hesabın var mı? giriş yap

  • 2 üst katımda komşular var. çocuklar o kadar çok koşuyor ki bina komple sallanıyor. bir üst kat komşum, köpek aldı ve ev ahalisinden birisinin temizlik takıntısı var. günde 3 defa süpürge açılıyor. köpek sabaha karşı havlıyor. tüm apartmanda yankılanıyor. 2 alt komşum, havlama sizden mi geliyor diye geldi üst kata yönlendirdim. kaç defa dedim. saldırmamak için kendimi zor tutuyorum. sinir stres hastası yaptılar. elim ayağım titriyor artık. günlük hayat gürültüsü bile evde büyüyor. çünkü ben gürültü yapmıyorum. evden çalışıyorum. şu anda ev de değiştiremiyorum ki değiştirsem ne kadar fayda edecek. taharet musluğu sesi duyuyorum ya taharet musluğu! be hayvan oğlu havyan lan bu evi 3 cm perde betonla mı yaptın be itin evladı!? evde yürürsen davulun içindeymiş gibi ev sallanıyor. yeni bina. ne yapacağım bilmiyorum. kafayı yiyeceğim. bunun bir yönetmeliği, bir şeyi yok mu? tüm türkiye'yi adamlar bu şekilde inşa etti. kaçış yok. müstakil evi olan semtler ya çok fakir ya çok zengin. nasıl olacak?

    ya kardeşim normal ülkelerde, eğitimli insanlar sınıf atlıyor, kendi sınıflarındaki insanlarla mutlu mesut yaşıyor. parayı bu mağara itleri buldu. şimdi paraları ile kafamızı s*kiyorlar. bize kakaladıkları leş evlerde bizi yaşamaya mahkum ediyorlar. aynı kendi inşa ettikleri bu ucubeler ülkesindeki gibi. her alanda gerileme yaşanır mı be her alanda!! bu işler yurt dışında nasıl oluyor kardeşim? insanlar bir arada nasıl yaşıyor. en rahat olması gereken yer, senin cehennemin oluyor. daha da çok evlere kapanmak durumunda kaldığımız şu günler katlanılmaz halde.

    edit: imla

  • türkiye akülü arabalar federasyonu başkanı izzet mehmet çapar'ın.... şaka lan şaka

    olm şunun güzelliğine bak ya

    şimdiki jenerasyonun çocukları da bunu istiyor mu bilmiyorum ama, bizim jenerasyonda çocukken akülü arabaya ağzının suyu akmayan çocuk pek yoktur herhalde. akülü arabası olan çocuk da pek yoktur.

    resmen resimli sözlükte ukte kelimesinin karşılığında akülü araba resmi var lan benim için.

  • yanomami iki ulus devletin, venezüella ve brezilya nın sınırları içerisinde yaşamaktadır; ve brezilyalı çiftçi ve madencilerin kendilerine karşı yürüttüğü savaş onları artan bir tehditle karşı karşıya bırakmaktadır. kısa bir süre önce altına hücum furyasında, günde ortalama bir yonomami hayatını kaybetmekteydi. 1991 de yonomami yurdunda yaklaşık 40.000 kadar brezilyalı madenci vardı. bunlar bazı yerlileri derhal öldürdü. diğer taraftan madenciler beraberlerinde bu "modernite" ile karşılaşmamış halka yeni hastalıklar getirdi ve bu hastalıklar salgına dönüştü. 1991'de amerikan antropoloji derneğinden bir heyet yanomamilerin karşılaştıkları sorunlarla ilgili bir rapor hazırladılar. bu rapora göre bu halk yılda yüzde 10'luk bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardı. bundan sonra brezilya ve venenezüella hükümetleri yanomamileri korumak için çalışmalar başlattılar ve bu çalışmalar kapsamında yanomamilere ait devasa bir araziyi yabancılara tamamen kapattılar. fakat 1992 ortalarında yerel siyasetçiler, madenciler ve çiftçiler bu yasağı delmeye başlamışlardı bile. günümüzde ise bu halk yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.

  • bu virüs bulaştığında iki hafta içinde italya'daki ölüm rakamlarına ve yayılım hızına bakın sonra saçmalayın derim.

