hesabın var mı? giriş yap

  • hep mümkün olmayan. vefat ettikten sonra onun telefonundan beni annem aramıştı. bir an gülümsemiş ve "neden olmasın" demiştim, hatta o saniye "kimseye söylemem" diye hesap bile yaptım. neyse ki deli olduğumu gizleyecek kadar akıllıyım.

  • büyük derin bir tavada yüksek ateşte karıştırılarak 5 dakikada yapılan, bir çok sebze, et, sos ve baharat içerdiği için aşırı derecede lezzetli olan noodle'ımsı bir çin yemeği.

    ben kendisinin üzerine yemek tanımam. o derece çok severim.

    yapmak isteyenler için tarifini vereyim (2 kişilik);
    malzemeler:
    - 1 büyük havuç
    - 6 adet marul yaprağı
    - 4 dal taze soğan
    - 3-4 diş sarımsak
    - yarım diş sarımsak kadar zencefil kökü
    - 20 dal kadar soya filizi (olmasa da olur)
    - 5-6 tane mantar
    - 4 tane ince biber
    - bir avuç kadar et, tavuk eti yada sosis
    - biraz ayçiçek yağı
    - biraz susam yağı
    - yarım çay bardağı kadar soya sosu (olmazsa olmaz)
    - 4 parça çin noodle'ı (migroslarda bulabilirsiniz)
    - ince pul biber
    - tuz

    yapılışı:
    1. bir tencere su kaynatın. su kaynadıktan sonra çin eriştelerini kaynar suya atın. al dante kıvamına geldiğinde ise ocaktan alıp süzün. noodle'ınız ne çok pişmeli ne de az. burası önemli.
    2. havuçlar ince ince uzunlamasına çöp şiş inceliğinde doğranır. dal taze soğan işaret parmağı boyutu kadar eşit porsiyonlara bölünür. sarımsaklar ve zencefil kökü ince ince yassı olacak şekilde doğranır. mantarlar da orta büyüklükte doğranır yatay şekilde doğranır. etler de serçe parmaktan biraz kısa olacak şekilde ince uzun olacak şekilde doğranır.
    3. önce bize derin bir wok tavası ve harlı bir wok ocağı lazım. wok ocağı yoksa ocağınızdaki en büyük gözü sonuna kadar açarak pişirebilirsiniz. neyse tavaya koyduğunuz yağ kızardıktan sonra en zor pişen şeyleri (etler, havuç) önce koyup iyice karıştırın. biraz pişsinler. sonra sarımsak, zencefil ekleyip karıştırın, biraz pişsinler. daha sonra da sırasıyla biber, mantar, taze soğan ekleyip pişmesini bekleyin, sonra soya sosunu ve susam yağını ekleyin, soya sosunun tüm malzemelerinize sinmesini bekleyin. üstüne ince pul biber ekledikten sonra en son da marulları ekleyin. marullar ilk başta kocaman salata porsiyonunda olacaktır taze oldukları için. gözünüz korkmasın. sıcaklığı gören marul söner minicik olur. marullar küçülünce renklerini kaybettirip daha fazla öldürmeden ocaktan alın. afiyet olsun.

  • ulan, "reklam, pr" denilecek korkusundan insanlar iyilik de yapamaz oldular. monster'ı tebrik ediyorum. ne çocuğun kim olduğunu biliyoruz, ne yüzünü gördük, ne de bi video bişey çıktı ortaya. normalde bu gibi durumlarda nasıl olduğunu biliyoruz. firma laptopu verir vermeyi ama, çocuğun 7 ceddini ifşa ederler, milyon tane fotoğraf, acıklı müzikli video falan düşer ortaya.

    monster ise sadece olayın mutlulukla sonuçlandığını gösteren bir fotoğraf ve kısa bir tweet attı. fotoğrafta da çocuğun sadece elleri görünüyor. daha ne yapsın adamlar. eğer laptopu hediye edip, hiç kimseye haber vermeselerdi bu sefer de haksız yere "umarsamadılar, koskoca firmasınız nolurdu bi laptop verseniz" denilecekti.

    daha naapsınlar abi bi deyiverin hele ya.

