hesabın var mı? giriş yap

  • ilk atandığım zaman bana bir hikaye anlatmışlardı 7 sene erzurum’da görev yaptım .
    kimisi bunun fıkra olduğunu söylüyor ama 7 yıl sonunda bende bu hikayeyi yaşadıklarımın özeti olarak görüyorum.
    hikayemiz şu;

    mahallede iftardan sonra 2 genç parkta içki içtikleri iddasıyla üzerlerine iftira atıyorlar . gençler bunu inkar ediyor ama ocaklardan sağdan soldan toplanan elemanlar parkta içki içiliyor mevzunu duyan geliyor.ve linç girişimine dönüyor polis tomayla müdahale ediyor fakat kimin taraf kimin mağdur olduğu anlaşılamıyor , kafa göz dağılmış 3-5 kişi var ve herkes mağdur durumda herkes şikayetçi.

    hastane’de tedavi altına alınan kişilerle beraber 21-22 kişi olaya karışıyor . sonun savcı alkol testi yapın çıkan iki kişi mağdur diğerleri saldırgan taraf olabilir diyor.
    fakat hastanede kanında alkol tespit edilen 7 kişi çıkıyor.

    yane iftar saati parkta içki içtiği iddia edilen kişileri içki masasından kalkan 5 kişi daha dövmeye gidiyor.

    işin saha kötü senaryosu içki içmeyen iki genci içki içtiği gerekçesiyle 7 sarhoş dövmeye gidiyor ramazan da nasıl içki içersiniz diye.

    bu da böyle bir anım.

  • siyah cam üstüne kırmızı şeritli bir dükkan gördüğünde sevinen nesildir.

    nedense içeride ayıp birşey varmış gibi camları karartmalı olurdu hep. ben street fighter da hep dayak yerdim ama mustafa'da iyiydim bak. yıllar sonra bunların emülatörünü buldum hepsi vardı , bilgisayarda da oynadım tabi. ama aynı heyecan oldu mu dersen, ne arar.

  • acemi bir avcı bir gün ava gider. bir müddet sonra bir ayı görür nişan alır ve ateş eder ayıyı sağ kolundan vurur. sinirlenen ayı avcıyı kovalar, yakalar ve s.ker.

    ertesi gün avcı yine ava çıkar epey dolandıktan sonra sağ kolu sargılı bir ayı görür, nişan alır ve ateş eder bu sefer de sol kolundan vurur. ayı yine sinirlenir avcıyı kovalar, yakalar ve s.ker.

    sonraki gün avcı yine dolanmaktadır. sağ ve sol kolu sargılı olan bir ayı görür. "ulan bu sefer vurmam lazım..." der ve ateş eder. bu defa da sağ bacağından vurur. ayı çılgına döner zor da olsa kovalar, yakalar ve şöyle der;

    - ulan arkadaş, avcı mısıın, ibne misin?

  • hiçbir süper gücü olmayan batman, çizgi romanların en gerçekçi kahramanlarından biri olarak görülür. uçamaz veya gözlerinden lazer fırlatamaz. suçla mücadele hayali ve milyarlarca doları olan, travma geçirmiş basit bir adamdır.

    bu, onu hayal edilmesi en kolay süper kahraman yapmaktadır. ancak becoming batman: the possibility of a superhero'nun yazarı, nörobilimci ve dövüş sanatları uzmanı paul zehr'e göre, batman göründüğü kadar da sıradan biri değildir.

    ¦ fiziksel uygunluk
    batman gerçek biri olsaydı, gelmiş geçmiş en iyi atlet olurdu. zehr, "o bir nascar sürücüsü, süper güçlü bir dövüşçü, serbest tırmanma ve parkurda yetenekli bir akrobat" diyor. “ama tüm bu şeylerin ustası olmak imkansız. bir maraton koşucusunun halterciden farklı görünmesinin nedeni budur. fizyolojik düzeyde bu disiplinler sizi farklı yönlere çeker."

    zehr'e göre batman'in fiziksel yeteneğini kazanması neredeyse 18 yıl alacaktır ve bunu korumak için günde en az 4.000 kalori alması gerekir.

