ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yurt dışında yaşanan dumur olaylar
-
yer : isvicre alpleri
zermatt yakinlarindaki "monte rosa" dagina yapilan , buzul üzerinde yürümeyi de kapsayan, bir trekking turundayiz. ilk gün yaklasik 8 saat süren yürüyüsün sonlarina dogru gruptan bir arkadas ayagini burkar. biraz toparladiktan sonra, "tamam sorun yok" diyip tura devam eder. ancak aksam 2800 metredeki dag evine vardigimizda, arkadasin ayagi siser ve üzerine basamaz hale gelir. ertesi gün de tirmandigimiz onca yolu geri dönmemiz gerekmektedir ama sakatlanan arkadas icin bu mümkün olmaz. ve geriye tek alternatif kalir : helikopter (helikopter masrafinin sigorta tarafindan karsilanmasi mevzuuna girmiyorum bile)
ertesi sabah, grubumuzun lideri olan isvicreli arkadas, zermatt air isimli helikopter merkezini arar ve konusur. sonradan bize aralarinda aynen söyle bir diyalog gectigini anlatir:
- monte rosa hütte'deyiz. bir arkadasimiz ayagini burktu ve asagi yürümesi mümkün degil. yardiminiza ihtiyacimiz var.
- agrisi cok mu?
- hayir. hatta hic agrisi yok, ama ayagi sisti ve üzerine basamiyor.o yüzden size ihtiyacimiz var.
- yalniz biz sadece hayati tehlike olan durumlarda hemen müdahele ediyoruz. sizin durumunuzun aciliyeti yok, o yüzden daha sonra gelebiliriz.
- peki, ne kadar sonra?
- yarim saat sonra
gercekten de helikopter yarim saat sonra gelir.
hakan günday
-
yeraltı edebiyatında hızla koşan yazarlardan. kendisiyle tanışmam kitabına koyduğu muhteşem isim ve ona biçtiği değerle oldu.
"diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? haklısın. belki de çok az... o zaman şöyle demeliyim: seni az tanıyorum... az...
sen de farkettin mi? az dediğin, küçücük bir kelime. sadece a ve z. sadece iki harf. ama aralarında koca bir alfabe var. o alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. biri başlangıç, diğeri son. ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. yan yana gelip de birlikte okunmak için. aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. senin ve benim gibi.."
--- spoiler ---
derdâ'nın kaldığı yatakhanedeki ranza arkadaşına, karanlık ve duvar çatlaklarının oynadığı ölümlü oyun, beni derinden etkilemişti.
--- spoiler ---
hoşlanılan kızın bir sıcak bir soğuk davranması
-
hoşlanılan kız, bizim evdeki şofben değilse eğer sıkıntı büyük demektir. gerçi hoşlanılan kızın bizim evdeki şofben çıkma ihtimalini büyük bir mesele gibi görmeyişim de apayrı bir değişik. iki ucu boklu değnek. şofben çıksa yine iyi. usta çağırırsın halledersin. ya değilse? gerçekten ağır bir trajedi. insan üzülmelere doyamıyor.
karadeniz'de tutmayan şeyler
-
muz.
babam mandalina, üzüm, kivi oluyosa muz niye olmasın diye aldı geldi ektik bi sikim olmadı, tutmadı muz.
cb amblemli maske poşetinde hediyedir yazması
-
devleti ve milleti bir kişinin malıymış gibi gösterme çabasıdır.
insanların kazançlarına oranla çok yüksek miktarda ödedikleri vergilerin karşılığı maaş+faturadan muaflık olması gerekirken iki tane maskeyi kendi mallını bağışlar gibi gösterip siyasi şov yapıyorlar.
okunası nörobilim kitapları
-
nörobilime ilgisi olan veya aktif olarak nörobilimle ilgilenen kişilerin okuması gereken kitaplardır.
bu kitapları okuyan kişinin ufku genişler. bu kitapları okuyan kişi yeni bakış açısı kazanır.
v. s. ramachandran - öykücü beyin
david eagleman - beynin gizli hayatı
stanislas dehaene - beyin nasıl okur ?
christian keysers - empatik beyin
andrew koob - düşüncenin kökeni
robert winston - insan beyni
nancy c. andreasen - yaratıcı beyin
5 lt yağın 5 kg olmamasına kızan vatandaş
-
son yirmi yıldır akp seçmeni olan vatandaştır.
bir kilogram demir mi daha ağır bir kilogram pamuk mu daha ağır desen demir der.
