hesabın var mı? giriş yap

  • oklahoma city thunder hiçbir zaman micic'i kadronun bir parçası olarak görmedi çünkü, okc yeniden yapılanan (tanking) ve gençlere yatırım yapan bir takım. durum böyle olunca micic için tek çare başka takıma takaslanmaktı.

    fakat sam presti, fikret orman'dan bile daha mezarcı bir kişilik olduğu için ve her seferinde micic'in ikinci tur draft hakkından daha değerli olduğunu belirttiği için, tek senaryo micic için ilk tur draft hakkı karşılığında takaslanmasıydı.

    bugün oklahoma'nın önümüzdeki seneler için 19 ilk tur draft hakkı var. ve bu draftların bir tanesinin micic'den daha iyi bir oyuncuya dönüşme ihtimali çok çok yüksek (bu yüzden alperen'in okc tarafından draft edilmemesine çok sevinmiştim)

    bu yaz bazı takımların micic ile ilgilendikleri yazılıyordu ama kimse 29 yaşında, nba temposuna ve basketboluna uzak biri için ilk tur draft hakkı vermez (alperen'in -ki kendisi 18 yaşında zımba gibi bir delikanlı- sezon boyunca nba temposuna nasıl uzak olduğunu hatırlayın, yorgunluktan dili dışarıda yaptığı gereksiz faulleri hepimiz biliyoruz. ancak sezonun sonuna doğru kendine gelebildi. alperen seni çok seviyorum adamım)

    oklahoma da micic'in haklarını elinde tuttuğu için, hiçbir zaman kendilerini bu takası yapmaya zorunlu hissetmediler.

    bu hikayenin kaybedeni ne yazık ki micic oldu. aynı performansı prime'ında değil de, 23-24 yaşında sergilemiş olsaydı zaten çoktan bogdan bogdanovic gibi o'nu nba'de izliyorduk.

  • sahilden istinye yönüne giderken kahvaltı mekanlarına gelmeden hemen solunuzda kalan ispark tabelalı ama aslında mafyanın elinde olan rezil otopark.

    başımdan geçeni kısaca özet geçiyorum.

    dün kale cafe'ye kahvaltı için sahil yolundan gidiyordum. aslında her zaman daha kahvaltı mekanlarına gelmeden hemen sağda denize doğru kalan ispark'lara bırakırdım hep. orası henüz mafyanın elinde olmadığı için sıkıntı yaşamıyordum. dün ise buralarda yer olmadığı için mecburen denizin karşı tarafında kalan çok hafif rampalı ispark tabelalı yeri bilirsiniz ya oraya girmek istedim. ispark üniforması olmayan mafya tipli iki üç tane eleman vardı. olayı anladım ama yine de bi sorayım dedim.

    + burası ispark değil mi?
    - gel abi 15 lira.
    + ispark 15 lira mı yani?
    - ispark'ın yerleri dolu abi. gel biz sana yer ayarlarız.
    + istanbul'un yerlisiyiz birader, eyvallah.

    diyerek park etmeden devam ettim. sonra mecburen tekrar bebek yönüne doğru biraz gidip arnavutköy'den geri yine aynı kahvaltıcılar istikametine döndüm. denize doğru kalan ispark'lardan belki biri çıkmıştır da ben girerim ümidiyle giderken şansıma gerçekten de birisi parktan çıktı ve hemen arabayı bıraktım. bu sırada oradaki üniformalı ispark görevlisine olayın aslını sordum.

    + kardeşim, şu karşıda da sizin ispark tabelası var ama içeride ispark falan yok. bu nasıl iş?
    - ya abi o olayı hiç sorma. oraya ispark tabelasını koydurdular ki insanlar ispark sanıp arabalarını ve anahtarlarını güvenerek bıraksınlar. aslında ispark yok orada.
    + o nasıl oluyor ya? ciddi misin sen? böyle saçmalık mı olur.
    - abi valla öyle. oraya bi ara ispark görevlisi de koydular göstermelik ama arabaları yine mekanların valeleri park ediyor. ispark görevlisine para aldırmıyorlar. kendileri kendi ceplerine atıyorlar parayı.
    + yav kardeşim istanbul'un göbeğinde kimse görmüyor mu bunu? bir allahın kulu bir şey diyemiyor mu bu mafyalara?
    - abi zaten mekanların sahipleri büyük adamlar. bi tanesi hatta işi direkt yukarıdan bağlamış. polisler bile bir şey diyemiyor.

    düşün ki koca devlet kendine ait bir kurumun mafyalar tarafından işgal edilmesine ses çıkaramıyor ya da oradaki isparkı işletme sahiplerine ya da otopark mafyasına peşkeş çekiyor. sonra da bizden devlete güvenmemizi istiyorlar.

    buyur?

  • yazarın biri bu maç hakkında tam 4 karış uzunluğunda değerlendirme yazısı yazmış. insanlar dalga geçiyor.

    acı olan şu ki; galatasaray teknik kadrosunda bu yazar arkadaş kadar rakibe çalışmış maça kafa yormuş birinin olduğunu düşünmüyorum.

