ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
bugun avrasya maratonunda kosan oglu icin bir babanin dedikleri;
-ulan git bakkaldan iki ekmek al gel desek gitmez, saat 6'da firladi cikti herif evden !
kis kis guldum yanlarindan gecerken ^^
26 şubat 2017 berceste rezaleti
-
okuması zevkli, akıcı ve akılda kalıcı bir rezalet. 7/10
sürekli geçtiğim bir güzergah olduğu için unutmam da mümkün değil artık.
yol üstü tesisleri zaten amaç olarak "tuttuğunu öp" prensibiyle çalışırlar, uğrayanların yüzde 90'ı bir daha uğramadığı için çirkeflikte ve geçirmede sınır tanımazlar.
açık büfe de yapısı gereği sadece alana aittir, bir çatal da alsan doyasıya geçirme hakları var bu doğru. ama bunu kötüye kullanmadığın sürece dünyanın her yerinde açık büfeye ucundan salça olmaya göz yumulur. hatta çoğu yerde itibar adına istismar edilmesine ses çıkarılmaz. normal bir yerde tek kişi açık büfe alır diğeri menemen bir başkası tost bir diğeri de sucuklu yumurta ama karışık yerler ve sıkıntı olmaz. ama buradaki nüans masadaki herkesin çorbada tuzu olmasıdır ki örneğimizde de olay böyle.
ben olsam ücreti ödemez, müdürü çağırırdım. müdür de olayı çözmezse,"madem ödüyorum ben de yerim" diyerek tüm açık büfeyi talan eder, 2-3 günlük yemeğimi o anda yer, hatta ekmek arası yolluk bile yapardım kendime. arkadaş aşırı kibarmış.
samsung'un fırın eldiveni göndermesi
-
karakter sınırına takılmasaydı "samsung'un ısınan telefon şikayeti üzerine fırın eldiveni göndermesi" olacaktı. *
arkadaşımın başına gelmiş olaydır. samsung telefonunda ısınma problemi olduğu için müşteri hizmetlerine başvuran kişi, 1 aylık çağrı merkezi-servis mücadelesinden sonra samsung'dan bir paket almıştır. paketin içerisinde bir mektup ve fırın eldiveni bulunmaktadır. malumunuz üzere telefonu için herhangi bir işlem yapılmadığı gibi bir de kendisiyle dalga geçilmiştir.
bu da yalanına sokuyumculara gelsin: samsung
edit: samsung sıfır s5 göndermiştir. bunu sosyal medyanın gücü olarak yorumlamak istiyorum. pek inanan çıkmamış ama viral yazanlara da taşak geçenlere de teşekkürler.
bir de eğer bu gerçek dışı ise hakkımda dava açılabileceğini söylediler. yazdıklarım gerçek olduğu için buradan samsung 'a sesleniyorum kamoon
nostaljik uzay fotoğrafları
-
güneş'in ilk fotoğrafı, 2 nisan 1845
orion nebula'nın ilk fotoğrafı, 1880, henry draper
orion'un yıldızlarının görülebildiği ilk fotoğraf, 1883, andrew ainslie common
andromeda'nın ilk fotoğrafı, 29 aralık 1888, isaac roberts
dünya'nın uzaydan çekilen ilk fotoğrafı, 24 ekim 1946, v-2
dünya'nın ay'dan çekilen ilk fotoğrafı, 23 ağustos 1966, orbiter 1
dünya'nın ilk renkli fotoğrafı, 24 aralık 1968, apollo 8
ay'daki ilk ayak izi, buzz aldrin'e ait, 20 temmuz 1969, apollo 11
dünya'nın ilk tam fotoğrafı, 7 aralık 1972'de, apollo 17
başka bir gezegen yüzeyinin ilk fotoğrafı, venüs, ocak 1975, üstteki venera 9'un, alttaki venera 10'un fotoğrafı
mars'ın ilk panoramik fotoğrafı, 20 temmuz 1976, viking 1
mars'ın ilk yüzey fotoğrafı, 20 temmuz 1976, viking 1
mars'ın ilk renkli fotoğrafı, viking 1
ay ve dünya'nın birlikte ilk fotoğrafı, 18 eylül 1977, voyager 1
venüs yüzeyinin ilk renkli fotoğrafı, 1 mart 1982, venera 13, 482 santigrat derecede çekilmiş
dünya'nın mars'tan çekilen ilk fotoğrafı, 8 mayıs 2003, mars orbiter camera
titan'ın ilk yüzey fotoğrafı, 14 ocak 2005, cassini
güneş sistemi dışındaki ilk gezegen fotoğrafı, 30 nisan 2005, kahverengi cüce 2m1207b ve gezegeni, vlt yepun
***
debe edit'i: ay'ın ilk detaylı fotoğrafı, 1840, aynı zamanda kayda geçmiş ilk astrofotoğraf, john william draper
bu john william draper denilen adam, orion nebula'yı ilk kez fotoğraflayan henry draper'ın babasıymış. bunlar babadan oğula nesil herhalde.*
metroda arkadaşının eline veren dayı
-
bunların ev sahibi olduğu evi kiralamaya kalksan eve erkek arkadaşını/ kız arkadaşını getiremezsin diye şart koyarlar. pis herifler.
