hesabın var mı? giriş yap

  • atatürk'ümüzün, "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözüne ters bi adamdır... bu sözü duyunca/görünce espri kaynağıdır...

  • benim görüşümde s3b8 "gülnuray" ile birincil tema olarak bir insanın kültürel, sosyal ve ekonomik olarak kendisine hiç uygun olamayan birine karşı yaşadığı ingilizce crush veya türkçe platonik aşkı, ikincil tema olarak da kültürümüzün etkisiyle ülkemizdeki erkeklerde 20li yaşların sonu ve 30lu yaşların başı olan zamanlarda biriyle evlenerek düzenli bir hayata geçebilirim duygusunu işleyen dizi.

    --- spoiler ---

    - bu yanlış aşk temasının en güzel imgelerinden biri yılmaz'ın toplumumuzun derinliklerini anlatan sıkıcı filme ilk başta tepki koyarken, gülnuray ile tanıştıktan sonra bu filmi koltuk minderlerinin arasına ayaklarına sıkıştıracak seviyede izlemesidir.

    - aynı zamanda bölüm içinde ilk başta yerden soğuk almak konusunda endişesi olmayan yılmaz'ın gülnuray'ın önerisiyle bir süreden sonra hep çorap giymesi bu temayı destekliyor. bence bu uyumsuz olduğumuz kişiye karşı kendimizden taviz vererek yaptığımız kozmetik değişikliklerin metaforu; uzun saçı kısacık kestirmek, normalde giymediğin şeyleri giymek gibi. bu konsept aslında ilkkan ve kasket ile dizi boyunca iki sefer irdelendi.

    - birincil temayı daha da destekleyen şeylerden biri ise gülnuray'ın sakarlığı. bu sakarlık bence aslında bu aşkın içimizde oluşmasından önce gördüğümüz kırmızı ışıkları temsil ediyor. yılmaz ilk başta bunu garipserken bölümün ortalarında bu onu mutlu eden bir şey haline geliyor. kendimizi bu tür irrasyonel bir aşka kaptırmadan önce gördüğümüz kırmızı ışıkları nasıl aşıkken rasyonalize ettiğimizi gösteren bir hikaye elementi.

    - bir diğer hikaye elementi ise; aşık olduğumuz kişinin alakasız bir yerde ismini görmek gibi aslında tamamiyle tesadüfi ama bir yandan da kader gibi hissettiren bir durumun kişide yarattığı heyecan. dertli haldeki yılmaz'ın ersoy'un badminton çantasında gülnuray ismini görmesiyle neşeli hale gelmesi bunun bir göstergesi. hayat bir simülasyonmuş ve bu küçük detaylar da aslında bizim doğru duyguda olduğumuzun işareti olarak algılamamızın sinematik bir alegorisi.

    - buraya değinmişken aslında hikayede yılmaz anakarakter iken bu temaları destekleyen ikincil karakter ersoy'a da değinmek lazım. baktığımızda ersoy bu tarz bir aşka yılmaz'dan çok daha önce yelken açmış gibi. bunun ilk emaresi hiç ondan beklemeyeceğimiz badminton sporuna her perşembe gidecek kadar gönül vermesi hatta bu uğurda iki raket alması. bir noktada aslında arkadaş ortamında kendisine söylenmesini bekledeği "ya siz çıksanıza" şeklindeki klasik arkadaş gazlamasını bir anda yılmaz ve gülnuray için söylemesi. ilkkan karşı çıkarken kendisinin yılmaz'ın hoşlantısını hızlıca kabul etmesi de bunun göstergelerinden biri. onun bu duruma düştüğünü gösteren en kilit şey ise "hayat böyle küçük detaylarıyla, minik sürprizleriyle ve heyecanıyla anlam kazanıyor. ya ben bütün bunları sevgiye açılan küçücük, sihirli geçitler olararak görürüm." dediğinde aşkın başlangıcında olan yılmaz'ın onun deliliğini kabul etmeyip anlamasıdır.

    - yılmaz'ın gülnuray'ın en küçük çocuğuyla tanıştığı sahnede aşık olduğumuz kişinin yakın arkadaşlarına kendini yarandırma çalışmasını temsil ediyor. hani olur ya belki ilişkiyi bir ileri noktaya taşır diye o arkadaşlara yapılan küçük çaktırmalar ve bundan hızlıca pişman olmayı dizide "bana baba desene" sahnesiyle vermeye çalışmışlar gibi. tabi bu orta yaşlarda boşanma sonrası yaşanan sevdiğin insanın artık oturmuş hayatına uyum sağlama çabasının da göstergesi olabilir.

