hesabın var mı? giriş yap

  • 4.sinif sonu yani sanırım 2007ye kadar sıra dayağı yediğimizi hatırlıyorum. nazmi adında bir sınıf öğretmenimiz vardı. çok şişman ve çok uzun boylu bir adamdı. sınıfımız genel olarak şımarık ama zeki bir sınıftı. eğer yapılan yaramazligin öznesini bulamazsa ya da biz itiraf etmezsek sıra dayağını hak etmiş olurduk. ben sınıf birincisi ve örnek öğrenci olduğumdan çoğu zaman es geçilir ya da hafif dayak yerdim. şu an düşünüyorum da tir tir titrer ve teneffüste ağlardık. çünkü ağlarsan daha ağır bir dayak gelirdi. korkunç bir dönemdi. sonra askere gitti de allahtan beşinci sınıfta melek gibi murat hocamız geldi. hiç dayak attığını hatırlamıyorum. kızdığını bile hatırlamıyorum. ama diğerini hayatım boyunca unutmam.

  • fragmanından anlaşılacağı üzere iş adamıyla garson kızın arasındaki olayı anlatan dizi. yahu şu dizileri yapma demiyorum hobi olarak yapın ama türk kızını çok etkiliyorsunuz. böyle sosyal statü farkı içeren ilişkileri görüp özeniyorlar ondan sonra "acaba bi holding sahibine varır mıyım?" diye hayal kuruyorlar. sıfırın altında özgüvenleri birden tavan yapıyor. kezban hastalığı başlıyor, sonuç hüsran.

  • beyazıt'taki öğrenci eylemleri zamanında, polisten kaçıp çarşıya sığınan bir çok öğrenciyi polise teslim etmesiyle ve iktidar destekçiliği ile bilinen esnafın eylemi. ayrıca bu kitle gezi zamanı işlerimiz durdu diye gezi'ye karşı sultanahmet meydanında eylem yapmayı planlıyordu.

    şimdi keserin sapı onlara döndü, insan her ne kadar içlerinden beter olsunlar dese de, gönül direnen insanları görünce karşı olamıyor. bu insanlara sokaklarn en güzel ve anlamlı sloganının gerçek olduğunu gösteriyor:

    (bkz: susma sustukça sıra sana gelecek)

  • 10.000 altın
    8.000 odun
    akademi binası
    top dökümhanesi
    taksim'de cami

    gereksinimlerinden hepsinin karşılanmasıdır. önce çağ atlayan avantaj sağlar.

  • sistem kuponunda banko diye işaretlediğim şehirde olmuştur. kaldı 5 maç.

    edit: videoyu sadece 50 saniye izleyebildim. ulan o kadar işid videosu rahatsız etmedi de şu videodaki döl israflarına tahammül edemedim.

  • küçüklükte yapılan aktivitelerden biridir.

    ınşaat çevresinden toplanan mermerleri tokuşturup, ortaya çıkan osuruğumsu kokuyla eğlenebilmek ne güzel şeydi lan.

    edit: sirie hatırlattı, tükürüyorduk da öncesinde.

  • diş hekimi olarak, kesinlikle diş hekimi demek istiyorum. diş ağrısına sadece diş hekimi iyi gelir ne yazık ki.

    su yazanlar olmuş, diş hekimliğindeki bazı hastalıklar uyaranla başlar, uyaran ortadan kalktığında da devam eder, bu hastalıklar semptomatiktir, akut olarak başlar, gece uykudan uyandırır. bu hastalıkların ilerleyen evrelerinde, soğuk su o ağrıyı azaltır. bu yüzden bazı vakalarda soğuk, bazı vakalarda sıcak su kısa sürelide olsa ağrıyı azaltabilir.

    kolonya, alkol, ağrıyan diş bölgesine ilaç basmak, sabunla yıkamak, tütün basmak mantıklı ve tedaviye yönelik müdahaleler olmadığı gibi daha ciddi sorunlara da yol açabilir. eğer bu şekilde olan çağ dışı tedavileri sürekli yapıyorsanız ağız kanserine yakalanma ihtimaliniz artar.

