ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
norveç hapishaneleri
-
ozellikle 'halden' inanilmaz bir hapishane. 3-4 yildizli otel konforunda.
tek kisilik hucrelerde (hucre demeye bin sahit ister) lcd televizyon, ozel banyo vb var, camlarda da hapishane parmakliklari yok. klima bile var be. insaf diyorum.
ornek bir oda (buna hucre demeye dilimiz varmiyor tabi ki)
http://im.rediff.com/news/2011/jul/29slid2.jpg
http://im.rediff.com/news/2011/jul/29slid1.jpg
odanin banyosu:
http://im.rediff.com/news/2011/jul/29slid3.jpg
mahkumlarin sikildiginda oturup muhabbet ettigi lounge'lardan biri:
http://2.bp.blogspot.com/…qt-5f75e1hc/s400/hal.jpeg
muzik yapmak isteyen mahkumlar icin muzik studyosu!:
http://static.guim.co.uk/…rison-music-class-011.jpg
burasi kutuphanelerinden biri:
http://3.bp.blogspot.com/…7drds7s-uu/s1600/hal.jpeg
uzatmayacagim.. bu da revirdeki disci bölümü:
http://2.bp.blogspot.com/…bq9p8drlcm/s1600/hal.jpeg
son olarak.. mahkumlarin ziyaretcileri isterlerse gece hapishanede kalabiliyorlar mahkum ile.. mahkum da ziyaretci de 2 kisilik odada kaliyor o gece..
ve norvec kanunlarina gore ne yaparsaniz yapin en fazla alabileceginiz ceza 21 yil, bunu da ekleyelim. 80 kisiyi öldüren pasam 21 yila mahkum oldu bugun.. iyi halden 10 sene indirim de yapilabiliyor.
tr'de sinemaya gitme oranının 2019'da %45 azalması
-
bunun tek sebebi piyasada film olmamasıdır. başka sebebi yok. yeni yasa ile de yapımcıların izni doğrultusunda promosyonlar uygulanacak. bu yasa iki temmuzda resmi gazetede yayınlandı. yani artık yapımcılar biletlerden 4.5 tl değil, 7,5- ila 8,5 tl ortalama gelir elde edecekler. bunun tüketiciye yansıması tabii ki de bilet fiyatlarındaki artış olacaktır. neticede böyle bir şeyi öngörmeden bir sürü yatırım yapmış, avm'lerde yüksek bedele kiralanmış salonları olan sinema işletmecilerinin bir amortisman planları mevcut. bu yeni durumla birlikte mecburen fiyatlarını indiremeyecekler.
yani şöyle örnek vereyim: ben bir sinema işletmecisiyim. bilet başı şu kadar kazanacağım diye bir işe girişiyorum. 5 yıllık bir yatırım yapıyorum. (avm'de salon kiralıyorum, masraf yapıyorum, teknoloji satın alıyorum vs) 5 yılda yatırımımı çıkarırım, sonra da kar ederim diyorum. şimdi o fiyat politikası değişiyor ve ben yeni fiyatlarla ancak kendimi 7 yılda amorti edip, yatırımımı geri alabiliyorum. e bu durumda ne yapmalıyım? ben de fiyatları biraz yükseltmeliyim ki, paramı planlanan zamanda geri kurtarabileyim. durum tamamen budur.
işin yapımcı tarafını örneklendirelim. ben bir film çekiyorum. bilet fiyatının 4.5 tl olduğunu biliyorum. ona göre bir yatırım yapıyorum. mesela 4 milyon lira harcayıp bir film çekiyorum. diyorum ki 850 bin seyrirci beni kurtarır (kanal satışı, ip tv vs satışı hariç) ona göre yola çıkıyorum. sonra yolda diyorum ki ulan bu salonlar benden çok kazanıyor, dur ben bundan şikayet edeyim, sonra benim gibi düşünen diğer yapımcılarda türüyor ve salonlara cephe alıyoruz. bana kalacak olan ortalama net bilet fiyatını 7-5 liraya çıkarıyoruz. artık 850 bin seyircide kendimi kurtacakken, şimdi 500 bin seyircide kendimi kurtarır hale geliyorum. oh miss diyorum. artık bundan sonra da rahatça film çekebilirim diyorum.
