hesabın var mı? giriş yap

  • sınıf başkanı olduğum için derslere giremediğim ve ucundan dahil olduğum nesil. çünkü albayımız "bir sınıfta iki rütbeli olmaz sen derslere girme, kafadan 5'ini vereyim" diyerek beni kantine yollardı.

  • büyük ihtimal japonya başbakanı da ne diyo la acaba bu diyodur içinden.
    adamlara yaptıkları projeyi anlatmış. adamdan aldığını adama satmış.

    adam da naapsın, müşteri herzaman haklıdır diyip he abime, he uzunuma demiştir.

  • harika bir yol hikayesinin yanında kadınların kendi başlarına da bişeyler yapabileceğini kendilerine ahkam kesen erkeklere kafa tutabileceğini de anlatıyor gibi geldi bana. hemen hemen her çeşit erkekle karşılaşan kadın karakterlerimiz hepsiyle layık ettikleri şekilde ilgilenerek yolculuklarına devam ediyorlar. izlediğim en iyi yol filmiydi diyebilirim.

  • rezil olmaya doymuyorum.

    bugün yeni aldığım kulaklığı telefonuma takıp, 45 dakikalık otobüs yolculuğum boyunca müzik dinledim. dinlediğim şarkılarla moda girdim, kendimi klipte gibi hayal ettim, sesimi çıkarmadan mırıldanarak eşlik ettim, arada bir camdaki yansımamdan kendimi izledim, pek karizmatik buldum kendimi. ta ki ineceğim durağa yaklaşırken kulaklığın tekini kulağımdan çıkarana dek...

    kulaklığı çıkardığımda ve müziğin hala oldukça yüksek bir şekilde çalmaya devam ettiğini fark ettim. her ne kadar hala inanmak istemesem de aptal telefonum kulaklığı takmamı umursamamış ve sesi dışarı vermeye devam etmiş. bense yol boyunca bağırta bağırta birbirinden tuhaf şarkılar dinleyen, herkese dinleten, dahası bunu yaparken de kulaklığı kulağında olan ve sallana sallana şarkıya eşlik eden bir embesil tablosu çizmişim.

    ölmek istiyorum...

  • kimseyi gaza getirmek istemem fakat kendi adıma söylemek gerekirse bir daha bonus card kullanırsam anamı avradımı yedi sülalemi ak gençlik siksin.

  • temel parmağını camla kesmiş.telaşla, yeni kurulan aile hekimliği merkezlerinden birine gitmiş. içeri girince, malum iki kapı çıkmış karşısına:
    birinde “hastalıklar”, diğerinde “yaralanmalar” yazıyormuş.
    durumuna uyan “yaralanmalar” kapısından içeri girmiş.
    önünde yine iki kapı belirmiş: birinde “kanamalı” diğerinde “kanamasız” yazıyor. “kanamalı” kapıdan girince iki kapı daha: “hayati önemde olan” ve “hayati önemde olmayan”.
    hayati önemde olmayan yazılı kapıdan girince kendini sokakta bulmuş.
    evde sormuşlar:
    -temel sana iyi baktılar mı?
    -hiç bakmadilar ama organizasyon müthiş!
    işte bir sorunla karşılaştığınızda trendyol'un çözüm stratejisi de aynı bu fıkradaki gibi... canlı yardımdan, trendyol asistandan elli yere bağlanıyorsunuz ama çözüm yok.

  • ilkokulda arkadaşım özcan, dayısının dükkanından beş tane imitasyon yüzük getirmiş ve sınıfa dağıtmak istemişti. sınıfın tüm kızları yüzüklere bayıldık. hepimiz atladık. kura çekilmek durumunda kaldı ve bakın allah'ın işine ki kura sonucunda o beş yüzük sınıfın en güzel beş kızına gitti. ben ise kuraya girememişim bile. listeden ismim silinmiş. ihtimal ki özcan silmiştir. siz tanımazsınız özcan'ı. iyi çocuktu. en azından benim yanımda silmedi ismimi.

    çalıştığım okuldaki 7 senelik zümre arkadaşım adımı hala bilmiyor. sürekli yanlış söylüyor. ancak sene başında gelen manolya hanımın ismini 34 dakika içinde ezberledi. öğretmenler odasında masanın bir ucundan öbür ucuna "manolya hanım! nasılsınız? simit ister misiniz?" diye bağırdı geçen. ben araya girdim. "ben isterim mehmet hocam" dedim. "aaaa tabii, buyrun arzu hocam" dedi. ismim arzu değil. ama yine de iyi hocadır mehmet hoca. siz tanımazsınız. bana simitini verdi.

    üniversitede hangi erkekten vize-final notu istediysem ya reddedildim ya da karşılığında yemek ısmarlamak zorunda bırakıldım. ben de en son baktım, son paramla da gidip adamlara pizza alır hale gelmişim, gittim notları hep efsun'dan istedim. sınıftaki erkeklerin hepsi istisnasız tüm notları efsun'a verirdi. efsun'un lacivert gözleri vardı. siz tanımazsınız. sayesinde çok not topladım. iyi kızdı.

    bavulumu her zaman kendim taşırım. toplu taşımada her zaman ayakta dururum, genelde yanımdaki hanımefendilere yer verilir. kızlı-erkekli ortamlarda her zaman benim değil etrafımdaki kızların anlattıkları dinlenir. öz be öz biyolojik annem, seneler önce: "anne ya şu resimdeki kız güzel mi sence" diye soru yönelttiğim zaman: "yok be. sen bile daha güzelsin" demiş biridir.

    ki siz annemi tanımazsınız. iyi kadındır annem. bana sevdiğim yemekleri yapıyor.

    düzeltme: harf hataları.

  • kızın %5'i görünüyor. bizim insanımız böyle işte. zigi kalkmışsa %5e aşık olup evi arabayı üstüne yapar.

  • olay gerçek
    iranlı: türkiye ne güzel azadlık, rakı içiyor musun?
    türk: hayır!
    iranlı: vay salak.neden içmiyon.serbest değil mi?

  • başıma sıkça gelen bir durumdur. oldukça ilginizi çeken bir konu üzerinde okuma yapmaya başlamışsınızdır. bak ben hiç bu açıdan düşünmemiştim, hay allah ya, çok doğru yerlere değinmiş dersiniz ve birden olan olur. dahi anlamındaki da ayrı yazılmamış, soru eki olan "misin" kelime gövdesinden ayrılmamıştır. işte o zaman size değişik gelen şeyleri dile getiren yazar, sizin için sümüğünü balon yapan bir bebeye dönüşmüştür. bunu sık yaşıyorum. içimde uyanan merak, okumamı heyecanla istese de bir nevi hastalık olan diğer imlacı taraf; yeter lan daha de nerede birleşik ya da ayrı yazılır bilmiyor diyen taraf galip gelip merakımı öldürür. üzücü bir durum, bunu harflerin yerleri karıştığında veya yanlışlıkla eksik yazıldığında hissetmem ama o "da" ayrı olmalı, soru eki gövdeden ayrılmalı, yalnış diye yazılmamalı arkadaş. ayıp oluyor ama.