  • - deney yapacağım baba. bana bir bardak su ve üç buz getirir misin?
    - tamam.
    - şimdi de beş tane bebe bisküvisi getir.
    - tamam.
    - bisküvileri ye.
    - ama tokum...
    - yemen gerekiyor çünkü bana kırıntı lazım.
    - elimle ufalasam?
    - olmaz. bana gerçek kırıntı lazım.
    - peki. (yiyorum) al bakalım kırıntıları.
    - şimdi deneyimizde önce suyun içine buzları koyuyoruz...
    - evet...
    - sonra da buzlu suyun içine kırıntıları döküyoruz.
    - peki...
    - şimdi de bekliyoruz.
    (birkaç dakika bekledikten sonra)
    - şimdi de suyun tadına bakıyoruz.
    - tamam...
    (sudan bir yudum alıyor, yüzünü buruşturuyor, büyük bir ciddiyetle yorumda bulunuyor)
    - iğrenç ve soğuk.

  • milliyet gazetesi haberi.

    bu da linki

    http://www.milliyet.com.tr/…ce serbest kaldi&ver=17

    evli ve 39 yaşındaki bir kişi parkta erkek arkadaşıyla oturan kızı tehditle kaçırıyor. erkek arkadaşını bir tokatla uzaklaştırıyor ve kıza tecavüz etmeye çalışıyor. evet buraya dikkat tecavüz etmeye çalışıyor!!! kızın iç çamaşırlarındaki sperm örneklerinden anlaşılıyor tecavüz etmeye çalıştığı ve ne oluyor biliyor musunuz? tecavüze yeltenen kişi yeterli tehdit oluşmadığından ve kız 18 yaşından büyük olduğundan dolayı savcı tarafından serbest bırakılıyor. yani hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. biz de bu memlekette adaletten ve kalkınmadan söz edelim.

    evet değerli arkadaşlarım. 18 yasından büyük kızlara siki sokmadığınız sürece istediğinizi yapabilirsiniz. tecavüzcü sayılmıyorsunuz. adalet böyle çalışıyor bu ülkede.

  • filmin süresi belli olmuş. 3 saat 20 dakikalık bir film bekliyor izleyiciyi. afişi de belli olmuş harika yine. (görselin linkini aşağıya bıraktım.)

    filmin hikayesi şöyle; genç bir öğretmen, küçük bir köyde zorunlu görev süresinden sonra istanbul'a atanmayı bekler ancak uzun süre bekledikten sonra bu kasvetli hayattan kurtulma umudunu tamamen kaybedecektir. bu noktada meslektaşı nuray, ona bir bakış açısı kazanmasında yardımcı olmaya çalışır. yabancılaşma, merkezden uzaklaşma ve kenarlarda var olma duygularına içsel bir yolculuk...

    nuri bilge ceylan'ın 9. filmi olan bu filmin yapımcılarından alexandre mallet-guy'a göre bu, nuri bilge ceylan'ın bugüne kadarki en iddialı filmi olacak. mallet-guy ayrıca filmi, aileye, aşka ve ilişkilere dokunan parlak mercekli bir fresk olarak tanımlamış.

    filmin senaryo öncesi de ilginç. aslında nuri bilge ceylan'ın bir önceki filmi ahlat ağacı'ndan (2018) önce çekilmesi planlanıyormuş. ancak senaristlerden biri olan akın aksu ile tanışması ve kişisel hikayesine aşina olması üzerine ceylan, akın aksu ile aksu'nun babası arasındaki ilişkiyi anlatan ve akın aksu'nun yazdığı 80 sayfalık uzun bir metinden yola çıkarak senaryoya dahil olmuş.

    film erzurum'da çekilmiş. hikayeyi okuyunca aklıma "bir zamanlar anadolu'da" filmindeki doktor geldi. varoluşçu bakış açısının ve yine bolca sembolizm kullanımının olacağını tahmin ediyorum.

    film sony venice ile çekilmiş. (meraklıları için link)

    filmin afişi: link kaldırılmıştır.

    edit: afişlerin resmiyeti şimdilik şüpheli. imdb sayfasında yayınlansa da nbc'nin sitesinde mevcut değil. o nedenle doğrulayamadım.

    edit 2: filmin imdb sayfasındaki afiş resmi olmadığından linki kaldırdım. resmi afiş önümüzdeki ay sanırım yayınlanacakmış. imdb'ye keyfi olarak birisi yüklemiş. entry'den sonra internette de paylaşıma girdiğini fark ettim bu nedenle başta nuri bilge ceylan olmak üzere tüm yapım ekibinden ve sanatseverlerden özür diliyorum.

  • ikea'daki malin aynisini ikea'dan ucuza ozel yaptiriyorsa, marangozun adresini ve telefonunu ihtiyaci olana vermeli. su anda istanbul'da es kaza marangoza isin dussun, basit bir raf yaptiracak olsan "abi mumkun degil 500'un alti olmaz" modunda adamlar. ikea dizayn'ini ikea'dan ucuza yaptiramazsin. bu kadar basit.