ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tv8 dizüstü bilgisayar desteği
-
sosyal yardımı acun yapıyor, adaleti müge anlı sağlıyor. devlet de bizim gibi televizyondan izliyor galiba bunları..
mesele sadece makarna kömür değil arkadaş
-
bulgur da var tabi.
ilginç kablosuz ağ isimleri
-
(bkz: ezgi.cansu.sinem)
sinyal kalitesiyle evin yerini tespit çalışmaları yapan arkadaşlarım var dikkat
kadınlar için murphy kuralları
-
bıyığını aldırdığın gün kaşların henüz çıkmamıştır. kaşlarının çıktığı gün ise henüz bıyıklar alınmaya elverişli değildir. böyle bir ömür kımıl kımıl kuaförlere tek tek gide gele geçirirsin.
(pes edip ikisini de aynı anda aldırmak amacıyla nadasa bırakmaya karar verdiğin an hoşlandığın adam yemeğe davet eder. skerin böyle işi, yoların ha.)
35 yaşından sonra hala aşk arayan bekar kadın
-
35+ bir kadına, “beni kabul etmeyip de ne yapacak, düşürürüm ben bu yaşa gelmiş kadını,” diye yaklaşan ama reddedilen birinin hezeyanı. aksi takdirde, sizinle alakası olmayan insanların size dokunmayan tercihlerini neden kendinize dert edesiniz, değil mi?
edizhun; arkadaşlar, ciddi soruyorum; geri zekalı mısınız? bi' insanı savunmak için onunla aynı özelliklerde olmak mı gerekiyor? afganistanlı/suriyeli de değilim; onlarla ilgili yazdım. tacize, tecavüze, kadın cinayeti girişimine de maruz kalmadım; aleyna çakır'ı savundum...
yaşımdan size ne? 35+ değilsem bu densiz giriye cevap veremez miyim? gerçekten hastasınız, yahu, lami cimi yok; hastalıklısınız.
evlenme ehliyet belgesi
-
bu değil de aslında çocuk yapma ehliyet belgesi'ne ihtiyaç var bence.
fifty shades of grey
-
türk kadınları hücum etmiş sinema salonlarına. 13:45 açılış günü seansına girelim dedik, resmen kadınlar matinesi amk. tek eksiğimiz kısır..
kediler nankör olur
-
şunu beyan eden canlının türüne bakıyorum:
insan,
gerçekten sadakati ile bilinen bir tür kozmosta.
endonezya'da nike işçisi olmak
-
forbes verilerine göre piyasa değeri 65 milyar dolar olan, dünyanın 322. en büyük ve 24. en değerli markasının cehennemi dünyada yaşatma eylemidir.
new york st. john üniversitesi spor departmanı, kendi çalışanlarına nike ürünleri giydirmesi karşılığında nike firması ile 3,5 milyon dolarlık bir anlaşma yapıyor. jim keady isimli yardımcı futbol antrenörü ise sweatshop tarzı imalat yapan bir şirketin reklamı olmayı kabullenemiyor ve istifa ediyor. kendisini de nike'ın insanca üretim yapmadığı fikrini kanıtlamaya adıyor. idealini kanıtlamak uğruna, nike'ın endonezya'daki firmasındaki şartları göz önüne serebilmek için nike fabrikalarının birinde gönüllü çalışmak istiyor. itibarlarının zedeleneceğini anlayan şirket jim keady'yi hiç sallamıyor haliyle.
jim keady idealinden vazgeçmiyor. savunduğu şeyi ispatlayabilmek için endonezya'daki işçi köyünde yaşamayı ve işçi maaşıyla geçinmeyi kafasına koyuyor. işçilerin kazandığı miktar olan günlük 1.25 dolarla yaşamaya başlıyor.
bir ay içinde 11 kilo veriyor. üstünde sanayi dumanının eksik olmadığı o yerleşim biriminde havalandırması olmayan 8 metrekarelik beton kutularda yaşıyor. düzgün olmayan beton zemine serilmiş örtülerde uyuyor, üstelik o örtüler de fabrikanın çevreye saçtığı zararlı maddelerle kaplanıyor. tuvaletlerin giderleri her sokağın iki yanından akan açık lağımlara verildiği için o yerleşim yeri devasa böcek ve farelerden geçilmiyor.
