hesabın var mı? giriş yap

  • dünyada her şey hızla lümpenleşiyor lan. bulunduğunuz grup, düşünce her ne olursa olsun bir şekilcilik "bak ben yapıyorum ha" durumu var. işin beni rahatsız eden kısmı bu.

  • fransiz hirsiz, gaspci, dolandirici, milis subayi, mahkum, firari, muhbir, polis, emniyet muduru, rusvetci, kriminolog, sahtekar, dedektif, biyografi yazari ve edebiyatcisi.
    elbetteki sefiller'in jean valjean'i bu adamdan esinlenmistir ama daha ilginci mufettis javert de bu adamdir... sadece hugo, balzac ve dumas ile sinirli degil isbirlikci listesi. bir ara gitme hayaliyle tutustugu amerika'da da hayranlari vardir. bazilarinca ilk polisiye kabul edilen the murders in the rue morgue adli kitabiyla edgar allen poe'yu unutmamak lazim... ki sayin poe, yaptigi yazili aciklamayla vidocq'u okuyup cok etkilendigini kabul etmistir. melville'in moby dick romaninda, dickens'in great expectations'indaki kacak tiplemesinde de yine vidocq'un hayaliyle karsilasir oha felan oluruz.

    kariyerine amerika'ya gitme hayaliyle babasini soyarak baslamis, caldigi parayi yolda caldirinca dustugu rol catismasi(soyan ayni zamanda soyulan) belki de kahramanimizin seytani yeteneginin kuvveden fiile cikmasina neden olmustur, bilemeyiz.
    asik olur, asik oldugu kadini ne yapar eder bastan cikarir evlenir ve sonra da terkeder. paris'teki sahtekarliklari ayyuka cikinca tutuklanir, hapis yatar, sonra hapisten de kacar. burda kahramanimizin hayatina baska bir unlu girer. napolyon'un unlu polis bakani fouche. vidocq'a saf degistirmesi teklifinde bulunur. vidocq tereddutsuz kabul eder zira saf degistirmek onun meslegidir zaten. ama bu saf degistirme sadece vidocq, foushe ya da paris'teki suclulari etkilemez, dunya polislik tarihine de iz birakir. modern polis teskilatlarinin atasi kabul edilen la surete'yi kurar vidocq. bana en eglenceli gelen kismiysa bu teskilatin 28 dedektifinin de vidocq'un eski suc arkadaslarindan olusmasidir. ilk donemler modern bir libertus oykusu gibi gider hersey. paris'te suc orani inanilmaz derecede azalir. "balistik inceleme, olay yeri inceleme, kriminal sorusturma, fisleme, criminal record(adli sicil) vidocq'un bu doneminin dunyaya kazandirdiklari. yine dunyadaki ilk simitciler ve ilk dilenciler de bu donemde kosebaslarina tezgah kurup mendil acarlar... her sey yolunda gider ve paris'te vidocq ve adamlarindan baska suclu kalmaz nerdeyse. "guvenli, huzurlu paris" goruntusunun arkasinda ise hergecen gun bir servete sahip olan bir grup uniformali suclu ile rusvet, sahtekarlik, dolandiricilik, zorbalik iddialarinin sessizce kol gezdigi korkudan sindirilmis sokaklar vardir. 15 yillik saltanat artik devlet tarafindan tasinilmaz hale gelince polislikten atilir. bu arada aslinda cok iyi bir edebiyatci oldugunu da ispatlayan biyografisini yazar. ayni donemde bir baska ilke daha imza atarak dunyadaki ilk ozel dedektiflik burosunu da kurar.
    hukukcuysaniz, sucluysaniz, edebiyatciysaniz, sinemaciysaniz, polisseniz, zamparaysaniz, asiksaniz vidocq'u pas gecmeyin derim. polisle suclu arasindaki, soyanla soyulan arasindaki, trajik olanla komik olan arasindaki, askla nefret arasindaki, sukut ile soz arasindaki cizginin ne kadar ince ve gecirgen oldugunu anlatan bir hayatin sahibi cunku...

  • haklı bir açıklamadır. halkın yarısı işsiz olduğundan öğleden sonra uyanıyor zaten. yaz saati-kış saati ayrımı yapamıyorlar haliyle.