çok üzgünüm.
arap alfabesine geri dönüş
-
arap alfabesi bizim değil arapların olduğu için son derece saçma önerme. döneceksen bir tarafın yiyorsa göktürk alfabesine dön. elalemin alfabesine yavşama
5 dakika geç kaldı diye öğrencisini döven öğretmen
-
ulan bende dövüyo diyince tekme tokat girişiyo zannettim. bunun neresi dövme lan?
ayrıca hemen bilmeden hocaya bok atmayın yaptığı şeyi kesinlikle savunmuyorum ama görüntüler muhtemelen sürekli gerçekleşen bi durumda -derse geç girip konsantrasyonu dağıtma- hocanın artık sabrının bittiğini gösteriyor.
maalesef meslek liselerinde hocaya saygı duymayıp ondan çekinmeyen tiplerin işi abartarak hocalara kahır yaşattığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
not: işbu entry tüm linç ihtimalleri göze alınarak yazılmıştır.
yaran olaylar
-
muş'ta mecburi hizmet yaptığımız yıllar. muş'un yerli halkı, hakikaten değişik geliyordu, özellikle başlarda..şehrin zaten bir tane büyük caddesi var, o yolun ortasında(tam ortası), çalışır halde araba bırakıp, kaldırımda bir tabureye oturup çay içen insanı sadece orada gördüm mesela..
neyse efendim, muş nasıl bir yer sorusuna da cevap olacak yaran olayımız şöyle..
bir arkadaş bu meşhur caddede araçla seyrederken yolun ortasında bir yaşlı amcanın durduğunu görüp, amcanın geçmesini beklemeye başlar. amca elindeki bir şeyi yolun tam ortasında inceler..bir dakika geçer, yok..iki dakika, yok.. korna çalar, yok..
sonunda arkadaş sinirlenir, çıkıp 'dayı ne yapıyorsun yolun ortasında, çekilsene!' diye bağırır.
amca bütün sükunetiyle döner ve şöyle der: farzet ki odunum, etrafımdan dolaş!
hayata dair gülümseten detaylar
-
geçen sene, mayıs ayı. bir otelde müdürlük yapıyorum. yaz sezonu için personel takviyesine ihtiyacımız oldu.
kariyer.net'e falan ilan verdik.
" ön büroda çalıştırılmak üzere; en az lise mezunu, iyi derecede ingilizce bilen, sezonluk elemanlar alınacaktır.
tekirdağ şarköy x otel "
cv'leri bizzat değerlendirip, 2 kişiyi görüşmeye çağırdım.
bu görüşmelerin ilki. 25 yaşlarında, turizm otelcilik mezunu, diksiyonu düzgün ve tecrübeli bir arkadaş. ismi fırat.
patronumuz, fırat ve ben ofisteyiz.
çalışma saatleri ve iş yoğunluğu hakkında bilgilendirme yaptık, fırat'ın referanslarını ve geçmiş iş tecrübelerini değerlendirdik ve görüşmenin bizim için en önemli kısmına geçtik.
-let's continue in english.
+i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.
( yani diyor ki; bence bu kısma hiç geçmeyelim. eğer ingilizce konusunda benimle sidik yarıştırmaya kalkarsanız, sizi kızdırabilirim. iyi düşünün.)
-ehehe okey. ( korktum lan, bildiğin korktum. patronumun gözünden düşmekten, iş görüşmesine gelen bir çocuk tarafından rezil edilmekten korktum. çaresiz sustum.)
fırat'ı işe aldık.
1 hafta sonra; büyük çoğunluğu belçikalı, bir kısmı ise ingilizlerden oluşan bir turist grubu geldi.
fırat'ı ara ki bulasın!!
ya tuvalete girmesi gerekiyor, ya da ailevi bir telefon görüşmesi yapması lazım.
turistler lobideyken, fırat'ı bulmak imkansız.
kopuk uçurtma..
- fırat bir sıkıntın mı var?
+ yok müdürüm herşey yolunda.
- ingilizce bildiğine emin misin?
+ i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.
- hiç bilmiyorsun di mi lan?
+we can give up.
adam tek kelime ingilizce bilmiyor lan, tek kelime..
iş görüşmesine gelirken, bir cümle ezberlemiş gelmiş.
yalnız zekasına hayran kalmamak mümkün değil. işe yaradı mı? yaradı..
savunması da komik..
-ne bileyim müdürüm. şarköy'de turist ne gezer diye düşündüm ben.
futbol kulüplerinin borçlarını tbb üstlenecek
-
kendi vatandaşının cebine bu kadar düşman bir iktidar dünya insanlık tarihinde görülmemiş olabilir.