hesabın var mı? giriş yap

  • hero's jourey amerikalı akademisyen joseph campbell tarafından ortaya atılmış bir teoridir. drama, hikaye anlatımı, efsane, dini ayin ve psikolojik gelişim konularında kullanılan bir teoridir. "kahraman" olarak bilinen başrol oyuncusunun arketip tipik macerasını anlatmayı, açıklamayı hedef edinmişdir.

    sonraları christopher vogler bunu sinemaya uyarlamıştır. aslen 17 aşamalı olan model, vogler'in düzenlemesi ile 12 maddelik bir hale gelmiştir ve aşağıdaki gibidir:

    aşamaları şu şekildedir.
    1. sıradan dünya
    kahramanımızın sıradan yaşadığı günleri gösterir. monoton sıkıcı bir hayat

    2. maceraya çağrı
    beklenmeyen bir olay gelişir ve kahramana çok acil ihtiyaç duyulur

    3. çağrının reddi
    kahraman ihtiyaç anında gelen çağrıyı bireysel sebepler ile reddeder

    4.mentor desteği
    bir mentor, bilge ya da bilgiç tarafından kahramana bir destek verilir

    5. macera eşiği
    kahramanı maceraya iten bir şey gerçekleşir ve kahraman fikrini değiştirip bilinmeyene doğru yol alır, maceraya dalar

    6. testler, müttefikler ve düşmanlar
    oluşan beklenmeyen durumun çözümü için çözüm yolları aranız, müttefikler toplanır, düşmanlar belirlenir

    7. yaklaşım
    kahraman ve bir araya gelen müttefikler bir plan yapar ve her şeyin normale dönmesi için çalışmalara başlanır

    8. deneme
    maceranın tam ortasında, ya da hikayenin tam ortasında kahramanın her zaman yapmaktan korktuğu bir olay olur ve kahramanımız bu korkusunu yener, kendi kendisine meydan okur ya da bir şeyini feda etmek zorunda kalır

    9. ödül
    ölümle yüzleşen kahramanımız başarılı olarak maceranın ödülünü alır. dünyayı ya da kurtarılması gereken her neyse onu kurtarır

    10. dönüş yolu
    bir çok hikayenin bu kısmında maceradan maceraya atlayan kahramanımız burada ödülünü almış bir şekilde eve yani hikayenin başladığı yere dönüş yapar; bazı hikayelerde de mutsuz son olur ve yine eksik bir şekilde eve dönülür

    11. diriliş
    her şeyin bittiği eve dönüşün gerçekleştiği düşünülen anda kahramanın bir şeyleri daha feda etmesi durumu; annesi, sevgilisi falan gibi değer verdiği bir figürü kaybeder ve bu olay sonunda iç dünyasında bir diriliş olur; bilgeliğe bürünülür ya da hayatın, sevginin, bir arada olmanın önemine vurgu yapılır

    12. iksir ile eve dönüş
    eve dönülür ve beklenmedik bir iksir ile düzeni bozulan sıradan dünya tekrar eski haline getirilir, bir çok hikayede normal haline dönen sıradan dünya daha iyi bir yer haline gelmiştir.

    kahramanın yolculuğu isimli paradigmaların hepsini şu kanalda farklı videolarda anlattım
    burada vogler, campbell, leeming ve cousineau'nun paradigmalarının farklarını da bulabilirsiniz.

    edit: linkler güncellendi / video linki eklendi / vogler, campbell, leeming ve cousineau farkı hakkında kısa bilgi eklendi.

  • aynı duyguyu gsm şebekesi mesaj gönderdiğinde de tadarsın.
    (bkz: acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler)

    edit: sevgili çaylaklar favorileriniz sayesinde depresyona girdim. çıktığımda hepinizin fav tuşuna acı biber sürücem. adamlara bak; "madem mutsuz oluyon, geber pezevenk" diye abanmışlar favori tuşuna. bu mu sizin psikoterapi anlayışınız?
    lan hemen dramatize etmişsiniz olayı hem. geyik yapıyoruz şurada. yoksa biz de sizin gibi çaylaktık. üstün belagat ve edebi yeteneklerimiz sayesinde yazar olduk .* . ezikler sizi.

    edit2: ssg sırf ben üzülmeyim diye favorilemiş. lan olum daha evvel söylesene ben senin entry'lerini okuyorum diye. o kadar çaylağı ayağa kaldırdık boşu boşuna.*. hem senin nickin niye en başta görünüyo bakim?

