hesabın var mı? giriş yap

  • bu şehri yakından tanıyan biri olarak maalesef dünkü trabzonspor & fenerbahçe maçıyla bir kere daha gördüm, iyi ki uzak kalmışım, burada yaşayan diğer illerden gelenler benim ne dediğimi daha iyi anlayacaktır.

    kendilerine nedensiz bir şekilde aşırı bir öz güven, her şeyi biz biliriz biz yaparız, biz devletiz, biz mafyayiz, bize her yer trabzon gibi malca söylemler, bu ilin çevresinde 3 tane komşusu var, rize, giresun ve gümüşhane bu illerde hiç bir şekilde aşırılık görmezsiniz.

    olayın buraya gelmesi tamamen siyasi iradenin yüz vermesi, türkiye'nin bir çok ilinde göç etmeleri nedeniyle siyasete girip ufacık şehirden onlarca milletvekili çıkarmaları.

    trabzon gittiğinizde herhangi bir yerel esnaftan alışveriş yapın göreceksiniz, araplar dışında kimseyi takmazlar, kaşüstü diye bir mevki var işte orası hakiki arapzondur,

    kimse milliyetçi filan demesin merkez köyler bile arap istilası altında, parsel parsel sattı milliyetçi trabzon halkı

  • diğer kuşlara nazaran gerçekten çok daha zekidirler. geçen hafta gözlemlediğim bir olay ile destekleyeyim bu kanıyı: birisi yere patates kızartması düşürmüş, baya da bi yayılmış etrafa, 8-10 parça var. güvercinin teki (şimdi karşılaştırdığım kuş da güvercin ha. hayvanın bakışından, siz yürürken size ters ters bakıp sizden hızlı gitmeye çalışmasından süzme salak olduğu belli) bir adet kızartmayla uğraşıyor. gagalıyor, ufacık bir parça koparken kızartma havalanıp ileriye düşüyor, bizimki peşinden gidip bi daha gagalıyor, kızartma bir daha uçuyor..falan. abartmıyorum, 4-5 metre gitti bu tek bir kızartmanın peşinden. o sırada bir karga geldi, teker teker 5-6 kızartmayı ağzına muntazam bir şekilde paralel olarak dizdi ve uçtu gitti. bizim kuş kafalının karganın arkasından bakışını kesinlikle unutamam: "yaw ne güzel yaptı yaw.hey allahım.walla beele beele topladı.nerde benimki, hah orda! uçmayayım da yürüyeyim oraya kadar ben.."

  • ortalama 200 yolcu kapasitesi olan uçakta 10 gram et azaltmayla tasarruf edilebilecek ağılık miktarının sadece 2 kilo olduğu hesaba katıldığında, "ağırlığı 2 kilo azaltıp yakıttan tasarruf ettik diye seviniyorsanız yolculardan uçağa binmeden önce sıçmasını talep edin, her yolcu boarding öncesi ortalama 350 gram sıçsa tam 70 kilo tasarruf edersiniz" dedirten havayolu şirketidir.

  • tel sesi.....

    -alo buyrun?

    -emel hanim?

    -evet efem buyrun.

    -emel karakas di mi??

    -evet efem.

    -hanfendi, burasi ... laboratuvari. esinizin test sonucu geldi ancak ayni isimde bir beyin daha sonucu var elimde ve acik konusmak gerekirse hangisi daha kotu bilemiyorum!!!

    -ne demek istiyorsunuz?

    -valla biri alzaymer digeri eyds!

    -bi daha yaptirsak testi?

    -hanfendi biliyorsunuz bunlar pahalli testler,sigorta odemez ikinci testi!

    -n'apcaz o zaman?

    -bakin biz burada dusunduk soyle bi fikir geldi aklimiza:

    kocanizi bindirin arabaya, sehrin ortasinda biyerde birakin...

    evi bulursa sakin bi daha onla yatmayin!!

  • boke: tahta sapli tuvalet acacagi. $5.99

    yarek: palto askisi. tek paltoluk. $23.99

    oronzb: yatak. tek ki$ilik. $499.99

    anäm: mermer klozet kapagi. $199.99

    zatisunggur: renkli mendil seti. $1.99

    takkë: kadin sutyeni. $12.99

  • lost aşşa lost yukarı diye histeri krizine giren gençler arasında lost hakkında eşsiz yorumlar yapmam için bana yönelmiş bir soru karşısında, soruya karşılık sorduğum soru.

    "peder bey, baba, lost mükemmel bir dizi değil mi? eşsiz bir yapım. valla ben tüm vaktimi lost'a ayırıyorum"
    "lost ne lan?"

    bunu dediğim anda gençlerden birisi bayıldı, birisi de hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. ağlayanı teselli ettik, bayılanı da gazozla ayılttık. ülker çamlıca gazozla.

    sonra topladım hepsini çevreme ve şöyle dedim: "bakınız çocuklar, tamam lost most bunlar iyi şeylerdir ama bu kadar bağımlı olmayın. elin amerikalısı bundan para kazanıyor be size ne? biraz dersinize bakın, ya da çıkın dışarılarda gezin, bu kadar esir olmayın böyle dandik şeylere. veya kitap okumayı deneyin, nasıl olur?"

    ondan sonra hepsi yıkandı, tertemiz, pasparlak oldular ve bir daha lost mudur, most mudur ne karın ağrısıysa izlemediler onu. ama cillop gibi oldular, saçları da yana taradılar, bir yakışıklı oldular ki, görme.

