ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
eve gelen ustanın ayaklarının kokması
-
içimi her seferinde cız ettiren bir anı, hayatta kırıp da kırdığımı fark ettiğim zannederim ilk pottur. 1988 yılında, öyle çok küçük de değil, dokuz yaşında olduğum ve oturduğumuz ikinci eve taşındığımız sonbahardı. oturma odasına halı döşemek üzere eve iki usta gelmişti ve ben annemle beraber hayatımda ilk defa bir halının nasıl döşendiğini gözlüyor, adamların hareketlerini ilgi içinde izliyordum.
aptallık, cehalet, belki korunaklı hayat denebilir, ama o yaşımda değil nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmek, ayak kokusu diye bir kavramın varlığından, ayakların kokabileceği gerçeğinden dahi haberdar değildim. işte bu yüzden ki, ustaları seyretmeye başlamamdan bilmiyorum kaç dakika sonra etrafı pek yabancı ve tahammülü pek güç bir koku sardığında içten bir merak içinde anneme dönüp “ya anne, burası ne koktu?” diye sormaktan hiç çekinmedim. annemin o anda bir cevap verip vermediğini, kaş göz edip etmediğini, benim orayı terk edip kokunun olmadığı bir yerlere kaçıp kaçmadığımı hatırlamıyorum. ortamdaki yeni kokuyu ortamdaki yeni insanlara bağlamak gibi basit bir zihinsel işlemi gerçekleştirememiş olduğumu görmek apayrı bir utanç kaynağı bugün bana, ama annemin adamlar gittikten sonra beni çekip, içten içe saflığıma gülse de üzgün bir şekilde “kızım ne yaptın öyle, adamların ayağı kokuyordu tabii ki, başımdan aşağı kaynar sular döküldü” demesini takip eden utanç kadar değil.
beni çok etkilemiş, çocukluğuma damgasını vurmuş bir anı olduğunu iddia edemem bunun, abartı olur. ama uzun ve düzensiz aralıklarla da olsa, kimi zaman sebepli, kimi zaman sebepsizce aklıma düşmüş ve her defasında içime hicapla hüzün karışımı hisler salmıştır. şimdi hiçbir şeylerini hatırlamadığım, halı döşedikleri o evden on seneden çok oluyor ki ayrıldığımız bu adamlar sözlerimi duymuşlar mıydı o gün işleri güçleri içinde, duydularsa bir şey hissetmişler, canları acımış mıydı, evden çıktıktan sonra bunu aralarında konuşmuşlar mıydı, yoksa hakkında bir söz edilemeyecek kadar ağır mı gelmişti onlara, ve eğer ki hala yaşıyorlarsa, benim gibi onlar da arada bir geri dönüyorlar mıdır zihinlerinde bu buruk hatıraya? bilemiyorum.
asla duyamayacak olsalar ve o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek de olsa o salak, densiz kız çocuğu adına defalarca özür dilemek istiyorum. bana insanları hiç bilmeden, hiç istemeden, üstelik de geri dönüşü olmayan bir şekilde kırmanın ne kadar mümkün, mümkünden de öte, kolay olduğunu belletmiş bir çocukluk lekesidir.
hayata bakış açısını değiştiren kitaplar
-
kuran-ı kerim, okudum ve artık müslüman değilim, dolayısıyla hayata bakışım da değişti
trabzon uzun sokak'ta halkı tehdit eden adam
-
hemen altındaki yorum ülkenin içinde bulunduğu durumun özeti olan videodaki adam.
--- spoiler ---
çok ayip oglum biz trabzonlular barbarmiyiz allahla kulun arasina kimse giremez benim yasim atmiş beş benim cocuklugumda boyle yobazlik yoktu herkes cok terbiyeliydi hele boyle kufurlu konuşmak sokakta cok ayipti korkuyla oruç mu olur bunun hastasivar ozurlusu var herkes haddini bilir senmi bildireceksin bu tur hareketler trabzonu karaliyor biz trabzon disinda yasiyanlara nasil bakiyorlar haberiniz varmi yobaz barbar diyor komsularimiz yeni nesil şittet yanlisi olmuş hic hoş degil bir insan olarak artik bunun degismesini eski trabzonlulari geri istiyorum
--- spoiler ---
edit: millet, ben bu entry ile debe'ye girmişim. herhangi bir hakaret vb. durum yok ama bu abimiz sanırım böyle biri değilmiş. şaka yapmış ama sanırım insanların hassas olduğu konularda, şaka bile olsa bu tarz uç söylemler böyle bir algı yaratabiliyor. niyetini bilmiyoruz ama inanmak durumundayız. adı gökhan uzunali imiş. gerekirse bu entry kendini imha edecektir. uyarısı için terfi bekleyen demirci'ye teşekkürler.