bu iki örnekte de herkes kendince haklı. ancak fark şu. yapımcı fiyatları bilerek yatırımını yaptı ve filmini çekti. yani 4.5 tl'yi göze aldı ve bu yola girdi. fakat yolda işler değişti, değişen şey de yapımcının karına oldu. ancak salon sahibi de bir yola girdi. yatırım yaptı, ancak değişen durum aleyhine oldu. bu şöyle olsaydı, yapımcılara hak verirdim. kardeşim çektiğimiz filmleri yayınlayalım, yeni çekileceklerde artık bu fiyatlarla devam edelim. çünkü şu an yapımcı çektiği filmden daha çok kaymak kazanmak için filmleri yayınlamıyor. yani 4.5 tl'yi biliyordunuz. filmi ona göre çektiniz. sonra mı "ulan biz az kazanıyoruz " diye uyanıp filmler yayınlamayı durdurdunuz? burda işgüzarlık var. yani demem o ki, yeni çekileceklerde bu böyle olsun. ancak çekilmiş ve gösterime hazır filmlerde bu fırsat böyle tekelci yapımcılara verilmesin. şimdi hepimiz biliyoruz ki, bkm, cem yılmaz, şahan vs bunların filmleri milyon milyon izleniyor ve 4.5 tl iken de zarar etmiyor, balya balya kar ediyorlar. şu an durduk, çektikleri filmleri izlemek yerine, bu adamların karını ikiye katlaması için döktükleri gözyaşlarını izliyoruz. bunun adı stokçuluk değil mi? bir nevi karaborsa. adamlar kendi malını stoklayıp, zam gelince piyasaya çıkarıyorlar. bi de üstüne kendilerini mağdur gösteriyorlar.
bkm'nin organize işler filmine ayrı bir parantez açıp öyle bitirmek istiyorum. yeni sinema yasası temmuzda geçecek diye bütün filmlerin yayınlarını durdunuz. peki neden organize işleri eski fiyattan çıktınız? onu neden vizyona soktunuz? çünkü netflix'e satmıştınız. burada şimdi kim kurnaz? ben hayatımda bu kadar etik dışı paragöz bir hamle görmedim. sinemamız kötü günlere gebe ise bunun baş sebebi bkm ve onun aç gözlü politikası olacaktır. demedi demeyin.
edit: imla
1992 yılındaki efsane top10 listesi
-
`edit:` sevgili yozgatlılar ve romalılar hala anlaşamıyoruz,yok şarkıların sözleri saçmaymış yok rezil şarkılarmış vs.vs. olay bu değil burada olay bu şarkıların türk pop müzik tarihine geçmiş unutulmaz şarkılar olması...
––––––––––––––––––––––
moda olan şarkıların 1 yıl sonra esamesinin bile okunmadığı çağımızın pop kültürüne göre efsane olan pop listesidir.
link
dikkat edilemesi gereken bu liste best of 90 değil, yani olayımız klasik 90 lar pop'u çok iyiydi aga değil.
burada olan mükemmellik o haftanın en iyi şarkılarından oluşan listedeki mükemmellik . bu öyle bir liste ki her şarkı şimdinin efsanesi, şimdinin hala akılda kalan mükemmel şarkısı ve bunların hepsi 1 ay içerisinde çıkmış şarkılar.
nasıl olurda böyle 1-2 aylık zamanda böyle efsane şarkıcılar ve şarkılar çıkış yapmış? akıl alır gibi değil!
geçen senenin şarkısı adeyyooo yu hatırlayan varmı? evet ben yazınca hatırladınız :)
peki geçen ayın en iyi şarkılarını yazın desem en fazla 4-5 şarkı yazar 1 ay sonra unutursunuz.
aradaki fark tarif edilemez....
sertap erener- sakin ol
yonca evcimik - abone
harun kolçak- gir kanıma
hakan peker - hey corç versene borç
nazan öncel -aynı nakarat
izel,çelik,ercan -özledim
emel müftüoğlu- bastın faka
fatih erkoç- ellerim bomboş
nilüfer- şov yapma
rockstar denince akla gelen ilk kişi
-
(bkz: tommy vercetti)
özgecan aslan'ın sadece bir kukla olması
-
senin o dediğine "bir şeyin simgesi olmak" denir. ve bu çok değerli bir durumdur. halkın gözünde simgeleşen kişinin-şeyin değerini gösterir.
