hesabın var mı? giriş yap

  • is makinesi operatoruyum santiyede. yanima yaklasani 9 metre derine gomerim dedim. o gunden beri yaklasan yok... yemegimi cayimi termosta evden getiriyorum. ama tabiiki yusuf yusuf halindeyim.

  • " oglum korkaklar hiçbirşeye sahip olamazlar, olsalar da tadını çıkartamazlar. korkma..."

    yıl 2000. lise 1 deki sevgilimin eski manitası ve arkadasları tarafından tartaklandıktan sonra.

  • askerlikte kazinmis sacin yasak oldugundan bihaber acemi birligine teslim olan ilgili suserin yemekhanedeki ilk aksam yemeginde :
    astsubay- ne bu kafa boyle, hangi takimdansin sen ?
    beerdust- fenerbahce , siz ?

  • bu flört denen evre çok modern gözükse de “nerede o eski aşklar” sözü tamamen bu flört zırvalığı yüzünden denen bir şeydir aslında. flört “birbirimizi tanıyoruz” adı altında tamamen bir modern zaman kaçamağı bakın. tamamen bir yedekleme manevrası. iki tarafa da zerre sorumluluk yüklemeyen bir korkaklık. “hesap soramam sevgilim değil ki, hesap mı vereceğim hemen gelin güvey oldum sanar” diye düşündürten bir dengesizlik fırsatı. ortada flört varsa aşk yoktur. flört isteyende aşk yoktur. flört olayını taze ve tatlı bir başlangıç evresi diye yutturdular bize. birini “gerçekten” isteyen biri flört edemez. o kişinin hayatına girer ve o kişiyi hayatına alır. kafası karışık değildir. isteği maximum seviyededir. prosedür yoktur. flörtmüş. sonra “ah nerede o eski aşklar sudenaz :(“

    sudenaz kızım sen aptal mısın? konuşsana. cevabını ver bunlara sesin çıksın biraz. ismin çok iğrenç ama bu da senin suçun değil.

    eskiden insanların birbirini beğenince, birbirlerine yönelince, direkt birbirlerine karşı sorumlu olduklarını bilir ona göre davranırmış. denek fare gibi karşındaki tanıma amaçlı flört etmek, tamamen bir kaçamak, tamamen bir korkaklık. sorumluluktan kaçma. ya üzülürsem özgüvensizliği, sonra nasıl ayrılacağım sıkıntısı. öbür konuştuğum flörtüm daha güzel sanki ya yedeklemesi. dur biraz daha bakayım doyumsuzluğu. ne istediğini bilememe. yani sevmeme. sevmeyi istememe. “ben bir bakayım bu istediğim gibi biriyse o zaman severim bunu ben” diye bir şey yok. seversen sevmişsindir, istediysen istemişsindir. tutar elinden yürürsün. hey gidi bre. (güldüm)

    beni flört edenlere sesleniyorum:

    denek sensin fare de sana .....

  • bugün engelli bir öğrenci geldi yanıma. otosmasyon şifresini hatırlayamıyormuş. üniversitenin ilk günü, öğrenci işleri çok kalabalık olduğu için girememiş içeriye engelinden dolayı. "yardımcı olabilir misiniz acaba? " dedi.
    şifresini sıfırlamak için sistemde kimlik bilgilerini dolduruyorduk çocuk "anne adı" kısmında duraksadı birden. hatırlamaya çalıştı. utandı, sıkıldı, hafızasını zorladı, birkaç isim söyledi girdik sistem yanlış dedi. çocuk da açıklamak zorunda hissetti kendini. "ya" dedi "kusura bakmayın, annem bizi küçükken terk etmiş ben böyle doğduğum için. hiç konuşmuyoruz onun hakkında ben de unutuyorum böyle bazen." içim parçalandı. öyle bir sessizlik oldu ki odada sağır olacaktım neredeyse. "müsaade ederseniz babamı arayıp öğreneyim." ... "baba" dedi "annemin adı neydi?" yine aynı sessizlikten oldu birkaç saniye. ben gözlerimi kaçırıyorum sürekli dolduğu belli olmasın diye. ama gerekçesi sürekli kafamda yankılanıyordu. "ben böyle doğduğum için..." bi isim söyledi babası. ama sesindeki sitemi duymalıydınız. böyle bir isim söyler gibi değildi, içinden bir şeyler kusar gibi söyledi.
    yazdık sistem kabul etti. çocuk aynı utangaçlıkla, sıkılganlıkla gitti. hiçbir şey diyemedim öylece kalakaldım.
    bu başlıkta yazılan şeylere bakıyorum şimdi. yok tipim şöyle burnum böyle, boyum şu kadar vs.
    yapmayın suserlar bunlar sadece kabuk, içinize bakın. o engelli çocuktaki olgunluğu görmeliydiniz. bakışlarındaki sadeliği, mükemmel diksiyonunu, tavırlarındaki nezaketi, "çirkinliğindeki estetiği" görmeliydiniz.
    etmeyin, zarfa takılmayın bu kadar. mazrufa bir bakın hele ne yazıyor içinde.

  • deseler ki "hacı günde 3 öğün probis vereceğiz sana fekat günde 3 öğün de ajdar dinleyeceksin" hemen kabul ederim. çünkü ben normalde de ajdar'ı dinliyorum.

  • https://www.nejm.org/…67?query=featured_coronavirus

    şu link'teki çalışma direkt olarak bu konu ile ilgili.

    buradan şunu görebiliyoruz; covid-19 olup, 1 doz aşı olanlar, covid-19 olmayıp, 2 doz aşı olanlara kıyasla çok daha fazla antikor üretiyor.

    covid-19 olup, 2 doz aşı olanlar ile covid-19 olup 1 doz aşı olanlar arasında ise fark yok. vücut antikor sayısında çok ama çok küçük bir artışa gidiyor, bu da oldukça insignificant.

    çalışma bir antibody (antikor) count (sayısı) bile veriyor.

    covid-19 olmamış, 2 doz aşı olanlarda; 3.316 antikor
    covid-19 olmuş, 1 doz aşı olanlarda; 19,534 antikor

    yani gerçekten 2. doz aşıya pek de ihtiyacı yok covid-19 olanların. hatta ve hatta, belki de olmayanlara 5-6 ay sonra bir 3.doz yapılmalı.

    bu çalışmalar ortaya çıktığından beridir bir çok doktor covid-19 geçirmiş bir kişinin 1 doz aşıdan sonra aşı kartının verilmesi gerektiğini, uluslararası uçuşlarda bir sıkıntı yaşamamaları gerektiğini anlattı.

    ancak bu tür meselelerin karar vericileri bilim insanı olmadığı için, kafayı yemiş ve tamamen mantığa aykırı hareket etmek durumundalar.

    merak edip okumak isteyenler için, üstteki çalışmadan ayrı olarak, covid-19 olan kişilerin 6 ay ile 11 ay, bazen daha uzun süre antikoru vücudunda tuttuğunu gösteren, hatta hafıza b ve t hücrelerinin (yani çok uzun süreler için bağışıklığı simgeleyen hücreler) de saptandığı çalışmaları bırakıyorum.

    https://www.nih.gov/…-found-after-recovery-covid-19

    https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc7919858/

    https://www.cell.com/…0092867420315658?showall=true

  • lise son sınıfta, din dersi sınavı. kimse çalışmamış ve en ufak bir fikir sahibi değildir.

    "ebu suud, yazdığı bütün eserleri ................ adlı kitabında toplamıştır."

    cevap: the best of ebu suud.
    alınan not: 90.