hesabın var mı? giriş yap

  • babası tarafından yüklenir yüklenmez açılmış başlık. youtube keşke 18 yaş altının video yüklemesini de yasaklasa. babaları para kazanıcam diye ne hale düşürüyor çocukları

  • 20 yıl kadar önceydi. internet falan yok, bizim dünyadan haberimiz yok. amerika'da iyi koşullarda yaşayan işi nedeni ile dünya'yı gezen bir arkadaşımız vardı. bir gün bir sohbette türkiye'de sitelerin olmamasının çok güzel bir şey olduğundan falan bahsetti. anlamadık biz ne demek istediğini.

    şöyle açıkladı, toplumda fakirlik arttıkça site yaşamı çoğalıyor. sen insanlar seni görmesin, görüp de kıskanmasın, kıskanıp da sana zarar vermesin diye yüksek duvarların arkasına saklanmak kendini diğerlerinden soyutlamak zorunda kalıyorsun. o parayı son derece legal ya da illegal bir şekilde kazanmış olabilirsin. bu önemli değil önemli olan birileri açlık sınırındayken senin yaşamının onlara batma ihtimali. hindistan, güney afrika gibi örnekler verdi yanlış hatırlamıyorsam. sonra gelişmiş ülkelerden örnekler verdi. ne kadar az site olduğunu insanların cadde binalarında yaşadığını anlattı. bu yüzden de türkiye'nin gelişmiş ülkelere benzediğini bunun da daha kaliteli bir yaşam olduğunu anlattı.

    biz tabi o zaman henüz burnumuzun ucunu görmemiştik. geldiğimiz noktada dedikleri çok daha anlamlı geliyor. her gün yükselen siteler ülkedeki gelirler arasındaki uçurumun göstergelerinden biri aslında. sen ekmeğini hakkınla da kazansan, yoksulluğun artması onlarla arana duvar örmek zorunda bırakıyor.

    ne kadar yoksulluk o kadar duvar.

  • kurban bayramında ziyarete gidilen aile dostu büyüğümüz yaşattı o tadı bana.
    abi aşiret reisi, eve gittim, koca salonda sandalyeler duvar diplerine dizilmiş, sen de 50 ben diyeyim 70 tane koca koca adam, sandalyelere oturmuş eller dizlerin üzerinde kafa önde oturuyorlar. bizim abi de ikili koltuğa oturmuş tespih çekiyor, arka bahçede de kurban eti pişiriliyor.
    neyse abi beni severdi çağırdı, gittim yanına oturdum konuşmaya başladık o arada önümüze et getirdiler, abi de bak bu eti öyle herkese vermem gel beraber yiyelim diyince dedim çok güzel et geliyor, taktım çatalı attım ağzıma, lan çiğne çiğne gitmiyor, ağzımda büyüdü de büyüdü yutamıyorum eti.
    abi de nasıl beğendin mi güzel mi diyor, ağızdaki et bir lokmayken bir kilo oldu çiğnenmiyor anasını satayım.
    sonunda abi bu et ne eti dedim, cevap verdi ama anlamadım ne dediğini, bir daha sordum

    taşşağı oğlum taşşağı dedi.

    zaten yutamamışım, e çıkarsak çok büyük ayıp. bir on dakika daha çiğneyip güç bela yuttum ama üzerinden neredeyse on beş sene geçti, şunu yazarken bie tadı geliyor ağzıma.

    debe editi: lan taşşak yedik dedik debeye çıktık yarrağı yedik desek uzaya çıkacağız herhalde, yapımda ve yayında emeği olan herkese teşekkür ederim.

  • kiev rus knezliği'nin ilk kadın hükümdarıdır. bugün azize olga (saint olga of kiev) olarak anılır. kocasının intikamını defalarca alsa da yüreği bir türlü soğumamıştır.

