hesabın var mı? giriş yap

  • 2 eylül 1666 tarihinde bir pazar gunu cikan ve sonrasinda ingilterede ilk sigorta sirketlerinin kurulmasina ve ozellikle yangin sigortalarinin onemli olcude gelismesine sebep olan yangin. bu yanginda 13.200 kadar ev ve 87 kilisen yok olmus ve oyle buyuk zararlar olusmus ki, sadece yangin sigortası üzerine uzmanlasan sigorta sirketleri kurulmus. o zamana kadar sigorta isi tuccarlar tarafindan yapiliyormus. 1667'de sehir meclisi ilk yangin sigortasi kurumu olan yangin dairesini (fire office) kurmus ki bu daire, thames'den su tasiyan iscilerden olusan bir itfaiye teskilatı kurmus. ardından 1684'te ilk ozel yangin sigortası sirketi olan friendly society, 1696'da hand in hand, 1704'te lombard house kurulmus. londra, bu yuzyildan itibaren dunya sigortaciliginin onde gelen sehri haline geliyor ve tarihte yangin sigortaciliginin buyuk londra yangini ile basladigi kabul ediliyor.

    edit: imla

  • sanırım olayı emre adlı bir arkadaş vardı, yazar filan, o açıklamıştı bir kitabında.*

    üniversite mezunu bir genç, iş hayatına başlamadan önce fal baktırmaya gitmiş. "on beş sene eziyet çekeceksin çocuğum," demiş falcı.
    "ya sonra? ya sonra?" diye ümitlenmiş çocuk.
    "sonra" demiş, "alışıyorsun."

  • annemin bana üç aylıkken hamileyken çektirdiği bir fotosu var, kadın alien sürüsü doğuracak gibi dostlarım. oburiks gibi göbek var. bıraksan 9 ayın dolmasını beklemeden oracıkta nijerya milli takımının ilk on birini doğuracak gibi. şimdi yıllar sonra yanıma sırayla utaka, etuhu, yakubu falan gelse "biz de senin kardeşiniz" dese, hiç ses çıkaramam, o göbekten beklerim çünkü. gerçi nihayertinde çıka çıka ben çıktım o da ayrı konu.

    bir de tv8'i ayakta tutan isimlerden biri olan ebru hanım'a bakıyorum, 6 aylık hamileymiş yanılmıyorsam, karın ip man karnı gibi, bruce lee karnı gibi, inanılmaz bir şey, nazar değmesin hey maşallah diyorum. peki benim annem niye öyleymiş lan? bu işte de bir tuhaflık var kardeşim. ya annemi inceleyin, ya ebru'yu...

  • evet merak ettim araştırdım. mümkün olduğunca çok ülke ile kıyasladım. aynı para birimini farklı adlarla kullananları koymadım tablolara. (bkz: man adası) (bkz: imp) (bkz: manx pound) / (bkz: büyük britanya) (bkz: gbp) (bkz: pound sterling)

    hemen lafı uzatmadan sonucu burda paylaşıyorum.

    2006 yılında tüm dünya paralarının ortalamasından 1 adet ile 0,4582 adet türk lirası alınıyorken;
    2018'in tam da bugününde aynı ortalama aynı miktar para ile 1,0570 adet türk lirası alınıyor.

    yani try 12 yılda değerinin %56.65'ini kaybetti. dikkat %56.65'ine düştü demiyorum,%56.65'ini kaybetti diyorum.

    bundan sonrası detaylar ve nasıl hesaplandığı. merak edenlere.

    öncelikle neden 2006?
    çünkü 6 sıfır attık. kafalar karışmasın diye bu tarih en uygunu olacak.

    hesapta kullanılan kur tarihleri ne zaman?
    2006 ortalama değeri ile, 11 nisan 2018 kuru, yani bugün.

    kimler var hesapta?
    bütün ülkeler var. aynı para birimini kullananlar (bkz: euro, dolar vs) veya yukarıda da da belirttiğim gibi farklı isimle aynı para birimini kullananlar hariç.

    para birimleri?
    tüm ülkelerin güncel kullandığı para birimlerini kullandım. değişen varsa bugünkünü dikkate aldım. 2006'ya kadar uzanmayan para birimleri varsa, ki çok nadir 3-5 tane, hangi yıldan itibaren olduğunu yazdım.

    en önemli nokta!
    bu rakamlar, yüzde kaç değer kazanıldığını/kaybedildiğini gösteriyor olacak. yani yeni rakamın eski rakama göre yüzde kaç olduğunu değil. örnekle açıklayalım; 10 liram var, yarın 15 olursa elimdeki paranın %50 si kadar kazanmış olurum. ama dünkü paraya göre elimde %150 para olmuş olur.

    peki aşağıda hangi grafikler olacak?

