hesabın var mı? giriş yap

  • doblo aynaya bakmak zorun değil, hemen açıklayalım.

    sağda duran otobüs sağ şeridi, soldaki doblo sol şeriti kullanıyor. bakın yolda iki şerit var; sadece iki şerit.

    doblo otobüsün durduğunu bilerek ve hızını düşünerek sağdaki şeride geçiyor. trafik kurallarını göre doblonun sağında veya otobüsün solunda bir araç olamaz, çünkü orada şerit yok. bir şeridi aynı anda sadece bir araç kullanabilir. motorcu şerit ihlali yapıyor ve yüzde yüz suçlu. bu kadar basit.

    motorcunun orada geçebiliyor olması kural ihlali yapmasını mazur göstermez. iki şerit yolda sadece iki araç yan yana olabilir ve motor bir karayolu aracıdır.

  • sen almanya'da çalışıp çil çil avroları biriktir, tatile giderken pintilik edip mehtap family diye otel seç.

    çok da güzel iyi olmuş bence dediğim, rezalet olmayan olay.

  • artık her şey iyiden iyiye bağlamından kopuyor. aslında yalnızca türkiye'de değil, dünyada da eğitim böyle.

    üniversitede öğrenciykenden beri şaşırdığım ve algılayamadığım bir şey varsa o da öğrencilerin, dersi, yalnızca, geçebilir miyim, nasıl geçerim; nerelere çalışmalıyım; nerelerden sorumluyuz; hoca nasıl soru soruyor; hoca nasılkağıt okuyor olarak algılamalarıdır.

    aslında aldığınız bu derslerin, hayatın pek çok alanıyla, iş hayatınızda, eğitim yaşantınızdaki birikiminizi kullanacaksanız vizyonunuzda bu derslerinetkin olduğunu anlayabiliyor musunuz? mühendis değilim ama bir geyik vardır ya; akışkanlar mekaniği şöyle zordur, böyle zordur diye. bazıları da hocasına göre değişir zorluğu, der. kimisi bilmem kaçıncı alışımda geçtim, der. iyi de bunların hiçbiri önemli değil ki. önemli olan bunun sendeki algılayışı, vizyonu ne ölçüde değişirebildiğidir. şunu söylemek istiyorum; eğer sen bir mühendis olmak istiyorsan; sınav olmadığında dahi o dersi çalışmalısın. geçmek, kalmak, yaz okulunda almak; düşük puan vs. bunlar ne anlama geliyor ki? kimin umurunda bütün bu zırvalar.

    albert camus, anlamak birleştirmektir, demiş. sen eğitimini aldığın alanı farklı disiplinlerle eşleştiremiyorsan; bunun için senden, yani içinden gelen bir "kavrama" arzusu yoksa bütün bu sınava çalışmalar; sınav öncesi hafta okula mutlaka uğrayıp fotokopi toplamalar; sınav tüyoları almalar vs. bunlar ne işe yarar ki?

    hiçbir disiplini ayırt etmeden söylüyorum. eğitimini aldığınız alanda zorunlu olmadığı halde, kitaplar okumuyorsanız; merak edip incelemiyorsanız; isterseniz 4.00 ile mezun olun; sizden bir halt olmamıştır. gerçek deha yaratıcılıkta gizlidir ve bu ancak içten gelen bir merak duygusuyla gelişir. kimse yaptığı işin, öğrendiklerinin gerçek hayattaki bağlamını sorgulamıyor; felsefesini anlamıyor. matematik öğrenen bir öğrenci, kendiliğinden felsefeye ilgi duymuyorsa güdüktür. edebiyat öğrencisi kelimelerin kökenini merak etmiyorsa öğretmen olmuş olmamış, sonuçta vasıfsızdır. şunu da hatırlatayım ki; iyi matematikçilerden bazıları da ilginç bir şekilde etimoloji meraklılarıdır. mesela gauss bunlardan en ünlüsüdür.

    sözün özü, ders geçmek hiçbir şeydir, anlamak her şey.

  • hastaligi kapma ihtimali yuksek ortamlarda bulunan kisiler surekli maske takmis olabilir. korelasyon ve nedenselligi karistirmamak lazim.

  • enseyi alıyorum abi
    hı-hı...al
    yanları bırakayım mı abi?
    hı -hı bırak

    o yüzüme sürttüğü fırça ne? enseme sürdüğü tuhaf kokulu pudra. birilerinin kulağına vurduğu alevli çubuğu kim akıl etti?
    alex göndermeleri iyi oldu abi?
    ya tabii şimdi.
    valla ben bi şey demiyom dış güçler var.
    gibi. yani

    gözlerini kapat abi.
    kapandı.
    abi aç.
    anam içim geçmiş.
    ense nasıl olmuş abi?
    iyi.

    zira o sırada ben hiçbir şey bilmiyorum. cahil, itaatkar, ezik, konformist. "al şu usturayı ananı babanı kes" dese o an "ne oluyor lan?" diyemeyecek insanlar var. ben de onu diyemem belki ama üzülürüm çok.

  • (bkz: ekşisözlük)

    bana lcw yi hatırlatıyor. eskiden lüks bir markaydı, herkes giyemezdi. kuzen vasıtasıyla elime geçen o maymunlu poşetini yıllarca sakladığımı bilirim. sonra pazar malı üretmeye başladı. sözlük de zamanında lcw nin ilk hali gibi elit bir marka iken, inci - ulu karışımı bir yere dönmeye başladı maalesef.

  • öyle bir diziydi ki bu, yurdun her bir yanında izleyici kitlesi, özellikleri, verdikleri tepkiler aynıydı, aynı.

    - şüphesiz ki; bu dizinin yayınlandığı dönemde 7-15 yaş aralığında olan ve bu diziyi izlememiş bir ergen kız çocuğu bulunmamaktaydı.

    - bu diziyi zamanında izleyenler "ahaha, nasıl izlerdim ben bunu yeaa" diye kendine gülüyor, kendisiyle dalga geçiyor ve geçmişi yad ediyor. aslında hiçbiri izlediği için, pişman değil.

    - bu diziyi izleyenler ortaokulda "çılgın bediş'im yok başka işim" diye gruplar halinde takılırlardı. ayrıca bu şarkıyı o zamanlar söyleyenler hala bu şarkıyı hatırlıyor.

    - arkadaş grubunda herkes dizi karakterlerini paylaşırdı. herkes bediş olmak ister, kimse banu olmak istemezdi.

    - ayrıca yonca evcimik'in 18 yaşında olmadığı gerçeğiyle tanışan kızlarımızın büyük bölümü o travmayla uzun yıllar yaşadı.

    - bu diziyi zamanında izleyenler, yaz aylarında da mutlaka tekrarlarını da izlerdi.

    - bediş'in hayalleri dizinin en sevilen bölümüydü. bu arada şirine'den zeyna'ya her şey oldu len kızcağız. ne oktay aşkıymış. leyla ile mecnun bok yemiş.

    ...

    sonuç olarak; bir kişi de demiyor ki, aga bu nedir?

  • kullandığı araç 350 bin euro civarı. onu o hayatından kurtaralım derken, o bizden 20 kişiyi falan işe alıp, ırgat olarak çalıştırabilir.