hesabın var mı? giriş yap

  • oğuz adında yeni tanıştığım bir arkadaşımla galatasaray-fenerbahçe derbisini izlemek üzere maçı yayınlayan bir mekana gitmiştik. maç başlamadan bir fotoğraf çekip, derbiyi unutmadığımızı facebook'ta ilan edelim dedik.

    neyse çektim fotoğrafı yükleyeceğim, oğuz "ne yazacaksın?" dedi, ben de şöyle bir etrafa baktım, kimse bağırmıyor etmiyor diye, "bağırmayan taraftar gelsin" yazdım yükledim.

    akabinde maç başladı, 10-15 dakika geçti.

    oğuz; abi bir arkadaşın yorum yaptı galiba.
    ben; yapsın?
    oğuz; pek hoşuma gitmedi ama.
    ben; ne yazmış?
    oğuz; ben söylemeyeyim sen bak. ben pek sevmem bu tarz konuşanları.

    dipnot arası; yorum yapan annem. gurbetteyiz falan diye annemin facebook profil fotoğrafında, benim şimdiki halime hiç benzemeyen eski bir fotoğrafım var. arkadaşımda fotoğrafa bakıp, ismi okumadığı için gördüğü erkeği* benim arkadaşlarımdan biri sanıyor.

    gelelim annemin kısa süreli bir gerilim yaşatan yorumuna;

    "annen de gelsin mi?"

  • insan vucüdunda, ay çiçeğinde, yapraklarda, salyangozda, insan kafasında, mısır piramitlerinde kısacası birçok şeyde bulunan orandır. altın oranın ne zaman keşfedildiğine ve kullanılmaya başlandığıyla ilgili kesin bir bilgi yoktur. rönesans sanatçıları altın oranı eserlerinde denge ve güzelliği elde etmek amacıyla kullanmışlardır.

    leonardo da vinci'de bu oranı kullanmıştır. örneğin; son yemek (the last supper) ve mona lisa tablosunda. son yemek'te hz. isa'nın ve havarilerin oturduğu masa altın orana göredir. mona lisa tablosunun boyunun enine oranı altın oranı verir. mona lisa'nın yüzünün etrafına bir dikdörtgen çizdiğinizde ortaya çıkan dörtgen bir altın dikdörtgendir.

    türk mimarisinde de altın oran kullanılmıştır. mimar sinan'ın da birçok eserinde altın oran görülmektedir. mesela süleymaniye ve selimiye camileri'nin minarelerinde bu oran vardır.

  • benim bu.

    sadece güzel değilim işte amk. bir de erkeğim. düşündüm de para da önemli. tamam beyler ben değilmişim, dağılabilirim.

  • kimin olduğunu hatırlamadığım bir karikatürde vardı (sanırım yiğit özgür'ündü). şöyle bir şeydi:

    arşimet elindeki tasta newton'un yanına gider...
    arşimet : lan olm buraya bak burayaaa!! suyun kaldırma gücünü buldum!
    newton: peki bu ne bu elimdeki? (elinde elma tutmaktadır)
    arşimet: vay ipneee... yerçekimini mi buldun lan?
    newton: heralde.. sabah graham aradı.. o da bişey bulmuş ama söylemedi
    arşimet: aradı mı? nasıl aradı?!
    newton: lan bi dakka!!
    arşimet , newton: vay ipne! telefonu bulmuş!

  • oha, istanbul'un suyu bittiğinde de "geziciler" yaptı diyeceklerinin resmen ilanı olan haber :d

    ilahi yeni şafak, sen adamı gezici yaparsın.