    - ilk olarak türk lirasının karşısında değer kaybeden para birimlerini, türk lirasının en çok değer kazandığından en aza sıralı şekilde göreceğiz. ki sadece 17 adet. (evet 2006'dan bu yana türk lirası sadece 17 para birimi karşısında değer kazanmış yanlış okumadınız. listede 142 ülke var. gerisinde hep kaybetmiş.)

    - bunun yanında türk lirası karşısında en çok değer kazanan 17 parayı da göreceğiz aynı grafikte.

    - bu ikisini farklı grafiklerde de göreceğiz.

    - sonra yüzdelik aralıklar halinde türk lirası karşısında kazanılan değerleri göreceğiz.

    - en son da bonus olarak bir takım değerli materyaller karşısında kaybedilen değeri göreceğiz (bkz: gümüş, altın vs).

    - hepsini içeren excel dosyasını da burada bulacağız.

    hadi başlayalım...

    ** türk parasının değer kazandığı 17 ülke ve en çok kaybettiği ilk 17 ülke **

    ** türk parasının değer kazandığı 17 ülke (başka yok) **

    ** türk parasının en çok değer kaybettiği ilk 17 ülke **

    ** türk parası karşısında %200-%300 arası değer kazanan ülkeler **

    ** türk parası karşısında %150-%200 arası değer kazanan ülkeler

    part 2
    --- spoiler ---
    dolar ve euro da buradaymış :)
    --- spoiler --- **

    ** türk parası karşısında %100-%150 arası değer kazanan ülkeler **

    ** türk parası karşısında %50-%100 arası değer kazanan ülkeler **

    ** türk parası karşısında %50'ye kadar değer kazanan ülkeler **

    ** bonus; altınlar gümüşler platinyumlar... **

    -*-*-*- hepsini görebileceğiniz excel dosyaları -*-*-*-

    son olarak da kur değerlerine ulaştığım site, siz de kontrol edebilir, hatta merak ettikleriniz varsa farklı tarihlere de bakabilirsiniz.

    burdan

    bu çalışma sonrası kişisel olarak vardığım bir kanı tam olarak yok. para mı basıyoruz acaba sürekli diye düşündüm sadece... nerdeyse bütün dünyada değer kaybeden bir paramız var ve bence bu çok enteresan bir durum.

    he bir de belarusa tatile gitmeyi düşünüyorum artık :)

    tamamı el emeği, çalıntı, alıntı yok... biraz bilgilenelim istedim. sağlıcakla.

    edit: enflasyon diyenler diğer ülkelerde enflasyonu sıfır kabul ediyorlar sanırım? hiç birinin enflasyonu hesaba katılmadığı için sonuç tam olmasa da yakın oluyor. hepsinin enflasyonunu bulmak ise imkansıza yakın. yaa ama amerika'nın enflasyonu %2 bizimki %10 diyenler de herhalde listedeki bütün ülkelerin enflasyonu karşısında durum aynı sanıyor... he bulabilen varsa ve o şekilde karşılaştırma yapıp yazan olursa onu da okur daha net sonuçlara ulaşır mutlu oluruz. tabi bu çalışma büyük ihtimalle aylar alır ama olsun bekleriz. bu araştırmada hiç bir ülkenin enflasyonu hesaba katılmadığı için en azından fikir verir. diğer araştırmayı bir babayiğitten bekliyorum.

