ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
rus arşivindeki 1878 yılı istanbul fotoğrafları
-
1877 1878 osmanlı rus savaşı'nda istanbul'a kadar gelen rus ordularının çektirdiği fotoğraflardır. 138 sene evvelki istanbul'u tanımak bir hayli güç tabii ki.
küçükçekmece deresi kenarında rus askerler dinleniyor
http://i.hizliresim.com/yrw8o2.jpg
tarihi küçükçekmece köprüsü ve çevresindeki rus birlikler
http://i.hizliresim.com/jv1r09.jpg
büyük halkalı isimli köyde, küçükçekmece'ye yakın olmalı
http://i.hizliresim.com/dkzdpd.jpg
rus birlikler toplu resim çektiriyorlar. florya civarı olmalı, ileride yeşilköy feneri ve sağ tarafta adalar gözüküyor.
http://i.hizliresim.com/ylo1nm.jpg
safraköy(sefaköy)'de fin ve rus askerler
http://i.hizliresim.com/nrgnqp.jpg
http://i.hizliresim.com/ylo1ll.jpg
san stefano(yeşilköy)'de kamp kuran ruslar
http://i.hizliresim.com/pp6nk9.jpg
http://i.hizliresim.com/a56nvq.jpg
san stefano(yeşilköy)'de bir çiftlik
http://i.hizliresim.com/3yjmp9.jpg
galatarya(şenlikköy)
http://i.hizliresim.com/o79nda.jpg
şimdiki avcılar'a bağlı ambarlı köyü
http://i.hizliresim.com/yrwpda.jpg
http://i.hizliresim.com/xlqnl0.jpg
kalfaköy(mahmutbey)
http://i.hizliresim.com/7mxddr.jpg
boğaz'da top atışı yapmaya hazır türk askerler
http://i.hizliresim.com/a56nb7.jpg
ve içlerinden belki de en güzeli: bir rus askeri selimiye camii manzarası eşliğinde oturuyor.
http://i.hizliresim.com/ylo1qj.jpg
edit: boğazdaki resimde topun başındakiler rus değil türk askerleriymiş. uyaranlara teşekkür ediyorum.
edit2: gavur mahmut dayi'ya teşekkürler kalfaköy şu anki çatalca civarındaymış. ayrıca son fotoğraf istanbul'dan değil edirne'denmiş. yani sultanahmet değil selimiye camii.
edit3: mesaj atanlara teşekkürler. fotoğrafların kaynağını merak edenler olmuş. bu fotoğrafları çeşitli rus sitelerinden buldum. ayrıca başlığı rus uçak krizinden sonra açmam bir rastlantıdan ibaret.
edit4: zhang, sağ olsun, uyardı; kalfaköy şimdinin mahmutbey'i. çatalca'nın köyü olan kalfaköy'le karıştırmamak gerek
debe editi: (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)
nba yıldızlarının türk siyasetindeki eşlenikleri
-
nba'in tarihsel gelişimini de göz önünde bulundurarak değerlendirme yapıldığında ilginç benzerlikler bulunabilecek eşleşmelerdir.
aynı zamanda hem tartışmalı hem de tartışmasız kabul görecek büyük benzetmelerle başlayalım.
(bkz: michael jordan) - (bkz: mustafa kemal atatürk): alanlarında bir devri kapatıp yenisini açmış, tartışmasız liderler. bence adlarını yan yana yazmak bile yeterli, fazla açıklamaya gerek yok.
(bkz: lebron james) - (bkz: recep tayyip erdoğan): tartışmalı ama liderler. ikisi de kariyerleri boyunca aldatılmamış ve aldatmamış. bence adlarını yan yana yazmak bile yeterli, fazla açıklamaya gerek yok.
(bkz: shaquille o'neal) - (bkz: süleyman demirel): oyunu domine etmiş, bunu yaparken güldürmüş. zaman zaman güldürürken düşündürmüşlerdir ikisi de. gene de o'neal'ın sevenleri daha fazladır muhtemelen.
(bkz: kobe bryant) - (bkz: bülent ecevit): inönü sonrası dönemde aynı gemideki başka biriyle çekişmeli bir mücadeleye girmiş ecevit, sanırım çekiştiği rakibi takımdan ve oyundan gittikten sonra bir süre daha ortamlarda takılmış kobe bryant'ın güzel bir eşleniği olurdu. kariyerinin sonundaki yorgun kobe, yorgun ecevit'e kıyasla daha efektifti ama.
(bkz: tim duncan) - (bkz: kemal kılıçdaroğlu): belli bölgelerde çok etkili ve klas stilleri olmasına rağmen genel geçer benimsenmişlikleri olmayan başarılı liderler. sessiz sessiz işlerini yaparlar. birinin istifası istendi, diğerinin artık takas olması gerektiği söylendi.
(bkz: greg oden) - (bkz: cem uzan): yirmi yıl nba'i domine edecek pivot geliyor diye anlatılan ama talihsiz sakatlıklarla kariyeri başlamadan biten adamla sansasyonel çıkışların, büyük ümitlerin reyiziyken bir anda sürgüne gitmek durumunda kalan adamın benzerliği.