    ¦ yetenekler
    ancak bu 18 yıl sadece çalışmaktan ibaret olmayacaktır. batman kimseyi öldürmez ve silah kullanmaz. insanları ölümcül şekilde yaralamadan savaşmak çok fazla beceri ve eğitim gerektirir.

    zehr, “fizyolojik olarak stresli bir durumda olduğunuzda motor becerileriniz düşer” diyor. “batman, kazara birini öldürmesine yol açacak motor becerilerinden ödün vermeden mümkün olan en zorlu durumlarda performans göstermelidir. bu çok fazla çalışma gerektirir."

    ¦ yaralanmalar
    batman'i devirecek olan joker değil yaşadığı yaralanmalar olacaktır. zehr, “sürekli olarak dövüşen ve darbe alan biri var” diye açıklıyor. “binlerce küçük ve tekrar eden darbe sorunlara ve başarısızlığa yol açabilir."

    "muhtemelen tendinit, artrit ve kafa travmaları ile uğraşacaktır. sonunda kronik yaralanmalar yüzünden o kadar bitkin olacaktır ki artık rekabet edemeyecek hale gelecektir."

    giysisinin kendisini koruyacağını düşüneceksiniz ancak "kevlar yelek giyerken bile vurulmak kemiklerinizin kırılmasına yol açacaktır."

    ¦ uykusuzluk
    batman, gündüzleri milyarder playboy bruce wayne, geceleri yarasa gibi giyinen bir adamdır. bu, ona uyumak için vakit kalmaması anlamına geliyor. zehr, "uykusuz kişilerde bilişsel esneklikte azalma görülür" diyor. “eleştirel düşünme becerileri o kadar iyi olmaz ve hafıza sorunları yaşarlar.”

    batman gün içinde kısa bir uyku çekebilir ama bu sadece kısa vadeli bir strateji olur. zehr, “omuriliğin refleksler için uyarılabilirliği de dahil olmak üzere her türlü organ sistemi, gün ışığına dayalı sirkadiyen ritimlere bağlıdır” diyor. "bizler hayvanız ve hayvan olarak hava karardığında uyumamız gerekir."

    ¦ kimliğini gizli tutmak
    batman olmak, akıl hastası insanları yumruklamaktan daha fazlasını içerir. kimliğinizi bir sır olarak saklamanızı da gerektirir. zehr bunun, sadece pratik açıdan değil aynı zamanda sinirbilim açısından da zor olduğunu belirtiyor. "beyin görüntülemelerinden, doğru söylemenin yalan söylemekten daha kolay olduğunu biliyoruz. yalan söylemek, beynin farklı bölgelerinde daha fazla aktivite gerektirir çünkü yalan söylerken, yalanı ve gerçeği aynı anda düşünürüz."

    "batman gibi biri için bu büyük bir sorun haline gelir. çünkü beyni diğer tüm aktivitelerde çok fazla çaba harcamaktadır. kimliğini gizli tutması son derece zorlayıcı olacaktır.”

    sonuç: batman, sıradan bir insan olsaydı uykusuz yaşamı ve haydutlarla girdiği sayısız mücadele, gotham'ı güvende tutamayacak kadar yorgun olmasına neden olurdu. bu da, batman'in süper güçleri olmadığı düşüncesini ve en kolay dönüşmeyi hayal edebileceğimiz süperkahraman olduğu fikrini çürütmektedir.

    kaynak: science focus

  • hiçbir şeyin sonu değil diyen arkadaşlara anlatayım. herkes için bu dediğiniz şey geçerli değil. 25 yaşında okulumu bitirdim. 26sında askere gittim. 27 yaşında iş aradım bulamadım. bulamayınca da 1 sene bütün iş durumlarını kenara atıp sadece kpss'ye odaklandım. dedim ki ben 1 sene bu sıkıntıya katlanıp gerekirse tüm kitapları tarayacağım ve çalışacağım. ortamım değişsin diye de 8 sene yaşadığım erzurum'dan kalkıp izmir'e taşındım. ekim ayında başladığım maratonda sınava kadar pek çok kitabı aldım, her yayından soru çözmeye çalıştım. temmuz ayının 5'ine geldiğimde yaklaşık 35000 soru ve 50'ye yakın deneme çözdüm. son 1 ay her gün dersaneye gidip sabah 8, akşam 5 ders çalıştım. akşam da eve gelip deneme çözmeye veya konu tekrar etmeye çalıştım. benim gibi ders çalıştığını bildiğim türkiye'nin muhtelif yerlerinde en az 10 arkadaşım var. hepimizin tarih neti 15 net civarında.

