ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
344 bin lirayla 35 yıl boyunca çalışmadan yaşamak
-
james harden bile faize attığı parayı arttırmış. eskiden 150 bin lirayla 35 yıl yaşardı.
sakarya'da yakalanan dev fare
-
(bkz: splinter usta)
rıdvan dilmen
-
devre arasında prandelli kesinlikle sneijder'i çıkarıp direnci arttırmalı demişti. not düşelim buraya. bu yüzden sen devre aralarında tv'de yorum sıçarken prandelli gibi adamlar ise soyunma odasında taktik veriyor.
eyyorlamam bu kadar.
kaspars kambala
-
kaspars kambala (d.13 aralık 1978, letonya), 2.06 boyunda ve 120 kg ağırlığındaki efes pilsen, unics kazan ve fenerbahçe ülker'de oynamış olan leton basketbolcu. kendisi için efes pilsen'deyken avrupa'nın en iyi pivotlarından biri deniliyordu. euroleague'in sayı kralı da olmuş önemli bir basketbolcudur. 2.06 boyunda ve fiziksel olarak çok güçlü bir oyuncuydu. şimdilerde 40'ına merdiven dayamışken kktc'de yakın doğu üniversitesi forması giymektedir. gösteri için dövüş maçlarına da çıkmış olan renkli ve uçuk bir sporcudur.
bilgiler - https://tr.wikipedia.org/wiki/kaspars_kambala
görüntüleri - https://www.youtube.com/watch?v=xs3vyfpjym4
honda'nın türkiye çalışanlarına verdiği haklar
-
bizimkilerde hayirli cumalar mesaji atar..kidem tazminatinin ustune yatar...
tahrik et tatmin etme
-
amaç ne? sonuçta kimse mutlu olmasın, saçma sapan taktiklerle ilişkiye devam etmeye çalışalım mı?
ailenin komik kısa mesajları
-
abiden gelen mesajda acık ev adresi yazılmış, kendi evimin adresi. mesaj okunduktan sonra tarafımdan aranır;
-abi birşey anlamadım? yanlışlıkla gönderdin heralde.
-yoo doğru, evin yolunu unuttun da onu tarif edeyim dedim.
mehmetçiğin gültan kışanak'a verdiği ayar
-
bir takım vatan hainlerinin barış barış diye ötmelerine rağmen "senin devletin" sözüyle aslında ne kafada olduklarını bir kere daha görmemize vesile olmuştur.
(bkz: helal olsun)
fatmagül'ün suçu ne
-
yaklaşık 7.5 saattir yayınlanmıyor dizinin 1.bölüm tekrarı, bi terslik var sanırım.*
herkes gibi olmak
-
herkes gibi olmak; hiçbir farkının olmaması demektir. bu hep kötülenir aslında. oysa güzel de bir tarafı var bence.
eminim çoğumuz yaşamımızın bir döneminde, özellikle de ergenlikte, çok özel olduğumuzu, kimsenin bizi anlamadığını, dünyanın tüm yükünü omuzlarımızda taşıdığımızı düşünmüşüzdür. ergenlik biter ve yetişkinlik başlar. aslında bizden çok vardır. hiç özel değilizdir. kurduğumuz büyük hayallerin bir kısmının hiç gerçekleşmeyeceğini fark ederiz. sabah 8 ile akşam 6 arasında çalışacak, yaşımız geldiğinde evlenecek, çocuk sahibi olacak ve önümüzdeki 30 yıl boyunca da aynı şeyleri her gün yapmayı sürdüreceğiz büyük olasılıkla. bazen bazı insanların gözünü korkuyor bu düşünce. benim hep korkuttu nedense.
