aralığı tutturman gerekiyor karlılık için. stok ve halden toplu alımlar için de doğru planlama yapman gerekiyor. bu başlı başına endüstri mühendisliği alanına giren bir optimizasyon konusu. dükkanı kaçtan kaça açık tutacağın, ne zaman başını bırakabileceğin, çırak tutacaksan onun sigortası bile derdin oluyor.

    onun haricinde manavlığı dışsal faktörler hiç yokmuş gibi hayal ediyorsun. mesela mahallenin polisi gelip iki salatalık tırtıklayınca parasını alamıyorsun. sıkıysa iste. çocuklar çilek aşırınca, ev sahibi kirayı tam gününde isteyince hesapların birbirine giriyor. buzdolabının elektriği gidiyor, dükkanı su basıyor. vitrin camını top kırıyor. fare dadanıyor. ilaçlaman gerekiyor. veresiye defterleri kabarıyor. bu sefer yanlışlıkla sebzeye sıktığın ilaçtan müşteri zehirleniyor. bir de sonunda yan sokağa migros gelmesin mi? hadi şimdi koca zincirin planlama ve işletme kabiliyetiyle tek başına mücadele et sıkıysa.

    sonra kan ter içinde uyanıyorsun: "oh lan ne güzel kod yazıyorum, derliyorum, tek derdim bu".

    mesleklerimizin kıymetini bilelim.

  • 8 yaşındaki mayolu kızdan tahrik olan kişiden daha tehlikeli olmayan tiptir.

    edit: baslik basa kalmis, mevzu bahis konu baslığı sahibi akıllanıp, utanıp kaçmış sanabilirsiniz pek tabi bu ihtimal vy canis majoris etrafını bisikletle 1 günde dolaşmak ile eşdeğerdir.

  • arka sokaklar senaristini görünce şaşırtmıştır. abi 435 bölüm sonra mı aklına geldi bu olay :(

  • hayatlarında ilk defa anneleri dışında kadın görmüş yabanileri ülkeye aldılar, ya alacağınız olsun .

    bu arada, fon alıp bunların burada kalmasını savunan gazetecilerin de mk.