hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: grup hepsi)

    şaka maka değil he birbirine düşen kaç kız tanıyorum "ben erenim ben gülçinim" diye... ki hoş 5. sınıf yıl sonu gösterimde grubun 4 elemanından biri de ben olmuştum "yaalaan yalaaaan" diye allah benim belamı vermesin.

  • cumhurbaşkanımızın şiddet dilini kullanması gerçekten de başta biz olmak üzere herkesi üzdü ki avustralyalılar tepki gösterdi.

    nefreti nefretle yenemeyiz.

    karikatür

    edit: ingilizce bilmeyen bir arkadaşımızın isteği üzerine çeviri

    --- spoiler ---

    "dedeleri gibi tabutta dönerler" diyor rte

    "...evlatlarınız bizim bağrımızdadır. huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır..." diyor mustafa kemal atatürk.
    --- spoiler ---

  • bakın bunlar kendilerini "modern" gören ve çalışmak için dışarı çıkmak zorunda olan tayfaya çomar diyen kesim. en az yüzde 99'u. hep derim bu ülkenin muhalifi de çomar, çomarı da çomar. bir insanın siyasi görüşü evet size fikir verir fakat aptal aptaldır.

  • öncelikle pahalı bir mekan olmadığını belirteyim. ofisimin hemen yanında olduğu için zaten sürekli gittiğim bir starbucks'tı, yenilenmiş halinde fiyatlarda bir fark yok. ancak çok sınırlı sayıda gelen kahve türleri ve alternatif 3 tane daha demleme yöntemi mevcut.

    sınırlı sayıda üretilen bu kahvelerden ortalama 500 bardak bulunuyor. mesela bugün vakumlu kapta demlenen
    clover columbia tolima aldım. grande boyunun fiyatı 8 lira. bu özel kahveleri farklı bir barista hazırlıyor ve barda size kahveyle ve demleme yöntemiyle ilgili bilgi veriyor.

    diğer starbuckslardan farkları:
    - elemanların eli yüzü düzgün, hepsi aynı boyda ve kıyafetleri diğerlerinden farklı
    - bardakların etrafındaki sleeve siyah renk
    - ortam çok daha iyi aydınlatılmış, masalar, koltuklar çok daha kaliteli
    - ilave kahve türleri ve demleme yöntemleri
    - market kısmında alabileceğiniz buraya özel bardaklar, kupalar

  • bir akrabamın 7 yaşındaki torunu covid-19 sebebiyle günlerce yoğun bakımda kaldı, biraz kilolu, astımı olan bir çocuk. yılda birkaç defa gördüğüm bir çocuktur ama çok severim, bir şey olacak diye ödüm koptu. ventilatöre bağlandı, babaannesi, babası, kuzeni de pozitifti, babası evde atlattı, babaannesi ve kuzeni hastalığı yenip taburcu oldu. hep kilolu diye üzüldüğüm küçük kız da yoğun bakımdan çıkmış ve yine habire yemek yiyormuş. annesine "yoğun bakımda ben çok aç kaldım, hiçbir şey vermediler, sen bilmiyorsun" diyip köfte patates gömüyormuş. duyunca gülümsetmedi direkt kahkahalarlar attım. hay sen çok yaşa, hayat normale dönünce çok güzel bir elbise ve pasta alacağım sana.

  • internette rastladığım şöyle bir kıyaslama var

    "in the general sense, dc comics is about super heroes who happen to be people, while marvel is about people who happen to be super heroes."

    yani demek istiyor ki dc'de siz bir batman hikayesi anlatırsınız içinde hiç bruce wayne adı geçmeyebilir veya superman hikayesinde clark kent'ten bahsedilmez. ama biz biliriz ki batman aynı zamanda bruce wayne'dir ve superman de clark kent. marvel'de ise spider-man'in peter parker olmadığı bir hikaye yoktur. hatta aslında hikaye peter parker ile ilgilidir ama peter aslında spider-man olduğu için onu orada görürüz. iron man'in en belirgin özelliği tony stark olmasıdır, captain america steve rogers değilse ağzımızda ekşi bir tat bırakır.

    batman batmandir. bruce wayne sadece insanların gözüne bir perde çekmek için vardır. clark kent ise superman'in dikkat çekmemek için kullandığı ezik insan modelidir.

    bence en temel fark budur. dc aynı zamanda insan da olan süper kahramanları anlatır; marvel ise aynı zamanda süper kahraman olan insanları anlatır.

    gelen mesajlar üzerine ekleme: bahsettiklerimin aksi yönde yüzlerce örnek bulunabilir belki ama gerçekten çok çizgi roman okuyan birisi olarak dc'de süper kahraman hikayeleri marvel'de ise karakter hikayeleri okuduğumu düşünürüm hep.

  • şöyle bir şeydir.

    öncelikle,

    (bkz: 90'larda çocuk olmak)

    birader o neydi öyle ya. sergio'nun bacısı mıydı kırığı mıydı neydi o karı da marimar'ı izliyodu bunu yaparken. en sonunda intikamını da alıyodu gerçi ama üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen gözümün önünden gitmiyo bu sahne. ulan anne neler ettin bana küçükken erkek halimle ne biçim diziler izlettin.

  • var galiba herkesin böyle bir anısı… sene 94, yaş 6. annem ile babamın arası kötü ve babam annemi evden gönderiyor. canım annem de cebindeki 3 kuruş parayla bir ev kiralayıp sağdan soldan eşya topluyor, okulumun karşısında ev tutuyor. çektiği çilenin haddi hesabı yok.

    bir gün kahvaltı yapıyoruz. çocuğuz ya, saçma sapan oyunlar icat ederiz. ben durduk yere dedim ki “hadi kahvaltıda kim en fazla zeytini yiyecek “ başladım erik gibi yemeye. para yok pul yok. kadın beni bozmadı bir şey de demedi canım annem.

    ertesi gün kahvaltıya oturduk. annem dedi ki, ben yeni bir oyun buldum: bir zeytini en fazla kaç ısırışta yersin?

    oyun değil mi, kabul ettim. o gün 1 tane zeytini minik parçalar halinde 10-15 kere ısırarak yedim ve anneme “yarışı kazandım” diye sevinirken o gün anlam veremediğim göz yaşlarını gördüm.

    sonrasında hikaye güzel ilerledi, mutlu günlerimiz çok oldu ama dibi görmeden iyi günlerin değerini de bilmiyorsun. mekanın cennet olsun canım annem, senin evladın olmak benim en büyük gururum.