hesabın var mı? giriş yap

  • emekli olduktan sonra birbirinden alakasız, saçma sapan işlerle uğraşan dayılara döndü adam. o ses jüriliği, youtuberlık falan. mantar yetiştiriciliğini de tavsiye ederim. eniştem uğraşmıştı emekli olduktan sonra.

    edit: mesajla söyleyen çok arkadaş oldu. karınca yetiştiriciliğine soyunmuş bile :)

  • 3 ev arkadaşı oturmaktadır ve bir tanesi üzerindeki elbiseyi ters giydiğini fark eder.

    1: aaa ben ters giymişim bu elbiseyi.
    2: olsun, annem "nazar değmez öyle olunca" derdi.
    1: benim annem "git çıkar onu, işlerin ters gider" derdi.
    3: benim annem "salak" derdi.

  • daha ne kadar haksız olunabiliri sorgulatan taksicilerin, haksız olmakta bu kadar mı haklı olunur dedirten aksiyonu.

  • çipli bedenlerden önceki son aşama değildir.

    hiçbir içkin değeri olmayan kağıtlara yapay bir değer yükleyip bu değeri milyonlarca kişinin ikna olup güvenip kullanmasını sağlayan, bu kağıtların her birinin değerinin başka kağıtlara ve gerçek metalara göre her gün değişmesini sağlayan bir ekonomik sistemimiz varken işbu değeri sadece manyetik plastiklere işlemek mi inanılmaz geliyor? bana pek gelmiyor. hayırlısı olsun. şimdi gölge ekonomiciler düşünsün.

  • bazen okuyabileceğiniz en gerilimli, en kanlı ve en boğucu hikayeden bile beter olan bir şey.

    annem - filancanın kızı dedesiyle babaannesini yemeğe çağırırken, aynı apartmanda oturan yengesiyle amcasını yemeğe çağırmamış, kocası "neden amcanları da çağırmadın?" demiş, o sırada yengesi kendi evinde "ben bir hata mı yaptım da o yüzden mi yemeğe çağırılmadık" diye ağlıyormuş. sonra zaten kocası da filancaya çok kızmış..

    ben- anne allahaşkına sus yoksa kusucam. elimdeki çayı başımdan aşağı dökücem şimdi.

    bir insan neden yemeğe çağrılmadım diye ağlar lan? ulan sanki akşam yemeğine değil de buckingham sarayı'nda resepsiyona, ne bileyim taç giyme törenine filan davet edilmemiş, oturmuş "mercimek çorbalı, barbunya pilakili yemeğe çağrılmadım" diye ağlıyor, dünyanın küçüklüğüne bak, fare deliği kadar.
    yemeğe çağırmadığım için ağlayan bir eltim olsa -ki olmaması için elimden geleni yapıyorum- bir uzay araştırmaları kurumuna filan bağışlardım "kainatın en kapasitesiz canlısı" diye.

    üremek ve sevmek için, çeşitli akrabalık ilişkilerinin elti, bacanak, görümce diye özel olarak isimlendirilecek kadar önem arz etmediği ve evlilik kurumuna kaktırılmadığı milletlere yönelirsek bin yıl sonra akli melekeleri yerinde nesiller yetişeceğine inanıyorum.

  • 14 ayı devirdim.
    çocuklarım, 90larda özgürce sokakta oynadıkları dönemi yaşıyorlar.
    bir numaramın sınıf mevcudu 13 kişi. türkiye’de 43 kişiydi sınıf.
    kreşe beş kuruş para vermedim. oysa ki geçen sene gönderemediğimiz pandemi döneminde 2500 tl aylık veriyordum. şimdi üç çocuk için her ay hesabıma familienkasse’den 663 euro yatıyor.
    çocuklar müzik okulu, jimnastik ve basketbol kursuna gidiyorlar. jimnastik aylık 7, müzik 24, basketbol 9 euro. ama sıkıntı değil. sene sonunda vergi iadesi olarak geri alıyorum.
    türkiye’de mesleğe başladığımda brüt 2850 dolar geçiyormuş 2011’de.
    müdürlüğü bıraktığımda elime net 1500 dolar geçmiyordu.
    şimdi 3 asgari ücret geçiyor elime.
    45 saat yerine 39 saat çalışıyorum.
    senede bir hafta tatile gidebilmek için 2 aylık maaşıma kadar vermek zorunda kalıyordum.
    şimdi türkiye uçak bileti 2500 euro, mallorca’da uçak ile birlikte 1 hafta tatil ise 2100 euro.
    9 euro’luk biletle her hafta sonu köln, bonn, koblenz, frankfurt, stuttgart, darmstadt, mannheim, heidelberg, gezmediğim yer kalmadı.
    oysa ki ülkemden iş için almanya’ya geldiğimde, kahve içmeye elim titrer olmuştu.
    araba alsam 700 bin, ev alsam 2,5milyon… 30 bin maaşla 30 yıl bir ev ve arabaya çalışmam lazım.
    hiç arkadaş ortamı falan da demeyin. her biri birer birer döküldüler. ev, araba borcu ödemekten, biri yemeğe çağıracak diye ödleri patlıyordu.
    bitti gitti çok şükür.
    başlığı açana da selamlarımı yolluyorum. kendi önünden ye lütfen…

  • bir türk haberciliği klişesi. her kış kar yağdığında ''beyaz kabus ülkeyi esir aldı'' tandanslı bir giriş yapılıp yurdun dört bir yanından kaza yapmış araç manzaraları gösterilir, bunu takiben yolda kalmış sinirli vatandaşlar ekrana gelir, ardından ise okulların tatil olduğu yerleşimler liste olarak verilir. ve tabii ki bu haberin olmazsa olmazı ''karın tadını ise minikler çıkarttı'' ana temalı kar topu oynayan, kızakta kayan çocuklarla ilgili kapanıştır. her kar yağdığında sanki çocuklar kar topu oynamayı veya kızakla (çoğunluk için daha ziyade poşetle) kaymayı o yıl keşfetmiş gibi bu haberler yapılır.