  • askeri tarih alanında çalışan biri olarak şunu diyebilirim ki bu dönemden döneme farklılık gösterir. sayın yazarların değindikleri ya da adlarını saydıkları isimler kendi dönemlerinde savaş meydanlarından muzaffer ayrılmış ya da meydandaki taktik ve stratejileriyle farklılık göstermiş kişilerdir. benim şahsi düşüncem kesinlikle her dönemi ya da bütün bir dünya tarihini kapsayan yegane komutan olmadığıdır. şüphesiz her döneme ve savaş teknolojisine damgasını vuran bir ya da birkaç komutan olmuştur. eski çağlar için milattan önceki dönemlerde 5. yüzyılda themistokles ve thucydides, 4. yüzyılda büyük iskender, 3. yüzyılda pirus zaferi söylemine adını veren meşhur epirli pirus ve yine 3. ve 2. yüzyıllarda hannibal barca ile mete han -bilindiği gibi mete han ya da motun ya da börü tonga, orduda ondalık sistemi ilk kullanan komutandır ve bu gerçekten askeri bir devrimdir- ve 1. yüzyılda iulius caesar. roma ordusunda ondalık sistem çok geç kullanılmaya başlanmıştır, roma ordusundaki lejyonlar ondalık sistemden ziyade kendine özgü olan bir sistem kullanmıştır. bir lejyonda ilk kohort hariç sonraki 9 kohort 555 piyade ve 66 süvariden oluşmaktadır. tabi ki birçok başka general vardır ancak bu saydıklarım savaş alanında imkansızı başaran ya da yeni taktik strateji üretenlerdir. yoksa lusitannilerin variatus'u, cheruskilerin arminius'u ve icenilerin boudicasını unutmuş değiliz ancak bu isimlerin askeri alandaki başarıları sınırlıdır. tuzak kurma ve akınlar düzenleyerek yıpratma taktiği üzerine kuruludur. bu isimler bu şekilde uzar gider. milattan sonraki dönemde de bu şekilde yüzyıl yüzyıl komutan adlarına değinebiliriz ancak bunu çok lüzumlu görmüyorum o yüzden kendi mühim gördüklerimi yazmak istiyorum.

    m.s. 6. yüzyılın en önemli komutanlarından biri belisarius'tur. doğu roma'nın magister militarium'u olarak sasanilere karşı ülkemiz sınırları içinde bulunan dara'daki(mardin'de antik bir kent) müdafası dillere destandır. daha sonra 1. juatinianus'un romayı yeniden kurma çabası ile kuzey afrika'da ve italya'da da birçok askeri başarı elde etmiştir.

    m.s. 7. yüzyıl için de tartışmasız bu isim halid bin velid'dir. yarmuk ve mute muharebelerindeki başarıları dillere destandır. kalabalık doğu roma orduları karşısındaki başarıları kendisini benim listeme yerleştirmektedir.

    m.s. 8. yüzyıl için de tartışmalı da olsa benim listeme girmeyi başaran isim tarık bin ziyad olmuştur. tartışmalı olmasının sebebi o dönemde ispanya'nın içinde bulunduğu otoritesiz durumdur ancak bu tarık bin ziyad'ın kısıtlı lojistik destek ve asker ikmaliyle kazandığı başarıları gölgede bırakmaya yetmemektedir.

    m.s. 10. ve 11. yüzyıllara damgasını vuran komutan bana göre doğu roma imparatorluğu'nun başına geçen en haşin imparator olan 2. basileios'tur. roma üzerinde baskı kuran ve adeta şamar oğlanına çeviren bulgarları öyle bir hezimete uğratmıştır ki adının önüne “bulgar kıran” lakabı getirilmiştir.

    13. yüzyıl komutanlar bakımından epey kalabalık bir asırdır. adını ilk saymamız gereken kişi tabi ki cengiz han'dır. ancak cengiz han'ın komutanlarından yine bu asra adını altın harflerle yazdıran ve benim de çoğu platformda adını mahlas olarak kullandığım büyük general, ulu noyan subutay'dır. yine bu asra damgasını vuran bir başka komutan da memluk sultanı baybars'tır. kendisi her ne kadar ayn calud muharebesiyle bilinse de aslında o muharebede ordunun başında bulunan isim baybars değil kutuz'dur. baybars öncü kuvvetlerin başındadır ve nitekim memluk öncü kuvvetleri savaşı belirleyen isim olduğu için kendisi listeme girmiştir.

