hesabın var mı? giriş yap

  • onlarca ayakkabısı olduğu için ayakkabı eskimeye fırsat bulamamıştır. misal ben taştan yapılma ayakkabı alsam 1 yıl zor dayanıyor, niye? çünkü tek çift ayakkabım var, her yere onu giyiyorum.

  • şu ekşicilerin dünyanın gaz ve toz bulutu olduğu zamandan beri her şeye şahit olup çok iyi biliyor olmasına da ayarım.adam gelmiş howard daha iyidir demiş evet öyle düşünebilir bunda bir problem yok.sonuçta ikisini de izleyebiliyoruz.aynı dönemin kalecileri olduğu için değerlendirebiliyoruz falan.

    sonra pezevengin biri çıkıyor 1950'li yıllardan bir kaleciyi yazıyor millete cahil diyor falan.50'li yıllar lan hayvan herif 90'lar romantizmi falan yapsan bir nebze anlarız.bak 50'li yıllar diyorum.inönü hala hayatta mesela ikinci dünya savaşı biteli 10 sene olmamış.adama sorarlar sen daha babanın taşağında bile değildin adamı canlı izlemeyi geç tekrar maçlarını trt arşivinden 3 dakikalık görüntüler halinde zor buluyorsun ne halt etmeye adamın adını yazıp show yapmaya kasıyorsun dümbük.bir de subjektif bir konuda en iyisi bu demiş ölür müsün öldürür müsün?

    o dönemin futbol kalitesi falan gibi teknik mevzulara hiç girmiyorum bile.sigara içen futbolcuların göbekli kalecilerin falan dönemi.

    allah rızası için şu adamlara biraz ilgi gösterin,sevabına iki bira için karşılıklı falan da burada saçma sapan ilgi çekmeye çalışmasınlar.vardır öyle iyi ekşiciler değil mi?başını falan okşayın şu arkadaşların arada aferin sen en mükemmelsin falan deyin.

    umarım ironi falan yapmıştır da ben anlamamışımdır.

    tanım:milyonlarca euro kazanan zengin bir alman kaleci.

  • bir türk annesi klasiği daha. evde misafir filan yoksa sürekli bu tişörtler vardır annelerin üzerinde. kimisi desenlidir, kimisi düz renk. ama hepsinin ortak özelliği, kıyısında köşesinde çamaşır suyu lekesi olmasıdır. böyle benekli benekli, dalmaçyalı kıvamında. hiçbir zaman giymekten bıkılmaz. ortalama 5 ila 6 yıl sonra da yer bezi olur.

  • bu baba:

    amerika'da ise; "tabi korunmak şartıyla" diye ekler.
    fransa'da ise; "tabi fransızca konuşması şartıyla" diye ekler.
    rusya'da ise; "tabi ayık olmak şartıyla" diye ekler.
    türkiye'de ise; "tabi bir daha kalkmamak şartıyla" diye ekler.

  • pike place market,seattle'da,1971 yılında bir gazeteci,bir tarih öğretmeni ve bir edebiyat öğretmeni 3 genç tarafından kurulmuştur. starbucks adını moby dick romanındaki kaptan ahab'ın yardımcısı olan sağduyulu,yardımsever ve kahve düşkünü starbuck'tan alır.sağduyu ve yardımseverlik şirketin günümüzdeki politikasını da temsil etmekte.ambleminde bulunan kadın figürü "siren kızı", güzel sesleri ile kaybolan denizcilere yol gösteren,bereket ve şans getirdiğine de inanılan bir mitolojik figürü temsil etmektedir(bazı kaynaklarda siren kızının denizcileri kendine çekip yediği de mevcut ama olsun :d).şirket bu amblemi ortalama 10 yılda bir günceller.şirketin en çok ciro yaptığı dubai şubesinde bu kız figürü mevcut değildir(caiz değil heralde).adında ve ambleminde denizcilik figürleri bulundurması, kurulduğu bölgede denizciliğin yaygın olması ve yerel halka olan saygılarından(mış).

