hesabın var mı? giriş yap

  • "ablam aşktan öldü, her şey filmlerdeki gibi oldu. hayat orada, o kıyıda, masalın berisinde kaldı."

    bi hikayem var.

    39 derece de ateşim var, ama olsun.

    anneannemin bi ablası varmış. 20 li yaşlardayken o, anneannem henüz çocukmuş 13-14.

    emine.

    emine çok sevmiş bir oğlanı. oğlan da onu. istemişler, anneannemin babası vermemiş. sonra bi daha istemişler, yine vermemiş. bir sürü istemişler, o hiç vermemiş. 2 yıl böyle uzaktan uzaktan sevedurmuşlar birbirlerini.

    emine'nin bahçesindeki kavak ağacının altında buluşurlarmış, o iki yılda koca kavak ağacı çürüyünce bir gün anneannemin babası çağır gelsinler vericem demiş. kızın hüznünü kavak ağacından sonra o da görmüşse demek...

    evlenmişler. tam 9 ay sonra ölmüş emine, ince hastalıktan. kara sevdaya düşüp babası vermeyince kan kusarmış meğerse.

    o ölmüş.

    adam tam 25 gün sonra davul zurna ile ikinci eşiyle evlenmiş.

    anneannem ne zaman bu hikayeyi anlatsa, ablam kara sevdadan öldü deyip ağlardı.

    şimdi, ben.

    edit: ekleme.

  • bu konumdaki bir insanın çıkıp kanıtları ile birlikte basın toplantısı yapması gerekir. wp grubundan açıklama yapmak nedir? bir sonraki aşama ne? youtube videosu altında yorum yapmak mı?

  • bu iddiada doğruluk payı varsa iki ihtimal var:

    1 - ülkenin başbakanının onlarca askerinin ve tabur komutanının öldürüldüğünden haberi yok.
    2 - ülkenin başbakanı, onlarca askerinin ve tabur komutanının öldüğünden haberdar bir halde milli maçta etrafa, önünde şehit çocuğu varken gülücükler dağıtıyor.

    hangisi daha az korkunç, daha az acı, daha az sinir bozucu geliyorsa onu seçin. ben birini seçemedim.

  • sadece kendisi değil introsu* da çok güzel ve çok anlam yüklü olan dizi. dikkatle izlenmediği zaman çok şey kaçırılabiliyor. buna intro da dahil çünkü müzik aynı kalsa da anlattıklarının değiştiği bir intro var. tekrar tekrar izledim, biraz araştırdım ve bu diziye neden böyle aşık olduğumu bir kere daha anladım. gerçekten her şeyiyle kusursuza çok yakın bir dizi. ramin djawadi müzikleri enfes zaten

    yine de true detective, the crown gibi pek çok şahane introyu hazırlayan patrick clair bu dizininkileri de hazırlayan ekibin başında bulunan isim. tasarım süreci şöyle ilerliyormuş; tüm senaryo yazılıp ilk bölüm çekildikten sonra dizinin yaratıcıları jonathan nolan ve lisa joy ile bir araya gelip dizinin ana temasının ne olduğunu ve ana karakterlerin yolcuklarının neler olduğu hakkında konuşuyorlarmış. buna göre introyu tasarlıyormuş.

    mesela ilk sezonda ana tema, ev sahiplerinin* sevgiyi, özgürlüğü ya da arkadaşlık özlemini hissetmeyi öğrenme şekliyken ikinci sezonda maeve ve kızı arasındaki ilişkiyi vurgulamak için bir çocuğu tutan kadın eklenmiş.

    ardından üçüncü sezon için ve nolan ile yaptığı bu konuşmaları şöyle özetlemiş; “bu, insanların greve çıkıp özgürlüklerini bulmaya çalışmaları hakkındaydı. kendi seslerini bulmaya ve kendilerini anlamaya çalışmaya ve ayrıca arkadaşlık ile rekabet arasındaki bu itme ve çekme ile başa çıkmaya çalışıyorlar.”

    — bu da üçüncü sezonun ana başlıkları için birkaç önemli yeni görüntüye yol açmış. birincisi, ikinci bir şekle doğru uzanan insansı figür.

    görsel

    bu görselde arkadaş olduğunu düşündükleri kişiye ulaşan bir figür var ancak bu sadece bir yansıma. tasarlayan bu sahneyi şöyle açıklıyor;
    --- spoiler ---
    [onlar] bir arkadaş bulmak için uzandıklarını düşünüyorlar. ve oraya vardıklarında, yüzeyi delip geçiyorlar böylece illüzyon yok oluyor. sadece yalnız olmadıklarını, bu yeni boyuta yükselirken kendilerinden bir parçayı geride bıraktıklarını da fark ediyorlar.
    --- spoiler ---

    figür yüzeye çıktıktan sonra, yüzü açılırken bir ev sahibinin suya geri battığını görüyoruz.