    - bütün bunların dışığında bu hikaye bir heteroseksüel erkeğin hikayesi; bunun en büyük ilk öğesi de gülnuray'ın köylüleri benzeri insanlara karşı duyulan anlamsız kıskançlık ve bunu başarısız bir şekilde anlatma çabası. ikincil en büyük gösterge ise ağa; şimdi bakıyoruz yılmaz barışçıl bir şekilde giderken ağanın adamlarının onları silahlı karşılaması, ağanın ilk söylediklerinin köye yaptığı yatırımlar olması ve daha önce bahsettiğim gibi yılmaz kozmetik değişiklikler yaparken ağanın bir seviye üste çıkıp fiziksel değişiklik yaparak rhinoplasty yaptırması. işte bu ağa bir erkeğin yanlış aşk duyduğu kadına ondan daha önce aşk duyup bunun için yatırım yapan kendince ilişkiyi hakeden erkekler piramidinin tepesindeki erkeği temsil ediyor.

    - bir sonuca varmak gerekirse işte bütün bu körkütük aşk yolculuğundaki arkadaşların artık konuşman lazım demesi, direkt yıldırım aşkı yaşamayan karşı tarafın eski sevgilisini/eşini boklamaya kadar birden fazla hikayesel elementi görebileceğimiz bir bölümdü.

    --- spoiler ---

    her şeyin ışınğında bence bu bölümün önergesi eğer ilk başta bir yakıştıramama durumu varsa hiç bu aşk yoluna kendinizi inandırıp atlamayın. sonu gördüğünüz gibi kendinden uzaklaşma ve acı hüsran.

  • bir türk erkeği, hiç cümle kurmadan; "eyvallah", "bakarız", "kısmet", "hayırlısı" diyerek en az 5 yıl yaşayabilir.

  • malumun ilanı.

    avrupa 200-300 bin mülteciyi almamak için kıçını yırtarken, 78 milyonluk bir islami geri kalmış topluma kapısını açar mı?

    arkadaşlar siz salak mısınız? hollanda'da erkek erkeğe evleniyor da nikahı belediye başkanı kıyıyor, türkiye'de ise başı açık gezene mahalleli "yollu" diyor arkasından. bir tarafta yüksek bir medeniyet seviyesi, öbür tarafta 1400 yıl öncesinin arap bedevi kültürü var; bu ikisi nasıl aynı birlik içinde yer alabilir?

  • oruç tutmuyorum , yıllardır da tutmadım , niyetim de yok .ama tutan tutsun sanane !!! iki şorolo sokakta öpüşse "sanane kendi tercihi" diye höykürüyorsun , adam sırf allah'ının rızasını kazanmak için ,sırf inançları için bedenini şu yaz sıcağında açlığa yatırıyor. gık demeden gündüz de işinde gücünde çalışıyor. her ne adına olursa olsun inancı uğruna maddi bir karşılık beklemeden yapılan her eyleme ancak saygı duyulur. adamsınız kardeşler , allah kabul etsin orucunuzu.

  • dünkü brezilya-almanya maçından sonra alman sosyal medyasında hakkında "joachim istifa etmeli, maçta gol atmayan oyuncular vardı. böyle laubalilik olmaz." diye geyikler dönen adamdır.

    o değil de adamın dün akşamdan beri yaşadığı mutluluğu, keyfi ve tatmini düşünüyorum. ben olsam uyuyamam balkonda falan ulurdum herhalde sabaha kadar.

  • otobüste sadece şoförün gördüğü o boşluk var ya; öyle bir boşluk var içimde, benden başkasının göremediği..

  • eline koluna sağlık dediğim esnaftır. kendi ülkelerinde alışmışlar kadınlara, çocuklara musallat olmaya burayı da öyle sanıyorlar. nerede görülürse kafaları ezilmeli bu çöl farelerinin.

  • "sihirli ayakkabilari" ile kalplerimize gelip kuruldu. bir park bankinda oturup anlattiklarini dinledikten sonra, hala dunyaya ayni gozle bakabiliyor muyuz?

  • buhar motorunu icat etmeyen, icat edilmiş bir motoru geliştiren mühendis. fakat gerçekten mucit. adam emekli olduğunda bile boş durmamış ve onlarca patent almış. isminin de elektriksel güç birimine verildiğini söylemek lazım. bu da büyük bir onur.