a milli futbol takımının yenebileceği takım
-
(bkz: yemek odası takımı) o da burak masaya takılıp düşmezse.
babayla yer değiştirmediği için linç edilen adam
-
aslında haklı adam.
10-15 lira farkla istediğin koltuğu seçebiliyorsun bilet alırken. baba bey alsaymış yan yana oğluyla.
maden suyu şişesi patlaması
-
bazı gerizekalılar dalga geçmiş her zamanki gibi ancak olayın ciddiyetinin farkında değiller. adana'da ikamet ediyorum. sodaları toplu alan ve biralarını kendi yapan biriyim. defalarca başıma geldi. aldığım önlemler şöyledir. biralarınızı kasayla stoklayın. sodaları ise plastik paketinden ayırarak bekletmeyin. mümkünse dolaba atın sonra paketinden ayırın. bu durumu yaşamayan bilemez silah gibi patlıyor şişeler özellikle bira şişeleri ve çok küçük parçalara da ayrılıyor. başka bir çözüm ise az az almak ve hepsini ayrı bir içecek dolabında saklamak. stokta mutlaka dikkat edilmeli belirli bir sıcaklık gerçekten risk demektir öldürmese bile yaralar göze gelirse kör eder. aptal ergenler sizi.
gelmiş geçmiş en iyi türk filmi esprisi
-
-obur tarafta babama selam soyle nha ha haa
-ben ananin oldugu tarafa gidiyorum
leicester city'in endüstriyel futbolu bitirmesi
-
endüstriyel futbolun sene sonunda 30-40 milyon yuroya mahrez-vardy ve kante'yi alarak çökerteceği teori.
(bkz: maalesef)
netflix'te şimdiye kadar izlenen en iyi dizi
-
(bkz: house of cards)
netflix’i netflix yapan yapımdır.
cinque terre
-
genova-la spezia arasında beş (cinque) rengarenk (monterosso, vernazza, corniglia, manarola, riomaggiore) köy-kasaba'dan (terre) oluşan küçük sahil duraklarıdır.
köyler arası tren ile ulaşım son derece kolay olduğundan sakın araç kiralama gibi bir hata yapmayın çünkü yolları dar ve dolambaçlı olduğundan tren ile 5 dk gideceğiniz yolu 45 dk'da gidebilirsiniz.
yaz aylarında gidecekseniz konaklamanızı muhakkak bir ay önceden ayarlayın ki alternatifiniz bol olsun. aksi taktirde yaz aylarında populasyonun artması sebebiyle otel ya da ev bulmakta zorlanabilir en sonunda da ödeyelim kurtulalım durumuna düşerek fahiş ücretler ödeyebilirisiniz. herneyse, cinque terre öncesinde muhakkak rotanıza ilk köy olan monterosso'ya 90 dakika mesafe de bulunan portofinoya (durak ismi; s. margherita) muhakkak gidin ve efsane yatlara karşı iç geçirin, hemen sahil tarafında bulunan kafelerde bir iki şey atıştırın, biranızı yudumlayın sonra biraz da dondurma ile serinledikten sonra tepe de yer alan kale'ye çıkın ve portofino'yu yukarıdan fotoğraflandırın.
sonra sırası ile cinque terre köylerine doğru ilerleyin. gözünüzün kestiği yerlerde denizinize girin. bolcana yürüyün güzel restaurant'larında keyiflenin, bolcana dondurma tüketin ve rotanızı portovenere'ye çevirin.
mehmet barlas'ın başbakana cesur sorusu
-
-başbakanım ne tarafa yatırıyorsunuz?
+sağa. soldan ne zaman hayır gelmiş ki? bu arada kemal bey de istifa etsin.
ekşi itiraf
-
"<3" şeklinin ne olduğunu çok uzun bir süre anlayamadım ben, "taşak mı acaba" diye düşündüğüm bile oldu.