hesabın var mı? giriş yap

  • otuz dörtlük abla olarak kısaca özet geçmek istiyorum,

    o çok sevdiğiniz öldüğünüz, bittiğiniz eski sevgili var ya unutacaksınız onu. lütfen mesaj atmayın, aramayın. yeniden barışmaya çalışmayın zaten barışsanız da yine kötü bitecek. gururunuzu daha fazla ayaklar altına almayın zira her şey bitecek sel gidecek kum kalacak. kalan kum sizin gururunuz olacak

    o veremediğiniz üç kiloyu verin üzerinizden yük gitsin

    çok okuyun, çok dinleyin, çok gözlemleyin, az konuşun

    ön yargılı olmayın, insanları tanımaya çalışın

    borç vermeyin, kredi kartınızı da vermeyin. trilyonlarla oynayan banka güvenmemiş adama/kadına kredi/kredi kartı vermemiş sen bankadan daha mı zenginsin ona borç vereceksin. illa da vermek istiyorsanız o paranın geri dönmeyeceğini düşünün o şekilde paranızı verin

    özel yemekleriniz olsun, güzel bir akşam yemeği pişirebilecek bilginiz olsun, bir de ev işlerinden hoşlanmıyorsunuz (zaten kimse sevmiyor) ama bir işin nasıl yapılacağını bilin istemiyorsanız yapmayın

    güzel yüzünüzün kıymetini bilin onu 7/24 kilolarca makyaj ardına gizlemeyin

    anneniz sağ ise kıymetini bilin, ölmüş ise zaten kıymetini anlamış oluyorsunuz...

  • premier lig'i şampiyon manchester united'ın bir puan arkasında ikinci tamamlayan; overmars'lı, bergkamp'lı henry'li arsenal'ın kupa 3'te mücadele ettiğini öğrenmemizi sağlayan büyük resmi görmüş bir fenerbahçeli hedesi.

  • iyilik de kötülük gibi bulaşıcıdır.
    burada benim gördüğüm şey şu; daha önce çok daha samimi versiyonlarını televizyondan gördüğümüz nöbet tutan askere yardımcı olan insan figürü "ben de bir şeyler yapmak istiyorum" diyen iyi niyetli insanlara rolmodel olmuştur.

    niyet iyi olduktan sonra komik gözükmesi bence bir sorun değildir. askerlik olgusuna saldırmak için askeri ve ona yardımcı olmaya çalışan ama elinden bir şey gelmeyen iyi niyetli insanları malzeme etmek argüman üretmede zorluk çekildiğine delalettir.

    çünkü temelinde askerlik kurallardır, soyut bir kavramdır. asker o kurallara uymakla yükümlü insandır. ben askerdim mesela. nöbet tutarken biri beni yellese duygulanırdım bile belki. yani şunu demek istiyorum özetle; askerlik, atatürk, türkiye cumhuriyeti gibi kavram ve kişilerle ideolojik sorunlarınız varsa böyle salvo vuruşlarla bu kavramları yıpratmanız çok uzun zaman alır. daha direkt yöntemler kullanmalısınız.

    iyi niyet özenerek de olsa, histeri şeklinde de olsa, içten gelerek samimi bir biçimde de olsa yayılmalıdır. kafa kesilen, kalp yenilen, kadınların kafeslerde satıldığı coğrafyada aşağılayacak bir bu olayı bulabiliyorsak bizim de vicdan terazimiz doğru çalışmıyor demektir. efendim bunlar başka ülkeler bizim ülkenin sorunları başka diyenler için de hırsızlık, rantçılık, sınavlara karıştırılan hile, rüşvet, yolsuzluk, talan, işçi güvenliği, insan hayatına verilen önem, ifade özgürlüğü, adalet, kuvvetler ayrılığı, eşitlik, inanç özgülüğü, gelir dağılımı uçurumu gibi önemli hadiseler mevcut.

    memlekette konuşulacak tek bu komik yelleme hadisesi kalsın trolleri kıskandıracak taşağı ben geçerim merak etmeyin.

  • 2 hafta evvel 32 tl den aldığım bebek bezi 45 tl olmuş.evde dünden beri şuna benzer diyaloglar oluştu;

    -kızım çişin gelince tuvalete koş,sakın bezini kirletme!
    -ama ben koşamıyorum baba!
    -öğreneceksin!

  • m.s 1. yüzyıla ait bir çin metnine göre; ginseng, zihni güçlendirici, irfan ve bilgeliği artırıcı bir şifalı bitki olarak tanımlanmakta ve düzenli kullanımının yaşam süresini artıracağı belirtilmektedir.

    kırmızı kore/çin ginseng’i ise uzakdoğu ülkelerinde 2000 yıldan fazla bir süredir kullanılmakta olan geleneksel şifalı bitkiler içerisinde en yaygın olanıdır. ayrıca uzakdoğu insanları arasında gizemli bir bitki olarak büyük bir ün ve şöhrete sahiptir. çoğu insan ginseng’in kuvvet verici bir tonik ve çeşitli hastalıklara karşı bir koruyucu olduğuna inanmaktadır.

  • bugün metrobüste paltolu ve robot gibi yürüyen sakallı birisi bindi araca. baktım etrafıma 2-3 kişi var. "yok az kişiyiz patlatmaz" dedim.

    geldiğim piskoloji bu.

  • isin icinde baska bir is olmasi kuvvetle muhtemel gibi gorunuyor.
    kimse el kadar bebeyi bagaja yatirmaz. ayrica arac doblo tarzi bir arac, onca kisi bagaj acilinca hic mi duymamis ya da gormemis? esas incelenmesi gereken o aractaki herkes. kimbilir bebegin basina neler geldi...

  • burada da şöyle bir ayrım var ama:
    adam ne kadar zeki olduğunu ısrarla gözünüzün içine sokmaya çalışabilir, şimdiye kadar edindiği bilgi birikimini entelektüel terör haline getirebilir. ve sonunda da dünyanın en itici insanlarından biri birisi olur. girdiği her ortamda schopenhauer konusu açabilir.

    diğer gruptakilerse, "tam o anda" zekalarını konuştururlar. bu tür adamların garip bir çekiciliği vardır. birden değil, yavaş yavaş içine düşersiniz. böyledir.

  • baska okullari bilemiyorum, amma bizim okulda ortaokul ve dahi lise boyunca ceketleri cikarmak icin hocalardan izin almak gerekiyordu. ondandir ki yaz gelip de sinif isinmaya basladiginda "ceketlerimizi cikarabilir miyiz" sorusu ve onu sormaktan sorumlu birileri olurdu. bu soruya cogunluk olumlu yanit verilse de, olumsuz yanit verildigi de oluyordu. bu tip yanitlari veren hocalarin ogle teneffusunde ogretmenler odasina kendisini kabul ettirememis, okul bahcesinde tek basina gezen tuhaf tiplerden ya da (ifrada kacmak gibi olmasin ama) okul mudurlerinden olusmasi tesaduf olmamali.

    neyse, ceketi cikarabilince bir rahatlama, kisa sureli de olsa otoriteden yirtma hissi geldigini cok net hatirliyorum. ve fakat o seneler icinde "neden ceketimi cikarmak icin bu dudukten izin almam gerekiyor?" sorusunu irdeledigimi, dert edindigimi hic hatirlamiyorum. bunlar bana o zaman dert olaydi, ergenligi bu denli gec yasta yasayip, sinir ve asabiyete rotarla ulasmis olmazdim sanirim. zamaninda yasardim fak di sistim'i, zamaninda alirdim hirsimi. kismet buguneymis.