ev almanın mantıksız olması
-
evet arkadaş, öylesine bir saptama işte. bana göre biraz mantıksız, başkasına göre de belki çok mantıklı.
aga, şimdi bir ev düşünün, 800 tl kirası var aylık. oturuyorum ben bunda, sat dedim ev sahibine, 300.000 tl istiyor.
hesap yapalım, 800*12 = 9600 tl/yıl.
300.000/9600 = 31,25 sene ediyor.
kredi alsam 330, 340 bin tl olacak , 5 sene de oradan.
lan ben zaten 43 yaşındayım, kim sker 80 yaşında sahip olunan evi, hem ev de ömrününü doldurur 40 senede. zaten ölürüm o zamana kadar. he çocuklara falan kalacaksa da ben mi düşünecem onları, babam mı düşünmüş beni bugüne kadar? hayır.
iş olmaz deyip ilk hafta işe gitmeyen yeni mezun
-
universiteden edindigi "ilk hafta yoklama olmuyor oglum, zaten hocalar da ders yapmiyor, ne gidicem okula yatarim evde oglene kadar." aliskanligindan kurtulamamis (zaten kolay da degil kurtulmasi en az 8 en fazla 14-15 egitim donemin ilk haftasini asmistir bu sekilde) yeni mezun arkadas dogal olarak "ilk hafta" olgusunu is yerleri icin de uygulayabilir. ama bu kisiler bilmez ki is hayatinin acimasiz dunyasinda "sen yeni basladin ise, ilk hafta gelmesen de olur, yoklama almiyoruz zaten" diye bir guzellik yoktur. is hayatinin acimasiz dunyasinda gunde 3'ten fazla tuvalete gitmek bile yoktur * benim guzel arkadasim.
sokakta röveşata çeken adam
-
2014 yılının yaz dönemi. çanakkale'de bir barda garsonluk yapıyorum. biraların, votkaların havada uçuştuğu hareketli bir cumartesi gecesi. mekan tıklım tıklım dolu.
bir eleman geldi, tek başına. kendi halinde zararsız bir tip. hepiniz bilirsiniz; tek başına gelen erkekler pek hoş karşılanmazlar böyle mekanlarda. bu yüzden mekanın arka taraflarında bir masaya oturmasını rica ettik. adam hiç ikiletmedi, 'masa masadır' dedi, gitti oturdu. tamamen kendi halinde. söyledi birasını, içmeye başladı. ne yan masasında kimin oturduğu umrunda, ne de mekanda çalan müzikler. kulaklığını takmış, kendi kendine müzik dinliyor.
3. biranın ortalarındayken; elemana bir şeyler oldu. oturur vaziyette dans etmeye başladı. hepimiz işi gücü bıraktık, lavuğu izliyoruz. gerdan kırmalar, omuz silkmeler, neler neler. sonra oturduğu sandalyeden ayağa kalktı, başladı moonwalk yapmaya. güzel de oynuyor piç.
ama hiç kimseye bir zararı yok. tamamen kendi halinde.
bizim patron rahatsız oldu.