    — clair ayrıca, "icarus mitinin bir yorumu" olarak adlandırdığı şeyle özgürlüğe ulaşma temasını da bu tema üzerine inşa etti.

    ikarus, yunan mitolojisinden bir figürdür. efsaneye göre, icarus'un babası daedalus ona balmumu ve tüy kullanarak bir dizi kanat yaptı ve hapishaneden kaçmasına izin verdi. daedalus, icarus'u çok yükseğe uçmaması konusunda uyardı çünkü güneşten gelen ısı balmumunu eritirdi. ancak ikarus, babasının uyarılarına kulak asmadı ve kanatları kavrulana kadar daha da yükseğe uçtu. denize düştü ve boğuldu.

    işte 3. sezonun introsunda da clair, bu tuhaf, jetle motoru rüzgar tünelinde uçan bir kartal tasarladı.

    clair, "sonuçta güneşe çok yakın uçuyor, tabiri caizse," dedi. "yükseldikçe parçalanıyor."

    kartal görseli

    — ve bir karahindiba ile rehoboam'ın yapısı arasındaki bağ, determinizm ve kader temasıyla bir bağlantıydı.

    karahindiba parçalanıyor

    üçüncü sezon boyunca, dolores ve yeni insan yoldaşı caleb, dünya'daki yaşamın her yönünü kontrol etmek için rehoboam adlı bir yapay zeka sistemi kullanan bir şirkete karşı savaş halindedir. clair, kader teması ve dünyanın özgür irade yerine determinist olduğu sorusu üzerinde oynamak istedi. tasarımcı, "bu harika, çok yabancı şeyi - tamamen insanlık dışı olan küresel ai*- almalı ve sonra bunu karahindibanın çok insani bir sembolü ile örmeliyiz" dedi. "ve kaderimizin rüzgarda uçuşan ve rüzgarda saçılan karahindiba yaprakları kadar rastgele olduğu fikri. karahindibaların bu yaprakları rehoboam'ın yanıp sönen ışıklarında birleşiyor."

    ayrıca üçüncü sezonda, yapay ete bir gönderme olan bir hücre bölünmesinin harika olacağını düşünmüşler ve 'gerçekten neyiz? günün sonunda sadece et miyiz, yoksa biz daha ciddi bir şey mi?" diye kendilerine sormuşlar.

    aşağıda görebileceğiniz gibi, ai*tarafından oluşturulan görüntü, bölünen hücrenin yansımasında görünür:
    rehoboam tarafından hayal edilen görüntü

    — ve bitişi. hatırlayanlar vardır diğer sezonların aksine dikkat çekici bir renk olan kırmızı ile bitiyordu intro. bu da 3. sezonun bol kanlı ve kavgalı geçeceğinin işareti.

    ev sahibi kırmızıya batıyor

    ilk sezonda ev sahibi, ev sahibi yapma sıvısına geri dönüyordu.

    görsel

    ikinci sezon yükselişlerini anlattığı için batmak yerine çıkıyorlardı. görsel

    ikinci sezonda ev sahipleri*sudan yükseliyor.

    ilk iki sezonun introları ile ilgili birkaç bilgi:

    — birinci sezonda, ata binen bir ev sahibine yönelik açılış jeneriği sahnesi, dizinin batı ve bilim kurgu türlerini tek bir hikayede nasıl harmanladığının simgesiydi . ikinci sezonda, atın yerini farklı bir hayvan aldı: boğa*, inşa edilmiş ve ileriye doğru hücum etmektedir. boğada temsil edilen birçok fikir arasında, zincirlerinden serbest bırakılmış vahşi bir hayvanın görüntüsü özellikle dokunaklı geliyor. yani 1. sezon girişinde ata binen ve kontrolü tamamen elinde tutan biri var. ikinci sezonda ise çılgınca öfkelenen bir bufalo var.

    — ikinci sezonun introsunda maeve ve dolores, temsil ediliyor: anne ve bebeği, maeve'i ve kızını aramayı çağrıştırırken, mekanik bir tarak saçları tarar ve bunun dolores'e ait olduğu hemen anlaşılır. zaten belli değilmiş gibi, intro bu iki güçlü kadını sezonun en önemli oyuncuları olarak vurguluyor.

    - müzik kalır: ilk sezonun açılış jeneriği ve ikinci sezonda görülenle aynı kalan birkaç görüntüden biri: mekanik parmakların piyano tuşlarına basması, tuşlar kendi kendilerini bastıklarında uzaklaşıyor. robert ford'un son sözleri şöyleydi: “mozart, beethoven ve chopin asla ölmedi. onlar sadece müzik oldular.” parkın kurucusu, müziği hala parkta dolaşan bu büyük sanatçılara katıldı. bu, dizi bağlamında önemli bir gerçeği görsel olarak ifade etmenin hızlı bir yolu: ford öldü, evet, ancak çalışmaları sonsuz kalıyor… bu, ford'un sadece bir anlamda, hala hayatta olduğu anlamına geliyor.

    özetlemek gerekirse:

    sezon 1: bir at, köleleştirilmiş, evcilleştirilmiş bir hayvan, tıpkı ev sahipleri gibi.
    sezon 2: bir boğa, ev sahiplerinin isyanını temsil eden evcilleştirilmemiş bir hayvan.
    sezon 3: bir kartal, özgürlüğün sembolü, ev sahiplerinin özgürlüğü.

    introları izlemeden olmaz:
    sezon 1

    sezon 2

    sezon 3

    röportaj kaynağı: insider

  • çifte kavrulmuş bisküviyi çaya bana bana yemek.
    macaron falan halt etmiş. yok böyle bir tat! tabi bisküviyi çayın içinde fazla tutunca düşen parça bünyede derin üzüntü yaratsa da sıkıntı değil. seviyoruz.