  • bu aralar siirleriyle beni cesaretlendirendir..

    bana öğüt verenler
    zamanla delirdiler
    iyiki dediklerine hiç aldırmadım
    beceriksizliklerim onları öyle üzdü ki
    saçları ağardı ve buruştular
    mideleri de artık kestaneleri öğütemez oldu
    nihayet bir sonbahar çökkünlüğü
    onlarda akıl bırakmadı
    şimdi ne yapacağımı bilmiyorum
    unutkan ve saygılı mı olayım?
    ya da ne olduklarını açıkça söyleyeyim mi?
    beni yalnız bıraksalar tüm kimliğimi değiştireceğim
    derimden sıyrılacak
    başka bir ağız edineceğim
    ve bambaşka biri olunca da
    en, en başta ne idiysem
    ben ona dönüşeceğim
    yoluma işte böyle devam edeceğim.

    pablo neruda

  • yine "bu çöküş değil siz çöküş görmemişsiniz" diyen arkadaşlar gelmeden:

    siz akıllanmazsınız amk. %50 bile düşse "siz çöküş görmemişsiniz tee 2014'teyken..." diye başlayacaksınız. yağ kuyruğu, tüp kuyruğu diyenlerden farkınız yok.

  • o kadar alışmışsınız ki insanların acısını, sevincini sosyal medya üzerinden göstere göstere yaşamasına insan bir gün sessiz kalıp yasını yaşasa size garip bir olaymış gibi geliyor.

    çıkın artık şu kalıplaşmış durumlardan.

  • acımasız olmak istemem ama;

    ekonomisi rezalet bir ülkeden abd'ye gitmeye çalışıyorsan zengin olacaksın o kadar.

  • hint-avrupa ana dilinde yer alan "bhrgh" kelimesi yüksek yer anlamına gelir. bu kökten türeyen kelime yunanca'ya "prgos" kule,
    aramice'ye "burg" kule, durak, menzil ve
    arapça'ya "burc" kule, hisar, yıldız kümesi olarak geçmiştir.
    birçok avrupa şehrinin/ülkesinin adında yer alan "burg" ifadesi de yine bu temelle oluşturulmuştur. başlangıçta "kale" anlamına gelirken sonradan "şehir" anlamı da kazanmıştır.
    hamburg, lüksemburg, strazburg,salzburg
    st. petersburg vs. gibi.

    türkçe'de kullandığımız "burgaz" da bu evrimin bir parçasıdır. "kemerburgaz" ve "burgazada" gibi yer adları da "yüksek/korunaklı" anlamıyla oluşmuştur. hatta izmir ilçesi "bergama"nın da aynı kökten "kule, yüksek yer" temelli olduğu görüşü mevcuttur. bir dönem truva için "pergamos truva" ifadesinin kullanıldığını da belirtmek gerekir.

    slavca, farsça, irlandaca gibi dillere de "yüksek" anlamıyla farklı söylemlerle yerleşmiştir. kelime ayrıca "dağ" anlamıyla da sıkça kullanılmıştır. kelimenin "dağ" anlamı kendini en iyi ingilizce "iceberg" yani "buz dağı" kelimesinde gösterir. yine güncel ingilizcede "kasabalı" anlamındaki "burgher" temelde "yüksek yerde oturan, kalede oturan, kale sakini, kentin özgür adamı" anlamındadır.

    edit: ne bereketli kelimeymiş. farklı kullanımıyla ilgili birçok mesaj geliyor. bir kaç ekleme yapmakta fayda var.
    burjuva kelimesi de buradan türemiştir. eski fransızca'da "burgeois" sözcüğü "şehirde yaşayan" anlamına gelir. sözcük fransızca'da 1560'lardan itibaren orta sınıf anlamında kullanılmaya başlanmıştır. (ama tabi burjuva, orta sınıftan daha kapsamlı bir ifadedir. çünkü kişinin feodal olmayan idari ya da ticari bir iş yaparak o mevkiyi işgal ettiği hakkında fikir sunar.)
    "burjuva" ve "varoş" kelimelerinin nasıl aynı kökten türediği hakkındaki entarim: (#126067100). aynı zamanda "burgher" almancada bürger, yani vatandas demek. yaygın olarak burjuva anlamında da kullanılıyormuş.
    ayrıca izmir'in ödemiş ilçesinin mahallesi olan ve 3 bin yıldır pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış, aydınoğulları beyliği'nin de başkenti olan birgi'nin ismi de aynı kökenden geliyormuş. bizans dönemindeki ismi de kule anlamına gelen pyrigion'muş.

  • asıl dalga geçilmesi gerekenler,
    chp insanları kuyruğa mahkum ettirdi diye iktidara gelip, milleti patates, soğan kuyruğuna muhtaç hale getirenler ve bunlara oy veren kesimdir.