(bkz: derrick rose) - (bkz: abdullah gül): bence güzel bir benzetme.
(bkz: deron williams) - (bkz: selahattin demirtaş): tribünlerin gazını almayı bilen iki kişinin eşleşmesi. williams da sonunda kazanan tarafta olmayı seçti. bakalım selahattin demirtaş'ın yapamadığını yapacak mı göreceğiz.
(bkz: karl malone) - (bkz: deniz baykal): utah senatörü ve antalya vekili. biri chicago şampiyonluk davasında karşı tarafın avukatıydı, diğeri ergenekon davasının avukatı. ikisi de güzel şiir okur, challenger'dır ama boynu bükük ayrılmışlardır davalarından. baykal'ın yanında önder sav'ı, malone'un yanında stockton'ı vardır.
(bkz: kevin durant) - (bkz: devlet bahçeli): 40 yapar, mehapenin bilmem kaçıncı yılı, kendi iktidarında dahi çük falan diyip yirmi yıldır yüzde 14 üstüne çıkamayan bir bahçeli ile sürekli konferans yarı finalinde tokatlanmaktan bıkıp en büyük rakibinin yanına gidip ikinci adam olmayı sindirmiş bir baksetbolcu.
(bkz: allen iverson - mustafa sarıgül): biri philadelphia'nın baltimore'un sokaklarnda köprü altında adının graffitisi yapılan asi çocuk, diğeri çare sarıgül. popülizmi iyi bilen, başarılı sanılmaya yakın başarısız sansasyonel ünlüler. alçak gönüllülükleriyle bilinmezler. üçüncü tekil şahıstırlar.
(bkz: dirk nowitzki - kemal derviş): uzaktan şut sokan uzunların en iyisiyle uzaktan gelip ekonomiyi şahlandıranların en iyisi. ikisinin de kariyer eğrileri sağa yatık normal dağılım eğrisi gibi.
(bkz: vince carter - doğu perinçek): nba'deki uçan kaçan, hareketli oyuncu ekolünün önde gelen temsilcilerinden olan vince carter, kariyeri boyunca inanılmaz dönüşümler geçirmiş ve inatla basketbolu bırakmazken politik hayatı çalkantılardan geçilmeyen ve ısrarla siyaset yapan perinçek. perinçek'in sevenlerinin azlığı ayrıştıkları nokta. ancak şu aralar carter ne zaman 360'ı vuracakmış gibi sıçradığında heyecanlandırıp basit bir lay up'la motion'ı sonlandırdığında ne hissetiriyorsa perinçek de zaman zaman yaptığı çıkışların arkasının tatmin edici gelmemesiyle aynı şeyi yaşatıyor.
(bkz: yao ming - turgut özal): popülizmle, oy potansiyeliyle her sene all-star seçilen bir pivotla; yollar, köprüler, icraatler yapan ve karşılığını oy ve cumhurbaşkanlığıyla alan bir siyasetçi. kariyerleri çok uzun sürmedi ama hatıralarda yer ettiler. yao'ya karşı daha bir nötrken insanların geneli, özal'ın seveni de sevmeyeni de çoktur.
tl değer kaybetmedi dolar değer kazandı
11 ocak 2016 tarkan'ın açıklaması
-
okurken kulaklarımda hüzünlü bir 90 lar şarkısı hissettiren zehir zemberek açıklamadır. insanların hayatına bu derece müdahil olan oturduğu yerden sözde haber yapan klavye kahramanlarına yazılmıştır. bazı vurucu cümleler şöyledir:
--- spoiler ---
bana bahşedilen yeteneğimi paylaşıyor olmam sizlerde bir aidiyet duygusu mu yarattı ki hayatıma ve mahremiyetime bu denli müdahilsiniz?
--- spoiler ---
bu da tam metni.
'medya ve toplumların acımasız merceği altında yaşamak nasıl bir şeydir bilir misiniz?
her gün hakkımda yazılan, çizilen, söylenen asılsız haberlerin karşısında susmanın ağır yükünü taşıyabilir misiniz?
hiç empati yapıp anlamaya çalıştınız mı?
bana bahşedilen yeteneğimi paylaşıyor olmam sizlerde bir aidiyet duygusu mu yarattı ki hayatıma ve mahremiyetime bu denli müdahilsiniz?
en insani hakkım olan özel hayatıma saygıyı gözden çıkarmak mıdır şöhretin bedeli?
evlilik kararı aldığım haberlerinin kamuoyuna yansıdığı günden bu yana, hem benimle ilgili hem de eşim, hayat arkadaşım olacak pınar dilek'le ilgili gerek basında, gerekse sosyal medyada söylenenler, yapılan yorumlar yakışık almakta mıdır?
bir insanı iftira ve yalanlarla lekelemeye, kirletmeye çalışmak bu kadar kolay mıdır?
hiç tanımadığınız bir insanı böylesi incitici yalanlarla tanımlayıp üzmeniz reva mıdır?
bu, her şey bir yana, en başta kendisine sonra da bana yapılan bir ayıp ve saygısızlık değil midir?
onun da bir kalbinin, onurunun olduğunu, hem kendisinin hem ailesinin üzülebileceğini hiç düşünmez misiniz?
bir başkasının gözyaşına sebep olacak iftiralarla, gönül kırıcı yalanlarla reyting yapmak nasıl bir habercilik anlayışıdır?
bu asılsız haberleri okuyup onlara itimat eden, yangına körükle giden insanların yüreğinde sağduyu ve merhametten de eser kalmadı mı yoksa?
demokrasi (!) adı altında yaşadığımız bu ülkede şöhretli insanlara yapılan bu haksızlık da insan haklarının bir ihlali değil midir?