''kaç kere söylemem gerekiyor evladım. şöyle kekoları mekana almayın bir daha'' diye söylenmeye başladı. ama adamın gerçekten hiç kimseye bir zararı yoktu. kendi halinde eğleniyordu, canı dans etmek istemişti ve kimseyi rahatsız etmeden canının istediği şeyi yapıyordu. ben asla yapamazdım örneğin onun yaptığını. yanlış olduğunu düşündüğümden falan da değil üstelik. utandığımdan, sadece utandığımdan. yan masadaki kız güler mi diye çekindiğimden veya elalem ne der diye düşündüğümden. ama hayatta yapamazdım. eleman dans etmeye devam ediyordu ve müthiş eğleniyordu.
atın şu kekoyu mekandan dedi bizim yavşak patron. ''burası düğün salonu mu?''
güvenlikler masaya gittiler ve adamı dışarı davet ettiler. adam hiç istifini bozmadı amk. yerine oturdu, kulaklığını toplayıp cebine koydu ve ''rahatsız etmek istememiştim, kusura bakmayın. hesabı alabilir miyim'' dedi.
sakince çıkıp gitti mekandan.
''yavşaklar ölmez, sadece şekil değiştirir'' der ünlü bir yazar. ve o akşam kendi halinde dans eden o adama 'keko' diyen zihniyetle, dün akşam bu güzel abimize 'sığır' diyen zihniyet aynı yavşak zihniyet.
wishful thinking
-
wishful thinking iyi niyet içeren, kalpten gelen, öyle istendiği için öyle olacağına inanılan düşünce manasına gelen güzel bir ingilizce terimdir, şöyle ki:
- vizelerim tam o tarihte bitmiş olur, hepsi iyi geçmiş olur, param da olur, ben de atlar gelirim hah hah hay süper
evet, bir wishful thinking örneği.
laz ziya vs ramiz dayı
-
biri uluslarası silah kaçakçısı ve aynı zamanda orta doğu'yu yöneten konseyin bir üyesi. diğeri istanbul kabadayısı.
birinin muhatap olduğu konular ırak savaşı, suriye savaşı, abd-ingiltere-israil arasındaki dengeleri gözeterek orta doğu savaşlarına silah ihraç etmek.
diğerinin muhatap olduğu konular ali, eyşan, cengiz, ezel gibi mahalle insanlarının hayatlarıyla uğraşmak.
biri sıradan bir komiser tarafından hayatı karartılırken, diğerini tanımayan emniyet müdürü olamaz. .
ramiz'in teknik olarak kıyaslanacağı kişi duran emmidir.
edit: konseyin ırak savaşı ve suriye'nin geleceğini değerlendirdiği sahneden bir kesit yüce baron mehmet karahanlı'yı da yad edelim buradan:)
covid-19'un mutasyona uğraması
-
bu virüse inanmayan pezevenkler. şu yaşanan kapanmalar, insanların işsiz kalması, ölümlerin artışı... hepsi sizin sorumluluğunuzdur. hepsine siz sebep oldunuz. olmaya da devam ediyorsunuz.
avustralya, g. kore, japonya, tayvan örneklerine bakın. insanlar önlemlerini toplu şekilde aldığında hiç bir sorun olmadan normal yaşantısına devam ediyor. ama o maske var ya maske. sanki ırzınıza geçiyorlar. sanki bir yerlerinize sokun diyorlar. namusunuzu ondan daha az korursunuz. sanki özellikle bir yerden bu hastalık yayılsın diye finans alıyorsunuz. bu kadar boş beyinler olamaz çünkü. sanki caddede fosur fosur sigara içmeden duramıyorsunuz. sanki o sıçtığımın sigarası ağzınıza girip mikrobunuzu milletin suratına suratına üflediğinizde size para veriyorlar. bu kadar mal millet başka yerde yoktur. okumuşundan okumamışına kadar.