hesabın var mı? giriş yap

  • izmir'de 1800 tl'ye hatta 1600 tl'ye de razı olan tipler olabilir mesela. çok şaapmamak lazım. üniversiteyi uzatmadan bitirmiş, 1 dönem erasmus programıyla yurtdışında eğitim almış, ingilizce'yi iyi bilen, fransızca öğrenen, sektörün istediği bilgisayar programlarının daha fazlasını bilen ve sertifikalarına sekörün lider kuruluşu tarafından sahip olan, stajını sorunsuz halletmiş, yazları da okuduğu bölüme pratik tecrübe sağlamak için dönemsel olarak çalışmış, zorunlu askerlik hizmetini tamamlamış bir turizm işletmeciliği mezunu olarak söylüyorum bunu.

    asgari ücretin 1000 tl olduğu ülkemde bana hala 1000-1300 tl arası maaş teklif ediliyor. genellikle haftasonu izni yok, haftalık izin yok, yıllık izin yok, 10-12 saat arası çalışma, gece shiftleri ve düzensiz bir hayat da cabası.

    2000 tl, izmir için çok iyi bir maaş. düşünün ki 'razı' olduğum halde alamıyorum ben bu maaşı.

    ne diyelim; bu boktan sistemde bölümü ne olursa olsun üniversite mezunlarına hala asgari ücret teklif edenler utansın.

  • 6 ekim 2014 günü kagemasa kozuki'nin pes 2015 çıkış tarihinin gecikeceği haberi üzerine sokağa çıkın çağrısı ile başlamış ve halen yurdun dört bir yanında sürmekte olan eylemlerdir.

    kitleden bir fotoğraf için; http://imgur.com/bbdmlso

    eylemler şu hashtag'ten takip edilebilir;

    #konamiicinsokaga

    yemin ederim ios 8'in release edildiği günkü gibi heyecan verdi eylemler bana. ülkenin böyle tepkiler koyması umut vaat ediyor. devrimci fikirler de bu ortamlarda filizlenip büyümeye devam ediyor. hiçbir şeyin bitmediğini görmek dahi yetiyor.

  • devam edelim nasihat silsilesine:

    - doneri cok olan iste "guvenilir" unu edinin. unutmayin, siz tek kisilik bir sirketsiniz, isminiz markaniz. bu unu edinmenin onemli kismi isinizi vaktinde hakkiyla teslim etmekten, gerisi de is esnasinda pozitif intiba birakmaktan gecer (telefona vaktinde cevap vermek, toplantida dakik olmak, iyi giyinmek, efendi olmak ama silik olmamak vs).
    - zor isler yapiyorsaniz belli bir konuda uzmanlasin. basariyla kendinizi pazarlayabilirseniz bir sure sonra isleriniz arasindaki sure artmasina ragmen gelen islere dilediginiz fiyati bicebildiginizi gorursunuz. bu yurumek icin ince bir cizgidir, cunku hem uzmanlik dalinizin zamanin gerisinde kalmamasina, hem de surec boyunca gelirinizin artmasina dikkat etmenizi gerektirir. en saglami uzmanlik dalinizi onde bir "marka" olarak tutarken (ve etinden sutunden faydalanirken) diger "yan" becerilerinizi bilemeye devam ederek isinizin surekliligini saglama almaktir.

    ..firsat buldukca ve aklima geldikce devam edecektir.
    tbc.

  • kesinlikle en riskli sorudur. acemi birliğinde çaycılık yapmayı bilen var mı sorusuna mühendis bir arkadaş el kaldırmıştı bütün eğitimlerden içtimalardan yırtmıştı. usta birliğinde bilgisayar kullanmayı bilen var mı diye sorulduğunda ise el kaldıranlara eski tüplü monitörleri taşıtmışlardı.

    edit: el kaldırmıştım.

  • lirik şiirdir.

    bugün 23 nisan,
    neşe doluyor insan.
    resmi tatil diye cumartesi sanma
    çünkü bugün çarşamba.
    yayılma yıllık izindeymiş gibi bre davar,
    yarın kol gibi mesai var.

  • buradakiler yine her şeyi gömdükleri gibi bunu da gömüyorlar dedim.
    ardından dayanamayıp ismilazımdeğil yerden izledim.

    ve evet, burada gömenler haklıymış.

    açıkçası 6-7 saatlik malzemeyi 2 saate sığdırmaya çalışmışlar.
    o eski matrix serisinde hissedilen duygudan ve derinlikten eser yok. tamam kurguda bu mevcut ama ekrana yansıtamamışlar. her şey oldu bittiye getirilmiş.

    karakterler sırıtıyor. önceki serilerdeki kahin bile bu filmin tüm oyuncularından (keanu dahil) daha kaliteliydi, daha dolu işlenmişti.

    var ya bir tık daha kötü olsa; abartısız gece saati tv'de çıkan boktan aksiyon filmleri gibi diyeceğim.
    üçlemeyi baştan sona en az 30 kez (ciddiyim) izlemiş ve geçmişte nerdeyse matrix dinine girmek üzere olan biri olarak bu filme puanım 4.5/10

    matrix kostümü giydirilmiş sıradan bir film olmuş. resmen kostümü pazarlamışlar.
    hayal kırıklığı yaşattı. iyi ki sinemada izlememişim.
    ruhsuz bir film olmuş ve biraz da maç özeti gibi hissettirdi.