    945 yılında drevlian diplomatik haberci heyeti, kiev büyük prensesi olga'nın kalesine gelir ve kocası igor'un çok fazla vergi istediği için hükümdarları tarafından iki ağaca bağlanıp, yavaş ve acılı bir şekilde öldürüldüğü haberini iletir.

    drevlianlar, daha önce hiçbir kadının kiev knezliği'ni yönetmediğini ve oğlunun sadece üç yaşında olduğunu hesaba katarak, bir savaş başlatmak yerine olga'ya "nazikçe" olduğunu düşündükleri bir teklif getirdiler. teklif, olga'nın prensleri "mal" (ismi ile müsemma) ile evlenmesiydi.

    olga bu teklifi kabul etti ve geceyi teknelerinde bekleyip, sabah tekrar gelerek ayarlamaları yapmalarını iletti.

    heyet teknelerine çekildiğinde olga, adamlarına tüm geceyi kalenin içerisine derin bir çukur kazarak geçirmelerini emretti. sabah olduğunda muhafızlar, kaleye gelen tüm drevian heyetini bu çukura atı ve heyet canlı canlı gömüldü.

    bu, olga'nın içini soğutmak için yeterli değildi. her biri bir öncekinden daha da korkunç olan intikam serisi devam edecekti.

    bunun üzerine drevlianlara prens mal'ın evlenme teklifini kabul ettiğini bildiren bir mesaj ileten olga, siyasi düzenlemeleri yapmaları için en iyi danışmanlarının kendisine gönderilmesini istedi. ismi ile müsemma prens mal, zeki bir hükümdar olmayacak ki bu istediği kabul etti ve danışmanlarını olga'nın kalesine gönderdi.

    olga'nın, uzun yolculuğun ardından temizlenmeleri için hamama yönlendirdiği heyet hamama girdikten sonra kapılar üzerlerine kitlendi ve olga, adamlarına tüm binayı ateşe vermelerini emretti. temizlenmek için su ile karşılaşmayı uman danışmanlar kendilerini diri diri yakan ateş ile karşılaştılar.

    olga, prens mal'a mesaj göndererek, kocası igor'un öldürüldüğü iskorosten'e doğru yola çıktığını, burada onun için cenaze töreni düzenleyeceğini ve büyük miktarda bal likörü ve ziyafet hazırlamalarını iletti.

    şehre ulaştığında, prens mal'a danışmanlarının ertesi gün geleceğini ve ziyafete devam edebileceklerini iletti. olga, ziyafet sırasında yeterince drevlian'ın sarhoş olduğunu görünce adamlarına saldırmalarını emretti. bu saldırı sonucunda yaklaşık 5.000 drevlian katledildi.

    iki taraf arasında büyük bir çatışma çıktı ancak bir yıldan fazla süren kiev kinezliği kuşatması drevlianları zor durumda bıraktı. olga, kendisine diz çökmeleri ve haraç ödemeleri karşılığında kuşatmayı durdurmayı teklif etti.

    istenen haracın, hane başına üç güvercin ve üç serçe olduğunu gören drevianlar teklifi memnuniyetle kabul ettiler. ancak atladıkları şey olga'nın intikam almaktan bir an bile olsun vazgeçmediği oldu.

    her hane, besledikleri güvercin ve serçelerden üçünü kafesleyip olga'nın adamlarına haraç olarak teslim ettiler. gece çöktüğünde olga, adamlarına her kuşun ayağına sülfür bir çubuk bağlanmasını ve bu çubukların ateşlenerek kuşların salınmasını emretti.

    kuşlar, şehre geri dönüp de yuvalarına ve çatılara konmaya başlayınca tüm şehir alev aldı ve küle döndü. olga'nın adamları ise kuşatmayı sonlandırmamıştı. alevlerden kaçanları şehrin dışında tek tek yakalayıp öldürdüler.

    olga, en sonunda aldığı intikamların yeterli olduğunu düşünmüş olacak ki yaşlıların ve çocukların yaşamasına izin verdi. ancak bir şartla; köle olarak satılacaklardı...

