hesabın var mı? giriş yap

  • 2002 sonları , serinin ilki olan felsefe taşı'nın filmini ağzım açık izledikten sonra yana yana serinin ikinci kitabını arıyorum. o zamanlar gaziantep'in yeni yerleşimlerinden fakat mahrumiyet mahallelerinden olan bir yerde oturduğum için güncel kitaplara ulaşmak mesele. semt kütüphanesi de yeni kurulmuş fakat orda da bulamıyorum.

    derken okulun yılbaşı çekilişi geldi , herkes çekilişte kendine kim çıkarsa ona hediye alıyor. şansıma çekilişi yapan türkçe öğretmeni benim adımı çekti ve hediye ne istersin dedi , haftalardır bu anı bekliyormuşçasına "sırlar odası kitabını istiyorum" dedim. hoca haftaya elinde kitabın korsan versiyonuyla geldi , kitapçıları gezmiş bulamamış , kitap sevgimi bildiği ve sanıyorum sevdiği öğrencisi olduğum için de sahafları arşınlamış , temiz bir ikinci elini bulmuş bana verdi.

    sömestr arasına girer girmez de her tatilde olduğu gibi tekstil atölyemizde çalışmaya başladım. işimi hızlıca bitirip yarım saatte bir kapı önündeki harabe tekli koltuğun içine çöküp sırlar odasını okuyordum. patronun oğlu olduğum için kalfam söylenir fakat pek de bir şey diyemezdi. okulda yeterince kitap yok mu boşver ne hikaye kitabı okuyorsun der dururdu. birkaç gün sonra baktım benim kalfa ortalarda yok , bir baktım iplik cuvallarının arasına çökmüş , bir elinde sigara bir elinde kitap dalmış okuyor. ilkin öylesine ilgisini çekti herhade diye umursamadım , ama baktım ki her mola verişimde kitap okumaya yelteniyorum , adam bana vermiyor .bir hafta içinde kitabı bitirdiğinde sigaranın dumanını ağzına doldurup havaya üflerken kurduğu cümleyi unutmuyorum

    " bu hermiyon çok akıllı kız la , diğer kitabı varsa getir de okuyak "

    ilkokulu bitirememiş bir işçiyi bile kendine bağlayan harikulade bir seridir harry potter.

    (bkz: çiriş otu/@serbronze)

    #109772983

  • kesfi de soyle olan parcacik.

    (esas oglanimiz: hasan abi)

    bilimadamlari yaptiklari calismalar neticesinde guneste pek cok reaksiyonda enerji kaybina, ve yine bu sekilde dunya uzerindeki pek cok reaksiyonda enerji fazlaligina sahit olurlar. bulduklari denklemlerde bir nokta acik vermektedir. o zamanlarda buyuk yusuf yusuf durumu sozkonusudur bu cevrelerde. (cok kucuk farkliliklar tabii) (lan?) (nasi lan?) (nasil olur?) diye dusunurler, tasinirlar, sonunda nukleer reaksiyonda eksik olan partikulun bir sekilde tasinabilir olmasi, dolayisiyla farkedilebilir olmasi gerektigine karar verirler. fakat cikan materyal kutleye hassas pek cok ortamda o zamana kadar farkedilemediginden "herhalde kutlesi yok bu elemanin" derler. boylece su anda pek cok insanin "kutlesizdir" diye bildigi "neutrino" abimiz ortaya cikar. teoride. birisinin bismillah deyip bunu denemesi gerekmektedir.

    yillardan bindokuzyuzaltmisbes. ben portakal vitamini olmaya giden yolumda daha bir inegin sictigi bok bile degilim. ilk deney guney dakota adi verilen amerikan eyaletinde, lead adi verilen bir kasabadaki homestake adli altin madeninde yapilmaya baslanir. elemanlarimiz, silindirik bir tanki 100.000 galon c2cl4 (kuru temizlik malzemesi perchloroethylene iste..) ile doldururlar. "eger neutrino denilen sey varsa, tankin icinden gececek, cl'nin ar olmasi icin gerekli olan reaksiyonu tetikleyecek enerjiyi verecektir, degil mi hasan abi?" diye dusunurler... silindiri de madenin 1.500 metre altina yerlestirirler. beklemeye baslarlar. trailerlari seslendiren adam o senede "five scientists...one experiment" diye kukremektedir.

    ilk uc haftanin sonunda sabir tasip, tanktaki ar miktari disariya cikarilip olculdugunde ortaya cikar ki, neutrino diye birsey vardir. yapilan denklemlere gore, mevzubahis silindirik tankin icinden iki gun icinde yaklasik on milyar trilyon neutrino'nun gecmesi gerekmektedir. fakat tanktan cikardiklari argon miktari gosterir ki averajda bu rakamdan iki gunde yalnizca bir tane neutrino reaksiyonu tetikleme zahmetinde bulunmustur. yine de bu neutrinonun oldugunu soylemekte yeterlidir.