    şirketin şuanki ortağı,ceo'su ve starbucks'a şuanki halini veren howard schultz,starbucks'ta çalışan olarak işe girmiştir.almanya'da mutfak gereçleri satan bir şirkette çalışan schultz,amerikalı starbucks şirketinden sürekli büyük miktarlarda frech press siparişi alınmasını üzerine meraklanır, şirketin pike place'deki şubesini ziyaret eder,ambiyansa hayran kalsa da amerikalıların kahve demlerken kullandığı teknikleri çok ilkel bulur.almanyadaki işinden istifa eder,eşiyle birlikte amerika'ya göç eder,starbucksta çalışmaya başlar ve avrupa'daki demleme tekniklerini(özellikle italya'da gördüklerini) amerika'da kullanmaya başlar.

    kahve kavururken standart yaklaşık 9 dakika kavurmaktır.9 dakikadan sonra kahve yetiştiği yerin karakteriyle şekillenen aromasını kaybetmeye başlar ve yanık bir tat oluşur.fakat starbucks çok büyük miktarlarda ve dünyanın her yerinden çekirdek alır. dolayısıyla şirketin standart bir tat oluşturması gerektiği için kahveyi ortalama 12 dakika kavurur.aslında starbucks’ta içtiğiniz ve damağınızın artık referans aldığı kahve, aromasını kaybetmiş yanık bir kahvedir.kendi çekirdeğini günlük&haftalık kavuran kahvecilerden çekirdek almak daha iyidir

    ayrıca her starbucks çalışanının günde 2 kez olmak koşuluyla müşterilerine kahve ikram etme hakkı vardır.çalışanlar genelde bu hakkı canı sıkkın,üzgün gördükleri müşteriler için kullanır.yani üzgün bir şekilde sipariş verirseniz,belki bir servet kurtarabilirsiniz

  • bir erdoğan vecizesi. tamamı şu şekilde:

    "bakın şu anda ingiltere'de sterlin patladı, nereden nereye geldi, övünüyorlardı, ama şimdi patladılar"

    1 senede dolar karşısında yüzde 55 değer kaybeden türk lirasının kullanıldığı ve 1000 liranın 55 dolar etmediği türkiye cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı, sterlin dolar karşısında 1 senede yüzde 20 değer kaybetti diye sterlin patladı yorumunu yapmışi, ki sterlin halen dolar karşısında daha değerli.

    yorumsuz...

    edit: söylemeye gerek yok, ancak patlamış sterlin bile türk lirasının 20 katı değerinde ve tl son 1 senede sterlin karşısında yüzde 40 değer kaybetmiş.

  • earworm, istenmedik bir şekilde şarkı ezgilerinin kulağa veya beyne takılıp gün boyu tekrarlanmasıdır. insanların %92'sinde bu durum görülmektedir. bizde de, özellikle yaz dönemindeki popüler şarkıları; cafelerde, avmlerde, barlarda, radyolarda... sürekli duyduğumuz için istemeden de olsa dilimize ve kulağımıza dolaşıyor. bu earwormlar için bazı psikologların çalışmalarını ve çözüm yollarını aktaralım:

    ingiltere'deki reading üniversitesi'nde yapılan bir araştırma yeni bir yaklaşım öneriyor: sakız çiğneyin. psikolog philip beaman ve meslektaşları, sakız çiğneyen üniversite öğrencilerinin çiğnemeyenlerden daha az earwormlar bildirdiğini keşfetti. çünkü sakız çiğneme eylemi; sessizce okumak, konuşmak veya şarkı söylemek gibi, subvokal artikülatörler olarak adlandırılan anatomi, dil, diş ve konuşmak için kullanılan diğer bölümlerine girer. bu subvokalizasyonlar beynin sözel veya müzikal anılar oluşturma yeteneğini azaltır.