  • içinde ne var ve nasıl üretiliyor sorularına derinlikli cevaplar şurada:
    https://blog.jonasneubert.com/…a-covid-19-vaccines/

    özetle, virüsün taç proteinini ürettirecek olan mrnayı üretmek için dna yazıcısı ile dna basıyorsunuz, e.coli bakterisine elektroşok uygulayıp dna'yı içine sokuyorsunuz ve bakterileri içi besin dolu paslanmaz çelik kaplara doldurup çoğalmalarını bekliyorsunuz.

    yeterince çoğaldıklarında bakterileri öldürüp size lazım olan dna'yi çıkartıyorsunuz. bu dna'yi polimeraz ve nükleotitler ile birlikte biyoreaktör içine koyuyorsunuz ve bekliyorsunuz.

    işlem bitince elinizde mrna var ama bunu vücuda enjekte ederseniz bağışıklık sistemi anında yok eder. dahası zaten kısa sürede parçalanır.

    yani bu mrna'yı hem hücre içine girip çalışmaya başlaması yani aşıya dönüşmesi hem de aşının dünyanın dört bir yanına ulaştırılması için ek işlemler yapmanız lazım.

    bunun için mrna'yı lipid nanopartiküllere dönüştğrmeniz gerekiyor. lipid denen şey yağ, yani mrna'nın yağ moleküllerine bağlanarak nanopartikül, yani çok çok ufak(nanometre ile ölçülen) taneler haline getiriliyor. aşının en zor kısmı da bu olmuş oluyor, daha önce bu işlem endüstriyel boyutlarda yapılmadığı için hazır bir makinesi yok ki satın alıp içine atın diğer tarafından çıksın. maddeleri istenen parametrelerle istenen şekilde karıştırabilen makinelerle biraz da manüel bir şekilde bu işlem tamamlanıyor.

    bu nanopartiküllerin bozulmadan aşılamanın yapılacağı yere ulaşması, dondurulmaya karşı v.s. korumak için şeker, tuz, su ve buffer maddeler eklenip şişeleniyor.

    hayırlı olsun. aşıyı ürettiniz.

    ha bu arada, her aşamada dünyanın dört bir yanından da hizmet alınıyor.
    o lipidleri üretebilen üreticiler bir tanesi ingilterede, biri amerikada bir başkası fransada, bir de isviçrede.

    her aşama farklı yerde yapılıyor, malzeme şirketin özel jeti veya helikopterle taşınıyor fabrikadan fabrikaya.

    bu sebeple zaten aşının patentleri serbest bırakılsa bile her önüne gelen bunu üretemez. zaten bu yüzden biontech tek başına bunu üretmek yerine pfizer gibi bir ilaç devi ile ortak çalışıyor.

    pfizer demişken, uğur şahin ve özlem türecinin pfizer ile yaptığı anlaşma ana hatları ile şöyle:

    1) klinik test aşamaları, lisanslama, üretim süreçlerinin geliştirilmesi pfizer ile ortak olarak yapılacak.
    2) almanya ve türkiye'ye aşıları biontech tedarik edecek. torpilli bir şekilde aşıyı alabilmemizi sağlayan madde bu!
    3) çin'de ortak shanghai fosun pharma, çin'e satış ve tedariği onlar üstleniyor
    4) dünyanın geri kalanı için pfizer çalışıyor. elde edilen gelir 50:50 şeklinde paylaşılıyor pfizer ile.

  • evrim teorisine inanmayanlardaki en büyük mantık hatası, evrim teorisini bilenlerin buna "inandıklarını" sanmaları. evrim teorisine inanılmaz, evrim teorisinin gösterdiği bilimsel gerçekler "görülür". cahilsen, bakmasını bilmiyorsan, ya da kafan çalışmıyorsa bu evrim teorisinin sorunu değil, senin sorunun.

  • - hangisinden kullanayım abi? head&shoulders, clear men, pantene filan var
    + amk hepsinin içine doldurduğun ipek şampuan değil mi?

  • ben geldim!
    var mı içerde biri?
    duyuyorsan beni başını salla sadece...
    acaba var mı biri evde?

    hadi... yapma ama böyle!
    duydum ki keyfin değilmiş yerinde...
    acını hafifletebilirim istersen,
    ayaklarını bastırabilirim tekrar yere...

    sakinleşsene!
    biraz bilgiye ihtiyacım var öncelikle,
    sadece basit gerçeklere:
    acıyan neresi göstersene...

    aslında acımıyor hiçbir yerim...
    ama sen kaçırıyorsun dumanını ufukta kaybolan geminin
    artık sadece dalgalarla boğuşarak kurtulabilirsin!
    dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini...
    çocukluğumda... bir gece ansızın fırlamıştı ateşim...
    ellerim büyümüş, büyümüş... ve taşlaşmıştı sanki!
    aynı duyguyu yine hissediyorum şimdi...
    açıklayamam, açıklasam da sen anlayamazsın nedenini
    hem zaten ben hep böyle değildim ki...
    son zamanlarda halinden memnun bir uyuşuk oluverdim...

    tamam... peki!
    sadece ufacık bir iğne deliği,
    ve sonra geçecek hepsi!
    ahhhhhh!
    ama kendini biraz kötü hissedebilirsin...

    ayağa kalkabilecek misin?
    sanırım işe yaradı. iyi!!
    bu sağlayacak gösteriyi devam ettirmeni.
    hadi ama... gitme vaktimiz geldi!

    aslında acımıyor hiçbir yerim...
    ama sen kaçırıyorsun dumanını ufukta kaybolan geminin
    artık sadece dalgalarla boğuşarak kurtulabilirsin!
    dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini...
    çocukluğumda... bir bakış yakalamıştım ani,
    gözümün ucuyla bir an için...
    ama tekrar baktığımda o çoktan gitmişti!
    ne olduğunu bile hatırlamıyorum oysa şimdi...
    o çocuk büyüdü... kurduğu hayallerse yitip gitti...
    halinden memnun bir uyuşuk oluverdi şimdi!