  • 125) bir eve/odaya vb. girdiğiniz zaman en azından bir kez olsun ışığı açmaya çalışın.
    126) veya; bir eve/odaya vb. girdiğiniz zaman asla ve asla ışığı açmaya çalışmayın. baştan aşağı siyah giyin ve sessiz olun.
    127) mezuniyet balosu kraliçesinin mezarını ziyaret etmeyin, onu eskiden olduğu gibi hatırlamak daha iyidir.
    128) çocukların başlarında kimse olmadan televizyon izlemelerine, eski kitapları okumalarına, bulmaca kutuları veya ouija tahtasıyla oynamalarına izin vermeyin.
    129) eğer bill gates değilseniz, tamamen bilgisayar tarafından kontrol edilen bir eve taşınmayın.
    130) bir bilgisayara kapıları kilitleyebilme yetkisini sakın vermeyin.
    131) siyah giyen adamlardan kaçının.
    132) sivri dişleri olan adamlardan da kaçının.
    133) doğal olarak yüzü tüylerle kaplı birinden kaçınmanızda yarar var.
    134) soluk yüzlü inleyen salınarak yürüyen insanları da listeye dahil edebilirsiniz.
    135) büyük annenizin ağzı köpürüyorsa onu huzurevine göndermenin vakti gelmiştir.
    136) eğer sağlam görünen kalın bir sopa veya iyi bir silah bulursanız kullandıktan sonra sakın bir kenara atmayın. daha sonra kesinlikle ihtiyacınız olacak
    137) issız ve kırsal bölgelerdeki yollarda asla otostopçu almayın. özellikle’de teksas’ta.
    138) canavar veya kötü adam sizi köşeye sıkıştırdığında ağlayıp yalvarmakla zaman kaybetmeyin. sözkonusu zamanı canavarla/kötü adamla dövüşmek için kullanın. ağlayıp sızlanmanın size bir faydası dokunmaz çünkü sizi köşeye sıkıştıran şey her ne olursa olsun hayatınıza kuruş değer vermiyordur.
    139) bir vampiri asla akşam yemeğine davet etmeyin.
    140) garip bir müziğin çalmaya başladığını duyduğunuz anda tabanları yağlayın.
    141) telefonu açtığınızda karşı taraftan kesik kesik ve derin solumlara duyarsanız bunun erkek arkadaşınızın size oynadığı bir oyun olduğunu düşünmeyin. ve sakın “ailem şehir dışında, neden buraya gelmiyorsun” demeyin.

  • 21 eylül 1986 ankaragücü beşiktaş maçında top hakeme çarpıp gol olmuş ve beşiktaş mağlup olmuştu ve o sezon beşiktaş 1 puan farkla şampiyonluğu kaçırmıştı. yani o gol olmasa şampiyondu. maçın hakemi ahmet akçay o maçtan sonra yaşadığı bir anıyı anlattı az önce bir programda.
    süleyman seba, maçtan sonra ahmet akçay'ı arıyor ve "hocam biz seni biliyoruz. bu senin ve bizim yaşadığımız bir talihsizlik oldu. bu aralar canını sıkarlar, bir kaç gün gazete falan okuma. kendini de üzme" diyor.
    hani şu "beşiktaşlı duruşu diyip duruyorsunuz. nedir lan bu duruş?" diye soranlar var ya. onlara bir örnek olsun isterim.

    edit: yıllar sonra videosunu buldum. buyrunuz efendim. https://youtu.be/bvyzaieabxm

  • “akşam namazımı kılmadan önce melissa’mın odasında yanına yatıp resim çektim ve sizinle paylaşmak istedim, bu kadar. yaşadığım dini gösterip biraz da olsun buna özendiriyorsam ne mutlu bana” yazmış.

    valla yavrucum zengin ve evli biriyle yasak aşk yaşayıp gününü gün ederek, kolay yoldan paraya kavuşarak zaten kızlarımıza yeterli özendirmeyi gerçekleştirdin.

  • harika laf. geriye göç sözü verildiyse oyumu net alırlar. hatta tüm sülalemden ve çevre mahallelerden 177 oy çıkartırım.