hesabın var mı? giriş yap

  • inancına göre muhtemelen kızına uyarısında bulunmuş fakat kızı kararlarını verebilecek yaştaysa daha fazla üzerine gitmemiş özgür bırakmış annedir. olması gerektiği gibi davranan başörtülü annedir.

  • "şırnaktan arkadaşım geldi "ee o kadar yol geldik bi meyveli lahmacun ısmarlarsın" dedi meğersem waffle istiyormuş amk..."

  • benim neslim o kadar uzunca bir süre orijinal oyun alamamanın sorunlarıyla boğuştu ki şu anda gerek olsun olmasın, oyunu sevsin sevmesin steam indirim dönemlerinde varını yoğunu koyuyor ortaya.

    crack denilen o allahsız kitapsız dünyanın kahrını hayatımda bir tek sefer daha çekecek tahammülüm yok güzel insanlar. oynamayacak da olsam alırım, exe dosyasına bakar bakar eğlenirim.

    yapanın edenin yedi sülalesine dua ediyorum. büyük karanlıklardan kurtardılar insanlığı. hele son senelerde o cracklerin geldiği hali düşündükçe hepten aklım almıyor. dosyayı kopyala, interneti kopar, kod yaz, bilgisayarın saatini değiştir, balkon penceresini aç, tütsü yak.

    oyun mu oynayacağız, banka mı soyuyoruz.

    beni ve tüm sevdiklerimi bu beladan kurtardı ya yumurta satsın steam üzerinden alırım. kimse korsan ürün kullanmaz aslında şu sistemi her medya için yaygınlaştırsalar. güncel ürünü istediğin fiyattan sat, zaman geçtikçe fiyatı indir, paket yap, kampanya sun, arşiv hizmeti sağla vur gitsin.

    hırsız değiliz lan biz, sadece paramızın karşılığını istiyoruz.

  • zamanında, "kullanıcı dostu* tasarım" nedir, verimlilik nedir bilmeyen bir adam tarafından tasarlanmış, daha sonra da değiştirmek kimsenin aklına gelmemiş ya da gelmiş de kimsenin işine gelmemiş tasarımlara verilen -en azından benim az önce verdiğim- addır bu. örnek vermek gerekirse:

    makarna poşeti: yahu kardeşim yırtarak açmaya çalışırsın açılmaz. sinir olursun, zorlarsın. birden yarıya kadar yırtılır poşet; her yer makarna olur. bir kısmını zorla tencereye dökersin, kalanıyla ve yırtık bir torbayla baş başa kalırsın. atsan atılmaz satsan satılmaz.

    selobant: bir gün biri çıkar da çocukluğunun "en zor dönemi neydi" diye sorarsa, selobandın ucunu bulmaya çalıştığım o elim anlar gelir ilk olarak aklıma. bazı tasarımcı denyolar işi o kadar abartmıştır ki ucunu bulsan bile bandı ordan sökemezsin. bazen de tam ucunu buldum derken tutup çektiğinde bant tam ortadan enlemesine yaryılır ve yarı kalınlıkta bir bant çıkar. şimdi bir değil birçok kayıp uç vardır elinde. her şey daha karmaşıktır.

    mayonez kavanozu: dünyanın stresli işi, dibinde azıcık kalmış bir mayonez kavanozundan çay kaşığıyla, eline mayonez bulaştırmadan kalan mayonezi sıyırmaya çalışmak değil de nedir?

    ortalı defter: ilk sayfalara yazmaya başlamakla eş zamanlı başlar kabus. eğer defter tek ortalı ve kalınca bir defterse satırın sonuna gelince elinizdeki kalem pıt diye giriverir altı boş kağıda. girmese de yazı bozulur eğri büğrü olur. ortalara ulaştıkça her iki taraftaki sayfalar bombelenir. gün ortasındaki kabustur. off.

    meyve suyu kutusu: yeni çıkan ve güya modern tasarımlı olan bu kutuların kapakları çevirerek açılır ve hatta açılırken içindeki koruma bandını da açar. buraya kadar her şey güzeldir. ama eğer bardağa koymaya kalkarsanız güzel başlayan maceranız hiç de hoş olmayan bir şekilde devam eder. bu kutulardan ilk bardağı yere dökmeden doldurabilene tetrapak tarafından fenerbahçeli rambo'nun çaldığı avrasya maratonu kupasının verileceği efsanesi dolaşır market rafları arasında. kutuların üzerinde "açmadan önce çalkalayınız" yazması ama içinde hava olmayan kutuyu çalkalamaya kalkınca oluşan sessizlik dünyanın en hüzünlü sessizliğidir. kutunun dibinde kalan ve asla sahip olamayacağınız o bir yudum meyve suyu da ayrılıkların en acısını yaşatır insana*.

  • istanbul'da yaşayan bir ermeni kardeşiniz olarak bu öküzler adına tüm türk ve azeri halkından özür diliyorum. bu kekolar ile lütfen türkiye'de yaşayan kökü burada olan insanları bir tutmayın. bu tür videoları görünce haberleri duyunca inanın hepimizin tüyleri diken diken oluyor , hepimizin tansiyonu çıkıyor. sanki bu kekolar yüzünden, buradaki eşimiz dostumuz komşularımız da bu kafada olduğumuzu düşünüyor gibi geliyor.

  • biraz mutluydum, mutsuz oldum.

    borçsuzdum, borçlandım.

    sıradan vatandaştım; hain, terörist, dış mihrak, kafir, şerefsiz oldum.

  • 2016 ' da birini öldürüp 2 yıl sonra şartlı tahliye almış. ee senin hukuk sistemin birini öldüren cani bir insanı 2 yıl sonra tahliye ederse,bu cani " ne de olsa birini öldürsem 2 yıl yatıp çıkıyorum. canımın istediği , sinirlendiğim birine yine sıkar onu öldürüp 2 yıl yatar çıkarım " demiştir.

  • "ben bir ateist değilim. kendime bir panteist diyebileceğimi de düşünmüyorum. ilgili soru bizim kısıtlı akıllarımız için çok geniş. biz, pek çok değişik dilde kitapla doldurulmuş bir kütüphaneye giren küçük bir çocuğun durumundayız. çocuk kütüphanedeki kitapları birisinin yazmış olması gerektiğini bilir. nasıl yazıldıklarını bilmez. yazıldıkları dilleri anlamaz. çocuk, kitapların sıralanmasında esrarengiz bir düzen olduğundan şüphe eder, ama ne olduğunu bilmez. bu durum, bana göre, en zeki insanın bile tanrıya göstereceği yaklaşımdır. biz, evrenin muhteşem bir şekilde düzenlendiğini ve belirli kanunlara uyduğunu görmekteyiz, ancak bu kanunları çok bulanık bir şekilde anlayabilmekteyiz."

    albert einstein