hesabın var mı? giriş yap

  • dün yayınlanan masterchef türkiye isimli yarışmada acun ılıcalı'nın gerçekleştirdiği eylemdir.

    yarışmacı yemeği bitirmiş ve jüriler tadım yapıyorken kapı açıldı ve patron acun ılıcalı şort, tişört ve plaj terlikleriyle yayına girdi. lakayıt tavırlarla konuşmaya başladı ve kendisine "siz" diye hitap eden diğer kişilere "sen" ile başlayan cümlelerle hitap ederek geyiğine devam etti.

    tam bir "anadolu şehirlerinde bulunan 20 kişilik kobi patronu" ukalalığı ve şımarıklığı!

  • "fethullah gülen'e çete diyemezsiniz, seversiniz sevmezsiniz bu ülkenin yetiştirdiği bir değerdir. her şey devletin kontrolünde yapılıyor." diyen kisinin adalet bakani olmasi hadisesi

    bilmem ne bankasinin onunden gecmis olanlar,
    emir kulu askeri ogrenciler,
    2 maklube yemis olanlar icerde.

    al sana feto ile muthis mucadele

    edit: videosu

    bozdag'dan ozur diliyorum. konusmasini dun yanlis/eksik alintilamisim.

    konusmasi tam su:
    "f. gulen bu ulkenin yetistirdigi degerli bir kiymettir. seversiniz, sevmezsiniz ama degerli bir insandir. bilge bir insandir.
    bu ulkenin milli ve manevi degerlerine bagli nesillerin yetismesi icin hizmetini yapiyor.
    her seyi de acik.
    devletin denetimi ve gozetimi altinda acik"

  • esas olan, size endişe veren duygu ve düşüncelerden sizi uzaklaştıracak olan alışkanlıklardır.

    (bkz: günlük tutmak)

    böylece, olan biten her şeyi, tekrardan gözden geçirme ve kritik etme beceriniz gelişir.

    bu başlı başına kendi kendine terapidir zaten.

    uzun yürüyüşler yapmak. hep zihne hem bedene faydası vardır. oksijen almak zihni açar. sizi saran ve endişe veren düşüncelerden arınmanızı sağlar. sonrasında aynı konuya dönüp düşünmeye başladığınızda olaylara, kişilere ve fikirlere daha objektif yaklaşabilirsiniz.

    büyük ihtimalle yüzlerce defa denmiştir, ancak gene de es geçmeyelim. müzik dinlemek.
    özellikle de hiç bir şey yapmadan, sakin, derli toplu ve sessiz bir ortamda müzik dinlemek de sizi içinizde bulunduğunuz çıkmazdan kurtaracaktır.

    bisiklet sürmek. kesinlikle listede ilk 5'e girer. bir kere aynı anda bir kaç şey birden yaparsınız. böylece de zihninizdeki öncelikler yer değiştirir.

    el işi yapmak. evet, bu daha çok kadınlara has bir şeymiş gibi görünebilir. örgü örmek veya etamin işlemek gibi şeyler de gerçek terapiler kadar etkilidir. hele biraz da ustalaşınca insan kendi motiflerini çıkarmaya başladığında şundan
    http://v3.arkitera.com/…/news/2006/subat/heykel.jpg
    daha anlamlı şeyler çıkaracaktır ortaya.
    erkekler için de bu, maket uçak, tren, motosiklet filan gibi şeylerdir.
    kendinizden başka bir şeyle ilgilendiğinizde, kendi kendinizi baltalamaktan uzaklaşırsınız.

    çizgi roman okumak. hele de yanında bir parça çikolata ile birlikte sizi tüm varlığınızdan koparıp, bir hayal alemine sevk edecektir. çocukluk ve gençlik zihin yapınız ortaya çıkacaktır böylece.

    çiçek yetiştirmek. bu da önemlidir. zaman içerisinde, çiçekler ve botanik hakkında bilgi sahibi olursunuz. toprakla uğraşmak elektiriği de alır.

    yemek yapmak. bu biraz çetrefilli bir iş. yani canınız çok sıkkınken, stresliyken yapmaya kalkışırsanız, ortaya çok kötü bir sonuç da çıkabilir. çünkü lezzet sevgiyle ortaya çıkar. mutfağa girince her şeyi dışarda bırakabiliyorsanız, yapın.

    liste daha da uzatılabilir. ancak tüm bu alışkınlıkların ortak noktası, zihninizi başka bir şeye odaklamak temelli olduğu için, yazılacak şeyler hep bir şeylerin türevi olacak.

    en önemlisi ise, kendi depresifliğinize yenilmemektir.
    yoksa yolun sonu alkolizme kadar gider.