günlük harcama limiti 1.25 dolar ve bu miktar iki küçük porsiyon sebzeli pirinç lapası ve birkaç muza yetiyor. sabun ve diş macunu ihtiyacı olduğu zaman yemekten kısmak zorunda kalıyor. bütün işçiler haftanın altı günü (bazen de pazar günleri) sabah 8'den akşam 8'e kadar çalışmak zorunda. fazladan giyecek bir elbiseniz yok ve sabah giydiğiniz giysi iş çıkışında gözle görülür derecede kirleniyor. minimum yarım saatinizi o giysiyi elde yıkamaya harcıyorsunuz. kadınsanız, özel günlerinizde bile herkese verilen günlük iki adet tuvalet molasına uymanız gerekiyor, bu nedenle pantolonunuzdaki kan lekelerini saklamak için belinize bir şal bağlıyorsunuz.
bu şartlara katlanmak zorundasınız. sesinizi çıkardığınız anda işinizi kaybediyorsunuz. hizmet ettiğiniz sermaye dünyasının gerektirdiklerini karşılama mecburiyetindesiniz.
jim keady bütün bu gözlemlerini bir belgeselde anlattı. bunun üzerine endonezya hükümeti asgari ücreti yükseltti, fakat buna karşılık gıda, su, gaz ocağı yakıtı, giyim ve yaşamak için gerekli tüketim maddelerinin fiyatlarını da aynı oranda yükseltti.
işçilerin "acaba kendim mi yiyeyim, yoksa çocuğuma mı yedireyim?" şeklinde bir düşünceye sahip olduğu bir dünyada eşitlikten nasıl söz edilebilir ki?
nike işçileri hayat zorluğundan yedikleri darbe kadar bir de amirlerinden darbe yiyorlar. 23 yaşındaki bayan işçi amirlerin sinirlendiklerinde kendilerine ayakkabı fırlattıklarını söylüyor. jakarta'nın dışındaki bir fabrikada bir saatte 60 çift ayakkabı üretme hedefini başaramayan 6 adet kadın işçiye müdürleri tarafından 2 saat boyunca kızgın güneş altında bekleme cezası veriliyor. adalet bu ya, sendikalı işçilerin şikayetleri sonunda o cezayı veren müdür yalnızca uyarı cezası alıyor!
sivil toplum örgütlerinde sweatshop'larının maruz kaldığı tepkilere karşılık nike firması taşeron konumdaki imalathanelerin başkalarına ait olduğunu, bu nedenle herhangi bir değişiklik yapma imkanı olmadığı cevabını veriyor. üniversitelerde yapılan bilinçlendirici konuşmalara ise sürekli olarak bu konuşmaları yalanlayıcı nitelikte paketler ve editör yazıları göndermeye devam ediyorlar.
işin kötü tarafı endonezya'daki nike işçilerinin standartların ikiye katlanması 1.63 milyar dolarlık nike reklam bütçesinin yalnızca %7'sine mal oluyor. sömürü dünyası, kendileri için bu kadar küçük bir hamleyi bile gereksiz buluyor, belki de işçilerine insan gözüyle bakmıyor, onları bir köle veya mankurt olarak görüyor.
edit: bilgiler jim keady'nin john perkins'e yazdığı bir mektuptan ve huffingtonpost'ta endonezya'daki nike işçilerini anlatan bir makaleden geliyor. yukarıdakiler, o yazıların tarafımca incelenip gereksiz yerlerin atılması-gerekli yerlerin vurgulanması sonucu oluştu. bire bir alıntı değil.