  • sebep - sonuç ilişkisi kurmaktan aciz aptallar yine başlamışlar ötmeye.
    aptal mısınız yoksa aptal rolü mü yapıyorsunuz?
    serbest piyasaya sahip bir ülkede ucuzdan bir mal - hizmet alana saldırmak nedir ulan?
    gecenin bir saati kimin yüzünden böyle bir hata oldu diye sormayın siz anca cırcır ötün aptallar.

    edit: ellerinde olmaması gereken bir sürü doları 7 küsürden bozarken şov yapıp kendini ifşa edenler oldu da ne oldu diye sorarlar adama.

  • ister milli güvenlik kurulu toplantısı, ister bilimsel bir seminer, ister konferans ister sempozyum, ister kına gecesi olsun bugün hala bu sesi duyuyorum yüreğimin ta derinlerinde bir yerde...

    canım ne kadar kola içmek isterse istesin, evde kola varsa mecburen "ben bir fanta veya sprite alayım" diyorum usulca...

    hep o sesi duyuyorum: "oğlum bak paranızı çarcur etmeyin... ha dışarda bir yerde oturdunuz. tabii oturacaksınız, arkadaşlarınızla... onlar bir şey içiyor, siz içmiyorsunuz olmaz. ama evde kola varsa kola içmeyin de gazoz için... evde zaten var kola, yazık değil mi paranıza?"

    evet bu ses hala kulaklarımda çınlıyor. işte bu yüzdendir ki eşek kadar adam oldum, canım ne kadar isterse istesin kola içemiyorum. gözlerim doluyor. "hayırdır gofret beyin?" diyenlere... "fantanın asidi gözümü yaktı" diyorum.

    kahrolsun orta sınıf ailelerin hayata tutunma stratejileri!

    kahrolsun çocukları psikopat yapan orta sınıf hesapçılığı!

    çocukluğumu, ilk gençliğimi elvan gazozuna, yedigün'e, fanta'ya verdim, yanıyor yüreğim a dostlar...

  • ben çağdaş bir ebeveynim arkadaşım! her ne kadar çocuk daha çağdaşlığımı gösterebileceğim yaşa gelmediyse de ben kendimi biliyorum. çocuğumla arkadaş olacak, onunla dertleşecek, gece gezmelerine birlikte çıkacağız bunları biliyorum, ben çağdaş bir babayım arkadaşım.

    ama ne oluyor, nasıl oluyor bilmiyorum ama benim de dahil olduğum geniş bir çağdaş baba grubu yeni doğan çocuğunun kırkı çıkana kadar (kırkı çıkmak) hurafelerin esiri oluyor ya da bir tek ben böyleyim ama genelleme yapınca kendimi daha rahat hissediyorum. aman çocuğun üstünden bir şey verme, kırkı içinde her banyo suyuna saçı güzel olsun diye tarak, el işi güzel olsun diye tığ koy, banyo suyunu elekten geçir su kırk delikten geçsin, kovaya yumurta kabuğundan kırk kere su doldur bahtı güzel olsun. bezlerini gece atma, çamaşırlarını gece dışarıda bırakma, burnunu sık burnu güzel olsun, kulağının üstüne yatır kepçe olmasın ve daha neler neler. çağdaş baba olma yolundaki ilk adımlarımda hurafelerin bayrak taşıyanı oluyorum farkında değilim.

    aynı çağdaş baba yine aynı hurafelerin izinde. resmen kayınvalidem ile hurafe yarıştırıyorum. o diyor ki “bizde çocuğun kırklık suyuna tuz konmaz, ben diyorum ki yanlış biliyorsun azıcık tuz koyup koltuk altına ayaklarına süreceksin ki ayakları, teri kokmasın. o diyor ki çocuğun göbeğini boş bir alana göm içi ferah olsun ben diyorum ki hayır üniversite bahçesine gömelim ki bir ayağı okulda olsun. kendimi tanıyamıyorum, gece kayınvalidesi ile oturup çay içerken hurafe tokuşturtan bir oldum.

    ben çağdaş bir ebeveynim arkadaşım, çocuğun kırkı içindeki banyo suyuna soğan kabuğu koyup, “duruluk, geldiği yere gitsin murdarlııık” diyecek biri değildim. biraz daha büyüsün bakalım, sanırım içimdeki çağdaşlık henüz açığa çıkmaya hazır değil.