    14. yüzyılın muzaffer komutanlarından olan ve benim listeme adını yazdıran isim osmanlı padişahı 1. murad'dır. kendisini bu listeye sokan özelliği muharebe sahasında müstahkem mevki savunması ya da taarruzu olmamasına rağmen top kullanmasıdır. özellikle kosova muharebesinde düşman piyadesine karşı kullandığı toplar fazlasıyla etkili olmuştur.

    15. yüzyıla gelince timur'u atlamak resmen ihanettir. tez kellesi vurulaa dedirtir. timur tarihin gördüğü ender generallerdendir. üzerine yürüdüğü herkesi yerle yeksan edip geçmeyi başarmıştır. bu hususta tam emin olamıyorum ancak sanırım hiç yenilgisi yok, bu onun en ayırt edici özelliği olmakla beraber benim listeme adını yardıran özelliği bilime verdiği değer ve savaş meydanındaki taktikleridir.

    15. yüzyıldan devam edersek eğer bana göre en iyi komutanlarından biri ve buraya adını yazdırmayı başaran isim ingiliz kral 5. henry'dir. 100 yıl savaşlarının bir parçası olarak 1415 tarihinde avrupa ana karasına geçerek agincourt'ta sayıca az olmasına rağmen süvari cambazı fransızlara karşı kazandığı zafer sonraki süreçte bütün kuzey fransa'nın britanya krallığı egemenliğine girmesine sebep olmuş ve fransa ordusunun devrim yapmasını sağlamıştır.

    15. yüzyılın bir diğer önemli ismi şüphesiz osmanlı padişahı 2. mehmet'tir. kendisini bu listeye sokan unsur şahi topu ve istanbul'un fethi değildir. çünkü yukarıda değindiğim ingiliz fransız savaşında zaten surlara karşı top kullanılmış ve aslında büyük toplar terk edilerek yerine küçük toplar kullanılmaya başlanmıştır. nitekim 1443-47 yılları arasınsa fransa, batısındaki ingiliz hakimiyetini bu yolla kırmıştır. meseleye dönecek olursak fatih'i bu listeye sokan ve benim çok kıymetli bulduğum asıl mesele bir askeri savunma devrimi olan ve italya'da 14. yüzyıl sonunda geliştirilen yıldız şekilli surları hemen kullanmaya başlaması ve istanbul boğazında venedik gemilerine karşı denizin yüzey gerilimini kullanarak uyguladığı gülle sektirme taktiği. bu sayede birçok venedik gemisini bertaraf etmeyi başarmıştır. eşi ve benzeri yoktur.

    17. yüzyıla geldiğimizde en önemli komutanlardan biri tabi ki gustavus adolphus'tur. isveç kralı olan 2. gustav öyle bir askeri devrim yapmıştır ki tüfeğin muharebe alanındaki etkinliğini arttırmış ve savaşlara yeni bir soluk getirmiştir. nitekim kendisi bulduğu yöntemle beraber birçok zafer de kazanmıştır. bulduğu yöntem ise örnek olarak verecek olursak 20 en 8 derinlikli bir hat piyadesi düzeni düşünelim. flintlock tüfekler kullanan bu hat piyadelerinda birinci saf ateş ettikten sonra 2. saf 1. safın önüne geçmiş ve ateş etmiştir. 2. safın ateşi ile birlikte 3. saf 2. safın önüne geçmiş ve ateş etmiştir. bu sayede hat öne doğru hızlı bir şekilde hem ateş etmekte hem de ilerlemektedir. düşmana göz açtırmadan bir anda süngü hücumuyla nihai zafere ulaşmaktadır.

    18. yüzyıla geldiğimizde karşımıza çıkan isim bende yeri ayrı olan ve yine listeme adını atın harflerle yazdıran prusya kralı 2. friedrich'tir, nam-ı diğer friedrich der große. kendisi muharebe sahasına yeni bir soluk getirmiştir. oblique order yani eğik düzen çok eski bir taktik olmasına rağmen ateşli silahların ve özellikle tüfeğin tam olarak etkinlik kazandığı ilk yıllarda askeri bir devrim yaratmıştır. bunu örnekleyerek anlatacak olursak eğer birbirine ateş eden karşılıklı iki hat düşünün, hatlardan biri rezerv kuvvetlerini eşit dağıtırken diğeri sadece bir noktada yoğunlaşıyor, dolayısıyla yoğunlaştığı noktada düşmanı hızlıca bozguna uğratıp arkasına sarkarak sarıp imha ediyor. görselde görüldüğü şekildegörsel.

