hesabın var mı? giriş yap

  • ne birlikte tatile gitmektir, ne birlikte çok vakit geçirmektir, ne de aynı evi paylaşmaktır.

    ne yaparsan yap, birini tanıdığını sanarsın, ama günün biri geldiğinde yanıldığını en acı şekilde anlarsın, en sevdiğin en güvendiğin insan bile bir bakmışsın hiç tanımadığın bir insan olmuş çıkmıştır. acı ama gerçek.

  • - başım çok fena ağrıyor
    - git bi elini yüzünu yıka geçer.

    geçen sene de evde otururken apandisiti patlamak üzere olan dayıma aynı şeyi söylemişti de allahtan dinlememiştik.

  • atom bombasinin mantigi olsa da; olay atomda degil, cekirdektedir. ve yaricap bakimindan atomun cekirdegi, atomdan 100.000 kat kucuktur. cekirdegin icindeki tum protonlar (pozitif yuklu olduklarindan) birbirini ittikleri icin bunlari bir arada tutan kuvvetli bir tutkal olmalidir. cekirdekler kararsiz ise kararli olmak icin ugrasirlar ve buyuk enerji aciga cikartirlar.

    supernova gibi bazi yildizlar patladiklarinda cok buyuk miktarda kutle cekim enerjisi cekirdek sureclerine dahil edilir. bu da uranyum ve plutonyum gibi agir elementleri meydana getirir.

    agir elementler nukleonlari alfa parcacigi, elektron, pozitron ya da tek tek notron olarak firlatip en kararli yapiya dogru hareket ederler, bu da enerji aciga cikartir. bu esas olarak uzerinden uzun zaman gecmis bir supernova patlamasinin birikmis enerjisidir.

    nukleonlar cekirdegin etrafindadir. kuvvetli bicimde bir arada tutulurlar, fakat alfa parcacigi cekirdegin hemen disinda guclu bicimde itilecektir. bu iki kuvvetim birlesmesinin etkisi fizikcilerin "potansiyel kuyusu" dedigi seyi olusturur. bir yanardagin yandan kesitini dusunun, kenarlari egimli , hafif de kenarlari egimi olup derin bir agzi olsun. bu yanardagin icine girip cikanlari nukleon olarak dusunun. burada nukleonlar veya alfa parcaciklari kuyuyu asacak yeterli enerjiye sahip degillerdir. zaten olsa kuyunun icinde olmazlardi. fakat kisa sureligine bir parcacik belirsizlik bagintisindan enerji odunc alir ve yeterli enerji ile kuyu disina cikar. meseleye soyle bakalim; fakat klasik kuram yerine kuantum kurami ile bakildigi takdirde enerjinin yeteri kadar olmasi gerekmez, parcacik tunel acarak engeli asabilir ve bu kuantum etkisidir. radyoaktif bozunmanin temelini olusturan da budur.

    bir cekirdegin sallandigini dusunelim. bir cekirdege enerji verilirse salinim o kadar uc noktaya cikar ki cekirdegi ikiye bolup iki kucuk cekirdege ayrilip alfa ve beta parcaciklari ile notrondan olusan minik damlaciklari sacar. bazi cekirdekler icin bu ayrilma hizli hareket eden bir notronun cekirdekle carpismasi sonucu tetiklenebilir ve her parcalanan cekirdek yanindaki en az iki cekirdegin parcalanmasini saglayacak kadar notron saldiginda zincirleme reaksiyon baslar.

    ıste bu atom bombası surecidir. bu sureci yavaslatip yavas yavas islemesini saglayip daha kontrollu enerji elde etmek icin de notronlari soguran bir malzemeyle ayar yapilirsa suyu isitarak buhar elde edip elektrik ureten kontrollu bir atom reaktörü olusur.

    gelecekte cekirdek birlestirme sayesinde sinirsiz enerji elde etme umudu yeterli sayida cekirdegi bir arada tutmanin yolunu bulmaya bagli. ayrica cekirdekleri birbirime itmede kullandigimiz enerjiden daha fazla enerji aciga cikaracak bir surec bulmak cok onemli.