eh, ergenlikteyken özel bir insan olduğumu düşünürdüm ben de. ilk yetişkinlik yıllarımda bu düşüncenin aslında ne kadar yanlış olduğunu fark etmemle bir hayal kırıklığı yaşadım. 60 kişilik sınıfta ders dinlediğim bir gün "beni bu insanlardan ayıran nedir?" diye sordum kendime. sonra bunu gittiğim başka derslerde, kahve içtiğim mekanlarda, devrim'de otururken yineledim. resim çiziyor olmam bir fark yaratabilirdi; ama 10-15 metre ötemde oturup gitar çalan arkadaş dünyaya o anda benden daha fazla katkı yaptığı için onun en azından o an için daha özel olduğuna karar verdim. özel değildim. bunu kabullenmiştim. herkes gibi olmadığımı da biliyordum; çünkü cins bir insandım ve bundan hoşlanmıyordum. yıllarca dışarıda kaldığımı hissettim. insan kendi kendini nasıl dışlar ki? yeni tanıştığınız ya da pek iyi tanımadığınız insanlarla sohbet ederken gerilirseniz, her sohbetinizi siyasi ya da bilimsel tartışmaya çevirirseniz, popüler kültürü beyniniz hiç ama hiç öğrenmezse ister istemez sohbet dışında kalıyorsunuz. özel değildim. bunu kabullenebilirdim; ama sıkıcı ve cins olmak zorunda mıydım? her sohbeti bilimsel bir dayanağa oturtmaya çalışmazsam yaşam daha kolay olabilirdi aslında.
üstelik anlatmak istediklerim bunlar bile değildi. türkiye'de kaldığım 3 hafta boyunca kendimi gözlemledim. yine. yurtdışında yaşamak ders öğrenmek, türkiye'ye dönmekse öğrendiklerimden sınava girmek gibi. kendimi bazı açılardan daha olgun bulmak sevindiriciydi. arkadaşlarımın yaşamlarından biraz çıkmış olmaksa yüreğimi acıttı. aileme, arkadaşlarıma baktım. her gün işe gidiyorlar. akşam dönüyorlar. gitmeden önce tekdüze gelen şeylerin aslında o kadar da kötü olmadığını düşündüm. arkadaşlarımla oturup sohbet ettim. onların dertlerini dinledim. kendiminkileri paylaştım bir miktar. herkesin kendince bir sürü sorunu olduğunu, inişler ve çıkışlar yaşadıklarını gördüm. son 1 yılda öylesine tek başımaydım ki insan olmanın anlamını yitirmişim sanki. herkes gibi olmakmış. kalabalıklar içinde biri olmak ya da herkes nereye gidiyorsa oraya koşmak değil bu. herkes gibi olmak; ölümlü olmak demek. gülümsediğin günlerin yanı sıra ağladığın günlerinin de olması demek. yalnızlık çekenin tek sen olmaması demek. ilk ayrılanın sen olmadığı gibi, son ayrılanın da sen olmayacağı demek. senin de özlemen demek. annenin ölmesinden senin de korkuyor olman demek. koca bir sınıfta "acaba özel miyim?" diye düşünen, ama bunu hiç dile getirmeyen bir sürü insandan biri olmak demek. farklı bir yol izleyen yalnızca sen değilsin demek. sıkıcı olduğunu düşünen ve bu yüzden konuşmaktan çekinen de yalnızca sen değilsin demek. bunları bilmek insanı rahatlatıyor.
çok tuhaf ama, insanlar herkes gibi hissettiklerinde bundan hoşlanmazlarken ben herkes gibi olduğumu hissettiğimde huzurlu hissediyorum. herkes gibi olmaktan farklı şeyler anlıyoruz belki de, kim bilir.
dizimag
-
zalim bir dikatatörün kan ağlattığı sitedir kendisi.
türk futbol tarihinin en anlamsız hareketi
-
beşiktaşı batıran adamı tek kulüple olmaz bütün ülke futbolunu batırsın diye futbol federasyonunun başına getirmektir.
14 ocak 2015 facebook ve twitter'ın engellenmesi
insanı yavaş yavaş öldüren şeyler
-
belirsizlik. beklemek.
gri öldürür insanı, gri.