hesabın var mı? giriş yap

  • doğrusu, milli bayramlarda eve türk bayrağı asmak olan eylemdir.

    artık ağız burun öyle bir yamulmuş ki millî diyemiyor bazıları.

    milli bayram lan adı üstünde. diğeri de bayrak. türk bayrağı. asacam tabi sana mı sorucam hırt!

  • sinemanın, etkin kullanılabildiğinde ne kadar güçlü bir dili olabileceğini anımsatmasını sevdim. neden? çünkü, film temelde, sosyal adaletsizlik ve sınıf çatışmasını anlatıyor. normalde bu konular zorda kalan veya tıkanan her senaristin ve yönetmenin çıkış kapısı olduğu için, seyircide belirli ölçüde doygunluk oluşturdu. zaten çok yapıldı, çok işlendi, haliyle çok izlendi. parasite'ı diğerlerinden ayıran ise, kullanılan metaforların çok geçmeden, belki bir sonraki sahnede karşılık bulması, ancak bunun olabilecek en yalın ve doğal haliyle yapılmasında saklı. ölçülü mizahın da dahil olduğu bu anlatım şekli sayesinde ne yaşanırsa yaşansın, hikaye nereye doğru kayarsa kaysın, bütün yaşananları normal, hayatın akışına uygunmuşcasına karşılıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    kevin ve babasının spor salonunda konuştuğu sahnede, babası şöyle diyordu:

    ''bak bu insanlara, bu geceyi spor salonunda geçirelim diye düşündüler mi? ama bak şimdi. herkes yerde yatıyor. biz dahil. bu yüzden insanlar plan yapmamalı. plan yapmazsan hiçbir şey ters gitmez. ve bir şey kontrolden çıkarsa önemi olmaz.''

    zaten işler kontrolden çıkmış, bu konuşmalar da o yaşananlara bir atıf diye düşünüyorsunuz ama değil, henüz hiçbir şey başlamamış bile. olaylar tam anlamıyla kontrol çıktığında, yani şiddet sahneleri başladığında, olayları, birbirlerini ezmeye çalışan böcekleri izler gibi izlemeye devam ediyorsunuz. aslında onlar açısından hiçbir şey ters gitmiyor. yaşananların hiçbiri şaşırtıcı değil. olayların ne derece kontrolden çıktığının da bir önemi kalmıyor haliyle. her şey bittiğinde, bodrumlarda yaşamaya devam ediyorlar. ayrılmalarının mümkün olmadığı, sabunla, çamaşır deterjanı ile geçeceğini sandıkları alt sınf kokusunun üzerlerinde sindiği bodrumlar.

    aynı koku metaforu ezel dizisinde de çok güzel anlatılmıştı. orada barış falay bunu mükemmel sahnelemişti. ezel'i kokladıktan sonra ''ben bu varoşun kokusunu alırım. istediğin parfümü sık, o koku geçmez'' derdi. koku önemlidir. zira sınıf çatışmalarının en ayırt edici etmenlerinden biridir. bu filmdeki gibi iyi bir anlatımla sunabiliyorsanız, her zaman etkileyici metafordur.

    neoliberal politikaların esiri yarı bodrumlarda kendi hallerinde yaşayan varoş wi-fi avcılarının, acıma duygularını tamamen yitirmiş bencil ve tehlikeli parazitlere dönüşmesinin önündeki tek engelin, sadece böyle bir fırsatla karşılaşmamış olmalarının hikayesi.

    --- spoiler ---

  • aslında urfa'nın amsterdam, bern, barselona olduğunu öğrenmemize neden olmuştur.

    hee amk heee çok güzel çok misafirperver çok sıcakkanlı yer.

    ulan siz bu ülke sınırları içinde akp'nin %60 alıp da insanlarının hoşgörülü, misafirperver, açık fikirli, sıcakkanlı olduğu yer mi gördünüz?

    önüne kebap koydu diye neredeyse sevinçten ölecekler amk.

    tüm motivasyonu öteki diye adlandırdıkları milyonlarca insana kan kusturmak, bastırmak hatta şartlar gereği öldürmek olan bir ideolojiye ölümüne bağlı bir il bu sıfatların hiçbirinı taşımaz.

    hani aralarında yaşamasam inanacağım.

    yazdıklarımın konu dışında olduğunu biliyorum lakin olay üzerinden bok çukuru yerleri göklere çıkarmayın amk.

  • dunya tarihinde bir astronota karsi belediye secimi kazanmis tek insan onemli tabi ahah.