ama siz namussuzlar bunu anlayamazsınız. o yüzden daha fazla açıklama yapamayacağım.
madem editledin ben de editleyeyim editi : bak ben ne yazmışım gafil, bu tepkiye karşısın demiş miyim? dememişim. gereksiz bir ayaklanma olduğunu belirttiğini söylemiş miyim? onu da söylememişim. maktülün konumuyla ilgili olarak "özgecan aslan bu olay için sadece bir kukladır" demiş misin? demişsin. ben de sana ona kukla olmak denmez simge olmak denir, demişim. namus diye bir kavrama inanmam demişsin, ben de sana namussuz demişim. bunun karakterinle ne alakası olduğunu sormuşsun. literatürde bile yeri olan "simgeleşmek" kavramını bok atarak kirletmeye çalışman karakterinle olan alakasının en güçlü delilidir.
çift haneli iqumla dalga geçeceğine üç haneli iqunla hayatı, insanlığı nasıl anladığına bak.
not: 3 haneli demişsin ama hatırlatayım biz onluk sayı sistemi kullanıyoruz. yanlış olmasın.
son 2 yılda restoranlardaki fiyat artışı
-
senelerce bu mesleğe gönül vermiş.. bulaşıkçılıktan tutun, aşçıbaşı yardımcılığı, garson, komi ve barmen olarak yıllarca bu işten ekmek yemiş zamanında kendi mekanını açmış bir insan evladı olarak anlatayım.
dünya üzerinde ekvator çizgisi gibi bir üzüm şeridi vardır. bu şerit üzerinde olan ülkeler türkiye, fransa, italya, amerka, şili vs. dünyanın en güzel üzümlerini elde eder. bu ülkeler şarap konusunda dünya da öncüdür çünkü topraklarında çeşit çeşit yetişen üzümler , meyveler var. bu ülkelerin hemen hemen hepsi dünya sofralarına sofralık ya da şato dediğimiz şaraplar üretir ve bir sektördür. ülkemiz de şarap sektörü yoktur. bu kadar bereketli topraklarda üretilen üzümler sofralarda tüketilir ya da işte bildiğimiz bir kaç şarap markası ve dünya sofralarında bizim şaraplarımızın adı bile bilinmez. mevzu şarap değil. üzüm yetişen topraklar bereketlidir. et, meyve, sebze, tahıl boldur. ucuzdur.
üzüm kuşağındaki ülkelerin toprakları çok bereketlidir. her türlü meyve, sebze kolayca yetişir. güneş var, su var!
hayvancılık da bu kuşak üzerinde ki ülkelerde önemli bir geçim kaynağıdır. sonsuz üzüm bağları gibi meralar, çayırlar.
ülkemiz de artık kurban bayramı olmasa kıymayı, kuşbaşıyı uzaylı sanacak o kadar çok insan var ki? geçtim antirikot, pirzola, şaşlık. mesela ben pirzolayı en son "canım kardeşim filminde görmüştüm..!" et kültürü mangalda tavuk kanadı ile sınırlı.
sucuk bizim milli yiyeceğimiz artık hayal! bim, şok markette tavuk kanadı ve toz haline getirilmiş sucuk benzeri şeyler yiyoruz.
bu göz daha bir kaç ay öncesine kadar sivri biberi 17 tl. domatesi 8 tl den gördü.
karnımızı doyuramıyoruz!
lan onu bunu bırak bir çiğ köfte keyfimiz vardı.. artık salçalı, acı bulgura nar şerbeti döküp dürüm yapıp yiyoruz.
eskiden memur kesim elinde bir file ile evine dönerken tam mevsiminde kiraz halen 12 tl.
bu kadar bereketli,sulak, çayırları meraları bir ülkede sen ceviz ağaçlarını keser mobilya yaparsan.. bir gece de binlerce zeytin ağacını sökersen..
troll ile , dinamit ile balık avlarsan. bırak restoranları tencereni kaynatamazsın. kuru fasulyenin kilosu kaç para?
devlet sen işletmene alkolü alırken de vergi kesiyor sen satarken de. kiralar euro ya da dolar üzerinden.
ssk ve bağ-kur primleri zaten anlatmaya gerek yok. işkal-iye vergisi, temizlik vergisi, çöp vergisi. vergisi..vergisi..vergisi.
