hesabın var mı? giriş yap

  • genellikle kutu oyunlarının "altın çağı" olarak anılan modern kutu oyunlarının yeniden canlanması, 1990'ların sonlarında ve 2000'lerin başlarında, 1995'te settlers of catan'ın piyasaya sürülmesinden kısa bir süre sonra ivme kazanmaya başladı. catan önemli bir rol oynadı. geleneksel oyuncuların ötesinde geniş bir kitleye hitap eden yenilikçi oyun mekaniği ve stratejileri sunarak masa oyunlarına olan ilgiyi yeniden canlandırdı bile diyebiliriz.

    settlers of catan'ın başarısının ardından, sektörün büyümesine katkıda bulunan diğer birçok etkili kutu oyunu ortaya çıktı:

    1. **carcassonne** (2000) - bu karo yerleştirme (tile placement) oyunu, oyunculara manzaralar, yollar ve şehirler inşa ederken aynı zamanda puan karşılığında stratejik olarak bölge talep etme kavramını tanıttı.

    2. **ticket to ride** (2004) - erişilebilir oynanışı ve ilgi çekici temasıyla tanınan ticket to ride, şehirleri birbirine bağlamayı ve puan karşılığında varış yerlerini doldurmayı amaçlayan oyunculara çeşitli bölgelerde tren rotaları inşa etme görevi veriyor.

    3. **porto riko** (2002) - karayip sömürgeciliği çağında geçen karmaşık bir strateji oyunu olan porto riko, oyuncuları kaynakları yönetmeye, plantasyonlar geliştirmeye ve kâr amaçlı mal göndermeye zorluyor.

    4. **agricola** (2007) - bir çiftliği yönetmeye odaklanan oldukça tematik bir oyun olan agricola, oyuncuların başarılı olmak için tarım, hayvancılık ve aile büyümesinin çeşitli yönlerini dengelemesini gerektiriyor.

    5. **pandemic** (2008) - oyuncuların dünya çapında ölümcül hastalıkların salgınını durdurmak için birlikte çalıştığı ortak bir oyun olan pandemic, yoğun ekip çalışması ve stratejik planlama sunuyor.

    bu oyunlar, diğerleriyle birlikte, çeşitli temalar, ilgi çekici mekanikler ve stratejik derinlik sunarak masa oyunlarının yeniden canlanmasına yardımcı oldu. kickstarter gibi kitlesel fonlama platformlarının yükselişi, bağımsız tasarımcıların ve yayıncıların geleneksel yayıncılık engellerini aşarak yenilikçi masa oyunlarını pazara sunmalarına olanak sağlamada da önemli bir rol oynadı.

    ek olarak, dijital platformların ve çevrimiçi toplulukların ortaya çıkışı bilgi, inceleme ve stratejilerin paylaşımını kolaylaştırarak kutu oyunu hobisinin büyümesine daha da katkıda bulundu. sonuç olarak sektör, giderek artan sayıda insanın masaüstü oyun oynamanın zevkini keşfetmesiyle ve her yıl çok çeşitli yeni oyunların piyasaya sürülmesiyle hızlı bir büyüme yaşadı.

    kaynak: dicebreaker

  • bu sefer hain içimizde...terörist inekler...

    edit:inek esprisi yapıyorsunuz diye ciddiyetsizlikle itham edenler olmuş.ciddiyetsizlik az kalır,artık delirme noktasındayız.

    herkes kendine şunu sorsun; yarın malum haber sitelerinde avrupa'dan gelen inekler az süt veriyor dış güçler yüzünden süt fiyatları arttı diye bir haber görünce kaç kişi şaşırır? buna inanacak yüz binler olacağına kim adı gibi emin? bu ülkede o yüzden inekten terörist de olur,hem de bal gibi olur.

  • hoşlanırken aşık oldum zannediyorsun. gerçekten aşık olduğunda nefret ediyorum sanıyorsun. gerçekten nefret etmeye başladığında çok seviyorum diyorsun. gerçekten çok sevene dek çoktan unutmuş oluyorsun.

    düşün bak, yeterince eski sevgililerinin hangisini özlemiyorsun?

  • adamlar aklı sıra taksici seçmene oynuyor.

    ulan istanbulda 12 bin taksici var aileleri ile birlikte toplasan 50 bini geçmez sayı ama istanbul'da en az 2 milyon insan taksicilerden nefret ediyor.

    işte chp bu kafayla iktidar olmaya çalışıyor

  • bazen yoruluyorum laf anlatmaktan, o zaman ali aklıma geliyor kendimden utanıyorum.

    benim sözüm var sana delikanlı kardeşim.

    bu memlekette yaşanan pislik ortadan kalkmadan yahut ben son nefesimi vermeden susmayacağım.

    bir şey yapabiliyorum da diyemem bu organize şerefsizlik çetesinin patlayan foseptiği karşısında ama susmaya gönlüm razı değil.

    bir bardak suyum var onu döke döke temizleyeceğim, mis gibi yapacağım bu memleketi.

    huzurlu ol, buralar bizde.

  • şehirlerin otobana giriş verdiği yerlerde istisnaları bulunan durum. yani arka arkaya pek çok şehrin sıralandığı bir bölgede gidiyorsanız, sıklıkla hız sınırına tabi olursunuz.

    ayrıca, almanya'da otobanlarda hız sınırının olmaması, insanların birbirine selektör yaptığı veya korna çaldığı anlamına gelmez. arkadan süratle gelen bir aracın önüne çıkmanız gerekiyorsa, sinyal vermeniz yeterlidir, hemen hızını keserek takip mesafesini alarak size yol verecektir. tabii bunun yanı sıra, sizi "sağlayanlar"a rastlamanız mümkün değildir. motosikletler bile sizi geçmeleri gerekiyorsa sağdan değil, soldan geçerler. (malum ama ben yine de milletime bir kere daha ilan edeyim ki, sağlamak yasak bir trafik hareketidir.)

    işte tüm bu ve benzer şartlar altında medenî araç kullananlar sayesinde, soldan üçüncü şeritte 130-140 km bir hızla kilometrelerce yol gidebilir, sizin solunuzdan çok daha yüksek hızla giden araçlardan rahatsız olmadan güvenle yol alabilirsiniz. en sol şerit mi? bizde de öyledir ama yine ilân etmekte fayda var ki, en sol şerit gitmek için değil, sollama yapmak içindir. he, orada giden yok mu, tabii var. ama sürücülerin tamamına yakını sol şeritten sollamayı yapar yapmaz sinyal vererek sağ şeritlerden birine geçer ve yola devam eder.

    tabii almanya'da otobanlarda hız sınırının olmamasının, otobanların muhteşemliği ile olduğu kadar coğrafya ile alakalı olduğunu belirtmekte fayda var. mesela, hollanda'da asfalt ve işaretlendirme kalitesi itibariyle otobanlar almanya'dan daha iyi olmakla beraber, coğrafî şartlarının etkisiyle ülkenin hemen hemen tamamında otobanlarda hız sınırı 100'dür. çok istisnai yerlerde 120 gibi hızlara imkân tanınmıştır.

    almanya'da porsche polis arabaları olmasının sebebi de işbu başlıktan anlaşılmaktadır herhalde...