hesabın var mı? giriş yap

  • oyun devam ettikçe hanım kızımızın aslında başka bir çocuğa meylettiğini fark etmekle daha da bir dramatikleşen olay.

    şöyle ki kızımız parmak uçlarıyla narin pasları hep o dingile atmaya, saçını bir sağa bir sola atıp gülümsemeye, dingilin de ona karşılık olarak gönderdiği topa düşmesin diye son anda yetişirken cilveli ve minik "ay!" sesleri çıkarmaya başladığında dünya başınıza geçebilir.

    bu gibi durumlarda önce surat asılır, kıza "vay be, bana ha..." diye imalı imalı bakılır (kız bakmaz ama), son çare olarak dönüşüm geçirip payidar demir olunur, herifin kafaya kafaya smaçlar çakılır. ortam elektriklenir gibi olduğu anda ise son smacı da kızın kafasına çakıp "siz oynayın!" diyip basıp gidilir.

    "kız hemen koşarak arkadan gelip "dur, nereye gidiyorsun... neden böyle davrandın ki?" diye sorar. kıskandığını anlamıştır ve sana karşı boş olmadığını göstermek için gülümseyerek gözlerinin içine bakar" diye bitirmeyi çok isterdim ama genelde arkandan "gerizekalı" demekle yetinir sondaki "a" harfini inceltmeyi beceremeden...

  • ulan kadın "yakın o evi" diye katliama azmettiriyor, bir diğeri kafam kadar taşları arabalara atıp cinayete teşebbüs ediyor. bir dangalak da çıkıp bunların tutuklanmasına cadı avı diyor. cadı avı masum insanların bok yoluna gittiği durumlarda kullanılır, masum mu şimdi bunlar?

  • ondort yasimdaydim, artik zamani geldi dediler en cok da surekli hastalanarak onlara cektirdigim zulumu azaltmak icin olmali bademciklerimden kurtulmak icin beni ameliyat ettirmeye karar verdiler. okullar subat tatiline girmisti, kotu gri bir ankara kisinda otobus ve dolmusla elimde torba hastaneye gittik uvey annemle. ankara hastanesine gittik, doktoru gorduk, bana kalacagim odayi gosterdiler. tek kisilik oda, babam oyle olsun demis, sagolsun. doktor, "simdi sen dinlen, ameliyat yarina" dedi. uvey annem cocuklar evde yanliz dedi, beni birakip gitti. gunun geri kalan kisminda kitap okudum. gece lambasini acik birakip yattim, hastanenin sesleri acilip kapanan kapilarin sesleri giderek kesildi. uyumusum.
    sabah doktor geldiginde pencereden disari bakiyordum. "yok mu yaninda kimse?" dedi. "yok", dedim, "herkesin isi gucu var". "tamam o zaman hadi gidelim dedi", uzun koridorlardan gecip ameliyathane olmasi gereken yere vardik. "seni uyutamam, yaninda buyuk yok, zaten de bu ameliyatta kimse uyutulmaz, onun icin simdi sen sandalyeye otur" dedi. oturdum. "bademciklerine igne yapacagim, onlari uyusturacagim, ve alacagim, hic acimayacak, tamam mi?" basimi salladim, doktor simdi dusunuyorum da otuz kusur yaslarinda olmaliydi, bana cok yasli gorunuyordu o zaman tabii, koskocaman adam, canin acimayacak diyorsa acimaz herhalde diye dusundum. yanilmisim.
    onume oturdu, yandaki masadan buyuk bir siringa aldi ve igne takti. gozume koskocaman gorunen o igneyi bademciklerimin etrafina batirip cikardikca gozlerimden sesizce gelen yaslari "ne var bunda aglananacak, koskocaman kizsin sen" diyerek gene kendisi sildi. "bitti artik, bundan sonra acimayacak, tamam mi?" bu sefer basimi sallamadim, yalan soylemisti ve ben ona olan inancimi yitirmistim.
    "simdi bademciklerini alacagim, cok surmez hemen biter, sen sessiz dur tamam mi?"
    agzima giren makasi gorunce gozlerimi kapadim, annemi istiyorum dedim icimden, anne neredesin, keske yanimda olsaydin simdi. ama makas agzima girmisti bir kere, hic acimasizca kesiyordu bir yerlerimi; kirt-kirt-kirt-kirt-kirt. doktorun soluklari kalbimin gumburdeyen sesine karisiyor kulaklarima doluyor, basimi donduruyordu. kirt-kirt-kirt-kirt. anne neredesin?
    "tukur simdi" doktor ellerimi tuttu, "buz kesmissin, bak simdi seni yatagina goturup yatiracagiz, dinlenirsin, tamam mi?" tamam degil dedim icimden, beni kestin, sesini duydum, artik tamam degilim. doktor beni odama yolladi, uzun koridorlardan gecip odama geldik. yattim.
    yatagin basinda duran masanin ustundeki siyah klasik telefon oglene dogru caldi. babamdi.
    "nasilsin kizim?"
    "iyiyim baba"
    "istedigin birsey var mi?"
    biraz ilgi, biraz sevkat, tutulacak sicak bir el demedim ona.
    "hayir baba, tesekkur ederim."
    "hadi yat uyu, iki gune kalmaz iyilesirsin"
    "evet, tesekkur ederim"
    ertesi gunu cok kotu oldum, sanki olmayan bademciklerim gene sismistii ve bu sefer artik sesim de cikmiyordu, yataktan hic kalkmadim, doktor geldi beni gormeye, "kimse yok mu yaninda? yanliz misin?" basimi salladim evet babindan. " "hmmmm, sana mecmua getireyim mi, biraz eglenirsin" kalkti gitti bir muddet sonra elinde bir suru mecmuaya geri geldi. "bak fotoroman da var, sever misin?" basimi salladim. fotoromani kim sevmezdi ki o zamanlar? "al oku, ben de burada senin yaninda oturayim, kitabimi okuyayaim."
    o hastanede dort bes gun kalmis olmaliyim, babam ve annem telefonla hatirimi sordular birkac kere, yanima doktorla hemsireden baska kimse gelmedi. aksam yemeginden sonra yarim saat icin bile olsa doktorum bana getirecegi gazeteleri mecmualari nereden buluyorsa buluyor getiriyordu. o kitaplarini okurken ben mecmualarima bakiyordum. son gece ertesi gunu beni taburcu edecegini soyledi. "ama birisinin gelip seni goturmesi lazim, seni kendi basina birakamam kapiya" gulustuk. "uvey annem gelecek sanirim", dedim. "eh nihayet" dedi.
    ertsi sabah beni taburcu ederken tokalastik. ona tesekkur ederken ameliyat icin degil ama sonrasi icin demedim.
    "cok iyi doktorsunuz" dedim, "bir gun ben de sizin gibi bir doktor olmayi isterim"
    kucukcuk cocukmusum gibi burnumu fiskeledi. "daha iyilerini olacaksin sen"
    gene yalan soylemisti, doktor olmayacaktim.

  • sabah işe gitmeden hepsinin bitirebilmek için akşam yemeğinden sonra başlanılması gereken aktiviteler kombinasyonu.

    ben cuma akşamı başlıyorum, salı sabaha anca yetişiyor.

  • doğru kararın ötesinde pratiktir. işid sakalıyla gezecek diye duman zehirlenmesinden ölen itfaiye personeli rezilliktir. oksijen maskesi takması gereken bir meslek alanında çalışan adam sakal, geniş bıyık vb. bırakmamalıdır.