    kaynak: historydaily

  • yaa o değil de insanlık gerçekten teknolojinin fazlasıyla cebimize girmesiyle birlikte tersine evrim geçiriyor.

    bu teknoloji olayı yaramadı bize valla bak.

    biz de ergen olduk.90 larda geçirdim 10lu yaşlarımı. ben ve tum arkadaşlarım, hatta biz tüm bir jenerasyon 90lari pink floyd, led zeppelin, deep purple dinleyerek geçirdik bu ulkede. onları dinlemeyen iron maiden, metallica, nirvana, pearl jam dinliyordu.

    türk sanatçılardan mfö best of çıkardı 95te. ardından m.v.a.b. geldi. sakın gelme diye bir başyapıt çıktı o albümden misal. özlem tekin, şebnem ferah, teoman patladi 96-99 arası. 99 un en sonuna duman yetişti eski köprünün altında ile. hala daha iyi bir şarkı yapamadılar bence. ve tamam sustum diyen vega.

    rock kazanı ve leman okuyorduk. sonradan roll gelmişti.

    korkunç bir ergen olarak cezmi ersöz okuyordum. hatta ergenlikle suclaniyorduk cezmi okuyoruz diye. ödp kurulmuştu mesela. dünyayı cozdugunu düşünen ergenler olarak heyecan duymuştuk çokça. siyasal olmamizda her hafta leman okumamizin etkisi büyüktü.

    bakın tüm bunlar biz lisedeyken oluyor. böyle bir nesil yetiştik biz bu ülkede.

    şimdi bunlar nedir kardeş? ne diyeyim ben bunlara? bunlari takip edenlere ne diyeyim? ne oldu bu 20 yıl içinde ben onu anlamaya çalışıyorum.

    not: evet yaşlıyım.

  • işyerindeki merve'nin benim haricimdeki bütün arkadaşlarıma asılması. bana bu kadar mesafeli durduğuna göre kesin hoşlanıyo amk. geçen gün beni görünce kafasını çevirdi yönünü değiştirdi. yüzünde iğrenç bir ifade ile uzaklaşınca tam emin oldum.

  • fenerliler diyorlar ki eğer ki bir sezonda lig veya eleme farketmez iki organizasyon varsa ve iki şampiyon varsa ikisi de sayılmalı.

    buna göre fenerbahçe şampiyonluk sayısına türkiye kupalarını da dahil etmeli. hatta zamanındaki cumhurbaşkanlığı kupası başbakanlık kupası süper kupalar da (bazıları birbirinin devamı organizasyonlar). o maçlarda ter döken futbolcuların emeği yok mu sayılsın? o kupalar fasulyeden kupalar mı?

    bu durumda müzedeki resmi tüm kupalarının sayısına göre yıldız verilmeli. ama fenerbahçe buna yanaşmıyor. bazı kupalar sayılsın bazıları sayılmasın diyorlar. neden? çünkü galatasaray'ın müzesinde daha fazla resmi kupa var. insan sırf rakibinde daha fazla kupa var diye kendi kupaları sayılmasın onlar fasulyeden kupa der mi? o kupaları almak için ter döken futbolcuların emeğine ihanet eder mi?

  • uzun uğraşlar sonucu sözlerdeki 3 öğeyi birleştirebildik.yazar ''aşk'' a bir mücevher gözüyle bakmış.ve onu bir ''müze''den çalmak istemiş.tabi yazar çok fazla aşk acısı çektiği için '' yaralı müzesi'' olmuş.yanlız bu girişiminde müzedeki kızılötesi güvenlik sistemine takılmış.e dolayısıyla hareket ederse güvenlik sistemini harekete geçireceği için '' hareket edemem '' demiş yazarımız.ve birleştiriyoruz :

    '' aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem ''
    serdar ortaç