hesabın var mı? giriş yap

  • dönemsel bir problemse aşılabilecek bir durumdur. hatta birçok kitap kurdunun zaman zaman başına gelebilir. zihnin çok dolu olması odaklanmayı zorlaştırıyor. bunun haricinde kendimde gözlemlediğim sorun şuydu; elimizdeki bu akıllı cihazlar, tabletler falan inanılmaz uyarıcılar. devamlı bir yerlerden bildirim gelirken bir kitap okumaya odaklanmak imkansız oluyor.

    diğer taraftan izlemenin rahatlığı da kitap okumaya üşendiriyor zaman zaman. izleyecek o kadar fazla içerik var ki, netflix, puhu, youtube falan derken zaten zaman geçip gidiyor. ekranın karşısında iki duyu organınla da takip edebildiğin bir şey daha kolay geliyor insana.

    ben bir süredir okuyamıyordum. daha doğrusu başlayıp devamını getirmekte zorlanıyordum ve bu beni uyuz ediyordu. bir kitaba başlayınca ille bitirmek isterim çünkü. böyle böyle derken dizi, film, youtube içeriklerine de kaptırınca iki sayfa okuyup bıraktığım kitaplar çoğaldı 1 senede doğru düzgün kitap bitiremedim. almaya da devam ettim ama.

    sonunda durum canımı sıkmaya başlayınca youtube manyağı bir mankafaya dönüşmemek için kendimce çözümler üretmeye başladım.

    ilk olarak öykü kitaplarına ağırlık verdim. bir öyküyü başlayıp bitirebilmek haz ve şevk veriyordu çünkü. gece yatmadan evvel öykü okumaya başladım. her gece okuduğum sayfa sayısı artmaya başladı farketmeden.

    sonra akşam boş vakitlerimde devam ettim öykülere. elim telefondan kitaba alışmaya başlıyordu yine. odaklanabiliyordum ufaktan. sonra ince romanlara geçtim. arkasından sürükleyici bir gerilim kitabına başladım. arkasından patlattım nefes kesici bir bilimkurgu. zaten sürükleyici kitapları elinden bırakamıyor insan. beyin yeniden alışıyor bu süreçte düzenli kitap okuma sürecine.

    çantama ve arabaya da attım bir kitap. tek başıma gezmeye çıktığımda bir kahve falan içerken okumayı da severim çünkü. her molada telefon yerine kitabıma uzandım.

    ve derken hani nasıl diyeyim o beynimdeki kitap okumayı engelleyen tıkaç açıldı sanki. şimdi eski tempomda her türden kitaplarıma geri döndüm. o kadar mutluyum ki. inanılmaz özlemişim kitapların dünyasını. baya çocuğa kitap okuma alışkanlığı kazandırır gibi kendimi baştan eğittim.

    naçizane tavsiyem okuyamamaktan şikayet ettiğiniz dönemlerde, okumak için ağır konulu kitaplar seçmemeniz. zihin odaklanmayı var gücüyle reddederken daha da fazlasına zorlamak boşa.
    kısa, kafa dağıtan, sürükleyen şeylere kaptırın kendinizi ilk etapta. zihniniz odaklanma alışkanlığını yeniden kazandığı an zaten istediğiniz kitabı okursunuz yine.

  • "vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır"
    m. kemal atatürk
    arkadaş golü atmış çabalamış. benim bir türk vatandaşı olarak başka beklentim yoktur. bana göre vatanseverdir.

  • olay hijyen konusu degil de, bu capta bir firmanin 21. yuzyilda otomasyona gecmemis olmasi beni sasirtiyor. nasil olurda manuel operasyon otomasyondan ucuza gelebilir inanilir gibi degil. tahminim sudur ki. bu uretilen urun satis adetleri cok dusuk olan bir urundur ya da yeni devreye alinan bir urun olabilir. bu nedenle otomatik paketleme hatti yatirimi yapmamis olabilirler. baska mantikli aciklamasi yok.

