hesabın var mı? giriş yap

  • az önce biten boston celtics maçında 70 (yetmiş) sayı atan basketbolcudur. 17/29 iki sayı, 4/11 üç sayı, 24/26 serbest atış istatistikleri ile bu sayıya ulaşmış ve bu arkadaşımız henüz 20 yaşında.
    bugün basketbolu bıraksa herhalde kimse birşey demez kendisine.*

  • -bizim $irketimiz cesur ve akillica riskler alabilen lider ruhlular sayesinde $u anki seviyesine ula$mi$tir. peki ya siz? risk alabilen bir insan misiniz?
    -evet efendim, ben hep risk alirim
    -bir ornek verebilir misiniz?
    -tabii ki. gecen gun kahvede ihaleyi 9'a aldim ve battim, ama yilmadim, bir sonraki elde 8'e aldim yine battim.

  • pekmezli simide alışmak demektir. hatta 2 simide bir ayranı yetiştirmek. hele baharsa mevsimlerden, kızılday'dan bulvara vurup kendini soluğu meclis parkında almak. hiçbir şeyin olmadığı o parkta gelip geçeni izlemek.

    hayat boyu kullanmadığın sokak isimlerine alışmak demek ankara'da öğrenci olmak.

    + sevgilim burası neresiydi?
    - karanfil
    + peki burası?
    - burası da yüksel
    + şurayı biliyorum konurdu değil mi?
    - evet orası konur. peki dostun olduğu sokak neydi?
    + hangi dost? şaşırtmalı soru bu : )

    ezberlemeye çalışırsınız sokakların adlarını. buluşma yerleriniz kısıtlanır ankara'da. ya karanfil sokakta dost'un önünde buluşursunuz arkadaşlarınızla ya da ziya gökalp'te gima'nın önünde. her seferinde gima'nın hangi tarafı çelişkisini yaşarsınız. hoş gima falan da kalmadı ya artık.

    paranın geldiği gün sokaklara atarsınız kendinizi. kızılay'dan tunalı'ya kadar yürür, kıtır'da oturup bir kumpir yer, üstüne 2 de bira içersiniz. bazen kuğulu parkta kuğulara simit atarsınız. banklarda kuşlar üzerime pisleyecek diye korkup oturamaz, sonra oradan esat'a, oradan da kurtuluş'a eve kadar yürürsünüz.

    limon'a gidip manga, gölge'ye gidip raindog* dinlersiniz. ssk'da dolanıp çıkışta midye dolma yemek şarttır. sonra belki bir taksiyle esat. soluğu aspava'da alıp 1 dürüm döner, soslu olsun! dersiniz. yemeği yerken ayılıp, sonraki gün girilecek vizeyi hatırlar, boşver deyip kahkahalarla gülmeye devam edersiniz.

    odtü'lü değilseniz odtü şenliklerine özenirsiniz. giriş yasak diye yolun ortasında inip dolmuştan, tanımadığınız arabalara otostop çekersiniz. beytepe'de rektör kar küreme makinası almış geyiği yapar, gülersiniz. olgunlardan kitap alır, güven park'ta otobüs ararsınız. dolmuşların tek fiyat uyguladığını öğrenir ve alışmaya çalışırsınız.

    kış geldiğinde atkı kullanmaya alışırsınız ankara'da. soğuktan ciğerleriniz yanar, hatta sürekli tekrarlayacak bir hastalık kaparsınız. ellerdeki çatlaklara alışırsınız bir süre sonra. birbirini ısıtmayı öğrenir insanlar ankara'da. tek çift eldiveni paylaşır ve saçları kısa olan bereyi takar.

    ankara'da öğrenci olmak hayatta hiç unutamayacağın bir deneyim yaşamak demek. ve ne kadar geçerse geçsin, bahsi her geçtiğinde gözlerinin dolması demek...