özel hayata müdahalenin bir sınırı olmalıdır.
mesleğime, dinleyicime olan sevgim, saygım ve iyi niyetimle yürüdüğüm şöhret yolunda karşılaştığım bu acımasızlıklar, haksızlıklar hiç son bulmayacak mı?
magazin medyasının ve toplumumuzun özel yaşamlarımıza daha saygılı, daha duyarlı olmalarını rica ediyor ve kişisel haklara olan tacizkâr zihniyetin değişmesini temenni ediyorum..
sevgiyle
tarkan'
edit: imla.
debe editi: allah belanızı versin sizin siz beslediniz bu köpekleri siz verdiniz silahları yazıklar olsun !!
başın saolsun türkiyem.
kahrolsun işid kahrolsun pkk kahrolsun terörizm kahrol uzun adam!
gereksiz başlık açmak
-
halihazırda gereksiz başlık açmak diye bi başlık varken gereksiz başlık açma sanatı diye bi başlık açmak bu sanatın güzide örneklerindendir.
(bkz: ben böyle sanatın içine tükürürüm)
edit: benim bu entry'i yazdığım başlık "gereksiz başlık açma sanatı" ydı. başlık taşınmış :/
antidepresan etkisi gösteren şeyler
-
- alkol
- küçük bir çocukla muhatap olmak
- premiere league
- kız arkadaşının sesi
- iğde ağacı kokusu
- deniz sesi
- gece araba kullanmak ve radyo dinlemek
- yağmur
- özel playlistler
- ayakkabı boyamak
- yavru kedi videoları izlemek
- öykü denemeleri yazmak
- sıcak suyla duş alırken düşünmek
- kimseciklerin olmadığı ıssız bir doğada sonuna kadar bağırarak rahatlamak
japonya'ya saldırılırsa 3. dünya savaşına gireriz
-
"japonya vurursa dikiş atarlar, biz vurursak toprak atarlar."
-w@shingtonlu bel@
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
gittim kıtaya teslim oldum. kıta dediğim de askeri hastane. verdiler nizamiyeye takılıyorum. haftada bir de nöbet tutuyorum. nöbetlerde gazete dergi ne varsa yığıyorum masaya. ammde ömer diye bir çocuk var. gündüz uyuyup gece sabaha kadar nöbet tutuyorlar. alarm verilirse gidip müdahale ediyorlar falan fıstık. ömer gazeteyi katlayıp kenara koymamı bekliyor. koyar koymaz şıp diye damlıyor. "komtanım gazeteyi alabilir miyim?"
ulan diyorum arka sayfa güzeline bakıp attıracaklar.
sonra fark ettim ki ömer parmağıyla takip ederek manşetleri okumaya çalışıyor. çağırdım ömer'i. anlattı hikayesini. diyarbakırda yaşıyormuş. ana baba yok. halası büyütmüş. dağda çobanlık yaparmış. köyünden ilk defa askerlik için çıkmış. bizim insan sarrafı bölük komutanı da nizamiyeden girmeden anlamış ömer'in halini. gerekli tedbirleri de alıp ali mektebine yazdırmış. ömer gündüzleri okulda geceleri nöbette. okul öyle çok yoğun değil ama çat pat okumayı öğretmiş. o günden sonra ben de ömer'i her nöbette çalıştırmaya başladım. kâh okuyoruz kah matematik çalışıyoruz. günler gelip geçiyor. bir gün yine nöbette ömer benim kupaya 3ü bir arada kahve koymuş getirdi. bıraktı önüme. "komtanım bugün er maaşımı aldım da".
kendine neden yapmadın lan dedim. "borcum vardı onu ödedim, bi paket sigara aldım. kalan param da ancak buna yetti"demesin mi? çekmeceden bir tane çıkarttım verdim buna. sittir git kendine bi kahve yap da gel dedim. o sıcak suya gidince toparladım kendimi. aldı geldi kahvesini. sohbet ettik. kahve bitince gazeteyi aldı gitti.
bizim komutan bunu kalorifer kazancısı yaptı sonra. en son sivilde de kapıcılık yapıyordu ömer. 3 çocuğu vardı. sonra görüşemez olduk. kardeşim benim.
filmi çekilesi kitaplar
-
1) masumiyet müzesi
2) kumral ada mavi tuna
3) adı aylin
bir de mevlana'nın kendi eserlerinden ve hayatından yola çıkarak mevlana'yı iyi anlamış birinin mevlana'yı hakkıyla anlatacağı bir film çeksin isterdim.