    diş ağrısını antibiyotikte kesmez ne yazık ki. diş ağrısının birden fazla sebebi olabilir. bunları anlamadan kullanılan antibiyotikler karaciğerinize zarar yapmayın. detaylı muayene olarak kurtulabileceğiniz bir hastalığınız varsa, onu daha kompleks hale getirmeyin.

    ağrıyan dişi çektirelim, başka çözüm yok demişler. yıllar yıllar önce çekim için endike olan hastalıklar, bugün kanal tedavisi ya da başka bir tedavi ile kurtarılabiliyor. ne yazık ki bu düşünce de çağın dışında.

    diş hekimliği kliniğinde ilaç kullanımı, pre ve post operatiftir daha çok. tedavi etkene yöneliktir. çekimden önce bakteriyemi riskinden dolayı ilaç verilir. onun dışında klinikte ilaç kullanımı nadirdir. apse varsa dişinizde, önce apse drene edilir, apsenin etkeni kanaldan kaynaklıysa kanal tedavisi yapılır (bir kaç seans sürebilir.), apse kaynağı periodontal dokularsa ilaç tedavisi önerilebilir.

    ilaç kullanımı enfeksiyonu önlemek içindir. yoksa diş ağrısını geçirmez. mide kanaması, hamile, 75 yaş üstü insanlar, kalp ve damar cerrahisi geçirmiş hastalar, diabet hastalarında ilaç kullanımı mümkünse hiç olmamalıdır. özellikle nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar.

    antibitoyik kullanımı diş hekimliği kliniğinde, akut iltihaplar, subakutlar, profilaksi (endokardit riski) ve cerrahi girişim için kullanılmalıdır. onun dışında kullanılması kontraendikedir.

    gözünüz için bilmediğiniz bir ilacı gözünüze damlatmıyorsanız, dişiniz içinde bilmediğiniz bir ilacı kullanmayın. daha ciddi sorunlara yol açabilir.

    düzenli diş hekimine gitmek, diş ağrısının en büyük tedavisidir sayın yazarlar. geçmiş olsun.

  • "ulan 150 lira burs vereceksiniz, istiyosunuz ki tüm akrabalarım ölmüş olsun, tutunacak dalım kalmasın. sakat kalayım, tecavüze uğrayayım. ibneler!"

  • yaklaşık 5 aydır yalnız yaşıyorum, başta çok korkmuştum, baş edemem sanmıştım ama zor yanları olduğu kadar harika taraflarının da olduğunu görüp, bi de belki de sadece çaresizlikten kabullenip alıştım yalnızlığa.
    şikayet etmez oldum zaman içinde.
    ama bazı anlar var ki sanki hiç yalnız kalmamışsın gibi..

    annem geldi 2-3 gün önce bir iş için, o günden beri birlikte takılıyoruz, ben işten geliyorum annem evde beni bekliyor oluyor, eve bi giriyorum televizyon sesi açık -ki ben tv izlemem-, ışıklar yanıyor, içerde yemek kokusu buram buram, ev mis gibi temizlik kokuyor, ben masayı hazırlıyorum, yemeğimizi yiyoruz, tv'deki bi programa kahkahalarla gülüyoruz, o sadece bahanesi oluyor aslında nasıl da gülesimiz varmış. dışarı çıkıyoruz gezip, eve gelip, tekrar çay koyup oturuyoruz falan filan...

    bugün yolcu ettim annemi ama dalgınlık ya işte aklımdan çıkmış, eve bir geldim her yer kapkaranlık, ışıklar haliyle sönük, yemek kokusu yok sadece temizlik kokusu sürüyor, ısıtıcı açılmamış soğuk yüze vuruyor, mutfağa girdim mandalina almış bana annem, tabağa hazırlamış gelince yerim diye. dolabı doldurmuş aç kalmasın benim uyuşuk kızım diye.

    geliyorum oturuyorum odama. o an bir şeyler ağır geliyor, sapıtıyorum. sanki 7 senedir ailesinden ayrı yaşayan hatta 5 aydır evde tek başına yaşayan ben değildim de dedemdi. -selamlar dedem-

    ilk ağırlığı üstümden atıyorum, biliyorum yine alışacağım, çok değil ertesi gün.
    şimdi televizyonu açtım, izlemesem de evde ses oluyor. güzel bi şey bu. evet.

    (bkz: yalnızlığa alışmak)