  • paraların boyutundan 1 ons (28,35 gram) ağırlığında olduklarını görebiliyoruz. benzer boyuttaki altın ya da gümüş hatıra paraları da bu ağırlıkta basılır. altının ons fiyatına baktığımızda her bir altın paranın bugünkü değerinin 1833 usd (31.730 tl) olduğu görülüyor. ancak bu paralar yeri geldiğinde silah almak, ceset temizletmek, the continental'de konaklamak hatta sadece bir kadeh viski için kullanılabiliyor. bu nedenle de altın olarak karşılığı pek de önemli değildir. görsel görsel

    john wick chapter 3 parabellum'da berrada'nın açıkladığı gibi bu altın paralar bir sosyal sözleşmenin fiziksel kanıtıdır. düzen ve kuralları temsil eder. değeri ise verileceği kişilerin yeteneklerine bağlıdır. video

    görsel

    bu altın paralar karşılığında alınan hizmet ister bir kadeh viski olsun, isterse daha komplike bir iş olsun yüksek şura'nın sunduğu güvenlik ve gizlilik güvencesiyle gerçekleştirilir. bu nedenle de, john wick evreninde paranın satın alamayacağı şeyler için bir mastercard görevi görür.

    görsel

    para olarak karşılaştırdığımızda ortadan ceset kaldırtmak gibi bedeli olmayan işlere yaradığı gibi, doktordan para karşılığı alabileceğiniz tedavi için ya da şişesi 60 dolar olan blanton's'dan bir kadeh almak için kullanılır. bu coin karşılığında alacağınız viskiye zehir katılmadığı, taksiciye teslim ettiğiniz köpeğinizin the continental'a teslim edileceği, aldığınız sağlık hizmetinin en iyi şekilde yapılacağı ise yüksek şura'nın garantisi altındadır. altın paranın arkasındaki sosyal kontratın önemi burada ortaya çıkmaktadır. görsel

    açılan kontratlarda (video) tam da bu nedenle dolar kullanılır. birinin ölüm emrini verdiğinizde bu altın paraları değil amerikan dolarını kullanırsınız. bu da, john wick evreninde bu altın paraların dolar olarak karşılığının olmadığının ve bu karşılığın bir önemi olmadığının kanıtıdır.

  • kocam tam 3 yıl işsiz kaldı. çocuğum sümük kadardı. çocuğumun 40'ı çıktı, haftasına işe başladım. kayınvaldem te anasının şamından geldi, bize yerleşti, çocuğa baktı. ben çalıştım, yeri geldi iş çıkışı 2.işe gittim. eve baktım. o yemini ederken size iyi günde kötü günde diye soruyorlar ya, hah bu tam da o işte.

    bu yemini ederken lütfen ciddiye alın.

    ben bu süreçte allah şahit kocama bir gık demedim, bir gün olsun bu yüzden surat asmadım, yüz çevirmedim. aynı konumda ben de olabilirdim.

    ben o yemini ağzımla değil, gönlümle ettim. bir gün bile pişman olmadım. umarım ileride de olmam, hayat uzun.
    tekrar ediyorum. evlilik kolay bir şey değil. ettiğiniz/edeceğiniz yemini ciddiye alın.

    üzerine çok varsayım dönmüş editi: kocam gerçekten o süreç boyunca çok çabaladı. ben buna şahidim. evden yapabileceği bir kaç iş aldı, ulan adamlar battı, söz verip ödemeyi bin yıl sonra yaptı vbg. fizik gücüyle çalışmasına engel ciddi sağlık sıkıntıları mevcut . herhalde elinde kumanda oturup beni beklemedi arkadaşlar.

    bakın ben 40 yaşına gelmişim. unumun yarısından fazlasını elemişim, o kötü günler geçmiş. eşim de ben de çalışıyoruz, bebe 5 yaşına gelmiş, bir sahil kasabasına taşınmışız. fıtı fıtı orta yaşlılığı yaşıyor, birbirimizin "tellik" sesini seviyoruz.

    burada anlatmak istediğim nokta adama da kadına da türlü haller olabilir. varsayın allah muhafaza kötü hastalık oldu. kapıya mı koyacaksınız. 3 ay bekler boşarım falan diyen arkadaşlar lütfen, lütfen evlenmeyin. hadi evlendiniz teriniz soğumadan çocuk yapmayın. naçizane bir abla nasihati. tutmak size kalmış.

    son edit: tellik : terlik (bizim ailelerin dili dönmeyen yaşlıları tellik diyor da )