  • plazada çalışanların köpük partilerinde coştuğunu öğlende işe gelip akşamüstü partilere aktığını zannedenlerin sanrısı.
    memurlar haftasonları tatili ve akşamları insancıl vakitte biten mesaileri sayesinde kendilerine vakit ayırabildiklerinden hepinizden daha kaliteli bir yaşam sürüyor. adamın senede 30 gün izin hakkı var. sen ekrana hipnotize olmuşken dünyayı geziyor lan adam. ayrıca patron ne der kaygısı kovulma korkusu olmadığından stres altında değiller ve daha verimli çalışıyorlar.
    şimdi sevgili dünyayı kurtaran kardeşim, kimin daha sıradan yaşadığına sen karar ver. ben söyliyim, ikiniz de bir rutinin içindesiniz; fakat memurun rutini onu mutlu ederken seninki seni öldürüyor. artık memurlara bok atmayı bırak ve sakince kpssden aldığın puanı utanmadan paylaş.

  • başlık: japonlarda l harfi yokmuş lan

    1. oha şu anda aydınlandım ... amk l yok . lüleburgaz diyemiyo adamlar

    2. satrançta at nasıl gidiyor bunlarda amk, tam bi kaos

  • bu durum jerry seinfeld tarafından şu şekilde betimlenmiştir:

    "bence tüm o havaalanı, havayolları kavramı sadece bize 9 dolara ton balıklı sandviç satmak için yapılmış kocaman bir dolap. bence sağlanan o kar, tüm havayolları sektörünü ayakta tutuyor. yani bir düşünün. terminaller, uçaklar hepsi dikkat dağıtmak için, siz de böylece ton balıklı sandviçten yediğiniz kazığı anlamıyorsunuz."

  • 12 saniye sürecek bir "google araması sonrası sonuçlara göz atılması" eylemi sonrasında elde edilebilecek bir bilgi üzerinden insanları ezik veya değil diye sınıflayan gerzeklerden evlâdır.

  • uc kurusluk opera'da okunan siirininin rivayeti soyledir ki, bir gün padisah manyaklasarak "efendi vehbi.. bana oyle bir lagirdi et kü ilk misrasinda kellenik urmak, ikincu misrasinda isse senu ödüllendirmek isteyeyum" demistir.. ve karsilik olarak şu şiir cikmistir ortaya:

    azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
    kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
    * * *
    lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
    parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.
    * * *
    eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
    lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.
    * * *
    diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
    bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
    * * *
    salınarak giderken arkandan ben sokayım,
    ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
    * * *
    kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
    sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.
    * * *
    öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
    düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.
    * * *
    eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
    yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
    * * *
    herkese vermektesin, bir de bana versene,
    avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
    * * *
    sen her zaman gelesin, ben vehbi'ye veresin,
    esselamun aleyküm ve aleykümesselam.

    işte televizyon yok, radyo yok, osmanli böyle eglenirmis soguk ve uzun kış gecelerinde.. yoksa geçmez yahu.. sırf sıkıntıdan sefere gider insan..

  • kendi çapımda bir soyağacı çıkarmaya çalışırken karşılaştığım şaşırtıcı durum.

    50 sayısını ortalama olarak verdim rahat anlaşılsın diye.

    şöyle açıklayayım; 1000 sene önceki atalarımızı falan düşündüğümüzde sanki çok çok uzak nesillerden bahsediyormuşuz, sanki arada sayısız insan varmış gibi düşünüyor insan..

    oysa ben, babam, dedem, dedemin babası, dedemin dedesi... diye saymaya başladığınızda, ortalama 50. kişide 1000 yıl geriye gitmiş oluyorsunuz.

    benim rahmetli dedem 1920 doğumluydu, onun babası 1890, onun da babası galiba 1870'miş.. yani sadece dedemin dedesi 150 sene öncesine gidiyor.

    bu 50 kişi ortalama bir rakam, herkesin babasıyla arasında 25 yaş olduğunu varsayarak verdim bu rakamı, ama kiminin 50'dir kiminin 60'tır farketmez.

    sonuçta milattan önceki bir dedemle benim aramda, topu topu 100 dedem var yani. hadi bilemeden 120... çok mu?

    çok acayipmiş.