  • bekar birine "sen daha evlenmedin mi?" diye sormak.

    iş bulamayan birine "ne yaptın hala iş bulamadın mı?" diye sormak.

    kilo alan birine "aa sen epey kilo almışsın" demek.

    saçları dökülmüş birine "senin de saçların epey dökülmüş. stresten hep bunlar" demek.

    örnekler çoğaltılabilir. cevabını bildiğiniz sorular sormak veya karşı tarafın da zaten bildiği bir sıkıntısını yüzüne vurmak insanı cidden çok kötü etkiliyor. yapmayın etmeyin.

  • köpekbalıklarının bir balıktan daha fazlası olarak anılmasını ve insan avcısı olarak görülmesini sağlayan saldırılardır.

    bugünlerde köpekbalıkları hakkında konuşmak dahi birçok kişinin korkuyu hissetmesi için yeterli olsa da bu, her zaman bu şekilde değildi. steven spielberg'in jaws'ı (1975) insanları okyanusta yüzmemeye ikna etmeden önce bir dizi köpekbalığı saldırısı paniğe yol açtı ve köpekbalıklarına kötü bir ün kazandırdı.

    1916 yazıydı, okyanusta yüzmek insanlar için halen yeni bir zaman geçirme deneyimiydi. oluşan sıcak hava dalgası daha çok insanı sahile çekiyordu. insanlar okyanusta köpekbalıklarının olduğundan haberdardı ancak bu konuda oldukça umursamazlardı. yaygın görüşe göre köpekbalıklarının büyük ve sivri dişleri insanları avlanmak için olsa da insanlar av olamayacak kadar büyüktü. ancak, 12 gün boyunca new jersey kıyılarında gerçekleşen bir dizi köpekbalığı saldırısı sonucunda 4 kişinin ölmesi 1 kişinin de ağır yaralanmasıyla her şey değişti.

    ilk kurban, beach haven'da akşam yüzmek için denize giren 25 yaşındaki charles vansant'tı. bir şey bacağını ısırdı ve büyük bir parça kopardı. sonunda kan kaybından hayatını kaybetti.

    bu ilk saldırının ardından insan yiyen yaratığın köpekbalığı olup olmadığı hakkında bir belirsizlik mevcuttu. bazıları bunun bir deniz kaplumbağası olduğunu ya da insanlara saldırma eğilimli başka bir hayvan olduğunu iddia ettiler. çoğu insan bu kıyılardaki köpekbalıklarının zararsız olduğu bilgisine sahipti bu nedenle de saldırının köpekbalığı tarafından yapıldığına şüpheyle yaklaşıldı.

    ilk saldırının üzerinden henüz beş gün geçmişken spring lake'deki beach haven'ın 70 kilometre kuzeyinde, bir köpekbalığı (muhtemelen aynısı) başka bir kurban daha aldı. bu noktadan sonra korku yayılmaya başladı. gazete manşetlerinde köpekbalıklarından bahsedilmeye başladı. sahil sakinleri suya tereddütler yaşayarak girdiler.

    ancak saldırılar henüz sona ermemişti, iki kişi daha hayatını kaybedecekti. bir sonraki saldırı en yakın koydan 2 kilometre uzaklıktaki bir derede gerçekleşti. 11 yaşındaki bir çocuk köpekbalığı tarafından yutuldu. arama kurtarma ekibinde görevli bir adam da ölümcül bir saldırıya uğradı ve hayatını kaybetti. aynı günün ilerleyen saldırıda bir genç bacağından yaralandı. saldırılardan tek kurtulan kişi olarak kayda geçti.

    iki gün sonra matawan deresi yakınlarında balık tutmaya giden iki adam nefsi müdafaa için bir köpekbalığını öldürmesi ile saldırılar son buldu. saldırıların son bulması, tümünü aynı köpekbalığının yaptığı düşüncesine neden oldu.

    bilim insanları, balıkçılar tarafından yakalanan ölümcül balığın bir beyaz köpekbalığı olduğunu doğruladı. köpekbalığının mideni incelediklerinde 15 kilo kadar insan eti buldukları bildirildi. (bu iddia tartışmalıdır.)

    o yaz yaşanan saldırılar sona erse de yarattığı korku ve endişeler bugün de devam etmektedir. köpekbalığı saldırılarının nadir olmasına ve insanları avlaması pek olası olmasa da okyanus kıyılarında yüzenler halen tetiktedir. bilim insanları köpekbalıklarının olumsuz anılmasını önlemeye çalışsa da, bu saldırılar, köpekbalıklarının tekrar sadece balık olarak görülmesi ihtimalini belki de sonsuza kadar ortadan kaldırmış gibi gözükmektedir.

    kaynak: britannica