devlet nankör ayrıca. bu kadar vergi aldığı alkolü, mekanları, eğlence sektörünü bir de baltalamak için elinden geleni yapıyor. beyoğlu'ndan masaların kaldırılması gibi. gidip bakın beyoğlu ne halde? en son bir cumartesi gecesi , mis gibi bir hava tarihi cumhuriyet meyhanesinde altı masa vardır.
bir zamanlar bu ülke kendisini doyuran,ilen yedi ülkeden birisiydi. şimdi saman, muz, buğday, pirinç ithal ediyor. alanya da artık muz, portakal, limon bahçesi bulamazsın. güneydoğu da hayvancılık bitti. ege de zeytin ağaçları kesildi. karadeniz de yaylalar yağmalanıyor. çay üzerinde oynana oyunlar, fındık üzerinde ki kumpaslar.
sen halen dürüm desin.. restorandasın.
bu ülkenin artık öyle dışarıda yemek yemek, bir resteurant'ta oturup kutlama yapmak vs. gibi bir kültürü yok.
tv kültürü, acun kültürü, adına çiğ köfte dedikleri salçalı bulgur dürüm kültürü var.
haa...! bir de miting kültürü var. sucuk-ekmek, döner, ayran beleş! iki bayrak salla hesabı öde.
çifçinin ağaçlarını kesiyorlar, köylünün deresini kurutuyorlar, halkın ormanlarını gasp ediyorlar. mazot, gübre,yem, tohum, dere, mera tarım ve ormancılığa dair ne varsa mahvediyorlar.!
çocukları babalarından, dedelerinden kalan toprakları ekip biçmesin. madenlerinde, inşaatlarında, kendi yarattıkları düşmanları ile kendi çocuklarının hiçbir zaman gitmedikleri savaşlar da ölsün diye!
daha iyi günlerimiz bunlar!
ateizmi bitirecek soru
-
"vallaha mı" sorusudur. toplumsal refleks olarak "vallaha" şeklinde cevaplanır ve ateizm sessizce kendini fesheder.
ovacık belediyesi'nin şeffaflık anlayışı
-
sebebi komünizm değil, ovacık belediye başkanının muhteşem bir insan olmasıdır. dinden, ideolojiden, ırktan önce insan olmanın önemini göstermektedir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
geçen yatağıma uzanmış yıldızları izleyerek düşünüyordum ve kendi kendime dedim ki : "bu evin çatısı nerde amk?"
mehmet selim kiraz adalet sarayı
-
adını yaşatacağınıza kendisini yaşatsaydınız amk. samimiyetine soktuklarım.
1901 yılından beri yanan ampül
-
yine bir basın dangalaklığı ile sunulmuş; "bilim adamları yanıt veremedi"...
la zibidi, zaten ampülü yapanlar bilim adamları. adam flamanı biraz kalın tutmuş, dolayısıyla bu güne kadar bir yanma/kopma söz konusu olmamış. zaten verdiği ışık da, bir elektrik sobasından hallice. hani daha önce o ampulü görmemiş olsak, ışıl ışıl yanan bir şey sanacağı ama, öyle değil.
tabi, bilim adamları bu işin sırrını çözemedi, hatta hepsi birden şaşkınlar... hay sizin habercilik anlayışınızı zikeyim...
kızılcık şerbeti (dizi)
-
kadına şiddet filan, hikaye. rtük'ün diziye dadanmasının sebebi akplileri göstermesi. bakın kötü göstermesi demiyorum, direkt göstermesi. akp bir insan suretine bürünse, kılığıyla, kişiliğiyle, davranışlarıyla, nursema'yı zorla evlendirdikleri ibrahim olurdu. partiyi kanlı canlı prime timeda görünce fenalaşıp ceza verdiler. that's all.
selçuk inan
-
oyun komutu cok basit olan fulbolcu,
if burak yilmaz yilmaz bos,
pas burak yilmaz
else
pas yandaki adam
ekleme: arkadaslar selcuk'ta oyun sirasinda gözlemlenen 3 saniye gecikmenin sebebi de bu program. su komutu calistirmasi 3 saniye aliyor. komut cökerse selcuk da cöküyor ve arkasini rakibe dönüp faul yapiyor. olay bundan ibaret.