  • bugün 28 ocak 2010 ankara'da kar yağışı olayı ile bir arada düşünüldüğünde yalnızca dumur değil, sinir, stres, soğuk ve nihai son (başta ayaklar olmak üzere komple) uyuşukluk olarak başımdan geçti bi tane. böyle de iğrenç bir girişi olur entry'nin. utançla devam:

    aslında servise binmek üzere çıkmıştım evden. şoför, yollar kapandığından gecikeceğini ve zahmet olmazsa biraz yukarıda beklememi, bu yağışta aşağıya inemeyeceğini söyleyince tamam dedim, ağzımı da şu güzel ortamı da bozmayım diye mutlu mesut başladım yokuşu tırmanmaya. sanıyorum ki, ben gidene kadar servis de gelmiş olur, binerim hemencecik ısınırım. dayan yalnızlığım. çıktım baktım yollar felaket, trafik kilitlenmiş, servis mervis hak getire. bekledim biraz daha, aradım, kaza yapmış ama 10 dk 'ya geliyorum dedi. kafamda bu iki veriyi bağdaştıramadım. başımın çaresine bakayım, ne gelirse binip gideyim diye durağa doğru yürüdüm ya da süründüm. bu ikisinden biri, zira bilincim bulandı soğuktan. yıllarca görmediğim arkadaşlarıma gülümsemem bu yüzdendi ulu orta...

    başıboş bi otobüs geldi. üzerinde semt, gideceği yer filan yazmıyor: ego genel müdürlüğü yazıyor. kapılarını açtı bekliyor. normal olarak sordum: "abi, bu otobüs nereye gidiyor?" abim sinir yapmış, muhtemelen egosuna da, belediyesine de, karına da trafiğine de giydiriyor içinden. diyor ki bana:"arkadaşım, etrafına bi bak ne görüyosun?" (yıllarca görmediğim arkadaşlarımı?) "hiç bi tane otobüs gördün mü?" (sen varsın ya, yiğidim?) "sence bu yoldan otobüs iner mi?" (pas?) sıralıyor soruları. yahu tamam da sen nereye gidiyorsun? abi yalnızca gidemeyeceği yerlere odaklanmış inatla cevap vermiyor! nihayetinde, ben de allah'ın bi kuluyum der gibi "ben ring için geldim." lafını alabildik ağzından. ama bununla bitmedi tabii, ring de nerenin ringi? hangi yöne gidecek? abi düğmesine basmış gibi başa sarıyor: bu karda kışta ilerlemenin zorluklarından bahsediyor. baktım anlaşmanın imkanı yok, en azından ayaklarım ısınsın diye bindim otobüse. istisnasız her yolcu ile aynı diyalog yaşandı, otobüs nereye gidiyordu ve evrensel ahlak yasası var mıydı? ikincisini ben uydurmuş da olabilirim çünkü buzu çözülen ayaklarımın sızısı inanılmazdı. sessizce izledim ve doyurucu bir cevap alamamalarına rağmen otobüse binen insanlarımıza hayret ettim... insanları gerçeklerle yüzleştirmeye and içen belediye şoförünün hiç de spesifik sayılmayan "gidebildiğim yere kadar gideceğim..." cevabı üzerine hakkımızda denilebilirdi ki: (bkz: bindik bir alamete)

    - ulus'tan geçecek mi?
    - geçer diyemem.

    hayır öyle bi boyutta ki, şoför bizi çok alakasız bir yerde de bıraksa cümlesi belli: "ben size mutluluk vaadetmedim."

    sonunu bilmediğim bir yolculuğa çıkmayı hep istemiştim de, bu kadar da ucuz değildi be abi.

  • konya geneli sandık sonuçlarını veriyorum,

    akp %62
    mhp %17
    sp %8
    chp %5

    sayın ysk, iptal edebilir misiniz lütfen çünkü saat 19:00 değil henüz.

  • bu sene ki şampiyonluk inanın bana hiç bir galatasaray'lının skinde bile değildi, zaten ömrümüzün yarısı gs şampiyonlukları ile geçmiş. ama bu sezon öyle belden aşağı vurdunuz, bizlere öyle öfke birktirttiniz ki o arkasında durduğunuz ağzı bozuk, kenafir gözlü zübbeyi sezon sonu bizzat sizlere gönderteceğiz, sokaklarda yürüyüş yapacaksınız istifa etsin diye.