    edit: az once aklima gelmeyen diger bir ihtimal de bu urunu fason bir tedarikciye urettiriyor olma ihtimali. bence bu cok yuksek bir ihtimal. yani burasi dardanel'in kendi fabrikasi olmayabilir. biraz daha dikkatli bakinca hatta baliklari olceklendiren her hangi bir aparat yok. hattin basindaki iki kadin baliklari olcusuz bir sekilde pakete koyuyor. yan masadaki iki kadin ise her posedi tek tek tartip icine gerekirse balik ekliyor ya da paketten balik cikartiyor. hattin sonunda ise iki kadin pakedin icine iki tane sivi ekliyor. sanirim yag ve su. hattin basindaki ve sonundaki diger islemleri de eklersek ortalama bir hatta 10-12 kisi calisiyor ve dakika da cikan urun sayisi. ortalama 8-10 paket. full otomatik bir uretim hattindan dakika da 40-60 adet urun cok rahat cikar. hem kalite, hem de hijyen le ilgili sikintilar ortandan kalkar. ayrica personelle ilgili sikintilar da biter.

  • diz kapağımın arkasında ve kollarımın iç kısmında tam eklem yerlerimde minik kırmızılıklar şikayetiyle gittim doktora.. bi süre konuştuk, sonra muayene sedyesine yüzüstü uzanmamı istedi doktor..

    "işte sıçtığım an!" diye düşündüm.. yüzüstü ve sırtüstünü hep karıştırırım ben.. yüzümüzün üstüne yatınca mı yüzüstü oluyo, yoksa yüzümüz üste gelicek şekilde yatınca mı bi türlü aklımda tutamıyorum..

    bunları düşünürken, aklıma bi cinlik geldi.. dedim "önce yüzüm yukarı gelecek şekilde bi yatayım, doğruysa zaten doktor bey, muayeneye başlar.. yok başlamazsa bi de öbür türlüsünü denerim.."

    önce yüzüm yukarı gelecek şekilde uzandım..
    baktım doktor beyde bi hareket yok, yavaşça yan döndüm, sonra bi de yüzüm aşağı gelecek şekilde uzandım.. bikaç saniye sessizlik.. "yanlış oldu herhal" diye yine döndüm.. doktor öle ayakta bekliyo bana bakarak..
    "alla alla.." dedim.. "kompil karıştırdım herhalde ben!?" bi daha yan döndüm.. bu sefer ellerimi de yastık gibi kafamın altına aldım, cenin pozisyonu gibi hafif..

    hala ses yok.. "dur.." dedim "bi de öbür yana döniim".. ama stresim de artıyo bu arada.. "acaba kompil ayağa kalkıp yeniden mi başlasam" diye de düşünüyorum, tam ben yüzüstünü bulduğum sırada görememiş filan olabilir diye..

    kendi etrafımda bi tur daha attım ama ağlıcam artık.. doktor da ölee bekliyo başımda.. en son yüzüm yukarı gelicek şekilde yatarken bu da mı gol değil! bakışımla bi daha baktım doktora..

    __"napıyosun yaa??!!" dedi..

    napıcam ya napıcam??!! kabir azabı çekiyorum, yattığım yerde.. öle seyredeceğine, kolumdan tutup doğru yöne dönderiversen nolur??!

    halkın anlıyacağı dilden konuşsun doktorlar biraz!! yüzüstümüş!!1

  • "'eğer bana üç kişiyi çalımlayıp 30 yarddan liverpool'a nefis bir gol atıp tribünleri ayağa kaldırmak mı, dünya güzelini yatağa atmak mı diye sorsanız karar vermesi çok zor olurdu. şanslı biri olarak her ikisini de yaptım. ama birini 50 bin kişinin gözleri önünde''

    "yedi tane miss world ile yattığım söyleniyor ama rakam yanlıştır. doğru rakam dörttür. üçünü reddettim "

    (bkz: george best)

  • okunabilmesi için türkçeye çevirebilecek birilerine ihtiyaç duyulan başlıklardan birisi. çünkü bilinen hiç bir dile benzemiyor.

    ekleme: başlığı açana hitaben:
    ne diyorsun! çıldıran bana geliyor. siler misin diye bekliyorum, silmedin de. durup dururken debeye sokacaksın bizi de. ne ayaksın ablacım/abicim sen?