    demem o ki belki hiçbir şeyin sonu değil ama hiçbir bokun da başlangıcı değil. halbuki ben 1 senelik emeği bir şeylerin başlangıcı olsun diye vermiştim. şu an 1 sene önceye geri döndüm. ösym soru komisyonu zaman makinasını buldu, bilmem kaç bin öğrenciyi 1 sene öncesinin hayattan hiçbir beklentisi olmayan tiplerinde geri döndürdü.

    gerçekten müfredatta ve geçmiş senelerde olduğu gibi sorular olsaydı da yapamasaydım anlardım. yani "buraya çalış" dedikleri yerlerde çalışmadığım ya da gözden kaçırdığım bir yer olsaydı kimseye kızma hakkım olmazdı. şimdi kızma hakkım var ama ben kızdıkça o kurum üste çıkıyor. din, iman bilmem ama insan hakkı diye bir kavram var. onun cezası da bu dünyada çekiliyor. hayatım boyunca hiç beddua etmedim ama şimdi eğer yukarıda biri varsa ve insan hakkını önemsiyorsa umarım bunca insanın emeğini hiçe sayanların cezasını kendi çocuklarından çıkarır. yazık bunca emeğe, paraya, insana.

  • almanlara tamı tamına uyan bir ifade. en azından benim şimdiye kadar tanıdığım almanların %95'i böyleydi. bizzat benim kafam almıyor, nasıl rahat ediyorlar diye.. hayır uyuz olan kısmı, dışarıda hep beraber yemeğe çıkıldığı zaman, herkesin kendi yemeğini ödemesi değil. uyuz olan, arkadaşlardan birinin evinde buluşulduğu zaman, (atıyorum) hans 1 paket patates getirdiyse, tek başına o patatesi yemesi ve kimseye ikram etmemesidir. ulen hep beraber toplanılıyor, herkes birşeyler getiriyor, ama bazıları bir tek kendilerine getirip kendilerinkileri yiyor, başkalarından otlanıyor ve sana ikram bile etmiyorlar. ha oldu dagetirdiği patatesten yarım paket kaldı mı ? onu giderken alıyorlar. olmadı eğer biri yediyse o yarım paketi, parasını istiyorlar. nasıl çekinmeden etmeden böyle davranabiliyorlar anlamıyorum, anlayabileceğimi de sanmıyorum.

  • 28 şubat mağdurlarından güzel bir sample sunan türbanlı bacılarımızdır. heykelin yıkılması için protesto yaparken "başörtüsüne uzanan eller kırılır" diye pankart açmışlar aslşkdaslş. heykelin yanından geçerken türbüşüne falan sürtmüşse demek ki.

    işte türbanı kadın özgürlüğü sayıp bu ortaçağ artıklarıyla el ele veren liberal femilis gerzekler görsün bunların gerçek yüzünü. heykele bile tahammülü olmayan bunun gibi tipler soyut değil gerçek kadın özgürlüğü mücadeleleri karşısında hikmetyar'dan farksız tavır alırlar.

    http://haber.sol.org.tr/…laksiz-zihniyetin-urunudur

  • zamaninda $arkilarindan birinde 'kapansin camiler,açilsin meyhaneler' cümlesi geçtigi için kasetleri toplatilan ve bu yonünü de çogu kimsenin bilmedigi arabeskçimiz,babamiz.

    $u yukardaki cümleyi en keskin radikal tavuklar bile soyleyemedi diye biliyorum ben,yanli$im varsa düzeltin agam.