    earwormları ortadan kaldırmak için diğer stratejiler arasında sheffield üniversitesi'nden ingiliz müzik psikoloğu victoria williamson'ın “dikkat dağıtma ve etkileşimde bulunma” olarak tanımladığı şeyler yer alıyor. en etkili dikkat dağıtıcı unsurların sözel veya müzikal olduğunu açıklıyor: bir mantra söylemek, bir şiir okumak, farklı bir şarkı dinlemek, hatta bir enstrüman çalmak. earwormlar; çalışma belleği bileşenini, fonolojik döngü adı verilen bir depolama ve prova döngüsünü aktive ederek çalışırlar. “eğer aynı devreyi işgal eden başka bir şeyle doldurursanız, kulak kurdu yapmak için yeterli şey kalmaz.” belirli bir zihinsel göreve odaklanmak da işe yarayabilir. örneğin, hafta içi programınızı düşünmek tekrarlanan bir melodiyi bozabilir. bunu yaparken doğru miktarda bilişsel görev yüklenmelidir. aksi takdirde earwormlar geri döner.

    ingiltere'deki durham üniversitesi müzik psikoloğu kelly jabukowski ve bir yazar arkadaşı da benzer çalışmalar yapmıştır. jakubowski ve londra üniversitesi goldsmith'ten araştırmacılar, 3.000 kişiden earwormların adlarını istedi. daha sonra araştırmacılar, en popüler 100 listeden bir liste oluşturdular ve onları neyin çekici hale getirdiğini anlamak için melodilerini incelediler.

    insanlar günün yüzde 40'ını dolaşan düşüncelerle geçirebilirler. earwormlar ise tipik olarak sadece birkaç dakika ila birkaç saat sürerken, çalışmadaki bazı insanlar bunları haftalarca sürdüğünü bildirdi.

    jakubowski ve diğer uzmanlara göre, onları engellemenin en az beş yolu var :

    1- bütün şarkıyı dinleyin.

    2- biraz çeşitlilik ekleyin.

    3- boşverin.

    4- sakız çiğneyin.

    5- ilgi çekici bir şey yapın.

    hellmuth margulis ise, market sırasında earwormlarla birlikteyseniz; telefonunuzu kullanın, bir e-posta gönderin veya bir makale okuyun. “earwormlar düşük dikkat durumunda görünme eğilimindedir.” der.

    diğer yaygın yaklaşım ise earworm ile uğraşmaktır. bunu düşünmemeye çalışmak yerine, tüm şarkıyı kasıtlı olarak dinler, bitirmeye başlarsınız, üst üste birkaç kez. çoğu earworm, inatçı uzun ömürlerine katkıda bulunan parçalar; tamamlanmamış anılar, zeigarnik etkisi olarak bilinen bir fenomen olan eksiksiz olanlardan daha uzun sürer. yine williamson, parçayı tamamlayarak şarkıyı bilinçli hafızanızdan çıkarabileceğinizi söylüyor.

    bu yöntemlerin hiçbiri işe yaramayabilir. bazı uzmanlar da aynı melodiyi kafasında 20 yıl döndüren insanların bile varlığından bahseder. onlara göre de en iyi strateji, kafanızdaki konserlerin tadını çıkarmayı öğrenmektir.

    kaynaklar: en.wikipedia, today.com, scientificamerican web siteleri. how do you solve a problem like an earworm?" in sa mind 26, 6, 13 (november 2015) makalesi.

  • tupperware denen plastik batağına saplanmış kadınlardır. bakıyorum çevreme her gün daha da artıyor böyleleri. küçücük şişeler, kaseler, bardaklar onlarca liradan satılıyor. işin ilginç yanı bir sürü de alıcı buluyor.
    hadi desem ki insanlarda para çok, harcayacak yer yok, aklıma annem geliyor. öğretmen kendisi, zengin değiliz yani. geçen gün küçücük bi kaseye 95 lira vermiş. dedim ki anne bu ne böyle yastık altında tupper mı biriktireceksin. neymiş yiyecekler bozulmuyormuş günlerce tazecik kalıyormuş bıdıbıdı. ya sanki göçebe hayat mı yaşıyoruz anne, yörük müyüz anne. her gün evdeyiz yer bitiririz allahım ya.

  • medyum yarrağı yemiş kişilere göre roboski'de ölen 35 insan ardından "oh olsun" demiştir.

  • nişanlıyım diye cevap verip tepkisini ölçmek istediğim jinekologdur aynı zamanda.