    18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarında ise bu isim hiç ama hiç tartışmasız napoleon bonapart'tır, ta kendisidir. “vive l'empereur” allah allah, aman aman. yani kendisini ne kadar methetsem azdır efenim. inanılmaz bir komutandır. hangi birini saysam bilemedim, say say bitmez. şüphesiz 1805 austerlitz bunlardan biridir, inanılmaz bir zaferdir. avusturya ve rusya yerle yeksan olmuştur.

    19. yüzyılın bir diğer önemli isimlerinden biri de japon mucizesi saigo takamori'dir. takamori'nin buşin savaşlarındaki başarısı dillere destandır.

    19. yüzyıldaki listeme girme hakkı kazanan komutan ise helmuth karl bernhard von moltke'dir. nam-ı diğer baba moltke ya da der große schweiger. kendisi 1839 yılındaki osmanlı devleti ile mısır valisi kavalalı mehmet ali paşa'nın oğlu ibrahim paşa'nın komutasındaki mısır kuvvetleri arasında cereyan eden nizip savaşında da bulunmuştur. ancak moltke'nin bu listeye adını yazdıran özelliği howitzer yani obüs topunu çok çok etkili kullanmasıdır. bana göre bu askeri bir devrimdir, bugün hala aynı taktik kullanılmaktadır. öncelikle yoğun bir obüs atışı ve ardından gelen ani saldırı. bu taktik 1864'teki ikinci schleswig savaşı'nda danimarka ordusunu dehşete sürüklemiştir. ardından savaşlarda siper ve hendek daha da önem kazanmaya başlamıştır.

    20. yüzyıla gelindiğinde yine komutanlar deryası içinde buluruz kendimizi. şüphesiz bizim gönlümüzü fetheden kişi ulu önderimiz mustafa kemal atatürk'tür. büyük taarruzda birden fazla taktiği aynı anda uygulamayı başarmıştır. topyekün bir harp, hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır ve o satıh bütün vatandır sözü ile hat stratejisinin tarihe karışması ancak oblique order olarak adlandırılabilecek bir asker kaydırma ve 1,5 saatlik top atışının ardından gelen ve ağırlık noktasını belli etmeyen taarruz, süvarinin düşmanın gerisine sarkması ve ikmal hatlarıyla birlikte iletişimi kesmesi… ne desem bilemedim, yazarken hayranlığımı nasıl tarif etsem az gelecek. anlatılmaz yaşanır diyorum ve meraklılarını büyük taarruzu incelemeye davet ediyorum.

    20. yüzyıl dediğim gibi komutanlar deryasıdır ve içinde boğulmadan yüzmek gerçekten yetenek gerektirir. birinci dünya savaşında siper yüzünden cephelerin kilitlenmesi ve ardından milli mücadelede hat müdafaasından daha etkili olan satıh müdafaası stratejisinin güdülmesiyle gelen zaferle birlikte blitzkrieg yani yıldırım harbi doktrinine gereken altyapı oluşmuştur. işte o altyapı üzerine heinz guderian öyle bir harekat stratejisi inşa etmiştir ki önünde dağlar tepeler duramamıştır. bu harekatı önemli kılan en önemli özellik motorize ordularda işlevsellik göstermesidir. ayrıca havadan destek almadan bu taktiği uygulamak pek mümkün değildir. hafif ve orta sınıf tanklar, motorize piyade ve stukalar. pike sesleri kulağımda yankılandı resmen, cehennemin yeryüzündeki yansıması olsa gerek.