  • fellini filmi tadında görüntüler...

    taksiciler istanbul'un en büyük sorunu...
    çoğu çakal...
    kimi nasıl tokatlarız derdinde...
    belli ki taksici sorunu ülkeyi yönetenlerin de gündeminde..
    polise "taksicileri zıplatın" talimatı gelmiş..
    the marmara önünde trafik polisleri uygulama yapıyor..
    müşteri almayan, beğenmeyen taksicilerin taksileri artık trafikten men ediliyor..
    yok artık öyle "üç kuruşa beş köfte"
    direkt trafikten men..
    sonrası taksicilerin zıplaması..
    belgesel tadında görüntüler..

    edit: bazı arkadaşlar uygulama yolcu filan demiş..
    taksicinin yalan söylediği 1 km öteden belli oluyor...
    eskiden yolcu almayan taksiyi polis ceza yazıp gönderiyordu..
    --- spoiler ---
    kısa mesafe yolcu almadığı tespit edilen taksiciler için 2.265 tl idari para cezası kesilmektedir.
    --- spoiler ---

    şimdi işler değişti...
    yolcu almayan taksi direkt bağlanıyor..
    yeni olan bu...
    do you understand...

    edit: bugün rabbim verdikçe veriyor..
    taksicilerden sonra minibüsçüler de ceza manyağı yapılmış...
    (bkz: kadıköy'de minibüsçülerin zıplatılması)

  • (bkz: barkın'a o konuda ben de çok kırgınım)

    olum neyin kafasını yaşıyorsunuz ya? tamam ülkemiz bu konuda bir latin ülkeleriyle, iskandinav ülkeriyle yarışamaz belki ama erkekler konusunda da diğer ülkelere çok bir fark attığımız söylenemez. ne kızlar görüyoruz dibimiz düşüyor.* mağara da mı yaşıyorsunuz anlamıyorum ki. sokaklarda her şeyin olduğu gibi kadının da güzeli var çirkini var. siz görmek istediğinizi görüyorsunuz bence. bu yaptığınıza algıda seçicilik, seçicilikte kavga çıkarıcılık derler.*

  • rabbime şükürler olsun akp döneminde gerçekleşmiş süper uygulamadır. ingilizce nasılsınız diyebiliyorsan yurt dışına ataşe olarak atanıyorsun ve 12 bin dolar maaş cepte. ayriyeten devlet sana 6 bin dolar maaşla bir tercüman tutup kuran kursu mezunu eşini de yine 8 bin dolar maaşla hafize olarak görevlendiriyor. bence "the policeman is standing in the middle of the street" cümlesini tek seferde hatasız okuyabilenleri de direk büyükelçi olarak atamak gerekir. hamdolsun bu günleri de gördük. artık monşerler değil böyle değerli insanlar yurt dışı görevlerine atanıyor. maşallah ve de inşallah.

    (bkz: http://haber.gazetevatan.com/…atama/520991/1/gundem)

  • yeni bir çalışma, egzersiz yapmadan 30 dakika önce kahve içmenin, egzersiz sırasında vücudunuzun yaktığı yağ miktarını önemli ölçüde artırabileceğini gösteriyor.

    ispanya'daki granada üniversitesi'ndeki araştırmacılar, 3 mg/kg kafeinin (kabaca bir espressoya eşdeğer) egzersiz sırasında yağın oksidasyonunu veya yanmasını artırdığını buldular.

    araştırmanın baş yazarı francisco josé amaro-gahete, “yağ oksidasyonunu artırmak için sabahları aç karnına egzersiz yapılması tavsiyesi yaygındır. ancak bu önerinin bilimsel bir temeli olmayabilir, çünkü bu artışın sabahları egzersiz yapmaktan mı yoksa daha uzun süre aç kalmaktan mı kaynaklandığı bilinmez” diyor.

    çalışmada katılımcılar dört hafta boyunca haftada bir egzersiz testine alındılar. egzersiz öncesi son yemekten ve son egzersizden teste kadar geçen süreler standartlaştırıldıktan sonra kondisyon bisikletinde egzersiz yapmaları sağlandı. egzersiz öncesi bazı katılımcılara sabah 8 ve akşam 5'te olmak üzere 3mg/kg kafein ve placebo verildi ve yağ oksidasyonları ölçüldü.

    amaro-gahte araştırmasının sonuçlarını "egzersiz yapmadan 30 dakika önce kafein alımının, günün hangi saatinde olursa olsun egzersiz sırasında maksimum yağ oksidasyonunu sağladığını gösterdi" diye açıklıyor. bu artış etkisinin öğleden sonra sabaha göre daha güçlü olduğunu gördüklerini de ekliyor.

    yağ yakmanın ve kafeinin çekirdek vücut sıcaklığınızı yükselttiği ve bu şekilde yaktığınız kalori miktarını artırdığı düşünülmektedir. kafein ayrıca adrenalin üretebilir ve lipoliz süreci için uyarıcı olabilir. lipoliz, yağ dokusunun vücudun bir enerji kaynağı olarak kullanabileceği yağ asitlerine dönüştürülmesidir.

    yağ yakma amacıyla spor yapıyorsanız rutininizi akşam üzeri 17.00 ve sonrasına ayarlayıp öncesinde de sert bir kahve içerseniz bu size süreçte yardımcı olacaktır.

    kaynak: science focus

  • mantık hataları içinde inanılmaz mesajlar verir. bir şah'ın aslında bir piyon kadar vasfı olduğu, ülkeyi genelde vezirlerin yönettiği, atların kulağına fısıldadığımizda saçma hareketler yapabileceği, kalelerin çapraz saldırılarda top atmak suretiyle karşılık veremeyeceği, gibi...