  • - pardon hanfendi memalik sokak neresi aca..
    - hı?
    - pardon beyfendi.. saçlarınız.. yani.. nebileyim
    - ne beyfendisi? neler saçmalıyorsunuz?
    - hass.. pardon hanfendi.. yani, gögüsleriniz.. yok gib..
    - ne diyorsun hayvann!
    - memalik

  • önce pişmanlık nedir onu iyice bir öğrenmek. yoo dostum, her hayıflanmanız pişmanlık değildir. günün birinde içine sine sine yapmış olduğun şey başka bir gün başına kabaklar patlattığında yaşadığın üzüntü de değildir pişmanlık.

    pişmanlık en başta kendinden ve yaptığın şeyden tiksinmeyi, alternatifleri reddedip kendini o hale bile isteye sokmuş olmanın getirdiği yabancılaşmayı içerir. hayatta üzülecek, baya bi kırılıp dökülecek, zaman zaman sürüneceksiniz, bunların kaçarı yok, ama pişmanlığın kaçarı var: içinize sinmeyen hiçbir şeyi çok büyük bir mecburiyetiniz, hayat memat meseleniz yoksa yapmayın.
    kişiyi en acıtan yabancılaşma kendine olandır, kendinizi yine ta kendinizden yıpranmış, ter kokmuş, yakası paçası kaymış bir tişört gibi çıkarıp atmak istemiyorsanız -işte pişmanlık tam olarak budur- yaptığınız her şey önce sizin içinize sinecek. ananızın, babanızın, kuzeninizin, komşuların, whatsapp kanka grubunuzun, iş yerindeki fatma'nın değil.

    her eyleminizde bir crush on durumu yaşayın, bu sadece aşk değil, iş, arkadaşlık, yeni bir kıyafet, gezilecek görülecek bir yer, eve alınacak bir koltuk da olabilir, ama ona tutulun.
    herkes akın akın evleniyor diye "benim bundan çocuğum olsa nasıl güzel olur" hissi yaratmayan biriyle evlenmeyin, herkes oraya gidiyor diye size çivili koltukta oturuyor hissi yaratacak yere gitmeyin, herkes alıyor diye "eve gitsem de şunu üzerimden fırlatıp atsam" diyeceğiniz o rahatsız bluzu almayın. herkes size "aaa biraz manyak galiba" diyor diye onların diliyle konuşmaya başlamayın. düşecek ama kalkacaksınız da, kimsenin yara izi bir başkasında sızlamaz, kaşınmaz, sadece uzaktan bakıp "acıyor olmalı" dersiniz, (burada yara ve iz kelimelerini yeni nesil ağlak edebiyatçılar gibi sadece aşk meşkle iniltili kullanmıyorum) sizin kendi yara izleriniz olsun yoksa öğrenemezsiniz, hem "yara izi yarayı açan kılıçtan daha etkilidir"* tecrübeyi gösterir. kendiniz olun ve sonunda batsanız da çıksanız da vurulmadığınız hiçbir şeyin peşinden gitmeyin, tercihlerinize laf söyleyen insanlara karşı mottonuz da şu olsun: "sa-na-ne a......."

  • senin gibiler yüzünden internet alışverişi işkence oldu. sen taksitlendirme işlemini başta yapma adamların ürününü sebepsiz yere iade et sonra taşak geçer gibi tekrar sipariş ver. sonra gel burada ağla! ihtiyacı olmadığını fark etmiş ve diğer ürünü de geri yollamış paşam. ihtitacın yoksa başta almayacaksın o ürün bir başkasına gittiğinde 3. kez kargo macerası yaşamış olacak sonra o üründen hayır bekleyeceksin. bana kalsa amazon senin paranı 3-5 ay sonra yatırsın.