  • ali ihsan bey merhaba.

    bunu bileceğinize eminim:
    10 harf, türkiye kökenli bir terim; aniden hızlı ve seri bir şekilde yapılan ve karşısındakini gafil avlamaya yarayan şaşırtma metodu.
    harf alayım dediğinizi duyar gibiyim, merak etmeyin 5 harf benden :)

    ş_k__d_n_k

  • çocuğun ifadelerini gülümseyerek dinledim ama yorumları okurken kan beynime sıçradı.. yok okusa da ne olacak, yok okumazsa ne olacak herkes ahkam kesmiş..
    okumak ya da okumamak kişisel bir tercihtir saygı duyarız. ikisinin de kendince avantajları vardır. ancak yüksek gelirle, itibarlı bir işte, yorulmadan ve/veya daha az çalışarak geçinmek için olmazsa olmaz şeyler vardır. bunlardan biri eksik olursa hayatınızdan yüksek ödünler vermek zorunda kalırsınız.. bunlar;

    1-çalışkanlık ( bu olmazsa olmazdır, zeki olup, eğitimli olup çalışma isteğine sahip değilseniz anca karnınızı doyurursunuz)

    2-zeka ( çok çalışkansınızdır ama para edecek işlere kafanız basmıyordur, o zaman en fazla eşşek gibi çalışır, vücut gücüyle kazanırsınız )

    3-eğitim ( tamam üniversite okuma, ama yaptığın işi en iyi yapanların arasında adın geçmiyorsa ya sabahtan akşama dükkandayım ama gelen yok diye dövünürsün. üniversite eğitimin yok ama şehrin en iyi borusunu sen döşersin ücretini sen belirlersin. en iyi yalıtımını yaparsın yine aynı vs. vs., kendini yaptığın iş ile ilgili geliştirmelisin )

    4-iyi insan ilişkileri ( pek çok insan bunun ne kadar önemli olduğunun farkında bile değil, işini çok iyi yapsan da eğer insanlara karşı küstah, seviyesiz, laubali, ezik, ihmalkar vs. gibi tavırlarınız varsa yine değerinizi düşürecektir.)

    5-referans ( torpil manasında değilse bile ( hadi o da olsun ) eğer yaptığınız işe kefil olacak önemli isimler yoksa ne müşteri bulmada ne de işe girmede kendinizi şanslı saymayın)

    6-şans - ( en önemli faktörlerden biri, eğer sizin okulun birincisi öğretmen olup atama bekliyorsa ve siz falanca bir şirkete danışman olabilmişseniz büyük ithimalle doğru yer-yanlış zaman ikilemine düşmüş olabilirsiniz. bazen çok zeki ve çalışkan olmak bir dezavantaja dönüşür, sizi çok seven bir hocanız sizi bürosunda staja davet eder, sonra emeklilik için orada gün sayarsınız. kim bilir belki o sizi seçmeseydi siz başkasını seçecektiniz.)

    okusan da okumasan da 3000 tl kazanacaksın olayı öğrenilmiş bir çaresizlik. okumuş olmak için okumak veya "tatlı su balıkçılığı" yazmışım o çıktı ondan okuyorum diyorsanız belki okulu bırakıp başka şeylerde şansınızı denemeniz daha iyi olur. ama ömrünüzün sonuna kadar iddia kuponu peşinde koşacaksanız bırakın gerçekten ihtiyacı olan biri okusun.

  • aslinda seriat konusunda derin tecrübe kazaniyor. geldiginde daha iyi hocalik yapabilir bu sayede.

  • ssk, kâr amacı gütmeyen bir devlet dairesi. yani bir çaykur değil. ticaretle de uğraşmıyor. varlık fonuna alsan alamazsın...

    ssk'nin kâr etmesi sosyal devlete aykırı bir durum. ssk batmaz kardeşim. devlet başka yerlerden işler yürüsün diye para aktarır. bir sürü pahalı ilacı karşılar ssk, önceki yıllarda süper emekli ettiklerinin parasını öder ölene kadar.

    ssk batmaz, batarsa devlet batar.

  • 5 dk önce yaşanmıştır :

    70'li yaşlarda bir amcamıza çikolata ikram edilir. kutuda iki çeşit çikolata vardır. biri dark, diğeri ondan daha dark. sütlüsü hiç yok yani.

    amcamın eli en siyah olana uzanır. ikram eden arkadaş der ki : "amca sen şunu al, onu yiyemezsin" amcam bozularak nedenini sorar, zira dişlerini yeni yaptırmıştır. başka bi arkadaş da durumu açıklamak istercesine "amca o bitter" der. ama elbette amacına ulaşamamıştır. zira amcam şöyle cevap verir :

    "eşşoleşşek biterse bitsin."