  • eskiden 60 sayfa olarak basılan pasaportlar artık yeni pasaportlarda 38 sayfa olarak basılıyor. ya pasaport sayfasından da kısmazsın be arkadaş. ne olacak diyebilirsiniz fakat 10 yıllık pasaport için 38 sayfa çok yetersizdir. sürekli iş için yurtdışına seyahat eden biriyseniz, giriş çıkış damgaları, vizeler kısa sürede sayfaları tüketirsiniz. işin ilginç tarafı sayfalarınız bittiğinde ve yeniden pasaport almak istediğinizde asıl kabus orada başlıyor. öncelikle sistem pasaportunuzun süresi dolmadığı için randevu vermiyor ve direk nüfus müdürlüğüne sizi yönlendiriyor. oradaki memur böyle bir hizmetimiz yok yeni pasaport alamazsınız diyor. oradan soluğu nüfus müdürünün odasında alıyorsunuz ve ona dakikalarca dil döküyorsunuz, yok neden seyahat ediyormuşum, yok gerçekten gereklimiymiş. lan sana ne ben hakkım olan pasaportu istiyorum aq. o da gönlünden koparsa a4 kağıdı bağışlamanız sureti ile size yeşil ışık yakıyor. işim için kullanmam gereken bu pasaport, sayfa sayılarının 38e düşmesi ile daha çok başıma bela olacak sözlük.

  • küçükken uzaylılarla ilgili ne bulursam okur, kütüphanelere gider araştırmalar yapar, ilgili gazete küpürlerini, yazıları ve fotoğrafları hepsini tek bir dosyada toplardım. bir sabah uyandığımda çekmecemde dosyamın olmadığını gördüm. evin altını üstüne getirdim ama yoktu. dosya kayıptı. yıllarca dosyanın uzaylılar tarafından fark edilip kaçırıldığını düşündüm. bundan ötürü hiç üzülmedim, hep gurur duydum. bu olaydan 12-13 yıl sonra ise annem, "ben o dosyayı çöpe attım çünkü kafayı yiyiyosun sanmıştık" dedi. tüm büyüyü bozdu. madem çöpe attın bunu bana neden söylüyosun anne? yıllarca ben bunun hayaliyle yaşadım. hayali bile güzeldi uzaylıların ben uyurken odama ışınlanıp "cixuavicuw..xceiviciuw.." sesler eşliğinde çekmecemi açıp, dosyamı alıp, bana dokunmadan gitmeleri. çünkü bu, bana verdikleri değeri gösteriyordu. meğer dosyam o gün geceyi başka bir galakside değil, ümraniye çöplüğünde geçirmiş...resmen hayal kırıklığı bu. demek bir çocuğun o yaşlarda uzaylılarla ilgilenmesi kafayı yeme göstergesi? kedileri ıslatıp havaya atsaydım, arkadaşlarımın sokak ortasında donlarını indirseydim, bakkala seslenip uzaktan nah çekseydim ve hiçbir gereği yokken zillere basıp kaçsaydım kafayı yemiş olmayacaktım öyle mi?

  • bana göre; (bkz: algida)

    seneler evvel çok kaliteli, çok lezzetli diye tüketirdim. sonra, herkesin pancar şekerini bırakıp mısır şurubu şekeri kullanmaya başlamasını normal karşılıyoruz da artık, o yetmezmiş gibi bir de bunların paketlerinde "dondurma" yazmadığını/yazamadığını ve sebebinin de hiç süt kullanmıyor olup her şeyi süt tozu ve su ile yapmaları olduğunu öğrendiğimde bitti benim için.

    edit: imla

  • sevgili facebook;
    önce fıstık gibi hatunları " tanıyor olabileceğiniz kişiler " diye gösteriyorsun. ekleyince de " tanıyorsanız ekleyin " diye uyarıyorsun. pezevenk misin ahlak bekçisi misin bir karar ver artık. öptüm görüşürüz.

  • çalın. iyi çalamayacaksanız da, virtüoz olamayacaksanız da, küçük yaşta başlamadıysanız da, günün birinde adınız gitarla birlikte anılmayacaksa da çalın. çalmak istiyorsanız, çalın.

    "gitar ayağa düştü hacı." diyenlere takılmayın. neymiş, vay efendim, herkes gitar çalmaya heves ediyormuş. bir toplum düşünün ki her bir ferdi bir enstrümanla az buçuk uğraşmış, bir enstrümandan üç beş ses çıkarmasını biliyor. ne büyük felaket, değil mi?

    güzeldir kardeşim. al gitarını, istersen iki tıngırdat bırak. istersen uğraş, çalış, öğren çalmasını. kimseye borcun yok, virtüoz falan olmak zorunda değilsin. çal gitsin.