    bombada her sey daha kolay; esas olarak birlestirmek istediginiz cekirdekleri uranyumla kapliyorsunuz, sonra da uranyumu cekirdek bolerek patlatiyorsunuz. cevresindeki patlamadan kaynaklanan ice dogru basinc yeteri kadar hidrojeni bir araya getirip ikinci ve daha muazzam bir füzyon patlamasıni meydana getirir.

    fakat sivil enerji santralleri (bkz: nükleer santral) icin daha incelikli bir is gereklidir. yuklu cekirdekleri iceride sise gibi tutacak sekilde ayarlanmis guclu manyetik alanlarin kullanimini ve cekirdekleri fiziksel olarak bir arada sikistiran lazer demetlerinden gelen isik palslarini iceriyor.

    sonuc olarak radyoaktif bozunma muazzam bir enerji aciga cikmasini saglar. kontrollu veya kontrolsuz olmasi ise ne amacla (iyi/kotu) kullanilacagina gore degisir.

    ****

  • askerlik görevimi yaptığım sırada korucular da askerlerle birlikte operasyonlara katılıyordu. bir görevin minimum süresi 1 hafta sürüyordu. kendi birliğimizden, üs bölgesine yaya intikal ve üs bölgesinde 1 hafta kalınıyor, sonra tekrar yaya dönülüyordu. bazen tim değişimi olmuyordu. aynı tim 1 hafta daha aynı yerde görev yapacak deniyordu. işte o görev uzadığı zaman korucular kalmak istemiyordu. neden mi? evet, tim komutanı sordu nedenini. adamın cevabı zerre kadar çarpıtmadan yazıyorum; “komutanım ben şimdi dönmezsem benim karıyı *ikerler.” bak aynen bu cümle.

    nasıl lan? nasıl böyle bir şey olabilir? ve nasıl bunu bu kadar normal bir durum gibi söyleyebilirsin? adam resmen bunu söyledi. yani fırsatını buldun mu, tuttuğunu *iktiğin bir ortam. kimin kim olduğunun bir önemi yok. nasıl bir insanlık lan bu?

    sonra bu adamlar büyük şehirlere göçtüğünde sokakta el ele yürüyen iki sevgiliyi görünce kıyameti koparıyor, modern kıyafetler giyen kadınlara *rospu diyor, saçını uzatan erkeğe *bne diyor. öyle de iki yüzlü bir durum var.

  • hala taksim mücadelesini sadece 1 mayıs'ı kutlamak olduğunu düşünenleri gösteren gün.

    bak arkadaşım taksim 'in yasaklanmasının nedeni, orada trafik etkileniyor , ulaşım aksıyor filan diye değil bildiğin güç gösterisi. ben nerede istiyorsam orada kutlaya bilirsin demek, ben ne istiyorsam onu yapmak zorundasın demek içindir... akp sırf bunu ispatlamak bunu göstermek için 1 mayıs 'ı taksimde yasaklıyor. kendisi de biliyor taksim'e izin verse bir şey olmayacağını olay çıkmayacağını ama olay o değil.. olay muhaliflere buranın sahibi benim, işte gücümde bu , ben ne istersem onu yapacaksın demek için yapıyor bunu.

    işte bu yüzden bizde taksim'e gidiyoruz. işte bu yüzden olay sadece 1 mayıs'ı kutlamak değil!! bu artık onur mücadelesi bu ben ne dersem o olacak diyen bir padişaha sen padişah değilsin demek..

    diyorsun ki ne olur gitmeseniz başka yerde kutlasınız!! geziye gitmeseydik ne olacaktı? şu an gezi parkı diye bir yer olmayacak, toplu kışlasının bir kaç katı bitmiş olacaktı.. topçu kışlası yapılmadı gençler öldü iyi mi oldu diyeceksen sakın deme! gezi'de ölen gençler bir park için yada başbakanın dediği gibi bir ağaç için ölmedi.. yarın 1 mayıs günü ölen olursa onlarda 1 mayıs için ölmeyecek...

    ben 37 yaşındayım , 8 yaşında bir kızım , 9 aylık bir oğlum var.. ben yarın taksim 'e bırak çıkmayı yaklaşamayacağımızı bile bile, üstümüze gaz bombaları yağacağını bile bile yarın oraya gidiyorsam .. en başta çocuklarım için gidiyorum.. gelecekte onlara daha özgür bir ülke bırakmak için.. ben ne dersem o olacak diyen halkı korku ve baskıyla sindirmeye çalışanlara sizden korkmuyorum demek için gidiyorum. ölüme gitmiyoruz.. özgürlük için gidiyoruz.

