hesabın var mı? giriş yap

  • o değil de böylesine eski evlerin fotoğraflarına bakması bile ayrı bir keyif. resmen titanic'in battığı yıl inşa edilmiş bu ev.

    sitedeki bilgilere gelince:
    o bölgedeki evlerin 19.000 ile 26.000 dolar arasında değiştiği bilgisi var. yani emlak sitesi 22.656 dolar piyasa değeri olması lazım diyor bu evin.

    ev 1997'de 14.500 dolara satılmış.
    2001 yılında 63.000 dolara,
    2006'da 43.000 dolara,
    2007'de de 30.500 dolara tekrar satılmış,
    10 yıl sonra 2017'de yeniden satılmış,
    2018 haziran'ında 9.888 dolardan satılığa çıkarılmış ve o tarihten bu güne üç kez fiyatı indirilmiş. indirile indirile 2.888 dolara kadar düşmüş.

    yani sadece bakımsız oluşu da değil gibi değersizleşmesinin nedeni. içine zamanında para harcanmış gibi. kapıları, trabzanları, parkeleri yaptırılmış. ya komşular pek iyi değil, muhitte bir sıkıntı var ya da evde genel bir problem olabilir.

    ek: evet arkadaşlar muhtemel nedenini açıklamışlar.

  • sene 1997
    istanbul'a yeni gitmişim.
    çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.

    ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.

    kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.

    -işte böyle buluşuluyordu.

    şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.

  • bu soruya maruz kalan erkek, yapılan değişikliği beş saniye içerisinde fark etmediği takdirde kendi kendini imha etmeye programlıdır.

    - bende bir değişiklik fark ettin mi aşkım?
    - sistem geçersiz bir işlem yürüttü ve şimdi kapatılacak.

  • pırıl pırıl, muhteşem görüntüler.
    görüntülerin en önemli detayı şu:
    taksim meydanı 50 yıl önce bugünkünden herhalde 50 kat filan daha güzel. neredeyse uygar bir şehir meydanına benziyor.

    edit: ayrıca gerçekten de ortalıkta tek bir türbanlının olmadığı, ülkenin balkan ülkesi havasında olduğu görüntüler. o günden bugüne bakınca dubai'ye dönmüşüz hissi geliyor insana.

    edit2: bunun nesi gg yahu? şaşırdınız iyice. ülkenin geldiği hali sevmek zorunda mıyız lan?

  • yer şehremini lisesi. elbette bayrak töreni öncesi. zaman fi tarihi.

    'okulu bu kadar kirleten başka bir öğrenci grubu görmedim. lut kavmi gibi helak edilmeyi hakediyorsunuz'