94. oscar ödül töreni
-
adayları açıklanan ödüller. the power of the dog, 12, dune, 10, king richard, 8, belfast ve west side story, 7, drive my car, 4 dalda adaylık aldılar. 27 mart'ta* görüşmek üzere.
https://www.oscarboy.com/…kademi-odulleri-adaylari/
film
belfast
coda
don’t look up
drive my car
dune
king richard
licorice pizza
nightmare alley
the power of the dog
west side story
yönetmen
paul thomas anderson | licorice pizza
kenneth branagh | belfast
jane campion | the power of the dog
ryûsuke hamaguchi | drive my car
steven spielberg | west side story
erkek oyuncu
javier bardem | being the ricardos
benedict cumberbatch | the power of the dog
andrew garfield | tick, tick… boom!
will smith | king richard
denzel washington | the tragedy of macbeth
kadın oyuncu
jessica chastain | the eyes of tammy faye
olivia colman | the lost daughter
penélope cruz | parallel mothers
nicole kidman | being the ricardos
kristen stewart | spencer
yardımcı erkek oyuncu
ciarán hinds | belfast
troy kotsur | coda
jesse plemons | the power of the dog
j.k. simmons | being the ricardos
kodi smit-mcphee | the power of the dog
yardımcı kadın oyuncu
jessie buckley | the lost daughter
ariana debose | west side story
judi dench | belfast
kirsten dunst | the power of the dog
aunjanue ellis | king richard
özgün senaryo
belfast | kenneth branagh
don’t look up | adam mckay, david sirota
king richard | zach baylin
licorice pizza | paul thomas anderson
the worst person in the world | joachim trier
uyarlama senaryo
coda | sian heder
drive my car | ryûsuke hamaguchi, takamasa oe
dune | jon spaihts, denis villeneuve, eric roth
the lost daughter | maggie gyllenhaal
the power of the dog | jane campion
kurgu
don’t look up | hank corwin
dune | joe walker
king richard | pamela martin
the power of the dog | peter sciberras
tick tick…boom! | myron kerstein, andrew weisblum
görüntü yönetimi
dune | greig fraser
nightmare alley | dan laustsen
the power of the dog | ari wegner
the tragedy of macbeth | bruno delbonnel
west side story | janusz kaminski
prodüksiyon tasarımı
dune | patrice vermette, richard roberts, zsuzanna sipos
nightmare alley | tamara devereel, shane vieau
the power of the dog | grant major, amber richards
the tragedy of macbeth | stefan dechant, nancy haigh
west side story | adam stockhausen, rena deangelo
kostüm tasarımı
cruella | jenny beavan
cyrano | massimo cantini parrini, jacqueline durran
dune | jacqueline west
nightmare alley | luis siqueira
west side story | paul tazewell
özgün müzik
don’t look up | nicholas britell
dune | hans zimmer
encanto | germaine franco
parallel mothers | alberto ıglesias
the power of the dog | jonny greenwood
özgün şarkı
“be alive” | king richard
“dos oruguitas” | encanto
“down to joy” | belfast
“no time to die” | no time to die
“somehow you do” | four good days
makyaj & saç tasarımı
coming 2 america
cruella
dune
the eyes of tammy faye
house of gucci
ses
belfast
dune
no time to die
the power of the dog
west side story
görsel efekt
dune
free guy
no time to die
shang-chi and the legend of the ten rings
spider-man: no way home
uluslararası film
drive my car (japonya)
flee (danimarka)
the hand of god (italya)
lunana: a yak in the classroom (butan)
the worst person in the world (norveç)
belgesel
ascension
attica
flee
summer of soul
writing with fire
animasyon
encanto
flee
luca
the mitchells vs. the machines
raya and the last dragon
kısa film
ala kachuu – take and run
the dress
the long goodbye
on my mind
please hold
kısa animasyon
affairs of the art
bestia
boxballet
robin robin
the windshield wiper
kısa belgesel
audible
lead me home
the queen of basketball
three songs for benazir
when we were bullies
yılan hikayesi'nden akılda kalanlar
-
ne zaman erkan diye birisiyle tanışsam içimden ilk geçen "yılanın soyu erkaaan" demek oluyor. evet en aklımda kalan bu cümle.