    bu sene taksim'e çıkamayacağız,
    seneye yine gideceğiz yine çıkartmayacaklar,
    sonra ki sene yine gideceğiz..
    biz kazanamıyorsak onlarda kazanamayacak..
    pes etmeyeceğiz..
    tarih hiç bir zaman onlar kazandı diye yazmayacak..

    çünkü tarihin en güzel yerinde
    son sözünü hep direnenler söyler..

  • her gün karşılaştığım durum.
    pediatride diyetisyenim. polikliniğe gelen çocukların çoğu obez. her gün en az biri çocuğunun kilosuyla dalga geçiyor. çocuk mahcup oluyor, kiminin gözü doluyor, kimi hırçınlaşıp annesine vuruyor. işte o an ben de o anneye karşı cephe alıyorum.

    -sizin de fazla kilonuz var. ailesel herhalde. (o an kendini yoklamasını izlemek çok hoşuma gidiyor.)
    (bkz: zevk alınan ufak sapıklıklar)
    hemen bahaneleri sıralarlar:doğum, hormon, ilaç vb.
    -evde abur cubur bulunduruyor musunuz?
    -kızartma yapıyor musunuz?
    *yanıt evetse anneye kendim ettim, kendim buldum nedir itinayla öğretilir.
    -kahvaltı hazırlıyor musunuz?
    -dışarıdan ne sıklıkla yemek yiyorsunuz?

    sonra o çocuğun anneye attığı oh olsunbakışı ve bana attığı gülücüğün tadını çıkararak beslenmesinin nasıl olması gerektiğini anlatırım. bazı anneler direnç gösteriyor ve "sen yemezsin, biz yeriz" diyor. o çocuğu her şekilde ötekileştiriyor.

    çocuk istismarı nasıl yapılır gösteriyor. ben de bunu ona anlatıyorum.
    o çocuk sizin hatalarınız nedeniyle burada. o bugüne kadar size uyum sağlamış, artık siz ona ve yeni düzenine uyum sağlayıp destek olacaksınız.

    çocuğa sana yeme dediğim hiç bir şeyi evdekiler de yemiyecek dediğimde zafer çığlığı atan oluyor.

    bu anne benim nazarımda kendi hatasını çocuğa suç atarak örtbas etmeye çalışan insandır. yemezler.. yedirmezler..

    ekleme: bir yazar arkadaşımız babaları sormuş, güncelleme gereği duydum. başlık anne davranışı ile ilgili olduğu için babaya yer vermemiştim. bir de genelde mutfak anneden geçiyor. olayın kaynağında genelde onlar var.

    *polikliniğe çocuklar genelde anneleriyle geliyor. anne, baba, çocuk üçlüsü geldiğinde ya her iki ebeveyn de anlayışlı ve destekçi ya da ikisi de eleştirel ve baskıcı.
    baba anneyi eleştiriyor çocuğa bakamıyorsun diye, anne çocuğa yükleniyor.
    *sadece baba ile gelen çocuk da oluyor. babaların derdi genelde diyetin yazılı olduğu o "bir kağıdı" alıp gitmek. anlattıklarımı çoğu kez dinlemiyorlar. çocuk için var olan babanın yokluğu durumu..
    * boşanmış anne babanın çocuklarının durumu karışık. bir ebeveyn özen gösterirken diğeri es geçebiliyor. genelde baba, kendi ailesinden destek alıyor. aile büyükleri çocuğu abur cuburla şımartıyor ya da beslenme düzenine uymak külfet oluyor.
    * boşanmış ya da bir arada, her şekilde anne baba desteği alan çocuklar şanslı, her konuda destekten söz ediyorum elbette.

    aileden bağımsız okullarda tüketilen öğünlerin de denetlenmesi gerek. beslenme saatine çikolatalı ekmek, kızartılmış patates isteyen öğretmen var. şimdi bu çocukların sorunu aslında çok faktörden etkileniyor.